İNŞALLAH MAŞALLAH

‘İnşallah Maşallah’

Bu iki kelimeyi ne kadar çok duymuşuzdur.  Benim de sık kullandığım kelimelerdendir. Ve ‘İnşallah’ ile ilgili ilginç hikayelerim vardır.

Bir keresinde İnşallah dediğim için bir meslektaşım epeyce sinirlenmişti. “İnşallah’ la Maşallah’ la olmaz bu işler” demişti. Neden bu kadar reaksiyon veriyordu?

İlk kez  işle ilgili telefonda konuşuyorduk. Ama o ‘İnşallah’ lafım üzerine birden öfkeleniveriyordu. Biliyordum ki benimle ilgili değildi öfkesi.

Söylediğinden anladığım  ‘İnşallah Maşallah’ kelimeleri  sanki iradeyi yok saymaktı onun için. Ona göre insan kendi iradesini kullanarak her şeyi yapabilme gücüne sahipti. Böyle İnşallah Maşallah deyince kendini hiçe saymış oluyordu. İşini Allah’a havale ediyordu. Kendini küçük ve değersiz görüyordu.  O öyle algılıyordu ama bana göre durum bu kadar basit değildi.

Evet iradeye sahipsin ama büyük irade içinde ancak bu iradeyi en iyi şekilde kullanabilirsin. Evet değerlisin ama değerin bütünün değerli oluşunda gizli. Tek başına ne anlam ifade edebilirsin ki?

Belki biraz uzaklaşıp dışına çıkman gerekiyor kimliğinin. Yukardan kendine bakabilecek kadar büyümen. Ve daha yukardan bakabilecek kadar biraz daha büyümen ve genişlemen.

Adam  “İnşallah’ la Maşallah’ la olmaz bu işler” demişti ama manasını idrak ederek söylenen İnşallah ve Maşallah’ la neler olurdu neler. En önemlisi kibirden kurtulup birlik bilincin yükselebilirdi.

Ne ilginçtir Şimdi telefondaki meslekdaşım bana bir süre önce karşılaştığım Amerikalı bir zatı hatırlattı. O’nun aydınlanmış büyük bir zat olduğunu söylemişlerdi. ‘İnşallah’ ın anlamı bende O Amerikalı’ nın ifadesi ile bir başka yer etmişti.

İkilik olmayan bir felsefeden bahsediyordu. Sohbetinde çok az kelime kullanmıştı. Daha çok bize baktığını hatırlıyorum. Ne güzel bakmıştı. Ne iyi yapmıştı. Göz göz gelmek bir başka canla ne kadar değerli idi. Yüzlerce kelimeden belki daha öğretici.

İşte o çok az sözcüklü sohbetinin bir kelimesi de ‘İnşallah’ olmuştu. Ne kadar güzel bir kelime olduğunu söylemişti. Kendi felsefesiyle bağdaştığına vurgu yapmıştı.

Hayatımızda sıradan hale gelmiş bu kavramı bir Amerikalı sayesinde daha derin yakalama fırsatı bulmuştum. Hayat ne sürprizli, ne cömert ne hoştu.

yin-yang-

İlk Annemden öğrenmiştim çocukken ‘İnşallah’ nedir diye. “Allahın izniyle” demişti.  Yani İnşallah dediğimizde bir işte Allah’ın izni varsa olabileceğine vurgu yapıyoruz her söyleyişte. Egomuzla özdeş olmadığımızı hatırlatıyoruz kendimize.

Maşallah dediğimizde de her şeyin Allah’ın yaratımı olduğunu onaylıyoruz. İkisi de kısa ama derin kavramlardı. Yani öyle sırf alışkanlıktan sürekli söylediğimiz bu iki söz bilincin olgunluk seviyesinde idrak edebileceği  derin anlamla yüklüydü.

İşte tam da bu anlamlar yüzünden O meslektaşımla çalışmadık. Yani kısmet değildi. Yani Allah izin vermedi. Yani Allah’ın dilemesi buydu.

Bizim birbirimizi tanımadan yaptığımız bu telefon konuşması da büyük senaryonun bir parçasıydı. Bir hikmeti vardı. Biz birbirimizin sesini duyacaktık. ‘Maşallah’ kelimesini yaşayacaktık. ‘İnşallah’ ı masaya yatıracaktık.

O aynaya bakarak bağırıp çağıracak, ben onu sakince dinleyecektim. Aynen sırlı  bir aynanın yapması gerektiği gibi. Söylediklerinin benimle ilgili olmadığını da ifade edecektim. Dile gelmiş bir ayna gibi.

Sonra O’nun için dua edecektim. İçinde ‘İnşallah’ olan cümleler kurarak . İyi bir kız gibi. Ve kendim için dua edecektim. Beni kibirden korusun diye. “Ve bana da bu rolü uygun gören Allah’ım ; İyilik de kötülük de senden. Yazan da sen yöneten de.”

Çocukken annem bana anlattı ‘İnşallah’ ın anlamını. O’na sonsuz teşekkürler. İyi kullarından aydınlanmış Amerikalı zat bana ‘İnşallah’ ın anlamını tekrar hatırlattı. O’na sonsuz teşekkürler. Telefondaki öfkeli adam ise hem Amerikalı zatı, hem ‘İnşallah’ ın anlamını yeniden hatırlattı. Üstüne bir de İnşallah hakkında bir yazı yazmama vesile oldu. O’na sonsuz teşekkürler. Maşallah.

Yoldaki herkese selamlar.

İnşallah Maşallah.

Yasemin Sarı