Hayretler içerisindeyim. Bugün reklam yapım işinde çalışan bir arkadaşımla konuşuyorum, bana geçen gün başından geçen bir hikayeyi anlatıyor.
Çektikleri bir reklam filmine figüran oyunculuk için başvuran kızlardan biriyle havadan sudan konuşurlarken birden kulağına yaklaşıp “ay ne şeker çocuksun sen, benim seks partner’im olur musun?” demiş!
“Peki sen ne dedin” diye sorduğumda; “Tanışalı daha 5 dakika olmamıştı Tunç, şaşkınlıktan güldüm sadece” dedi. Sonra kız elinden cep telefonunu alıp kendi numarasını aramış. Yani daha sonrasını garanti altına almış kolay yoldan. Bugün de ilk buluşma için göndermiş sms’ini. [Bizimki henüz cevap vermedi ancak sms de her an cevaplanmak üzere silinmemiş duruyor!]
Bu kadar mı ucuzladı bu işler? Havlayan köpeğe et parçasını atarsan kesermiş sesini derler ya… “Nasıl pişsin” diye sormanın bile artık zaman kaybı görüldüğü bir dönemde mi yaşıyoruz?
Benzer sms’leri her gece kaç kişiye atıyordur ve kaçından olumlu cevap alıyordur diye kendi aramızda bir istatistik yaptık. Vardığımız sonuç; boş geçmiyordur! Kullan, at, yenisini al…
Amacım reklam sektörünü karalamak değil elbette…
Ancak ünlü olma sevdası nasıl her türlü değeri yok edebiliyor? Veya 5 dakika önce tanıştığın bir kişiye yapılan böylesine bir teklif; bir medeniyet, bir gelişmişlik, bir doğallık göstergesi midir?
[İleri görüşlü olduğu söylenen] ben, bu yozlaşmaya hayretler içerisinde tanık olurken, dört sene önce kaleme alınmış bir yazıya denk geliyorum Can Dündar’dan. Can adeta “Ben çözdüm olayı” der gibi:“Dünkü Milliyet’in 3. sayfasında bir haber: “12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı.” Sayfayı çevirin: Edirne’de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları… Ve günlerdir Mardin’den Sivas’a kadar Türkiye’nin dört bir yanından 12-13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri…
Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir “ergen ihtilali” yaşadığımızın farkında mısınız?
Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16-17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba?
Levent’te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: “14-15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor”muş.
Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie’nin fotoğrafıyla gelmiş ve “Bununki gibi dudak istiyorum” demiş. 18’lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. “En büyük istekleri” neymiş biliyor musunuz? Zara’nın ya da Diesel’in 34 bedenine sığmak… Bunun için yarışıyorlarmış:
“Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola… 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar.”
Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir “patlama” olduğunu söylüyor: “Ben de anneyim, 18’lik ‘lipolu’ (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 – 500 milyonla gelip ‘Dudağımızı şişir’ diyenleri ‘Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin’ diye geri yolluyorum.”
Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı: “Genç nüfusta müthiş bir uyanma var” diyor. 17-18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı’da ergenlik yaşı 16-17’den 11-12’ye geriledi. Amerika’da 10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık…
Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri “psiko – seksüel uyarımın artması”… Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması… Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor.
Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor.
Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında… Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta…
Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz:
İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara “Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt” öğüdü verebiliriz ki?
Yasak çare değil…
Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var.”
Eminim “kalçadan çok kafasını çalıştıranların” değer gördüğü bir “toplum” çoğumuzun hala ortak hayali. Daha fazla gecikmeden…