İPA

En sevdiği yedinci diziyi izlerken elektrikler kesildi. Muhsin’in, tadı damağında tutunamayan zira her an elinin altında mevcut bulunan atıştırmalıkları sayesinde anlık kaçan tadı çok geçmeden yerine geldi. Cips kasesini, minik şeker molekülleri buzla maskelenmiş olan çayını ve içerisinde tek dal kalmış sigara paketini alıp balkona çıktı. Önce ağzının kenarından sarkacak olan sigarasını yerleştirdi, ardından telefonundan konforunu katmerlemekle görevlendirdiği bir parça açıp çevreden gören olursa diye derin bakışlar atıyormuş gibi görünmekten geri durmayan bir hale büründü. Hafif kafa sallantıları eşliğinde tam ritmin içerisinde kaybolacaktı ki kaseye uzanan sol eliyle paprikalı cipsi yerine boşluğu kavradı. Tat reseptörleri öksüz, mide asidi partisi djsiz kalamazdı. Buzdolabını karıştırmaya yöneldi. Dolap pek verimli görünmese de, anasından, babasından ve dahi mahalle muhtarından bile kıymetli olan paprika sosu yerli yerindeydi. Muhsin bu sosla kavgaya girer, ona güvenir kredi çeker, yeri gelir evinin anahtarını teslim edip bir sahil kasabasında lezzet turuna çıkabilirdi. Öyle içten, öyle umarsız bir tutku ile bağlıydı paprikaya. Kuru birkaç dilim ekmeği sosuna bandırarak eşsiz hazlar yaşayabilirdi.

Eylemsizlikten, bacakları vazifeyi boşlamış, özünde iyi çocuklar olmalarına rağmen çevreye uyup yağ koleksiyonu yapmaya başlamışlardı. Bu yağdan uzuvlarla dolaptan bir şey alıp tezgaha götürmek dahi haddinden fazla eylem demekti Muhsin için. Asi ve bir o kadar da durağan bedenine söz geçiremiyordu kimi zaman. Sosunu tezgaha konumlandırmak üzere hamle yapmaya yeltendiği an motor fonksiyonları: “Abi balkondan mutfağa kadar gelerek vardiyamızı doldurduk, biz çıkıyoruz” demek suretiyle, görevlerini yarıda kesip kavanozu düşürmesine sebep oldular. Muhsin’in sevdiceği artık ıslak zeminle bir gelecek düşünür olmuştu.

İşte o an bunalım fişeği ateşlendi Muhsin’in içinde. Acziyet hissi her yanına yayılıyor, öfkesi adım adım tepeye ulaşıyor, önce dizisini, sonra sigarasını şimdi ise monosodyum glutamatını yitirmenin verdiği çaresizlik düşük olan stres eşiğini yerle bir ediyordu. Hayatının tüm sıkıntıları fırsat bu fırsat diyerek birlik olup üzerine üzerine yürümeye başladılar. İşine, geleceğine, kariyerine, sağlığına, ailesine ve ilişkisine dair tüm belirsizlikler bir anda bedava strese üşüştüler.

Sosyal hayattan kopuk, genç yaşında fast food batağına saplanmış, bir ayağı hızlı tüketim balçığına kaptırılmış şekilde nefesinin ritmini elinden kaçırdı. Kafasını camdan çıkarıp endüstriyel havayı derince içine çekti. Pek faydası olmuyordu. Kumbarasını parçalayıp, acil durumlar için biriktirdiği kinetik enerjisini yanına alarak sokağa fırladı. Hızlı hızlı soluyor, adımlarını da bu ritme uyduruyor, nereye gittiğini bilmeden ilerliyordu. Homeostazisi bir anda altüst olmaya meyilliydi. Yer yer odağı da bozuluyor, etrafı bulanık görüyordu.

Kendini bilinçsizce İstiklal’de buldu. Kalabalık yığınlar onu daha da dibe çekiyordu. Yalpalayarak bir kitapçıya attı kendini. Raflarda bulunan dergileri yıkarak ilerlerken gözüne bir kitap ilişti. Adeta Muhsin’in hayatının kitabıydı karşısında duran. Belki de bazı cevapları nihayet alabileceği, neden böyle biri olduğunu anlayabileceği bir eserdi parlayan: İnsanın Paprika Ayarları . Muhsin, bulanık görüşüne direnircesine ivedilikle kitabı alıp ayrıldı. En insandan ırak kaldırımları kendine mesken tutarak evin yoluna koyuldu. Zorlukla kavradığı anahtarlarını başarıyla deliğe yerleştirebildi. Muhsin’in hayatında alkışı hak eden başarılardandı bu. Fazlasıyla efor sarf edip bileğinin hakkıyla kazandığı laktik asitlerini atık kavanozuna boşaltıp koltuğa yığıldı.

Ertesi gün ağzında metalik bir tatla uyandı. Sudan umduğu verimi alamadığı için son kullanma tarihi tarihe karışmış olan meyve suyunu boca etti. Sıradan Pazar sabahı, masanın üzerinde duran kitabı anımsamasıyla farklı bir hal aldı. Çünkü son parasını ismini yanlış okuyarak aldığı bir kitaba harcamıştı:

İnsanın Fabrika Ayarları.

İki günde bir yaptığı üzere hayatına çekidüzen vermesi gerektiğine inandığı kamu spotunun başrolünde yerini aldı tekrar. Kitapçıya geri dönmeden önce kitabın sayfalarında şöyle bir yürüyüşe çıktı. Okuduğu fantastik öğeler değildi, ama Muhsin için hayret vericiydi. Çünkü birileri onu tanıyor, onu tarif ediyordu. Alelade bir Cumartesi Muhsin’iydi sözü edilen ve o Muhsin asla geri dönemeyecekti.

İnsanın Paprika Ayarları ilginizi çektiyse İnsanın Fabrika Ayarları’ na da göz atmak isteyebilirsiniz:
İnsanın Fabrika Ayarları : İFA1:Beden , İFA2:İlişkiler ve Stres , İFA3:Sınırları Aşmak