TIP ÖĞRENCİLERİNİN, HEKİMLERİMİZİN, HEMŞİRELERİMİZİN, EBELERİMİZİN VE ŞİFA BULAN HASTALARIMIZIN, BU TOPRAKLARIN MODERN TIP, ECZACILIK VE EBELİK ALANINDA GELİŞİM GÖSTERMESİNE EMEK VEREN BERNARD’A BİR TEŞEKKÜR VE KÜÇÜK BİR ZİYARET BORCU VAR MIDIR?
Prof. Dr. Süleyman Kaynak
İstanbul’un tünelleri denildiğinde, şimdi belki onlarca tünel akla gelecektir ama tünel denildiğinde 1875’ten bu yana milyonlarca insanı dik bir yokuşu çıkmaktan kurtaran ve dünyanın aslında ikinci metrosu olan “Tünel” akla gelir. Tünel’in Beyoğlu tarafından çıkınca kendinizi Tünel Meydanı’nda bulursunuz. Sağa dönüp tarihi Narmanlı Han’ı solda, İsveç ve daha sonra da Rus konsolosluklarını sağda bırakıp, İstiklal Caddesi’nde ilerlerseniz hemen sağ tarafta dikkat etmezseniz görmeden geçebileceğiniz Santa Maria Draperis Kilisesi yer alır. 19. yüzyılda, Beyoğlu ve Galata bölgesinde varlığından bahsedilen dokuz Latin kilisesinden birisidir. 1584’te, Madam Clara Bertola Draperis tarafından bağışlanan arsaya inşa edilen kilise, birçok yangın ve afet geçirmiştir. 1904’te II. Abdülhamid tarafından İtalyan Mimar Guglielmo Semprini’ye bugünkü hâliyle yeniden yaptırılmıştır.
Kilisenin girişinde, II. Abdülhamid ve Belediye Başkanı Rıdvan Paşa’ya bir teşekkür plaketi asılıdır. Kilisenin dehlizi içerisinde başka bir anı yazısı daha vardır. Bu yazı, “28 Şubat 1808 Prag doğumlu Tıp Doktoru ve Cerrah Charles Ambroise Bernard, Galatasaray İmparatorluk Tıp Okulu Kurucusu ve Baş Direktörü” şeklindedir. Bu, İstanbul’da ilk tıp okulunun kurucularından Dr. Bernard’ın istirahatgahının kitabesidir.
MEKTEB-İ TIBBİYE-İ ADLİYE-İ ŞAHANE’NİN KURULMASI
II. Mahmud döneminde, 14 Mart 1827, Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması ile Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı kabul edilir. Aradan geçen yaklaşık on yıllık dönemde, tıp eğitiminin geliştirilmesi için çaba sarf edilmiş, nihayet yurt dışından da eğitimcilerin gelmesi kararlaştırılmıştır. Tıphane-i Amire’de, 1827’den 1836’ya kadar Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda gündüz eğitimi yapılıyormuş. Tıphane-i Amire, 1836 yılında, Sarayburnu’ndaki Askerî Kışla’ya (Otlukçu Kışlası) taşınmış. Ayrı binada eğitim görülen cerrahhane de yatılı tıp eğitimi için tahsis edilmiş. Bu binanın yetersiz hâle gelmesi ile Galatasaray’daki Enderun Ağaları Okulu tekrar elden geçirilip düzenlemiş ve Tıbbiye, 1839’da Galatasaray’a taşınmış. Bu okula Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiş. Zira aslında III. Selim zamanında yeni tıp eğitimi veren bir tıphane açılması düşünülmüş ise de teşrih (anatomi) yasağından dolayı ulemadan çekinen III. Selim buna cesaret edememiş ve 1805 yılında Rumlara tıp fakültesi kurması için izin vermiştir. Yeniçeri isyanlarının olduğu bu dönemde, kısa süreli olarak Osmanlı tahtı el değiştirmiş, III. Selim yerine önce IV. Mustafa kısa süreliğine padişah olmuş ama 14 aylık bir süre sonra II. Mahmud tahta geçmiştir.
Bu dönem, bir bakıma padişahlar için kanlı ve kıyıcı bir iktidar mücadelesine tekabül eder zira III Selim de IV. Mustafa da ecelleriyle ölmedi.
1839’da Galatasaray’a taşınmış olan ve Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmiş olan tıp okulunun 17 Şubat’taki açılışı, Sultan II. Mahmud tarafından yapılmış ve eğitiminde yeni düzenlemeler getirilmiştir. Eğitim dili Fransızca olmuş ve öğrenci alınmaya başlanmıştır. Eğitim dilinin Fransızca olması zamanla hekim sayısında azalmaya yol açmış ve bu bir sorun olarak algılanarak 1867 yılında Türkçe tıp eğitimi yapan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) açılmıştır. 1870 yılında da askerî tıp okulunda dersler Türkçeleşmiş. Mektep, 1878 yılında, şimdiki Sirkeci Tren İstasyonu yanındaki Demirkapı Kışlası’na taşınmış, daha sonra 1894 yılında Sultan II. Abdülhamid’in emriyle Haydarpaşa’daki Tıbbiye Binası inşa edilmeye başlanmıştır. Bu görkemli binaya, 6 Kasım 1903’te, önce askerî tıbbiye, sonra sivil tıbbiye taşınmış ve 1909 yılında iki mektep birleştirilerek Darülfünun Tıp Fakültesi adını almış.
İSTANBUL’A GELİŞ
Tıbbiyenin 1839’da Galatasaray’a taşınması ve Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adı verilmesi, Cerrah Charles Ambroise Bernard’ın İstanbul’a yolunun düşmesine vesile oldu.
Bernard’ın ilk adı aslında Karl Ambros’du. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırları içinde olan Bohemya’da Starkenbach’ta (Jilemnece) doğdu. Viyana’da askerî hekim yetiştirmek üzere 1785’te açılan ünlü Josephinum Tıp Akademisi’nde tıp tahsili yaparak 1838’de tezini verdi ve cerrahi, doğum ve göz doktoru oldu. İmparator II. Joseph’in, 1785’te kurduğu Askerî Tıp ve Cerrahi Akademisi Josephinum’un mezunları o dönemde çok iyi yetiştirilmekteydi. Bu akademide bazı alt bölümler vardı. Özellikle 1822 ile 1848 yılları arasındaki dönemde, Josephinum’da beş yıl süren ve yüksek hekimlik diyebileceğimiz bir bölüm de vardı. Bu beş yıllık bölümü bitirenler, tıp ve cerrahi doktorluğu yanında doğum ve göz alanında magister (ustalık, uzmanlık) olarak mezun olurken alt bölümü bitirenler cerrahi magisteri yapmış sayılıyorlardı. C.A. Bernard’ın, Josephinum’un bu ilk cerrahi bölümünü bitirdikten sonra hekim yardımcısı olarak Rus sınırında Galiçya’daki bir askerî birlikte görevlendirildiği ve orada kaldığı iki yıl içinde bir kolera hastanesi tesis ettiği ve ilk defa koleradan ölenler üzerinde otopsi yaparak rapor hazırladığı bilinmektedir. Burada geçirdiği ve savaş hekimliği yaptığı iki yıllık dönemden sonra yeniden Josephinum Akademisine dönerek beş yıllık yüksek bölümü bitirmiştir.
1838’de, bu bölümü bitirmesiyle cerrahinin yanı sıra, doğum ve göz alanında da magister unvanı almıştır. Aynı yıl, Sultan II. Mahmud’un İstanbul’da Batı metotlarıyla hekim yetiştirme hususundaki isteği üzerine Osmanlı Devleti’nin Paris Elçisi Ahmed Fethi Paşa, Viyana’da Avusturya Başbakanı Fürst Klemens von Metternich’ten dirayetli iki hekim ile bir eczacının İstanbul’a gönderilmesini istedi. Bu görevi üstlenen Hariciye Müsteşarı Baron von Ottenfels, seçimi Josephinum öğretim üyelerinden Christoph Friedrich Jaeger Ritter von Jaxtthal’a havale etti.
İki genç askerî hekimler Jakob Anton Neuner ile Karl Ambros Bernard’ın uygun görülmeleri üzerine Eczacı Anton Hofman ile birlikte bu üç Avusturyalının İstanbul’a gönderilmesi kararlaştırıldı. Başbakanlık Arşivi’ndeki 6 Kasım 1838 tarihli, 46759 numaralı bir vesikaya göre iki hekim ve bir eczacı, beraberinde tıbbi ecza, kitaplar ve bazı aletlerle Ramazan başında Viyana’dan yola çıkmış, Trieste’den deniz yoluyla İstanbul’a gelerek 1838 yılının son günlerinde göreve başlamıştır. 3 Aralık 1838’de, Bernard, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane Müdürü ve Hocalığı ile görevlendirilmiştir.
Aslında Neuner ve Bernard, İstanbul’a gelirken her ne kadar ellerinde tıp, cerrahi ve göz hastalıkları diploması bulunuyor olsa bile geldiklerinde 30 ve 32 yaşlarında olmaları nedeniyle yeterli bir tıbbi bilgiye sahip olup olmadıklarına ilişkin şüphelerin giderilmesi amacıyla yine de önce sınavlardan geçirilmiştir. Daha sonra da kendileriyle mukavele yapılmıştır. Gelirken eğer tıbben yeterli değillerse geri gönderileceklerine ilişkin bir açık kapı da bırakılmıştır. Buradan da anlaşıldığı kadarı ile bu hekimlerden özellikle Neuner, aynı zamanda saray hekimliği görevini de yapacaktır. Bu durum, aslında padişah ve ailesine bakacak olan bu hekimlerin biraz da güvenlik nedeniyle sınavdan geçirildiğini akla getirmektedir. Hekimler ile Osmanlı Sarayı arasında 10 maddelik bir sözleşme yapılmıştır.
Bu sözleşme, beş yıllıktır ve yol parasını, maaş miktarını göstermektedir. Kendilerine bir konak tahsisi sağlanmıştır. Ayrıca saray hekimliğinin yanı sıra, Tıbhane-i Amire görevlerini yaparken bunun yanı sıra da dışarıda hasta bakabilecekleri hüküm altına almıştır hatta ölüm ve sakatlık vb. durumlar için tazminat maddesi dahi konulmuştur. Neuner ve Bernard bu şekilde 1839 yılının başında göreve başlamışlardır.
Bernard’ın gelişi ile ilgili olarak Avusturya kaynaklarında şu bilgilere rastlanmaktadır: “…3 Aralık 1838’de İstanbul’a gelen Dr. Jakop Anton Neuner, Dr. Charles Ambroise Bernard ve Eczacı Anton Hofmann Avusturya Elçisi Bartholomaus Freiherrn von Stürmer tarafından kabul edildikten sonra aynı gün Avusturya Elçilik Tercümanı von Adelburg, İstanbul’daki karantina teşkilatının başındaki Avusturyalı Hekim Dr. Minas ve onun tercümânı Wassîljewich’le birlikte Sultan tarafından kabul edilmek üzere at üstünde Tophane’deki Saray’a geldiler. Sultan II. Mahmud onları kabul ederek, Avusturya İmparatoru ile aralarında olan büyük dostluktan övgü ile bahsederek Avusturyalı iki hekimle bir eczacının İstanbul’a getirilmesindeki yardımlarından dolayı Dr. Minas’a da teşekkür etti. Dr. Neuner, Sultan’ın saraydaki şahsî hekimi olarak Osmanlı Devleti’nin sağlık teşkilatını organize etmekle vazifelendirildi. Sultanın yüksek rütbeli bir yardımcısını ve Sultan’ın ağır hasta olan üçüncü kızı Hatice Sultan’ı başarı ile tedavi eden Dr. Neuner yerini sağlamlaştırdı ve kendisine olan güveni artırdı. Neuner gayet dikkatli bir şekilde hastanelerin ve çok perişan hâldeki eczanelerin durumunu düzeltmek için reform hareketlerine girişti. Neuner’in eczanelerin ve ilaç dağıtımının reformu ile ilgili Türkçeye çevrilen planı Sultan’a sunuldu ve bütün sağlık işlerini inceleyecek bir komisyon teşkil edildi. Böylece başarılı bir başlangıç yapıldı.”
Buradan da anlaşılacağı üzere Neuner daha çok sarayda görevlendirilirken Bernard, tıp okulunun geliştirilmesi ile görevlendirilmiştir. Nitekim o zamanki gazetelerde tıp okulunun açılışı ile ilgili kayıtlarda sadece Bernard’ın adı geçmektedir. Takvim-i Vekayi’nin 20 Şubat 1839 tarihli sayısında ve Galatasaray’da Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin açılışı ile ilgili belgede açılış şu şekilde verilmektedir: “Saray müneccimlerince uğurlu olduğu tespit edilen 17 Şubat 1839’da Topkapı’daki tıp okulunun 180 öğrencisinin Galatasaray’da tesis edilen ve kurucusu Sultan’ın lakabına istinaden adliye olarak anılan tıp ve cerrahi akademisine nakil nedeniyle yapılan açılış törenine, bu tesisin en üst sorumlusu olarak Saik Paşa, Maliye Bakanı Nafiz Paşa, aynı kuruluşun yani okulun nazırı Osman Efendi, çok sayıda yüksek rütbeli memur ve subaylar ile bazı Avrupalı hekimler ve onlar arasında bu yeni tıp ve cerrahi akademisinin organizasyonu ile görevlendirilen Avusturyalı Hekim Dr. Bernard hazır bulundu. Yapılan açılış töreninden sonra bu açılışa katılan bütün zevat, bu tesisin büyük salonlarından birinde, bir hoca tarafından Kur’an okunmasını dinledi. Bu tesisin, eksiklerinin tamamlanmasından sonra öğretime açılışı bilahare Türklerin yeni yıl başlangıcı olan mart ayının ilk günlerinde olacaktır.”
MÜSTAİD BİR ADAM
Jakop Neuner, 1839’da Sultan II. Mahmut’un vefatı sonrasında ülkesine dönmüş ama Dr. Bernard, İstanbul’da kalmıştır.
Kendisine sağlanan koşullar oldukça iyidir. Dr. Bernard, yılda 800 florin maaş alacak, muayenehanesinde hasta bakabilecekti fakat kendisinden asıl istenen Galata Sarayı’nda yeni kurulan Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin düzenlenmesi ve idaresi idi. Sultan II. Mahmud, bu yabancı hekimi niçin getirttiğini bildiren ve tedrisatın Fransızca olacağını açıklayan bir nutukla okulu açmış, Dr. Bernard’ı da “…Kendisi gayet müstaid bir adamdır, Avrupa’nın birinci derecedeki hükemâsındandır…” diyerek takdim etmiştir. Açılış sırasında Dr. Bernard da bir konuşma yapmıştır. Konuşmasını Fransız lisanında yapan Bernard’ın konuşmasını Osman Efendi tercüme etmiştir. Bu konuşmanın Le Moniteur Ottoman’da aynen yer aldığını görüyoruz. Konuşmasında bu yeni bilimsel kurumun genelde yararları üzerinde durulmuş ve ülke için neler getireceği vurgulanmıştır ancak okulun asıl yararının orduda görüleceğini belirten Dr. Bernard, bir doktorun görevini yerine getirirken nelere dikkat etmesi gerektiğini de ortaya koymuştur. Osmanlı Devleti ordusuna gerekli doktorları yetiştirmek için gerekli eğitim üzerinde de durmuş, “Bu eğitim sayesinde kendilerine doktor adını takan ve her türlü şarlatanlığı vicdansızca ve utanmazca yapan serüvencilerin orduya alınmalarına gerek kalmayacaktır.” demiştir. Dr. Bernard son olarak Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’nin öğrencilerini, çalışmaları ve adı Osmanlı Devleti’nin bilimsel kurumlarının yıllığından hiç silinmeyecek olan II. Mahmud’a layık olmaları için uyarmıştır. Konuşma topluluk üzerinde büyük bir etki yaratmış ve konuşmacı büyük övgüye mazhar olmuştur.
Bernard, Galata Sarayı’nın yeni binalarında Josephinum örneğine göre ilk Türk tıp fakültesini kurup geliştirmiştir. Burada genç hekim adaylarına iyi bir Fransızca öğretimiyle birlikte modern metotlara göre tıp eğitimi veriliyor hatta kadavra üzerinde uygulama yapmalarına da imkân sağlanıyordu. Bir taraftan da müessese içinde mükemmel bir kimya laboratuvarı, bir kütüphane ve bir botanik bahçesi kurulmuştu. İlk mezunlar, 1843 yılında verilmiş, diploma törenine katılan Yeni Sultan Abdülmecid, genç doktorları tebrik etmiştir. Dr. Bernard’ın bu münasebetle yazdığı uzun bir rapordan bu ilk tıp okulunun öğretim üyeleri, ders programı, öğrenci sayısı açık bir biçimde öğrenilmektedir. Yine aynı raporda, burada yapılan tedavi ve ameliyatlar hakkında da etraflı bilgi bulunmaktadır.
C.A. Bernard, okulu kısa sürede Viyana’daki Josephinum Askerî Tıp Mektebini örnek alarak düzenlemiş, iki bölümle üç sınıf oluşturmuştur. Bölümler: Section preparatoire (hazırlık bölümü) ile section medical (tıp bölümü). Sınıflar: Classe de pharmacie (eczacı sınıfı), classe de chirurgie (cerrah sınıfı) ve classe des sages femmes (ebe sınıfı). Bernard, burada çalışmalarını bu şekilde sürdürürken Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi Batı tarzında eğitim yapan bir okul hâline getirmeye çalışmıştır ve okulu; kütüphanesiyle botanik bahçesiyle eczacılık ve ebelik sınıflarıyla modernleştirme gayretine girmiştir. İlk defa poliklinik, diseksiyon ve otopsi çalışmaları başlatılmış ve yürütülmüştür. Bu anlamda, Bernard Osmanlı’da ilk adli ve tıbbi otopsinin başlatıcısı olarak da bilinmektedir.
Bernard, İstanbul’da kaldığı sürede birçok eser kaleme almıştır. Bunlar; Element de Botanique al’usage des eleves al’ Ecole De Medicine Imperiale de Galata Sarai Cons (1842)/Botanik Kitabı, Pharmacopee Militaire Ottamane/Farmakope Kitabı (1844), Precıs De Percussıon et D’auscultation I’usage de Ses Laçons (1843)/Perküsyon Kitabı ve Les Bains De Brousse en Bithynie/ Bursa Banyoları (Kaplıca Risalesi) ( 1842) olarak sıralanabilir.
HAZİN SON
Bernard’ın özellikle “Bursa Banyoları” ya da “Kaplıca Risalesi” olarak bilinen eseri aslında vefatından sonra basılmıştır. Kendisinin önemli ve kronik bazı hastalıklarının olduğu ve bu nedenle de sık sık Bursa’da kaplıca tedavisine gittiği bilinmektedir. Zaten bu eserini de bu amaçla ve kendi deneyimlerini de paylaşarak yazmış olduğu düşünülür.
İstanbul’da görev yaptığı süre çok kısa olmasına rağmen Bernard, sadece tıp okulunu değil, aynı zamanda ebelik ve eczacılık okullarının da açılmasını sağlamıştır. Bu, ülkemiz tıbbı açısından çok önemli bir adımdır.
Mezuniyet töreni sırasında ve sonrasında Bernard’ın giderek artan öksürükleri dikkati çekmeye başladı. Eşi ve arkadaşları, tanı ve tedavi için Viyana’ya gitmesi gerektiğini söyledilerse de İstanbul’da kaldı. Aslında belki de kendisi tüberküloz olduğunu çoktan anlamıştı ve muhtemelen tedavi olarak da yapılacak çok fazla bir şey olmadığını biliyordu. Artık çalışamaz hâle geldi ve hastaları ile çevresi onun için dua etmeye başladı. Osmanlı tıbbında hem tıp okulunun hem de eczacılık ve ebelik okullarının açılmasında büyük emeği geçen, ayrıca halkın sağlığı için çaba sarf eden ve aynı zamanda da sarayın tıbbi ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan Bernard, 2 Kasım 1944’te İstanbul’a geldikten sadece beş yıl sonra, 36 yaşında tüberkülozdan hayatını kaybetti.
Hüzünlü bir tören ile Beyoğlu’ndaki Santa Maria Draperis Kilisesi bahçesine gömüldü. Mezar taşında, acılı eşi tarafından yazdırılmış olan ibare durur: “Fakirler, onun arkasından ağladılar.”
Tıp öğrencilerinin, hekimlerimizin, hemşirelerimizin, ebelerimizin ve şifa bulan hastalarımızın, bu toprakların modern tıp, eczacılık ve ebelik alanında gelişim göstermesine emek veren Bernard’a bir teşekkür ve küçük bir ziyaret borcu var mıdır? Tünel’e yolunuz düşünce bunu yapın!
Olmaz mı?
YARARLANILAN VE ALINTI YAPILAN KAYNAKLAR:
1. Ceren Demir, Ülkemizde Modern Tıbbın Kurucularından Olan Bilim İnsanı: Charles A. Bernard, https://www.matematiksel.org/ulkemizde-modern-tibbin-kurucularindan-olan-bilim-insani-charles-ambroise-bernard/
2. Hülya Öztürk, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane ve Kurucusu Charles Ambroise Bernard, https://docplayer.biz.tr/115284543-Mekteb-i-tibbiye-i-adliye-i-sahane-ve-kurucusu-charles-ambroise-bernard.html
3. İslam Ansiklopedisi, Bernard, Karl Ambros, https://islamansiklopedisi.org.tr/bernard-karl-ambros
4. Dergi Halimiz, https://dergi.halimiz.com/imparatorluk-doktoru-bernard/
5. Türk İstanbul’da Tıp Öğretiminin 500. Yıldönümü, http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/Kitap/206554.pdf
6. İstanbul Tabip Odası, https://www.istabip.org.tr/14mart/2019/tarihce
7. Hülya Öztürk, “Charles Ambroise Bernard’ın (1808-1844) Kaplıca Risalesi Üzerine Bir Değerlendirme”, Osmangazi Tıp Dergisi, 2015, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/190597
8. Yusuf Atan İlhan Bahşi Zekeriya Tataroğlu Mustafa Orhan Murat Çetkin, “Dr. Charles Ambroise Bernard: Türkiyede Adli Otopsinin Başlangıcı”, Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2018, https://dergipark.org.tr/tr/pub/amusbfd/issue/39612/412204
Ophthalmology Life 38. Sayı