İş Davalarında Prim Alacağının Zamanaşımı Süresi Yargıtay Kararı

İş davalarında zamanaşımı süresinin kısaltılarak 5 yıl olması ve akabinde iş ve işçi davaları ile alakalı çalışma yapan meslektaşların yaşadığı bu belirsizlik adına Yargıtay aşağıda paylaşacağım kararı vermiştir. Bu karar da davacının sigorta priminin yatırılmadığı hususunda icra takibi başlatan davacının sonrasında itiraz ile karşı karşıya kaldığı ve mahkemenin de zamanaşımı süresi geçtiği yönüyle ödeme emirlerini iptal ettiğini anlamaktayız. İşçi alacağı yazımızdan iş kanunu ile ilgili yazılmış detayı okuyabilirsiniz.

21. Hukuk Dairesi         2018/5680 E.  ,  2019/6152 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, icra takibine ilişkin prim alacağının zamanaşımına uğradığından 2012/26148, 26149, 26178, 26179, 26180, 26181, 26182 esas sayılı icra takip sonucu çıkarılan ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 15/10/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Sosyal Güvenlik sistemimiz prim esasına dayanmaktadır. Sosyal Güvenlik rejiminin başlıca finansman kaynağı işçi ve işverenlerden alınan primlerdir. Sosyal Güvenlik sistemin temelinde çalışanların kayıtlara geçmesi esastır. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 9. Maddesi ve halen yürürlükte bulunan 5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunun 8. Maddesinde işverenin çalıştırdığı işçileri bildirme yükümlüğü getirilmiştir. Sigortasız işçi çalıştırarak primli sistemde primi ödeyen işverene nazaran primsiz işçi çalıştıran işveren daha avantajlı duruma gelmektedir. 5510 sayılı kanunun genel gerekçesinde de bu duruma dikkat çekilmiş ve kanunun gerekçesinde sosyal güvenlik sisteminin yaşadığı finansman sorunu, kamu finansmanı üzerinde yarattığı baskı nedeniyle başta enflasyon olmak üzere, diğer temel ekonomik göstergeleri de olumsuz etkilemektir. Son yıllarda bizzat sosyal güvenlik sisteminin kendisi ülke ekonomisinden istikrarsızlık yaratan ana sebeplerden biri haline gelmiştir.
İstihdam yapısını gösteren mevcut verilere göre, işgücünün ancak yarısı sosyal sigorta güvenlik kapsamına tabi çalışırken, işgücünün diğer yarısı (yaklaşık 11 milyon kişi) kayıt altına alınamamıştır.
Tüm sosyal güvenlik sisteminin finansman sorununun bir bölümü gelirleri azaltıcı, diğer bir kısmı ise giderleri artırıcı gelişme ve uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Gelir azaltıcı faktörler; erken emeklilik uygulaması, prime esas kazancın düşük gösterilmesi, kayıt dışı istihdamın yüksekliği, prim tahsilat oranının düşüklüğü, afla ödeme kolaylığı gibi uygulamalarla prim ödeme eğiliminin azalması, ödenmeyen primlerin gecikme cezalarına uygulanan aflar, prime esas kazanç sınırlarının düşüklüğü ve fon gelirlerinin yetersizliği gider artırıcı faktörler ise; erken yaşta emeklilik uygulamaları, primi alınmadan yapılan sigorta ödemeleri, borçlanma kanunları, uzayan ortalama ömür nedeniyle artan aylık ödemeleri ve sağlık yardımlarının yanı sıra prim gelirleri ile ödenen aylıklar arasındaki ilişkinin zayıflığı olarak sıralanabilir.
Gerekçede belirtildiği gibi kanun koyucu bu sorunu çözmek amacıyla primsiz çalıştırmanın var olduğunu gözönüne alınarak primsiz çalışmanın ve emekliliğin önüne geçmek için 5510 sayılı yasanın 93/2. Maddesini getirmiştir. Kanun koyucu bu madde ile artık kurum alacağının doğduğu tarihi değil alacağının varlığının kurumca öğrenildiği tarihi esas alarak bir zamanaşımı süresi belirlemiştir. Bilindiği gibi zamanaşımı genel olarak alacağın muaccel olduğu tarih itibariyle başlar. 5510 sayılı kanun bu genel kuraldan ayrılıp kurum pirim ve diğer alacaklarında kendine özgü bir zaman aşımı başlangıcı öngörmüştür. Yasaların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği anda derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonuncunda yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklar ile tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa ve düzenleyici kural derhal yürüklüğe girme nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlar doğuracaktır. Burada yasaların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur.
Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup, otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. 5510 sayılı kanun prim alacaklarının tahsilinde 506 sayılı kanunda yer almayan yeni bir düzenleme getirmiştir. Kamusal niteliği gereği sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği anda hukuksal sonuçlarını doğurur.
Öte yandan Medeni Kanunun dürüst davranma başlıklı 2. Maddesinde yer alan ve maddenin düzenleniş amacı olan dürüstlük kuralı da gözönüne alınmalıdır. Madde herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılması hukuk düzeni korumayacağı gibi hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetildiğinde 5510 sayılı yasanın 8. Maddesi uyarınca çalıştırdığı işçiyi yasal hükümlülükleri uymayarak primsiz çalıştıran işverenin çalıştırdığı işçinini prim borcunu ödemekten kurtulması ve kurumun ekonomik dengelerini bozması savunulamaz. Gerekçede belirtildiği gibi yasa koyucu bu olumsuz durumların önüne geçmek üzere 506 sayılı yasada yeralmayan bir düzenlemeyi getirmiştir ve bu nedenle 93/2 madde uyarınca kurumun prim ve diğer alacakları mahkeme kararı sonucu doğmuştur. Ve mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren zamanaşımı 10 yıl olarak uygulanacağından somut olayda da bu süre dolmamıştır. Bu nedenle Yerel mahkeme kararının Onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamamaktayım.