Kaç Yaşındasın? Neye Göre?

Zamanı ölçerken dünyanın güneş etrafındaki hareketini ve dünyanın kendi etrafında dönmesini seçtik. Başka seçeneğimiz var mıydı?

Her ne kadar “zaman” dediğimiz fenomen dilimizden düşmese de henüz üzerinde mutabakat sağlanabilmiş bir tanımı yok gibi gözüküyor. Bazen 4. boyut olarak tarif edilirken bazen de “uzay – zaman” bütünlüğü olarak karşımıza çıkıyor. Biz her şeyi belirli kalıp ve tariflere sığdırmaya çalışırken “zaman” görelilik pelerinine sarılarak aklımızla dalga geçiyor. Yunan mitolojisinin çok da bahsedilmeyen büyük yaratıcısı “Kronos” bile ismini zamandan alıyor ama tüm çocukları onu yok edip tahta oturmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Baktılar ki yok edemiyorlar bir mağaraya hapsedip yokmuş gibi davranmayı tercih ediyorlar. Tanıdık geldi mi size de bu davranış?

Biz insanlar ise zamanı ölçmenin birçok yolunu denemiş olsak da en güvenilir yöntem olarak Dünya’nın Güneş etrafındaki hareketini ve Dünya’nın kendi etrafında dönüşünü seçtik. Yıllar, aylar, günler, saatler, bayramlar, festivaller, gelir vergisi beyannameleri hep bu iki hareketi takip ederek oluşturuldu.

Dünya’nın ve Güneş sistemimizin diğer hareketleri ise çok uzun bir süre ilgi alanımıza girmedi, habersiz kaldık. Öğrendiğimizde ise işe gitme saatimize çok yardımcı olmadığını fark edince hiç ilgilenmemeyi tercih ettik. Çok da bir şey kaybetmedik aslında.

Altmış Yaşında Bir Çılgın

Dünya sadece 16 yaşında bir ergen!

Yapılan çalışmalar ve astronomik araştırmalara göre Samanyolu galaksimizin merkezinde büyük kütleli bir kara delik bulunmakta ve tüm galaksi bu kara deliğin etrafında dönmektedir. Aynı Dünya’nın Güneş etrafında dönmesi gibi. 100.000 ışıkyılı genişliğindeki Samanyolu Galaksisi’nin merkezine yaklaşık 28.000 ışıkyılı uzaklıkta bulunan Güneş Sistemi’nin bir galaktik yılı tamamlaması yaklaşık olarak 220 – 230 milyon yıl sürmektedir.

Başka bir deyişle bu galaktik saat ile zamanı ölçecek olsaydık acaba nasıl olurdu? Bunu merak eden bilim insanları kollarındaki “Galaktik Saat’e” baktıklarında gördüler ki Dünya 16 yaşında bir ergen. Huysuzluğu üzerinde, sizin de fark ettiğiniz gibi. Güneş ise yaklaşık 20 yaşında. Her ne kadar biraz hırçın olsa da daha bir oturaklı artık. Görünür evrenimiz ise hemen hemen 60 yaşında, dinç ama bir o kadar da huysuz bir tatlı amca.

Adrese Göre Değişen Doğum Günü Mumları

Her ne kadar Dünya yılı ile karşılaştırıldığında “galaktik yıl” zamanın büyüklüğünü temsil etse de galaksi söz konusuyken çok da tutarlı bir ölçek değildir. Bahsettiğimiz galaktik zaman Güneş sisteminin Samanyolu Galaksisi’ndeki yerine bağlıdır. Samanyolu diskinin içlerinde olsaydık bu ölçüler değişiklik gösterecektir. Yani Galaktik Doğum günü partisinin tarihi adresimize göre değişmektedir. Garip değil mi? Samanyolu Galaksisi bir şehir olsaydı galaktik yaşımız şehir merkezine yakın plazalarda farklı, bizim gibi banliyö sakini iseniz farklı olacaktır. Doğum günü tarihi bulunduğu adrese göre değişen bir parti çocuğu olmak istemezdim doğrusu.

Akrep, Yelkovan, Saniye… Sonra?

En küçük zaman birimi saniye değil, zeptosaniye!

Zaman fenomenine kafayı takmamak kolay değil. Filozoflar  ve bilim insanları da bildiğimiz tarih boyunca “zaman babayla” uğraşıp durmuşlar. Goethe Üniversitesi’nde Profesör Reinhard Dörner’in takımındaki atom fizikçileri ise en az galaktik zaman kadar sıra dışı bir konu üzerinde çalışıyorlar. Ölçülebilir en küçük zaman birimini ölçebilmek için yeni yöntemler arayan bilim insanların geliştirdiği yöntem oldukça dikkat çekici. Bir güneş sisteminin galaksi içinde aşması gereken yol yerine bir fotonun hidrojen molekülünü geçmesi gereken zamanı ölçmeye çalışmışlar ve görünüşe göre  de başarmışlar. Foton hidrojenin bağ uzunluğunu yaklaşık 247 zepto saniyede geçtiğini bulmuşlar. Bu şimdiye kadar başarıyla ölçülen en küçük zaman dilimi. Bir zeptosaniye, saniyenin milyarda birinin trilyonda biri ( 10 -21 saniye).


Zeptosaniyelerin geçer akçe olduğu bir takvim yapabilmiş olsaydık bir gün yaşadığını farz ettiğimiz zavallı kelebekler bile (ki yanlış bilgidir, bilinenin aksine kelebekler değil “birgün sinekleri” “Ephemeroptera” takımı yaklaşık bir gün yaşar) en az zamanın yaratıcısı mahpus Kronos kadar ölümsüz sayılabilir.

Ağaç Olsam Yine Aynı Gökyüzüne Uzanırım

Yaşadığı zaman aralığının sonu olduğunu bilen tek canlı biz ölümlü insanlarız!

Diğer canlıların zamanı nasıl algıladığını ya da diğer bir deyişle zamanın geçmiş ile gelecek arasındaki sisli sınırı nasıl duyumsadıklarını bilmiyoruz. Yapılan çalışmalar bitkiler dahil olmak üzere birçok canlının geçmişten ders çıkardığı ve geleceğe dair planlar yaptığının ipuçlarını bize gösteriyor. Ancak bildiğimiz kadarıyla yaşadığı zaman aralığının bir sonu olduğunu bilen, hayatının bir gün biteceğini tahayyül edebilen tek canlı ise insan. Bu kadar büyük bir yükün altında ezilmeden yaşamanın yolunu bulabilen türdaşlarımızın “zaman” konusunda bu kadar takıntılı olmasının sebebi de bu olabilir.


İster zeptosaniyelerle ister milyon yıllarla ölçülsün sanırım en önemlisi “Eğer aynı zamanı tekrar yaşasam aynı şeyleri tekrar yapabilirim!” diyebilmek en büyük başarı!

Hayatla kalın.

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: İç Dünyamızdan Gelen “Raporlar”