Ancak bu madde hükmüne rağmen ipotek alacaklıları çoğu zaman mağdur edilebilmekte ve enflasyon sebebiyle haklarını tam olarak alamamaktadır. Bu durumda ipotek bedelinin hangi usule göre hesaplanacağı sorusu gündeme gelmekte ve alacaklılar mülkiyet haklarının ihlal edildiğini düşünebilmektedir. Peki ipotek alacak hakkı, mülkiyet hakkı kapsamına girer mi? Bu aşamada mülkiyet hakkına değinmek gerekliliği doğmaktadır.
Mülkiyet hakkı sahip olunan şey hakkında malike kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi veren ayni bir haktır. Anayasamızın ‘Mülkiyet Hakkı’ kenar başlıklı 35. Maddesi ‘ Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz’ demektedir. Mülkiyet hakkı bir temel hak olup; devlet tarafından etkili şekilde korunması gerekmektedir. Anayasamız 5. ve 35. Maddesinde bu hakkı koruyacak temel düzenlemeleri yapmıştır. Devlet ancak kanunla ve kamu yararı amacıyla mülkiyet hakkına müdahale edebilmektedir.
Anayasa Mahkemesi kararlarına göre Mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve para ile değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsamaktadır. Bu sebeple taşınmaz mallar, taşınır mallar, bunların üzerinde kurulan sınırlı ayni haklar, fikri haklar ve icrası mümkün olan her türlü alacak hakkı mülkiyet hakkının kapsamına girmektedir. İpotek hakkı da gayrimenkuller üzerinde kurulan, resmi senede bağlanmış, kesin ve icra edilebilir nitelikte olup, alacak hakkı içermektedir. Bu sebeple ipotek alacağının da Anayasamızın 35. Maddesi gereği korunması gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 Nolu Protokolün ‘Mülkiyetin Korunması’ kenar başlıklı 1. maddesi ‘Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.’ demektedir. Bu maddenin amacı; devletin haksız müdahalelerine karşı bireyin mülkiyet hakkını korumaktır. Ayrıca bireyin mülkiyet hakkına karşı özel hukuk kişilerinin keyfi ve haksız müdahalelerine karşıda gerekli tedbirleri almak için devlete pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Böylece devlet sadece kendine karşı değil, özel hukuk kişilerine karşı da mülkiyet hakkını koruyacaktır. Bu bağlamda etkin bir yargısal koruma ve hukuksal mekanizma oluşturulmalıdır. Ulusal mahkemelerde, kanunlar ışığında adil bir yargılama yaparak sorunları çözmeli ve hakimlerin kanunları yorumlayıp taktir yetkilerini kullanırken keyfilikten kaçınmaları gerekmektedir. Bireyler mülkiyet haklarına yapılan hukuksuz müdahaleleri yetkili makamlar önünde etkin bir şekilde ortaya koyma olanağına sahip olmalıdır. Bununla beraber malikin esasa ilişkin itirazlarına ve iddialarına karşı mahkeme kararlarının, dikkatli ve özenli bir inceleme sonucu, yeterli gerekçeye sahip olarak verilmesi gerekmektedir.
Borcun vadesi ile ödeme tarihi arasında uzunca bir süre olması halinde, borcunu ödeyerek ipoteğin çözülmesini isteyen borçlunun ödeyeceği ipotek bedeli nasıl hesaplanacaktır. Yukarıda da değinildiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 875. Maddesi ipotek ile teminat altına alınan alacağın kapsamını belirlemektedir. Ancak buna rağmen alacaklılar mağduriyet yaşayabilmekte ve kanunun öngördüğü düzenleme çoğu zaman alacaklıların mağduriyetini giderememektedir. İş bu sebeple Anayasa Mahkemesi yargılama yapılırken dikkat edilmesi gereken unsurları belirlemiştir. Bu bağlamda Anayasamız da devletin keyfi uygulamalarına karşı bireyin mülkiyet hakkını korurken, bir taraftan da özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda da devlete pozitif yükümlülükler getirmiştir. Pozitif yükümlülükler değerlendirilirken Anayasa Mahkemesi 07/10/2021 tarihli ve 2018/13952 başvuru numaralı kararında, mülkiyetin korunması için; belirli, ulaşılabilir, öngörülebilir kanun hükümlerinin olmasını, yeterli derecede yerleşik yargısal içtihatlarının olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca usule ilişkin güvencelerden mülkiyet hakkı ihlal edilen kişilerin etkin biçimde yararlanmasının sağlanmasını, yargısal makamların taktir yetkisinin sınırını aşmaması gerektiğini belirtmiştir. Taraflar arasında menfaat dengesini sağlayacak gerekli mekanizmalarında kurulmuş olması ve Devletin mülkiyet hakkının korunması için gereken idari ve adli tedbirleri almak zorunda olduğundan bahsetmiştir. Ayrıca mülkiyet hakkının korunması için yargısal yolların öngörüldüğü hukuksal bir çerçevenin çizilmesinin gerekli olduğunu belirtmiş; yargı makamları ile idari makamların kararlarında adil ve hukuka uygun davranmalarının gerekliliğini de belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi ilgili kararında, kendisine yapılan bireysel başvuruyu bu ilkeler ışında değerlendirmiş ve bu durumun alacaklı yönünden keyfi ve öngörülemez nitelikte olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Yaptığı değerlendirme sonunda iş bu ilkelerin olaya uygulandığını ve borcun vadesi gelip aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen, ipoteğin paraya çevrilmesi için kanuni yollarını kullanmayan ve bu yolu kullanmasına engel teşkil edecek hukuki ve fiili bir durumları bulunmayan başvurucuların başvurusunu reddetmiştir. Saygılarımla.
Her hakkı 5846 sayılı kanun gereği Ali Yüksel-Hilmi Özalp hukuk bürosuna aittir.
Av. Funda KAPTI