İşçinin Ölümü Halinde İş Kazası Veya normal Ölüm Mirasçılarına Kıdem Tazminatı Sorunu

ÖLÜM TAZMİNATI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)’nun 440. maddesinde[4] “ölüm tazminatı” düzenlenmiştir. Aynı zamanda 5953 sayılı Basın İş Kanunu (“BİK”)’nun 18. maddesinde[5] de ölüm tazminatı öngörülmüştür. TBK m. 440 ile BİK m. 18 hükmü incelendiğinde benzer nitelikte oldukları görülmektedir. BİK’de işçi niteliğindeki gazetecinin ölümü üzerine eşe ve çocuklara, bunlar olmadığı halde geçimi gazeteci tarafından sağlanan aile bireylerine ölüm tazminatı ödeneceği ortaya konmuştur. TBK’de ise hak sahipleri işçinin eşi, ergin olmayan çocukları, bunlar bulunmadığı takdirde bakmakla yükümlü oldukları kişilerdir.

BİK m. 18 uyarınca, gazetecinin çocukları için ergin olma şartı aranmadığından hükmün çocuklar bakımından daha geniş olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan ilgili maddede gazetecinin geçimini sağladığı aile üyeleri hak sahibi iken TBK m. 440 daha geniş kapsamlı olarak aile üyeleriyle bağlı kalmaksızın işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişileri hak sahibi kılmıştır.

Öğretideki ağırlıklı görüşe göre, TBK m. 440 hükmünün TBK’ye tabi işçilere ve 4847 sayılı İş Kanunu ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na tabi işçilere uygulanması gerekmekte, Basın İş Kanunu’na tabi işçiler bakımından ise kanunda benzer nitelikte bir özel hüküm olduğundan ayrıca TBK m. 440’da düzenlenen ölüm tazminatından yararlanması gerekmemektedir.

TBK m. 440 uyarınca, bir aylık ücret tutarında ölüm tazminatına hak kazanılabilmesi için işçinin belirli bir kıdemde olması aranmamaktadır. İşçi, bir gün dahi çalışmış olsa hak sahipleri, ölüm tazminatını işverenden talep edebilecektir. İşçinin ölümüyle iş sözleşmesinin sona ermesi yeterlidir. Ancak işçi, vefat ettiği tarihte beş yıl veya daha fazla kıdeme sahipse iki aylık ücreti tutarında ölüm tazminatının ödenmesi gerekmektedir.

Müteveffa işçiye ilişkin ölüm tazminatı eşe ve ergin olmayan çocuklara ödenmektedir. Çocuğun ergin olması durumunda işverenin ödemede bulunmasına gerek yoktur. Ergin olma hususunda ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (“TMK”)’nun 11[6] ve 12.[7] maddeleri uygulama alanı bulacaktır. Bu kapsamda müteveffa işçinin çocuğu yaş, evlilik, mahkeme kararı sonucunda ergin kılınmış ise ölüm tazminatına hak kazanamayacaktır.

Sağ kalan eş veya ergin olmayan çocuğun yokluğu halinde işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişilere ölüm tazminatının ödenmesi gerekecektir. İşçinin ölümünden önce bu kişilere fiilen bakması şartı aranmamaktadır. TMK m. 364 hükmünde kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler düzenlenmiştir.

Bu bağlamda üstsoy olarak işçinin anne, babası, büyükanne ve büyükbabası ile sağlarsa onların ebeveynlerine; altsoy olarak işçinin çocukları, torunu ve onların çocuklarına, ilgili maddenin açık düzenlemesi nedeniyle işçinin kardeşine ölüm tazminatı ödenebilir. Bu nedenle; amca, hala, teyze, dayı, kuzen gibi aile üyelerinin ölüm tazminatına hak kazanmayacağı kabul edilebilir.

TBK m. 440 hükmünde tazminatın nasıl paylaştırılacağına ilişkin düzenlemeye göre, tazminatın hak sahiplerine eşit paylaştırılarak ödenmesi uygun olacaktır. Zira ölüm tazminatı, kıdem tazminatından farklı olarak yasal mirasçılara değil TBK m. 440 hükmünde sayılan kişilere yapılmaktadır.

Kıdem tazminatı, işçinin ölümü dışında kanunda sayılan diğer koşulların sağlanmasıyla birlikte işçinin talep etmeye hak kazandığı ve fakat ölüm sebebiyle kanuni halefiyet kaynaklı yasal mirasçıların işverenden talep edebildiği bir tazminattır. Ölüm tazminatı ise sadece işçinin ölümü şartına bağlı olan, işverenin işçiyi gözetme borcundan kaynaklanan, işçinin ölümü halinde geride kalan kişilere yardım amaçlı düzenlenen bir tazminattır.

Bu bağlamda hak sahipleri, mirasçılık kaynaklı kanuni halefiyetten dolayı tazminat alacağına hak kazanmaz; kanuni düzenleme sebebiyle hak sahipleri doğrudan ölüm tazminatı isteminde bulunabilmektedir. Ölüm tazminatı alacağının mirasçılık sıfatından bağımsız bir talep hakkı vermesi nedeniyle hak sahipleri mirası reddetse bile ölüm tazminatı alacağına sahip olabilmektedir.

Ölüm tazminatına hak kazanmada iş sözleşmesinin niteliği önem arz etmemektedir. İşçinin belirli-belirsiz süreli, kısmi-tam zamanlı çalışmasına bakılmayacaktır. Ölüm tazminatına esas alınacak ücret, işçinin ölüm tarihindeki son temel ücretidir. TBK m. 440 nispi emredici nitelikte olduğundan ölüm tazminatının iş sözleşmesinde artırılması söz konusu olabilir.

Ancak ölüm tazminatının iş sözleşmesiyle kaldırılması veya azaltılması mümkün değildir. Ayrıca ölüm tazminatının belirlenmesinde kıdem tazminatında olduğu gibi ölüm nedeni, işçinin ve/veya işverenin kusuru gibi hususlara bakılmadığından götürü tazminat niteliğinde olduğu kabul edilmektedir.

Ölen İşçinin Kıdem Tazminatı Şartları

Kıdem tazminatını için gerekli şartlar haklı sebeple fesih, iş sözleşmesinin varlığı, kıdem şartı, süresi içinde isteme olarak sıralanabilir. Ancak ölüm halinde iş sözleşmesi kendiliğinden sona ereceğinden, haklı sebep şartının varlığı aranmaz.

Bu nedenle ölen işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için şu 3 şartın varlığına bakılır:

4857 Sayılı İş Kanunu ’na Göre İşçi Olma Şartı: İş kanunu yalnızca işçiler için haklar tanıdığından, çalışanın iş kanununa göre işçi olması gerekmektedir.

Güncel iş kanununa göre işçi; işverene bağlı olarak iş görme edimini sözleşmeyle üstlenen ve karşılığında ücret alan kişidir. Buna göre öncelikle işveren ve işçi arasında sözleşme kurulması gerekir.

Kurulan sözleşmenin yazılı veya sözlü olması geçerlilik açısından hiçbir değişiklik oluşturmaz. Yalnızca olası uyuşmazlıklara karşı ispat aracı olarak kabul edilir. Bununla birlikte işçinin işverene bağımlı olarak çalışması gerekir. Örneğin, bir inşaat işinin elektrik tesisatını bir yapmak üzere bir ustayla anlaşılması halinde iş sözleşmesi söz konusu değildir. Zira inşaat ustası, bağlı olarak çalışmayıp yalnızca sonuç meydana getirmeyi üstlenir.

İşçilik niteliğinin kazanılması için son şart, hizmet görme edimini üstlenmektir. Ayrıca işçinin, işverenin emir ve talimatlarıyla hareket etmesi iş sözleşmesinin varlığı için elzemdir.

Anılan tüm şartların varlığı halinde, işçinin kıdem tazminatı için aranan ilk şartın varlığı yerine getirilmiş olacaktır. İşçinin hayatını kaybetmesi halinde iş sözleşmesinin varlığının ispatı önem taşır hale gelecektir. Bu nedenle iş sözleşmesinin yazılı olması her türlü iş ilişkisi için hayati öneme sahiptir.

Çalışma Yılı Şartı: İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle kıdem (çalışma) süresinin tamamlanması beklenir. İşçi en az 1 yıldır aynı işverene bağlı olarak, yahut aynı işyerinde çalışması halinde kıdem tazminatı almaya hak kazanacaktır. Ayrıca kıdem süresi arttıkça işçinin kazanacağı tazminat miktarı da artacaktır.

İş kanununa göre, işçinin çalıştığı her yıl için 1 aylık giydirilmiş brüt ücreti tutarına kıdem tazminatı hakkı doğar. Kıdem tazminatının nasıl hesaplanacağına ilişkin detaylı açıklamaları yazımızın devamında yapacağız.

Süre Şartı: Ölen işçinin kıdem tazminatı hakkının mirasçılara geçeceğini daha önce söylemiştik. Mirasçılar işçinin ölüm tarihinden itibaren 5 yıllık süre içerisinde kıdem tazminatını talep edebilirler.

Ancak 5 yıllık süre düzenlemesi, 2017 yılında getirilmiştir. Buna göre 2017 yılından önce ölüm olayının gerçekleşmesi halinde, 10 yıllık zamanaşımı işleyecektir. Örneğin 2016 yılında hayatını kaybeden işçi için kıdem tazminatı davası açma süresi 2026 yılında sona erecektir.

Ancak değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra yani örneğin 2018 yılında hayatını kaybeden bir işçi için kıdem tazminatı dava süresi 2023 yılında sona erecektir. Önemle belirtmeliyiz ki, işe giriş tarihinin zamanaşımı konusunda hiçbir farklılığı bulunmamaktadır.

İş Kazaları Tazminat Davalarında Yetkili Mahkeme

İş kazalarına bakmakla yetkili iş mahkemeleri şu şekilde belirlenir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.6):

İş kazalarında genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

İş kazasının veya zararın meydana geldiği yerin iş mahkemesi de iş kazalarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarına bakmaya yetkilidir.

İş kazası nedeniyle maluliyete uğrayan işçinin veya ölüm gerçekleşmişse ölen işçinin davacı yakınlarının yerleşim yeri iş mahkemesi de yetkilidir.

İşçi ve işveren arasında yukarıdaki hükümlere aykırı yetki sözleşmeleri geçersizdir.

İş Kazasının Tespiti Davası

İş kazası, işveren tarafından mutlaka Sosyal Güvenlik Kurumu na bildirilmelidir. İşveren veya işçinin bildirimi üzerine SGK müfettişler aracılığıyla inceleme yaparak meydana gelen olayın iş kazası olup olmadığını, olayın oluş şekli ve tarafların kusur durumunu düzenleyen bir inceleme raporu düzenler. İnceleme raporunda olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi halinde hak sahibi iş mahkemesinde doğrudan maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

İş kazası, Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) bildirilmesine rağmen meydana gelen olay SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemişse hem SGK hem de işverenin davalı olarak gösterileceği bir “iş kazasının tespiti davası” açılmalıdır. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir.

Bu nedenle, iş kazasının tespiti davası, tazminat davasından bağımsız bir dava şeklinde görülür. İş kazasının tespiti davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. İş kazası tazminat davası, ayrı bir dava şeklinde açılan iş kazasının tespiti davasının kesinleşmesini beklemelidir.

İş kazasının tespiti davası, işçi lehine iş kazasının tespit edilmesiyle sonuçlanarak kesinleştikten sonra maluliyet halinde işçiye, ölüm halinde ölenin hak sahibi yakınlarına SGK tarafından düzenli bir gelir bağlar. Bağlanan gelirin belli bir kısmı, tazminat davasında talep edilen tazminat miktarından indirilir.

İş kazası kuruma (SGK) bildirilmeden tazminat davası açılmışsa, iş mahkemesi tarafından davacıya iş kazası iddiasını Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmesi için süre verilmelidir. Olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde bu kez Sosyal Güvenlik Kurumun un ve hak alanını etkileyeceğinden işverenin taraf gösterildiği “iş kazasının tespiti davası” açması için davacıya süre verilmelidir. Açılacak olan bu tespit davasının neticesi tazminat davasını gören mahkemece beklenerek sonucuna göre yargılama yapılmalıdır.

Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın

5/5 - (1 vote)