Yabancı dil öğrenmek özellikle yetişkinler için bir yolculuğu andırıyor.
Blog yazımızı dergi formatında okumak için lütfen görsele tıklayın.
Yabancı dil öğrenmek özellikle yetişkinler için bir yolculuğu andırıyor. Defalarca büyük umutlarla tası tarağı toplayıp, sevdiğiniz birçok şeyden ayırdığınız zamanı harcadığınız bu yolculuk hemen hemen her zaman tamamlanmıyor. Hatta çoğunlukla yarısına dahi ulaşamadan havlu attığınız bu yolculuk ardında bıkkınlık ve hüzünlü hikayeler bırakıyor.
Peki bu yolculuğunuz defalarca sekteye uğratan nedir? Yeterince ders mi çalışmamanız mı? Sorumluluklarınız mı çok ağırdı? Anne veya baba olmanız mı size engel oldu? Yoksa devam edebilmek için maddi gücünüz veya zamanınız mı olmadı? Bunlar ve benzeri onlarca neden daha yazmak elbette mümkün.
Fakat kimse bir sistemin hatalı olabileceğini düşünmüyor ve bundan bahsetmiyor.
Yetişkin her birey yaşadığı hayat yolculuğunda kendine ait özellikler edindiyse, yine bu tarza uygun bir öğrenme şekli oluşuyor. Bu öğrenme haritası sizin başka bir sistemi benimsemenizi engelliyor. Adapte olmanızı neredeyse imkânsız kılıyor. Örneğin, yaşadığınız hayat sizi bir Jazz müzik müdavimi yapmış olsun. Bu müziğin her an kulağınızda olduğunu ve sizi yoğun iş günlerinizde, trafikte veya evde dinlendiğinizde rahatlattığını düşünelim. Kulağınız, rutinleriniz bu tarz müzikle sıklıkla neşelensin. İşte siz böyle bir birey olarak hayatınızı sürmekte iken, size birisinin durmadan metal müziği dinletmeye çalıştığını düşünün. Asıl müziğin yüksek sesli metal müzik olduğunu söylediğini ve empoze ettiğini düşünün. Bu müziğin daha iyi olduğu ve sistemin tam da bu gürültü olduğu gerçeğine ne kadar süre devam edebilirsiniz? Aslında size ait olmayan, sevmediğiniz bir tarz ile ne kadar süre daha devam edebilirsiniz? Sanıyorum bu pek de uzun sürmez ve başladığınız noktaya dönersiniz. Elbette tek bir farkla, sistemi eleştiremediğiniz için kendinizi başarısız hissederek aynı noktaya gelmiş olursunuz.
Bu yüzden siz hala lise döneminizde gördüğünüz materyallerle, kitaplarla, kara tahtalarla kalabalık bir sınıfta dil öğrenme hevesiyle tekrar başladığınızda, kendinizi tekrar ettiğiniz mutsuz bir sonuç sizi bekler. Eğitmeniniz iyi bir okuldan mezun biri olsa da, sınıf arkadaşlarınız eğlenceli, oturduğunuz koltuklar nispeten rahat ve sınıfınız klimalı olsa da sonuç kuvvetle muhtemel değişmeyecektir. Çünkü sorgulamanız gereken eğitmeninizin diploması ve sınıfın kliması değil, sistemin kendisidir. Size göre olması gereken, size göre şekillen, size göre işleyen sistem.
‘Yabancı eğitmen’ dalaveresi!
Son dönemlerde oldukça popüler olan bir düzenbazlık da ‘yabancı eğitmen’ aldatmacasıdır. Bir diğer yazımızda bu konuya ayrıntılı bir biçimde zaten değinmeye çalıştık. Burada kısaca değinmeye çalışacağımız birkaç nokta var. Başka bir ülke vatandaşı – ki bu kişiler hemen her daim anavatanı İngiltere, Amerika veya Avustralya olmayan ve asla gerçek eğitmen olmayanlardır – sizlerle hiçbir akademik planı, sistemi ve hatta deneyimi olmaksızın İngilizce konuşuyor. Böylece, sınırlı bilginiz etrafında durmadan dönüp durmanız anlamına geliyor. Daha da kötüsü, eğitmen olmayan bu kişi sizi sadece 20 dakikada tanıyor, konuşturuyor bir bakıma eğlendiriyor olsa da bir sonraki derste bir diğer hoca olmayan kişi ile döngü havadan sudan konularla başa sarıyor. Bu, yaz tatilinde bulunduğunuz otelde bir yabancı ile havadan sudan konuşmaktan tamamen farksız. Ortada eğitimi bilen biri yok, arka planda bir ders planı yok, program yok, kitap yok, dinleme materyali yok. Aslına bakarsanız ortada eğitim adına hiçbir eylem yok. Bu tarz yapılan bir ‘çalışma’, ders olmanın çok uzağında. Zamanınızı sizden alan bir uydurmaca. Dil yolculuğunuzda sizi kandıran bir düzenbazlıktan öte bir şey değil.
Örneğin, dişinizle ilgili bir sıkıntı hissettiğinizde, sizi bir diş hekiminin görmesini istersiniz. Hatta bu iş için internetten her hangi birini bulmak yerine, dostlarınıza tavsiye sorar, düşünür ve öyle karar verirsiniz. Diş ağrınızın giderilmesi için, dişten çok iyi anladığını ve diş hekimliğini çok sevdiğini söyleyen bir sosyal medya reklamına itibar edeceğinizi hiç mi hiç sanmıyorum. Yabancı eğitmen sisteminde de durum bundan hiç farksız değil. Bu kişilerden gerçekten bir eğitmen olanına şimdiye kadar hiç rastlamadım. Her meslekten olmaları ve kursiyerleri sadece gelir kaynağı olarak görmeleri can yakacak kadar üzücü. Diğer yandan da bu, mesleğine gerçekten emek verenlere bir hakaretten öte de değil. Bakanlık yönetmeliklerine göre bu durum kurum kapanması ile sonlanması gereken bir kabahat. Elbette ve maalesef ki bu online (çevrim içi) çalışmalarda engellenemiyor ve mantar gibi çoğalıyor.
Dil eğitiminde ivme kazanabilmeniz için doğru bir eğitmene ve bundan da önemlisi bir sisteme ihtiyacınız olduğu muhakkaktır. Çağımıza ait birçok yeni metot ve uygulama size yeni imkanlar sunuyor. Örneğin, NLP dediğimiz bakış açısında sistem kişinin kendisi oluyor. Yetişkin bir birey öncelikle iyice tanımlanıyor. Ne kadar zamanı olduğu konusunda analinizi yapılıyor. İstekleri dinleniyor. Enerjisi ölçülmeye çalışılıyor. Ve sonrasında, yoğun hayata entegre olabilmesi için kişiye özel gün ve saatlerde sadece eğitmeniyle ve tamamen ihtiyacı olan yetilere ait bir programı oluyor. Kursiyer ve eğitmen birlikte oluşturdukları takım oyunundan karlı ve mutlu çıkıyor. Birlikte ciddi bir ivme yakalıyorlar. Akademik hedefler ve sonuçlar her ay periyodik olarak kendilerine raporlanıyor ve bu yolun neresinde olduğunu takip edebiliyorlar. Böylece, bu dil yolculuğunda her an yanlarında olan bir koçları oluyor. İngilizce öğrenmek hem daha kolay, hem daha pratik hem de eğlenceli olabiliyor.