Kafam Karıştı!

Biliyorsunuz Abraham Maslow’un bir ihtiyaçlar teorisi var. Bir piramit.

En alttan yukarıya doğru bakarsak;

Kişinin yemek, içmek, barınak, seks gibi “fiziksel” ihtiyacı, can ve mal varlığı gibi “güvenlik” ihtiyacı, sevme, sevilme ve ait olma gibi “sosyal” ihtiyacı, saygı görme ve başarı gibi “benlik” ihtiyacı ve son olarak da ideallerini hayata sokma ve kişisel gelişim gibi “kendini gerçekleştirme” ihtiyacı.

Bu ihtiyaçlar teorisi hiyerarşik . Yani piramitte alttakiler giderilmeden bir üste sağlıklı geçiş olamıyor. Sırayla!

Maslow, piramidin en üst basamağını yaşayan, yani kendini gerçekleştirmiş kişilere de bakmış ve onlarda bazı ortak özellikler bulmuş:

  • Gerçeği, kendini ve diğer insanları olduğu gibi kabul eder.
  • Yaşamın getirdiği olayları tam anlamıyla yaşayarak tadını çıkarma eğilimindedir.
  • Kendiliğinden hareket eder.
  • Yaratıcı bir biçimde davranabilir.
  • Kendine ve yaşama gülebilir.
  • İnsanlığa değer verir ve onun sorunlarını ciddiye alır.
  • Son derece yakın ve derin birkaç dostu vardır.
  • Yaşamı bir çocuğun gözü ve kalbiyle görüp yaşayabilir.
  • Gerektiğinde çok çalışır ve sorumluluklarının farkındadır.
  • Dürüstür.
  • Çevresinin farkındadır, sürekli çevresini araştırır ve yeni şeyler dener.
  • Savunucu değildir.
  • Bağımsızdır.
  • Demokratik karakter yapısına sahiptir.
  • Ahlaki değerleri ayırt etmede üstün yetenekleri vardır.
  • Psikolog Dr. Phil McGraw ise kendi yaptığı bir çalışmada tüm insanların ortak özelliklerini sıralamış:

  • Tüm insanların bir numaralı korkusu reddedilme korkusudur .
  • Tüm insanların bir numaralı ihtiyacı kabul görme ihtiyacıdır.
  • İnsanlar üzerinde etkin olabilmek için onların özsaygılarını koruyacak ya da geliştirecek şekilde davranmak gerekir.
  • Herkes, her duruma “Bunda benim için ne var?” diye yaklaşır.
  • İnsanlar ancak anladıkları şeyi işitir ve anlamlandırır.
  • Herkes, kişisel olarak kendileri için önemli olan şeyler hakkında konuşmayı tercih eder.
  • İnsanlar kendilerinden hoşlanan insanlardan hoşlanır, güvenir ve inanır.
  • İnsanlar genellikle görünen nedenlerin dışındaki nedenlerden dolayı yaptıkları şeyi yapar.
  • En olgun insan bile basit davranışlarda bulunabilir.
  • Herkes toplumsal maske takar. Kişiyi görebilmek için maskenin ardına bakmak gerekir.
  • “Güzel özetlemiş insanoğlunun zaaflarını, ihtiyaçlarını…” derken merak edip araştırdım Phil McGraw ‘u.

    Amerika’da The Oprah Winfrey Show’lara çıkarak ünlü olmuş, sonra da “ Dr. Phil ” ismini verdiği kendi TV programıyla izleyicilerine tavsiyeler veren, sansasyon yaratmayı seven, yani tamamen rating’e oynayan bir psikolog çıktı karşıma. Hatta o kadar zengin olup ünlenmiş ki; The Forbes onu 2006 yılının en ünlü 22.ci kişisi seçmiş.

    Sokak serserilerine para vererek, kavga ettirip videoya çeken ve sonra da bunları Bumfights adı altında satarak büyük paralar kazanan bir ahlaksızı konuk ediyor bir gün Dr. Phil.

    Önce anne babaları uyarıyor, çocuklarınıza bu bölümü seyrettirmeyin diye. Sonra bu herifin (Ty Beeson) tanıtımını yayınlıyor. Film bittikten sonra onunla söyleşiye başlayacak sanıyorsunuz; oysa o adamı, tek kelime bile söylemesine izin vermeden, programdan kovuyor.

    Bu Ty ismindeki ahlaksızın neler yaptığını gördükten sonra içimden bir ses “iyi ki atılmış” dese de elma ile armutu karıştırmamak gerek. O zaman neden adamı baştan stüdyoya çağırıyorsun? Sonra neden tanıtım klibini yayınlıyorsun?

    Herşey reyting uğruna.

    Ty Beeson’un yaptığı da farklı değil. Evsizlerin, yoksulların, sokak serserilerinin üzerinden para kazanıyor. Çünkü o da biliyor ki bunlar reyting yapıyor. Reyting eşittir para çünkü. Bunun adı da “ popüler kültür!

    Şimdi Maslow’a göre Dr. Phil McGraw “kendini gerçekleştirmiş” bir kişi oluyor sanırım? Veya Bumfight’ın yapımcıları?

    Tüm bunlar ne ilginçtir, bana Tyler Durden’in “Fight Club” filmindeki isyanını hatırlattı:

    “Reklamlar bizi arabaların ve giysilerin peşine düşürdü; ihtiyacımız olmayan şeyleri satın alabilmek için nefret ettiğimiz işlerde çalışıyoruz. Biz tarihin üvey evlatlarıyız. Hayatta ne hedefimiz var, ne yerimiz. Biz ne bir büyük savaş yaşıyoruz, ne de büyük buhran. Bizim savaşımız ruh dünyamızda; bizim büyük buhranımız, kendi hayatlarımız. Televizyonla büyütüldük ve bir gün hepimiz milyonerler, film yıldızları veya rock yıldızları olacağına inandırıldık. Ama olmayacağız ve bu gerçeği yavaş yavaş öğreniyoruz ve feci şekilde asabımız bozulmuş durumda.”

    Benim kafam karıştı!

    Oysa güzel güzel araştırma yapıyor, keyifli keyifli okuyordum bulduklarımı. Sizinki de karışsın diye paylaşmak istedim ben de :)

    Peki bir soru:

    Maslow teorisini 1943’te değil de, şimdilerde yazsaydı; piramidine hala hiyerarşik kural koyar mıydı? [En alttaki basamaktan sonra üstlere kolayca zıplanıyor sanki artık!]