İnsan Üzerinde Deney Suçu

İnsan Üzerinde Deney Suçu TCK 90’da belirtilen ve Kişilere Karşı İşlenen suçlardandır. Tıp biliminin en önemli gayesi insan sağlığını hastalıklardan korumak ve oluşacak sorunlardan çare bulmaktır. Tıp belirli amaç ve gayeler doğrusunda kendini sürekli geliştirme durumundadır. İnsanlar üzerinde gelişmelerin sonu gelmeyeceği açıktır. Bu konudaki çalışmalar sonsuza dek süreceği gibi kontrolsüz şekilde işlemlerin yapılması da söz konusu değildir. Çünkü bu gibi durumlarda ortada korunması gereken hukuki değer insanın can sağlığı yani yaşam hakkıdır. Deney bilimsel çalışmaların ilk aşamalarıdır. Deneme ise hastalığın tedavi konusunda olumlu ölçülerin baz alınarak hasta insan üzerinde yapılan işlemdir. Yeni bir metod gelişimi ve hastanın iyileştirme amacı gütse de deney ve deneme işlemlerinin çok sıkı şekilde denetlenmesi gerekmektedir.

İnsan Üzerinde Deney Suçunun Oluşması

İnsan üzerinde deney suçunun oluşması için TCK 90’da belirtilen şartlara uyulması gerekir. Daha doğru ifade etmek gerekirse deney suçu işlememek için kesinlikle TCK 90’da belirtilen şartlar yerine getirilmelidir. TCK 90’da belirtilen şartlardan birinin bile yerine getirilmemesi Deney Suçunu oluşturmaya yetecektir. TCK 90’a göre;

Çocuklar Üzerinde Deney Yapılabilmesi

Çocuklar üzerinde deney yapılabilmesi için TCK 90/2’deki hükümlerinin yanı sıra TCK 90/3’te yer alan hükümdeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. TCK 90/3’teki diğer şartlar:

TCK 90/2’deki ve burada yer alan TCK 90/3’teki hükümlerden herhangi birinin yerine getirilmemesi halinde deney suçu oluşmuş olacaktır.

İnsan Üzerinde Deney Suçunun Nitelikli Halleri

İnsan üzerinde deney suçunun nitelikli halleri TCK 90’ın devamındaki hükümlerde yer almıştır. TCK 90/4’e göre hasta olan insan üzerinde rıza olmaksızın tedavi amaçlı denemede bulunan kişi deney suçu işlemiş olacaktır. Ancak, bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel yöntemlere uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez. Açıklanan rızanın, denemenin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı olması ve tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında yapılması gerekir. Bu şartlar yerine getirilirse ancak deney suçu işlenmiş olmayacaktır.
TCK 90/5’te yer alan hükme göre, insan üzerinde bilimsel deney yapan kişinin, deney sonucu hastayı (mağduru) yaralaması veya öldürmesi halinde burada deney suçu hükümlerine göre değil insan yaralama veya insan öldürme suçu hükümlerine göre ceza alacaktır.

Özel Hastanede Gerçekleşen İnsan Üzerinde Deney Suçu

Özel hastanede gerçekleşen insan üzerinde deney suçunda, tüzel kişinin yapmış olduğu faaliyetten dolayı özel hastaneye karşı da güvenlik tedbiri uygulancaktır. Bu durum TCK 90/6’da güvence altına alınmıştır.

Devlet Hastanesinde Gerçekleşen İnsan Üzerinde Deney Suçu

Devlet Hastanesinde gerçekleşen insan üzerinde deney suçunda TCK 90/2 ve TCK 90/3’teki şartların yerine getirilmemesi halinde sorumluluk kamu tüzel kişiliğine ait olabilecektir.

İnsan Üzerinde Deney Suçunun Cezası

İnsan üzerinde deney suçunun cezası TCK 90’da belirtilmiştir. Buna göre TCK 90/2 ve TCK 90/3’teki hükümlerde aranan şartların yerine getirilmemesi halinde insan üzerinde deney yapan kişiye verilecek olan ceza 1 yıl ile 3 yıl arasında hapis cezasıdır.

Hasta olan insan üzerinde rızası olmaksızın tedavi amaçlı deneme yapılması halinde, deneme yapan kimseye verilecek olan deney suçu kapsamında 1 yıla kadar hapis cezasıdır.  Ancak, bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel yöntemlere uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez. Açıklanan rızanın, denemenin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı olması ve tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında yapılması gerekir. Bu şartın gerçekleşmesi halinde deney suçu gerçekleşmemiş kabul edilecektir.

TCK 90/5’e göre insan üzerinde deney suçu işleyen kimsenin, yaptığı deney nedeniyle kişiyi yaralaması ya da öldürmesi halinde deney suçu kapsamında değil Kasten İnsan Yaralama Suçu veya Kasten İnsan Öldürme Suçu kapsamında cezalandırılacağına yer verilmiştir.

Deney suçu, bir tüzel kişinin (özel hastane veya başka sağlık kuruluşu olabilir.) faaliyeti sonucu işlenmesi halinde tüzel kişiliğe de güvenlik önlemi alınarak cezalandırılma yapılacaktır.

İnsan üzerinde deney suçu işlenmesi ile ilgili mahkeme Adli Para Cezasına hükmedebilecektir.

İnsan üzerinde deney suçu işlenmesi halinde mahkeme verilecek olan karar ile ilgili Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) kararı verebilecektir.

İnsan üzerinde deney suçu işlenmesi halinde mahkeme ceza ertelemesi kararı verebilecektir.

İnsan Üzerinde Deney Suçunda Zamanaşımı Süresi

İnsan Üzerinde Deney suçunda zamanaşımı süresi TCK 90’da değil TCK 66’daki genel hükümlere göre belirlenecektir. Buna göre TCK 66’da 5 yıldan fazla olmamak üzere hapis cezası veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımı süresi 8 yıl olarak belirlenmiştir. Yani deney suçunun işlenmesinin ardından 8 yıl geçmiş ise dava zamanaşımı gerçekleşir.

İnsan Üzerinde Deney Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme

İnsan üzerinde deney suçunda görevli ve yetkili mahkeme suçun işlendiği yerde bulunan Asliye Ceza Mahkemesi dir.

İnsan Üzerinde Deney Suçu ile ilgili Yargıtay Kararları:
T.C.YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ
E. 2015/1045 K. 2015/19014 T. 7.12.2015

DAVA : İnsan üzerinde deney suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : İnsan üzerinde deney suçunun olarak düzenlendiği TCK 90/2. maddesinde;

İnsan üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel deneyin ceza sorumluluğunu gerektirmemesi için;

  1. a) Deneyle ilgili olarak yetkili kurul veya makamlardan gerekli iznin alınmış olması,
  2. b) Deneyin öncelikle insan dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan üzerinde yapılmış olması,
  3. c) İnsan dışı deney ortamında veya hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de yapılmasını gerekli kılması,
  4. d) Deneyin, insan sağlığı üzerinde öngörülebilir zararlı ve kalıcı bir etki bırakmaması,
  5. e) Deney sırasında kişiye insan onuruyla bağdaşmayacak ölçüde acı verici yöntemlerin uygulanmaması,
  6. f) Deneyle varılmak istenen amacın, bunun kişiye yüklediği külfete ve kişinin sağlığı üzerindeki tehlikeye göre daha ağır basması,
  7. g) Deneyin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak açıklanan rızanın yazılı olması ve herhangi bir menfaat teminine bağlı bulunmaması gerektiği belirtilmiştir.

Aynı maddenin 4. fıkrasında ise; “hasta olan insan üzerinde rıza olmaksızın tedavi amaçlı denemede bulunan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, bilinen tıbbî müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi üzerinde yapılan rızaya dayalı bilimsel yöntemlere uygun tedavi amaçlı deneme, ceza sorumluluğunu gerektirmez. Açıklanan rızanın, denemenin mahiyet ve sonuçları hakkında yeterli bilgilendirmeye dayalı olarak yazılı olması ve tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında yapılması gerekir” hükmüne yer verilmiştir.

Bu bilgiler ışığında yapılan değerlendirmede:

Katılanların iddiaları, sanığın savunması, adli raporlar, ilgili Kurum yazıları ve tüm dosya kapsamından, kimyager olan sanığın, herhangi bir tıbbi müdahale uzmanlığı olmadığı halde, kendisine müracaat eden Döndü ve Önder’in vücudunda meydana gelen yaraları giderebileceğini iddia ederek, Kanunda açıkça belirtilen yetkili kurul veya makamlardan izin almaksızın ve aranan diğer koşulları da yerine getirmeksizin, üç yıl süre ile birtakım ilaçları adı geçen kişiler üzerinde tedavi amaçlı denediğinin anlaşılması karşısında; TCK 90/4. maddesinde düzenlenen suçun sübut bulduğunun kabulü ile sanığın hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 07.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ
E. 2012/13207 K. 2012/16578 T. 2.7.2012

DAVA : İnsan üzerinde bilimsel deney yapma suçundan sanığın mahkumiyetine dair hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : 765 Sayılı TCK’da düzenlenmeyen ve 5237 Sayılı yasa ile hukukumuza giren insan üzerinde deney/deneme suçuna dair olarak yapılan incelemede,

5237 Sayılı TCK 90. maddeye göre, hasta insan üzerinde tedavi amaçlı rıza olmaksızın deneme yapılması suçtur.

Hasta insan üzerinde tedavi amaçlı denemenin suç olmaması için ise;

1-) En başta bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması,

2-) Tedavinin uzman hekim tarafından bir hastane ortamında yapılması,

3-) Hastanın, tedavi konusunda yeterli bir şekilde bilgilendirilmesi ve yazılı rızasının alınması gerekmektedir.

Bu veriler altında somut olay incelendiğinde ise;

Ergenlik çağına giren ve içine kapalı bir tavır sergileyen mağdurenin ailesi tarafından serbest psikologluk yapan sanığın bürosuna götürüldüğü, sanık tarafından 9 seans boyunca mağdureye psikolojik destekte bulunulduğu ve Fulsac ve Tofronil isimli ilaçların verildiği, mağdurenin bu ilaçları kullandıktan sonra durumunun ağırlaşması üzerine ailesi tarafından Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesine götürüldüğü ve burada tedavisinin yapıldığı, Dokuz Eylül Üniversitesince ilaç yazma yetkisi olmayan ve yanlış tedavi uygulayan sanık hakkında suç ihbarında bulunulduğu olayda,

Psikolog olarak serbest çalışan sanığın ilaç yazma yetkisi olmamasına rağmen mağdura antidepresan ilaçlar yazdığı iddia edilmiş olmakla, öncelikle mağdurun konusunda uzman tam teşekküllü bir hastaneye sevki ile kullandığı iddia edilen ilaçlar sebebiyle yaralanıp yaralanmadığı ve yaralanmış ise TCK 89. madde kapsamında raporunun alındıktan sonra sanığın buna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden sanığın unsurları oluşmayan atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de; Sanık hakkında 5271 Sayılı CMK’nın 231/5. maddesinin de düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına karar verilirken, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın tedbire çevrilmesinin gerekçe gösterildiği, oysa şartları varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin, 5237 Sayılı TCK’nın 50. maddesinde sayılan seçenek yaptırımlardan ve erteleme hükümlerinden önce uygulanması gerektiği, sanığın geçmişinde hükümlülükler bulunmadığı dosya kapsamı itibariyle mağdurenin maddi bir zararı da olmadığı anlaşılmakla, sanığa verilen cezanın tedbire çevrilmiş olması sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı şeklindeki gerekçe ile sanığın, lehine olan bu düzenlemeden faydalandırılmaması,

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 2.7.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.