Canım okurlarım; dostlarım…Hamilelik Hikayem ile ilgili dün sizinle yaptığım bu paylaşımdan sonra çok sayıda mail aldım. Hem guzel yorumlarınız hem de içten mailleriniz için çok teşekkür ederim. Gerçekten benim için çok ozelsiniz.
Sizinle bu çok özel şeyleri paylaşmaya devam edeceğim çünkü biliyorum ki paylaşacağım şeyler sizlere de umut verecek ve belki de aynı şeyleri yaşadık diye düşünecek dertlerinizi endiselerinizi benimle paylaşacaksınız…
Iste başlıyoruz
Ben 30 yaşındayım. Bu yıl
doğum günümü kutlarken
bir dilek diledim. Dedim ki; allahım bana sağlıklı hayırlı bir evlat nasip et! Ve partimde bulunan tüm arkadaşlarım birlikte paylaştılar bu dileğimi.
Dileğim kabul oldu; o dileği dilediğimiz Şubat ayında gerçek oldu.
Ailem Antalya’da yaşıyor . Burada kimsem yok. Ve hep çalışmak; kariyerime devam etmek zorundaydım… Ancak bitmek tükenmek bilmeyen bir anne olma özlemi vardı bende. Bunun icin her şeyden vazgeçmeye hazırdım. İşte bu dileğim kabul oldu Şubat ayında.
Peki ya ama öncesi ?
Geçtiğimiz sene başıma geleni anlatayım. Harika bir haber aldım: bebek bekliyordum.
Ancak bu güzel haberi almakla birlikte bir de kötü haber vardı ki: Beta HCG değerlerimin 2 günde bir ikiye katlanması gerekirken ne yazık ki çok yükselmiyordu. Bu durum doktorlara ya biyokimyasal gebelik ya da dış gebelik ihtimalini düşündürdü.
Ben ise ilk defa duyduğum bu kavramların ne olduğunu bilmiyor; araştırıyordum. Neden böyle oldu diye kendimi suclamakla ve bi sekilde bebegimin tutunmasi icin dualar etmekle meşguldum.
Acaba bilmeden yaptığım yanlış bir hareketten dolayı mı tutunamamıştı yoksa yediğim içtiğim bir şey nedeni ile mi ya da stresli gergin hayatımdan dolayı mi tutunamıyordu minik bebeğim…
Yaklaşık 5-6 haftalıkken düştü ve ondan ayrıldım. Benim için son derece travmatik bir süreçti. Doktor dış gebelik olmadığı için sevinmem gerektiğini, kendiliğinden düşmesinin çok iyi olduğunu söylemiş olsa da; bebeğim gitmişti ve artık hiç bir şey umrumda değildi…
Doğuştan anne ruhlu bir kız çocuğu ve devamında da anaç ruhlu bir kadın oldum hep. Küçücükken oyuncak bebeklerime elbiseler dikip saçlarını süsler; arabası ile gezdirirdim bebeğimi. Hep evcilik oynardım ben.
Nerede bir bebek, bir çocuk görsem hemen iletişim kurup kendime gülümsetmenin bir yolunu bulurdum… Benim gibi ya da içinizde bir çoğunuz gibi; bizim gibi anne ruhlu kadınlar için kabullenmesi zor bir olaydı… Sonra başka annelerin acılarını öğrendim; daha büyük acılara şahit oldum. Dışarıdan görüldüğü gibi mutlu geçmiyordu tüm hamilelikler… Sustum, boynum büküldü; sonra yeniden toparlandım.
Ilk gebeliklerin % 70 inde gerçekleşen kimyasal gebelik denilen olay benim yaptığım ya da yapmadığım herhangi bir hareketten ötürü gerçekleşmemis. Eğer yaşasaymış sağlıksız olurmuş bu yüzden düşükle sonuçlanmış.
Bir başka dünyada beni bekliyor meleğim dedim. Ve hayat akmaya devam etti…
Çalışmaya, kariyerime devam ettim, hayattaki zorluklarla mücadele etmeye devam ettim. Yeniden bebeğimin olacağı zaman için dua ettim.
Düşükten sonra 2 ay geçmesi gerek dedi doktorum. 3 aylık bekleyişten sonra yeniden hamile kaldım.
Ve bu süreçte öğrendiğim çok şey oldu. Hamilelik sürecinde beslenme, süslenme, bakım, hayat… Kısacası hersey bambaska olacaktı. Ama hepimizin bilmesi gereken en önemli şey; stresten, negatif insan ve olaylardan bu süreçte uzak kalmaktı.
Su surecte hayatımda olumsuz ve negatif olan hiç birşeye ya da kimseye yer yok.
Insanin canından bir parça gitmesi ne demek biliyorum. Yeniden anne olacağınızı öğreneceğiniz anı beklemek ne demek çok iyi biliyorum. O yüzden size söyleyebilirim ki; yürekten isteyin… Ancak isterken umudunuzu asla yitirmeyin, sahip olduktan sonra da o zamana dek bunun için göze aldığınız hiç bir şeyi unutmayın…
Iste benim hikayemin oncesi de böyle dostlarım… Şimdi tek dileğim bebeğimi sağlıkla kucağıma almak ve dileyen isteyen tüm ailelerin bebek sahibi olması…
Tüm kalbimle yanınızdayım, anlatın, paylaşın… Atın içinizden acıyı umut kaplasın yüreğinizi dilekleriniz gerçek olsun… Ben burdayım ne zaman isterseniz yazın…
Sevgi ile