İhale davaları neden ivedi yargılama usulüne tabidir?

Anayasa’nın 125’inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinin ikinci fıkrasında, idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu, idari eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği kurala bağlanmıştır.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “İhalelere yönelik başvurular” başlıklı 54’üncü maddesinin birinci fıkrasında  “İhale sürecindeki hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bir hak kaybına veya zarara uğradığını veya zarara uğramasının muhtemel olduğunu iddia eden aday veya istekli ile istekli olabilecekler, bu Kanun’da belirtilen şekil ve usul kurallarına uygun olmak şartıyla şikâyet ve itirazen şikâyet başvurusunda bulunabilirler.”  kuralına yer verilmiş, ikinci fıkrasında, şikâyet ve itirazen şikâyet başvurularının,  dava açılmadan önce tüketilmesi zorunlu idari başvuru yolları olduğu; anılan Kanun’un 57’nci maddesinde ise, şikâyetler ile ilgili olarak Kurum tarafından verilen nihai kararların Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde dava konusu edilebileceği kurala bağlanmış;  53’üncü maddesinin (b) bendinde ise, “İhalenin başlangıcından sözleşmenin imzalanmasına kadar olan süre içerisinde idarece yapılan işlemlerde bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olmadığına ilişkin şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırmak”  Kamu İhale Kurumu’nun görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

2577 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinde idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu ve idari mahkemelerin idari eylem ve işlem niteliğinde yargı kararı veremeyecekleri kurala bağlandığından, idari işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği açıktır.

Hukuka uygunluk denetimi, yürütme ve idarenin işlem ve eylemlerinin kanunlara şekil ve esas yönünden aykırı olup olmadığının araştırılıp saptanmasından ibarettir. Öte yandan, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceğine ilişkin kural, yargısal denetim yetkisinin yürütme ve idare üzerinde salt ve genel olarak varlığını ve işlerliğini kabul etmekte; sadece bu yetkinin kullanılması sonucunda, yargı merciinin, denetlenen organ ve makamın yapabileceği işlem ve eylemin yerini tutabilecek veya yürütme ve idarenin bu işlem ve eylemleri başlangıçta ya da hükümden sonra tesis etmesinde var olan takdir yetkisini kaldıracak, yani tamamen yadsıyacak bir karar vermesini yasaklamaktadır. Yargı yerleri takdir yetkisi içersin veya bağlı yetki olsun, yürütme ve idarenin yaptığı ya da yapması gereken bir işlem ve eylemi hüküm olarak kararlaştıramayacaktır. Her çeşit uyuşmazlıkta yargı kararının idarî işlem yerine geçirilmesi yasaklanmıştır (DURAN Lutfi İdari İşlem Niteliğinde Yargı Kararlarıyla Vergi Davalarının Çözümü (I), Amme İdaresi Dergisi, Cilt: 20, Sayı: 4, Aralık 1987, s. 5-9).

4734 sayılı Kanun’a göre ihale süreci ile ilgili olarak idari davaya konu olabilecek işlemin kural olarak, ihalenin başlangıcından sözleşmenin imzalanmasına kadar olan süre içerisinde ihale makamı tarafından yapılan işlemlere karşı, Kanun’da öngörülen usullere göre, ihaleyi gerçekleştiren idareye yapılacak şikâyet başvurusundan sonra, Kamu İhale Kurumu’na yapılacak itirazen şikâyet başvurusu sonucu Kurul tarafından tesis edilecek işlem olduğu açıktır. Başka bir anlatımla, dava açılmadan önce zorunlu başvuru yolları olan şikâyet ve itirazen şikâyet başvurularının tüketilmesi ve nihaî olarak Kurul tarafından alınan kararın dava konusu edilmesi gerekmektedir.

Dava konusu Kurul kararı incelendiğinde, itirazen şikâyet başvurusundaki ihale üzerinde bırakılan iş ortaklığı tarafından kazıdan çıkan hafriyatın nakli için kullanılacağı belirtilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından Haydar Madencilik adına düzenlenen “Hafriyat Toprağı ve İnşaat/Yıkıntı Atıkları Geri Kazanım Tesisi İzin Belgesi”nde yer alan tesisin depo olarak kullanılamayacağına ilişkin iddiaya yönelik olarak, ihaleyi gerçekleştiren idarece gerekli araştırma yapıldıktan sonra karar verilmesi ve bu aşamadan sonraki işlemlerin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerektiği yönünde düzeltici işlem belirlenmesine karar verildiği, söz konusu tesisin depo olarak kullanılıp kullanılamayacağına yönelik olarak Kurul tarafından herhangi bir inceleme yapılmadığı, temyize konu Mahkeme kararında ise, ihale üzerinde bırakılan Deha-Feza İş Ortaklığı’nın aşırı düşük teklif açıklamasının söz konusu iddia bakımından mevzuata uygun olmadığı değerlendirilerek buna ilişkin gerekçeye yer verildiği görülmektedir.

Kamu İhale Kurumu’nun sahip olduğu görev ve yetkinin icrası kapsamında, ihale sürecine ilişkin itirazen şikâyet başvuruları üzerine tesis edilen Kurul kararlarının idari işlem niteliğinde olduğu ve aktarılan mevzuat kuralları uyarınca idarî işlem niteliğinde yargı kararı verilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, temyize konu Mahkeme kararında, ihale üzerinde bırakılan iş ortaklığının aşırı düşük teklif açıklamasının mevzuata uygun olup olmadığına ilişkin olarak, henüz Kurul tarafından inceleme konusu yapılmayan bir hususun esasına yönelik gerekçeye yer verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte yandan, aktarılan mevzuat uyarınca, itirazen şikâyet başvurusu üzerine, şikâyet konusu edilen ihale işlemlerinin ihaleyi gerçekleştiren idarece mevzuata uygun şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin Kamu İhale Kurumu tarafından inceleneceği ve gerekli incelemeler yapıldıktan sonra bir sonuca varılarak Kurulca bu konuda karar verileceği açıktır. Nitekim itirazen şikâyet başvurularının incelenmesi sürecinde gerekli araştırma ve yazışmaların yapılabilmesine imkân sağlamak için, 4734 sayılı Kanun’un 53’üncü maddesinin (b) bendinde açıkça, Kurum’un görevlerinin yerine getirilmesinde resmi ve özel bütün kurum, kuruluş ve kişilerden belge, bilgi ve görüş isteyebileceği; belge, bilgi ve görüşlerin istenilen süre içinde verilmesinin zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.

2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı kurala bağlanmıştır. 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesinin gerekçesinde, “İdari yargıda davaların tümü aynı usul takip edilmek suretiyle sonuçlandırılmaktadır. Ancak idari davaların bazıları, niteliği itibarıyla diğerlerinden farklıdır. Bu tür davaların geciktirilmeksizin karara bağlanması gerekmektedir. Bu bakımdan, gecikerek karar verilmesinde hem idare hem de davacılar bakımından katlanılması zor ya da imkânsız sonuçlar doğuracak sınırlı sayıdaki dava türünün, diğerlerine göre daha ivedi bir şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Yargısal sürecin, süratle sonuçlandırılması özel önem taşıyan ihale, özelleştirme, acele kamulaştırma uyuşmazlıklarından kaynaklanan bazı davaların ivedilikle sonuçlandırılmaması hâlinde, hukuki belirsizlik doğmasına neden olunmaktadır. Madde ile Avrupa örneklerinde olduğu gibi idari yargılamaya ivedi yargılama usulü kurumu kazandırılmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

2577 sayılı Kanun’a ivedi yargılama usulünün eklenmesine ilişkin Kanun gerekçesinde, yargısal sürecin süratle sonuçlandırılması özel önem taşıyan ihale uyuşmazlıklarının ivedi yargılama usulüne tâbi kılındığı vurgulanmıştır. Kanun koyucunun ihale işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların kısa sürede sonuçlanmasını amaçladığı görülmektedir. Kamu İhale Kurulu tarafından, gerekli araştırmaların ihaleyi gerçekleştiren idarelerce yapılması yönünde karar verilmesinin ihaleye ilişkin uyuşmazlık sürecini uzatacağı, bunun da kanun koyucunun amacına aykırı olduğu açıktır. Ayrıca, dava açılmadan önce tüketilmesi zorunlu başvuru yolu olan itirazen şikâyet başvurularına ilişkin sürecin bu şekilde uzaması, başvurucuların mahkemeye erişimini de geciktirecek ve güçleştirecektir. İdari yargıda dava açmadan önce tüketilmesi zorunlu olan idari başvuru yolları, davanın açılmasının uzun ve belirsiz bir süreyle gecikmesine yol açmamalıdır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Janosevic V. İsveç kararında, başvurucunun idari yargı mercilerinde dava açabilmesi için öngörülen “vergi dairesinin kararının gözden geçirilmesi için yeniden vergi dairesine başvurma” koşulu sebebiyle yapılan idari başvuruya ancak üç yıl sonra cevap verilmesini mahkemeye erişim hakkının ihlâli olarak değerlendirmiştir.

Bu itibarla, itirazen şikâyet başvurularını inceleyerek sonuçlandırmakla yükümlü olan Kurulca, ihale üzerinde bırakılan iş ortaklığı tarafından kazıdan çıkan hafriyatın nakli için kullanılacağı belirtilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından Haydar Madencilik adına düzenlenen “Hafriyat Toprağı ve İnşaat/Yıkıntı Atıkları Geri Kazanım Tesisi İzin Belgesi”nde yer alan tesisin depo olarak kullanılamayacağına ilişkin iddiaya yönelik olarak ihaleyi gerçekleştiren idarece gerekli araştırma yapıldıktan sonra karar verilmesi ve bu aşamadan sonraki işlemlerin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerektiği gerekçesiyle düzeltici işlem belirlenmesine karar verilmesinde hukuka uygunluk, dava konusu işlemin bu kısım bakımından iptali yönündeki İdare Mahkemesi kararında ise sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.”