Bir arkadaşımla konuşuyorum bayramda. Evlenmeyi düşünecek kadar seviyor bir kızı.
Bir sevgilide aradığı her şey var kızda. Zekası, insanlığı, enerjisi, duruşu, fedakarlığı, dürüstlüğü, samimiyeti, teni, kokusu… Ona karşı gizlemediği bir tutkusu var her şeyden önce. Bizimkinin de ona. Sevgi; ‘sevgili’ yapmış onları.
Birlikteyken vaktin nasıl geçtiğini anlamadıkları, yanında değilken özlediği… Kaybetme korkusu yaşadığı biri olmuş onun için.
Ancak (arkadaşımın tabiri ile) “eski kiracılar” da etrafta hala! Kalçasını çalıştırıp başka bir tarafını çalıştıramayan türden kiracı bunlar. “Daha az hal hatır sorsam da, varlar. Ancak şu da var ki, kontratı bitenin yerine yeni kiracı almıyorum.” Emin misin diye gözünün içine bakınca itiraf ediyor: “Hmm, haklısın… Eskiye oranla daha az alıyorum ama inan boşalan daireler var!”
Eski defterleri kapatamıyorsun hemen!
Böyle durumlarda kiracılarla iletişim için, ikinci bir numara alıyorsun ve ikinci bir msn ve ikinci bir email adresi… Yapıyorsun gerekli tembihleri de.
Sonra veriyorsun sevgiline asıl kullandığın msn şifreni ve facebook şifreni ve email şifreni. Hatta cep telefonunu. Al diyorsun, hepsine gir bak, kullan. Artık sadece sen varsın.
Bu mudur dedim güven sağlamanın yolu?
Bir parantez açalım burada:
O kadar sık rastlıyorum ki bu sevgiliyle şifre değiş tokuş olaylarına. Daha çok gençler arasında. Güven sağlamanın ilk akla gelen, en pratik yolu olmuş. Kimi gönül rızasıyla, kimi istemeye istemeye… Bunu isteyebilmek de, verilince almak da açık açık sana güvenmiyorum demek değil mi?
Güven duymanın azı veya çoğu olmuyor. Sana biraz güveniyorum diyemiyoruz kimseye. Ya var, ya yok. Ve bunu anlamanın yolu şifrelerden geçmiyor tabii ki. Birlikteyken yaşananlar yetiyor.
Tüm doğallıyla yaşananlar sadece…
Geçmişte olup bitenler, adı üstünde; geçmiş. Benim önceki ilişkilerimi sorgulama. Zaten tek taraflı dinlemiş olacaksın. Hiçbir zaman da anlamayacaksın olup biteni. Ben bile çoğu kez anlayamıyorum. Matematik formülü değil ki bu duygu işleri.
Ben seninle yeni bir sayfa açıyorum. Bunu sen de istiyorsun. O yüzden açıldı bu sayfa. Beni nasıl tanıdığınla karar verdin. Yaşadıklarımızla… Tüm doğallıyla… Bırak, bunun üzerine inşa etmeye devam edelim bir şeyleri. Birbirimize güvenip; ya hayal kırıklığı yaşayıp acı çekeceğiz ve bitecek. Ya da sevgimizi yaşayacağız doyasıya.
Neyse, kapatalım bu parantezi burada. :)
Kiracılar özlüyor tabii arada ev sahiplerini!
Bu tarafta da hoşa gidiyor özlenmek. Arada kaçamak yapmak. Ve yakalanmamak… Bir futbolcunun kaşla göz arasında elle gol atması gibi bu. Skor tabelasına yazılıyor o gol sonuçta. Alt etmenin verdiği zafer hazzını yazmaya ise; yetecek bir skor tabelası yok henüz. Ama olsun. Onun keyfi de soyunma odasında çıkıyor: “kimseye söyleme, golü elle attım!”
“Evleninceye kadar ama abi diyor. Ondan sonra inan hiç kiracım kalmamış olacak.”
Peki ne oluyor evlenince? Atılan bir imza seni nasıl bu kadar değiştirecek?
Değiştirecek “gibi yapacak” başlarda, bu doğru. İmzadan önce yok edilecek o alınan ikinci numaralar, msn adresleri… Sen bile şaşıracaksın, hatta gurur duyacaksın kendinle. Ancak nereye kadar. Onlara nasıl ulaşacağını biliyorsun sonuçta. Olmadı, yeni kiracılar hep yok mu etrafta? Emlakçıları geçiyorum zaten!
Bir de evlenince, gündelik yaşamın monotonluğunu aşmak daha bir zor gelmeye başlayacak. Aşkın o büyüsü azalacak.
“Papaz hep aynı pilavı yemekten sıkılıyor mu demek istiyorsun yoksa?”
Sıkılabilir gerçekten. Peki o pilavın yanına kuru fasulyeyi yapacak olan kim? Bunu akıl edecek, fasulyeyi bir gece önceden suya yatırıp, ertesi günü pişirecek olan? Papaz tabi ki. Sıkılan o sonuçta… Pilav üstü kurudaki o pirincin tadı bambaşka gelmeyecek mi şimdi ikinize de?
Bu zahmete girmeyip lapa pilavı tercih etmek, elindeki pirinci de kaybetmeye razı olmak demek. Ve bu riski almaya onay veren sensin.
“Hayır Tunç abi” dedi, “onu kesinlikle kaybetmek istemiyorum.”
Peki o zaman neden kiracıları hemen bir günde çıkartmıyorsun? Azaltmak, kira toplamaya devam etmek demek değil mi? İstersen bir anda kesersin.
Durdu…
Bak dedim, kaçamak yapacaksan bir gün yakalanmaya razı olacaksın. Yeni msn veya mail adresi seni nereye kadar korur? Sokağı var bunun. Sen onu görmezlikten gelsen, o gelmeyebilir. Ayrıca senin gol krallığına oynamanı kıskananlar da vardır hep etrafta. Kimi nereye kadar kontrol edeceksin? İstediğin kadar deneyimli, istediğin kadar zeki ol; bir yerde patlarsın. Hem unutma, kadınların özellikle bu konularda bizde pek olmayan sezgileri var. Çok da iyi arkadaşlar o kendi iç sesleriyle.
Yine durdu…
Şimdi patladığın anı hayal edelim. Golü elle atıp, yakalandın. Karşılıklı konuşuyorsunuz. Neden diyor sana… Neden?
Kıvırırsan anlar. Onda olan iç sesi hatırla. Daha öncekilerde sen olayı kotardığını düşündün, o da yemiş gibi yaptı. İlişki sürsün istiyorsan; son kurşunun yalan söylemek değil, cesaretle doğruyu söylemek. Nasıl olsa bir gün yakalanacağını biliyordun, işte o gün; bugün. Madem deneyimlisin, zekisin de… Ne cevap vereceksin?
Papaz hikayesini düzgün bir dille anlatmak tabii ki işin doğrusu. Bunun dışında söyleyeceğin her şey kıvırmak olur. Merak etme, o zaten bunun farkında. Senden duymayı istiyor sadece.
Asıl sorun ise bunu duyduktan sonra başlıyor. Çünkü şimdi, o içten içe kendini suçlayacak. Sana yetemediğini düşünecek. İşte bunu düşündürtmek ona yapabileceğin en büyük haksızlık… Çünkü sorun onun yetersizliği değil, senin kuru fasulyeyi yapmayı akıl edememendi. Tembelliğindi.
Ayrıca var olan bir sorunda çözümü sadece karşıdan beklemek, yapılan en büyük hata oluyor çoğu kez. Sorunun kaynağı sadece karşı taraf bile olsa, bunu birlikte çözeceğiz. ‘Ben sana söylemiştim’ yetmez. Birlikte üstesinden geleceğiz.
Onu kaybetmek istemiyorum diyordun?
“Evet, istemiyorum… Üstelik işin ilginç yanı biz birbirimize yetiyoruz da. Her anlamda. İçimdeki serseri bunları bana yaptıran.”
O zaman, o serseriyle sevgilini de arkadaş yapacaksın. Onun başta vurulduğu da muhtemelen senden çok oydu zaten. Yapamazsan da, serserinle başbaşa kalıp lapa pilavın keyfini süreceksin. Tıpkı Issız Adam ‘ın yaptığı gibi.
Kapıdan çıkarken arkamdan seslendi:
“Abi, kiracıların hepsiyle yarın kontratları fesh ediyorum!”