YÖK tarafından TBB ve Barolar, ve Hukuk Fakültesi dekanlarının katılımı ile Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’ nin ev sahipliğinde 3. sü düzenlenen çalıştayda, Türk hukuk öğreniminin sorunları tartışıldı. Mevcut sorunlarımızın çözümü yönünde adım atmak yerine yeni hukuk fakültelerinin açıldığı bir ortamda, diğer iki çalıştayın kendinden beklenen amaca ulaşmadığı düşüncesindeyiz. Buna rağmen son çalıştayın Barolar tarafından oldukça önemsendiği, artık bıçağın kemiğe dayandığını hisseden baroların, konu hakkında çözüm üretmeye yarayacak bir çok fikir ileri sürdükleri gözlenmektedir.
Hukuk eğitimi 5 ila 7 yıl olabilir
Çalıştayda, hukuk fakültelerinde, hukukçu yetiştirmek için 4 yıllık eğitimin yeterli olmadığı, bu sürenin 5-7 yıl arasında olması gerektiği vurgulanmıştır. Bologna sürecine göre, yüksek öğretimini programlayan Avrupa Birliği ülkelerinde dahi hukuk öğretiminin 5 ile 7 yıl arasında düzenlendiği görülmektedir. Ülkemizdeki hukuk öğretimine dört yıllık öğretimin üzerine, iki yıllık nitelikli bir öğretim ve staj dönemi daha eklenmesi gerekliliği vardır. Çalıştayda ayrıca hukuk fakültelerinin müfredatına, bir yıl hazırlık sınıfı konulması, hukuk öğrencilerine İngilizce öğretilmesi, teorik eğitimle uygulama arasındaki farklıların giderilmesi konuları tartışılmıştır.
Hukuk eğitimine kabul
Çalıştayda, hukuk Fakültelerine öğrenci kabulünde / hukuk fakültelerine girişte, genel sınavın yanı sıra yetenek sınavının da yapılması yönünde görüş ifade edilmiştir. Ancak öğrencilerin güzel sanatlar ve spor eğitimlerindeki gibi yetenek sınavına tabi tutulmasını bize göre doğru değildir. Çünkü yeteneğe ilişkin objektif kriter geliştirmede sıkıntılar yaşanması muhtemeldir. Çalıştayda hukuk fakültelerinde kayıt silinmesinin son bulması, belirli süreden sonra öğrencilik haklarını kullanmaksızın ve harç ödeyerek sınavlara girebilmesi gündeme gelmiştir.
“Hukukçu”luk sınavı mı geliyor?
Bulgaristan’da hukuk fakültesi mezunları hukuk eğitimini tamamladıktan sonra, “hukukçu” sıfatını kazanmak için devlet sınavına girmek ve başarılı olmak zorundalar. Bu sınavı başardıktan sonra hukukçu sıfatını alan kişiler, ayrıca yönlenecekleri mesleğe göre hakim-savcılık ve avukatlık sınavına girmek ve bunları da başarmak zorundalar. İşte Çalıştay’da bu uygulamaya benzer bir fikrin tartışıldığı gözleniyor. Bu görüşe göre hukuk fakültesi mezunlarının lisans eğitimi sonunda genel bir sınava tabi tutulmaları ve bu sınavı başaranların avukat, hakim ve savcılık için staja başlayabilme hakkını kazanmaları söz konusu.
Bize göre sınav Bulgaristan örneğinde olduğu gibi merkezi bir devlet sınavı olmalı ve “hukukçu” sıfatını kazanmaya yönelik olmalıdır. Sınavın tüm mesleklere başlamak için ortak düzenlenmesi ve başaranların istediği mesleğe başlayabilmesi fiilen mümkün görünmemektedir. Her mesleğin ayrıca kendi sınavını yapması gereklidir. Çalıştay’da sınavda başarısız olan lisans mezunlarının adalet hizmetlerinde istihdam edilmeleri görüşü dile getirilmiştir. Böylece adli hizmet sağlayacak ara eleman açığının da bu yolla giderilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Staja ve avukatlık sınavına ilişkin düşünceler
Çalıştayda ortaya çıkan görüşlere göre; avukatlık stajının mesleğin amacına uygun ve verimli hale getirilmesi sağlanmalıdır. Staj sonrası mesleğe kabulü sağlamak üzere, uygulamaya yönelik bir başka sınavın yapılmasının uygun olacağı düşünülmektedir. Yine bir görüşe göre hukuk fakültesinde mezun olduktan sonra bütün hukukçular için 2 yıllık ortak bir hukuk stajı olmalıdır. Bu staja başlayabilmek ve bitirebilmek için bir devlet sınavı yapılmalıdır. Mezunlar ikinci devlet sınavından sonra hakimlik, savcılık ve avukatlık mesleklerini yapabilmeli, avukatlık mesleğine ilişkin sınavlar için TBB ve Barolarla işbirliği yapılmalıdır.
Öne çıkan diğer görüşler
Çalıştay’ı değerlendiren Yükseköğretim Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, katılımcıların yaptığı değerlendirmelerin önemli olduğunu, ortaya çıkan değerlendirme raporunun YÖK ve Yasama Organları tarafından değerlendirileceğini ifade etmiştir. Özgenç amaçlarının sorunların ne olduğunu tespitten ziyade bilinen sorunlara çözüm üretmek olduğunu açıklamıştır. Çalıştaydan çıkan önerilerin bir kısmının kanun değişikliği yapılmasını gerektireceğini kaydeden Özgenç, ayrıca sorunların Türkiye Barolar Birliği, Noterler Birliği ve diğer ilgili kamu kurumların katılımıyla çözülebileceğini dile getirmiştir.
Anlaşıldığı kadarıyla YÖK İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin de desteği ile 3+2=5 yıl olacak şekilde bir hukuk öğretimi planlamaktadır. Hukuk eğitiminin ilk üç yılında lisans eğitimi vermesi, üç yılın sonunda yapılacak sınavı başaramayan mezunların adliyelerde görev alması söz konusu. Sınavı başaranlara son iki yılda verilecek eğitimin yüksek lisans düzeyinde olması söz konusu. Mesleğe giriş, Alman sisteminde olduğu gibi, devlet sınavı ve stajı ile mümkün olacak.
Hukuk eğitimi konusunda alınacak kararların Türkiye’nin gerçek anlamda hukuk devleti olmasına katkı sağlayacağı şüphesizdir. Yapılması gereken ise, bu öneri ve isteklerden, uygulandığında en çabuk ve olumlu sonuçlar doğuracak olanların, bir an önce uygulamaya geçirilmesidir.
Güncelleme: 14.12.2009
Hukukta Uzmanlık Sınavı Geliyor
Yükseköğretim Kurulu, Hukuk Fakülteleri mezunlarına “Hukukta Uzmanlık Sınavı” (HUS) getirmek için çalışma başlattı. Ancak HUS’ta başarılı olanlar hakim, avukat, cumhuriyet savcısı olarak görev yapabilecek. HUS’u geçemeyen hukuk mezunları ise sadece diğer lisans mezunlarının yararlandığı haklardan yararlanırken, avukatlık hakimlik ve savcılık ve noterlik mesleğini icra edemeyecek.
Buradan anlaşıldığı kadarıyla, yazının başlarından bahsettiğimiz hukukçu sıfatını kazanmaya yönelik bir sınav ile karşı kaşıyayız. YÖK bu çalışma ile açılmasına mani olamadığı Hukuk Fakültelerinin mezunlarını bir ön elemeden geçirme yolunu benimsemiş görünmektedir. HUS sınavını başarabilen mezunlar hukukçu olma konusundaki yetkinliklerini kanıtlamış sayılarak, seçecekleri mesleğe yönelerek ilgili mesleğe ve sınavlarına hazırlanma imkanı bulacaklar. HUS’un sağlayacağı toptan kalite yükselişi sayesinde Baroların maruz kaldığı staj başvuru sayılarında azalma yaşanması, daha bilgili ve donanımlı hukukçuların mesleğe talip olması söz konusu olacak. HUS sınavını YÖK ‘ün hukukçular için yaptığı bir yeterlilik sınavı olarak değerlendirmek gerekecektir. Yoksa Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile birlikte tekrar gündeme gelen avukatlık sınavı ve hakim-savcılık sınavının kaldırılması veya HUS ‘un bu sınavlar yerine ikame edilmesi söz konusu değildir.
HUS Sınavı Klasik Usulde Yapılacak
YÖK sınavı test usulü değil klasik yazılı sınav şeklinde yapılmasını planlamakta. Böylece adayların HUS için dershanelere gitmesi önlenmek istenmekte. Klasik tarzda düşünülen sınavın merkezi olup olmayacağı ise henüz belli değil. Klasik sınavın ÖSYM tarafından değerlendirilmesinde zorluk olacağı için, sınavın hukuk fakültelerinde yapılması düşünülüyor. Bu durumda her öğrenci, YÖK tarafından belirlenen ve okuduğu okula yakın bir başka fakültede sınava alınacak. Sınavı geçen öğrenciler avukatlık stajına ve hakim ve savcılık sınavına başvurabilecek. Halen taslak olan ve önümüzdeki yıl yürürlüğe konulması planlanan HUS uygulaması, yazımızın konusu olan ‘Türkiye’deki Hukuk Öğreniminin Sorunları’ konulu çalıştaylarda da tavsiye edilmişti.