II. Bayezid Külliyesi (Edirne Darüşşifası)

EDİRNE DARÜŞŞİFASI, TÜRK MEDENİYETİNİN EŞSİZ BİR ABİDESİDİR
Kadın cerrah, 15. yüzyıl ‘’Rumeli Vilayeti Ra’vi kazası Virçe köyü sakinlerinden İstemad, Üsküdar Mahalle-i Cedid sakinlerinden Küpeli kızı Saliha Hatun isimli kıbti kadın huzurunda şunları söyledi; ‘Uzun zamandır fıtık zahmetine müptelayım. Şiddetle tedaviye ihtiyacım olduğundan Saliha Hatun’u tedavimi yapması için 800 akçe ücretle kiraladım. 500 akçesini peşin olarak teslim edip 300 akçesi zimmetimde adı geçen hatuna borcumdur. Adı geçen hatunun tedavisi sonunda bu hastalıktan iyileşmeyip ölürsem, varislerim ve diğer kişiler Saliha Hatunu kan parası ve diyet bahanesiyle rencide edip dava eylemesinler. Dava ederlerse de dikkate alınmasın.’ İstemad’ın bu ikrarını Saliha Hanım da tasdik ettiğinden yazılıp ellerine verildi.

30 Ramazan 1032 (28 Temmuz 1623)
Şahitler: Ahmed bin Mehmed Müezzin, Abdüllatif bin Hasan, Mehmed bin Mahmud, Hasan bin Mehmed’’ Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi olarak kullanılan Edirne’deki II. Bayezid Külliyesi’ni (Edirne Darüşşifası) gezerken gördüğüm bu yazı çok ilgimi çekti; 1600’lerin başlarında Osmanlı’da hasta tedavisinde ameliyat için hasta rıza belgesi örneğini teşkil ediyordu. Bu beyanda rıza veren kişi tedavi yapacak olanı kiraladığını ve bunun için ödeme yaptığını, tedavi başarıya ulaşmazsa ve ölürse varislerinin tedaviyi yapan hekimden davacı olmamaları yönünde şahitlerin huzurunda senet imzalamıştı. Aynen günümüzdeki onam formu gibi…

MÜZİKLE TEDAVİ MERKEZİ

Osmanlı Sultanı II. Bayezid’in Edirne’de 1848’de inşa ettirdiği Edirne Darüşşifası, akustiği ve merkezi planlaması ile müzik tedavisi düşünülerek inşa edilmiş (1). Hastalara yaklaşım ve tedavi yöntemleriyle Edirne Darüşşifası, Türk medeniyetinin eşsiz bir abidesidir. Değerli hocam Rektör Prof. Dr. Osman İnci’nin büyük çabaları ve uzun süren çalışmalar neticesinde, Kültür Bakanlığı’nın 11.04.1997 tarihli onayı ile Darüşşifa’nın müze olması resmileşmiştir (2).

GÜNÜMÜZDE ONAM FORMU ve HUKUKİ YÖNÜ

Hala bazı eksiklerimiz olsa da ameliyatlar ve diğer tıbbi müdahalelerden önce bilgilendirilmiş onam formu almak meslektaşlarımız tarafından titizlikle uygulanmaktadır. Onam formu alırken şu hususların mutlaka aydınlatılmış olması gerekmektedir:

a) Hastalığın tanımı hakkında bilgi
b) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği,
c) Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile ilgili
tahmini süre,
d) Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler
ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri,
e) Muhtemel komplikasyonları,
f) Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri,
g) Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri,
h) Uygulanacak anestezi yöntemi
ı) Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri,
i) Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği.

Bazı arkadaşlarımız aldıkları onam formlarını kendileri arşivlediklerini söylemektedirler.
Özel muayenehanede çalışan hekim arkadaşlarımız için bu durum bir gereklilik olmakla birlikte, kamu veya özel bir kurumda çalışan meslektaşlarımız için kendilerinin arşivlemesi gereği yoktur. Rıza formları arşiv mevzuatına uygun olarak muhafaza edilir(3). Buna göre yataklı veya ayakta tedavi veren kurumda saklanır. Hasta dosyalarından ve bunların muhafazasından kurum sorumlu olacaktır.

İMZALANMAYAN SAYFALARIN HUKUKİ DEĞERİ YOK

Özellikle vurgulamak istediğim bir diğer husus da onam formlarının her sayfasının hasta
tarafından imzalanması gerektiğidir. Uygulamada onam formunun birden çok sayfadan
ibaret olduğu durumlarda maalesef sadece son sayfada hasta adına açılan bölümde imza
olmaktadır. Hastanın imzasının bulunmadığı sayfaların hukuki değeri yoktur. Nasıl kredi
kartı alırken ya da bankada hesap açılırken yapılan sözleşmede sözleşmenin her sayfası
imzalanıyorsa, onam formları için de aynı durum geçerlidir. Yani hastanın her sayfayı imzalaması gerekmektedir.