Kamu yönetimi kavramsal olarak incelendiğinde tarihi süreç içerisinde dönemin sosyolojik, teknolojik, kültürel şartlar gibi birçok etken ışığında değişmiş, yenilenmiş, kamu yönetiminde yeni modeller ve uygulamalar ortaya atılmıştır. Kamu yönetimindeki bu değişimler ile birlikte küreselleşme, dijitalleşme, toplumlar arası etkileşim, dünya üzerinde meydana gelen devrim niteliğinde dönüm noktaları gibi bazı unsurlar kamu politikalarının uygulanmasında da reformlara yol açmış, kamu politikalarının uygulanması, kamu politikalarını etkileyen katılımcı aktörlerin artışıyla birlikte kavramı daha sistematik bir çalışma ürünü olarak karşımıza çıkarmıştır. Örneğin sanayi devrimine kadar tarıma dayalı kamu politikası izleyen ülkeler devrim sonrası hızla sanayileşme, makineleşme üzerine kamu politikaları üretmiş ve bunun sonucunda ortaya çıkan doğal felaketlere karşı alınması gereken tedbirler adına yeniden ülkeler arasında veya ülkelerin ulusal çalışmaları ile kamu politikaları belirlenmiştir.
Kamu politikaları kavramı için sadece yakın tarihten söz edemeyiz. Bireylerin siyasal örgütlenmesi sonucu ortaya çıkan devletlerin var olduğu, kamusal otoritenin ortaya çıktığı andan itibaren kamu politikaları gündem olmuştur. (Yıldız, Babaoğlu, & Şahin, 2016, s. 136) Türk yönetim tarihinden örnek verdiğimizde Nizamülmülk tarafından kaleme alınan Siyasetname, İmam Gazali tarafından kaleme alınan Nasihatü’l Müluk, dönemin şartları içerisinde yapılan incelemeler sonucunda tespit edilen sorunlara ilişkin yöneticilere yönetim alanında teklif ve nasihatler içermektedir.
Bu çalışmada devlet otoritesinin yasa yapma gücünü kullanarak uygulamaya koyduğu faaliyetlerin nedenlerini, uygulama aşamasını, politika üretimine etken aktörleri ve sonuçlarını kapsayan kamu politikaları sürecine değinilmiştir.
Kamu, bir ülkedeki halkın bütünü veya halk anlamına gelmekteyken, bu halkın belirli kurallar koyarak yönetilmesine ise kamu yönetimi denilmektedir.
Kamu politikası kavramını ifade edecek olursak “politika” kelimesi eski Yunanca dilindeki “Polis” (kent devleti), Latince dilindeki “politia” (devlet) sözcüklerinden zaman içerisinde orta dönem İngilizce dilinde “kamu işlerinin idaresi” anlamına gelen “policie” kelimesinden türediği tespit edilmiştir. (Yıldız, Babaoğlu, & Şahin, 2016, s. 137)
Kamu politikası, kamu üzerine her türlü faaliyeti barındıran, oluşturulmasında etkili olan aktörlerle birlikte bu faaliyetlerin planlanma, düzenlenme karar alma, alınan kararları uygulama gibi aşamaları kapsayan, devlet otoritesi tarafından kamuyu idare amacıyla olumlu, olumsuz veya nötr sonuçlar doğurabilen, sonucu önceden tahmin edilebilen veya edilemeyen amaçlı hareketler bütünüdür.
Kamu politikalarını sistematik olarak ifade edebilmemizin sebebi ise kamu politikalarının ortaya çıkışında bir neden olmasıdır. Kamu politikalarının bir amaca yönelik ortaya çıkması belirsiz tesadüfi kararları barındırmayacağını, belirli bir sorunun, çalışmanın tespiti olarak ortaya çıktığını göstermekte, bir süreç içerisinde ilerlediğini kanıtlamaktadır. (Babaoğlu, 2017, s. 513)
Kamu politikalarının süreci, aktörleri ve uygulanması, ülkelerin toplumsal, teknolojik, ekonomik düzeyine, gelişmiş, gelişmekte ya da demokratik veya totaliter olup olmadığına kadar bağlı birçok yöntemi bünyesinde barındırmaktadır.
Kamu politikalarının ortaya çıkışından sonucuna kadar geçen süreçte incelenmesi gereken bazı kavramlar bulunmaktadır.
Kamu politikası oluşturmaya yetkili karar vericiler üzerinde bir kısım baskı grupları bulunmaktadır. Politikanın oluşturma sürecinde resmi veya gayri resmi katılımcı konumunda olan baskı gruplarının her birinin karar alma sürecindeki etkisi farklı düzeylerde olmaktadır. (Samadova, 2017, s. 60)
Kamu politikasının taleplerinin bireysel değil kamusal olduğunun kesinlikle tanımlanması gerekmektedir. (Akıncı, 2018, s. 2134)Bireysel talepler bir şekilde gündem oluşturularak ulusala taşınsa da hükümet genellikle bu talepleri gündeme almamaktadır. Kamu politikası bireysel sorunlarla değil kamunun yararıyla ilgilenmektedir.
Kamu politikalarının oluşturulma sürecinde rol oynayan aktörleri öncelikle ulusal ve uluslararası aktörler olarak ikiye ayırabiliriz. Ulusal aktörler demokratik olan veya olmayan ülkelere göre değişkenlik göstermektedir. Demokratik ülkelerde en önemli aktörler hükümet, parlamento, yargı ve siyasal partiler olurken bu grupları takip edenler ise seçmenler, baskı grupları (Samadova, 2017, s. 61)ve özgür medyadır.
Oluşturulan kamu politikalarının uygulanmasına istinaden ilgili kamu çalışanları tarafından içeriğini düzenlemek için verilen kararlardır. İdari talimatlar, emirler, yönetmelikler ile ilgili alınan kararlar, yasaların yorumlanması bu aşamanın kapsamı içindedir.
Kamu politikası kavramında “çıktı” ve “sonuç” birbirinden farklıdır. Kamu politikasının çıktıları somut belirtileri ifade ederken, politikanın sonuçları daha soyut bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu kuruluşunun yapacağını açıkladığı yol yapımları, sağlık hizmetleri, ödemeler gibi hizmetleri yapması kamu politikasının çıktısı olup kolayca ölçülebilirken, bu çıktıların toplum üzerindeki etkisi kamu politikasının sonucudur ve ölçülmesi zordur. (Çevik, 2020, s. 102)
Kamu politikaları sürecinde çeşitli faaliyetler söz konusudur. Sıradan bir karar ile veya gelişi güzel olarak gündeme gelmeyip belirli bir amaca yönelik çalışmaları kapsayan kamu politikaları belirli aşamalara ayrılmaktadır.
Kamu politikasının oluşturulmasına ilişkin aşamadır. Politikaya konu olan sorunların tanımlanması, gündeme alınması bu zaman zarfında gerçekleşir. Kamusal aktörler, sivil aktörler, özel aktörlerin politika oluşturulmasına katılımı analiz edilir. (Gül, 2015, s. 9)
Bu aşamada sorunlara karşı farklı çözüm yolları dile getirilmektedir. Politikaya ilişkin seçenekler, politikanın özellikleri incelenir. Belirli bir karar alınmadan önce gündeme alınan sorunlar ile ilgili resmi aktörlerce görüşmeler yerine getirilir. Alternatif politikalar için uygun değerlendirme kriterleri belirlenir, maliyet hesapları yapılır, ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyal şartlar çerçevesinde uygun olan, çözüm önerisi tespit edilir.
Alternatif çözüm önerileri arasından kamu yararını en çok sağlayan öneri politikanın olumlu ve olumsuz yansımaları da tahmin edilerek kararlaştırılır ve uygulamaya konulur. (Akıncı, 2018, s. 2134)
Politikaların hedeflenen amaca ulaşıp ulaşmadığı bu süreçte izlenmektedir. Yapılan değerlendirme sonrasında amaca ulaşmaya engel olabilecek yeni sorunlar tespit edilerek müdahale gerçekleştirilir. Yapılan müdahalelere rağmen başarı sağlanamadığı takdirde politika süreci yeniden ele alınır ve yeni bir politikanın uygulanması gündeme gelebilir.
Kamu politikası, sorunların açık bir şekilde ortaya konduğu, kamusal sorunların nedenlerinin ve etkilerinin incelendiği, sorunların çözümü için amaçların belirlendiği, alternatif çözümlerin sunulduğu, çözüm yollarının sonuçlarını ön görmek için değerlendirildiği, uygulanacak politikaya karar verildiği, uygulama planının hazırlandığı ve uygulanan politikaların çıktıları ve sonuçlarının değerlendirildiği bir süreçtir. (Çetin, 2021, s. 670)
politikalarının analizi, kamu politikası sürecinin nitel yöntemlerle ölçülmesi, yorumlanması, değerlendirilmesidir. Tüm süreci sayısal veri temelli olarak ele almak, araştırmak, uygulamalı olarak çalışmaktır. (Gül, 2015, s. 9)
“Kamu Politikası Sürecinin İşlevsel Aşamaları” başlığı altında belirtilen sürecin fonksiyonel aşamaları kamu politikalarının analizi süreçlerinde de takip edilen aşamalardır. Kamu politikalarının analizi ve sürecin fonksiyonel aşamaları bağlantılı olarak ilerlemektedir.
Disipline bir sistem üzerinde ilerleyen kamu politikalarının analizinde irdelenen temel hususları inceleyecek olursak; politikaya ilişkin ne yapıldığı, neden, nerede, ne zaman nasıl, kim tarafından ve kim için yapıldığı, politika uygulamalarından kimlerin nasıl, neden, nerede, ne zaman, ne kadar süreyle ve ne ölçüde faydalandığı veya etkilendiğidir.
Kamu politikası kuram ve kavrama ilişkin özellikleri barındırırken politikanın analizi devlet müdahalesinin etkilerini araştırmayı ve anlamayı amaçlamaktadır. Kamu politikasının analizine ilişkin sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmakta ve politika yapıcılar için kullanılabilmektedir.
Kamu politikaları sürecinde en temel araçlardan birisi politika aktörleri ve bu aktörlerin arasındaki ilişkilerdir. Kamu politikası oluşturulmasında en önemli aktör devlettir. Devlet karar vericidir ve uygulamayı başlatandır. Ancak politikanın üretim sürecinde devletin dışında birçok katılımcı gruplar, örgütlenmeler yer almaktadır. Bu örgütlenmeler iç ve dış aktörler olarak ifade edilmektedir.
Kamu politikalarının oluşturulmasında rol oynayan iç aktörler ulusal aktörleri ifade etmektedir. Sosyolojik, kültürel, ekonomik ve teknolojik etkenleri göz önünde bulundurarak tamamen iç etkenlere dayalı kamu politikası talebinde bulunan gruplar politika oluşturulmasındaki iç aktörlerdir. İç aktörler resmi veya sivil aktörler olarak sınıflandırılmaktadır. (Samadova, 2017, s. 61)
Resmi aktörler, devlete bağlı resmi kişi, kurum veya kuruluşları ifade etmektedir. Kamu politikaları oluşturulmasının resmi aktörleri arasında yürütme, yargı kurumları, hükümet, kamu görevlileri, kamu kurum ve kuruluşları, parlamento gibi unsurların yer aldığı söylenebilir.
Ülkemizde 16 Nisan 2017 referandumu ile kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihinde uygulanmaya başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile kamu politikalarının oluşturulmasına ilişkin yeni bir aktör olan Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları da bu yöndeki çalışmalarına başlamıştır.
Herhangi bir alanda doğan ihtiyaçlar toplum gündeminden resmi kurumlar aracılığıyla hükümetlere iletilir. Yasal düzenleme gerektiren bir husus olması durumunda ise meclis gündemine alınır ve görüşülür. Parlamentonun onayı, uygulama ve değerlendirme aşamasındaki denetimleri, kamu politikaları oluşturulması sürecinde meclisin resmi aktörler içindeki önemini göstermektedir. Parlamentonun halk tarafından seçilmiş kişilerden oluşması, halkın dolaylı olarak kamu politikalarının oluşturulmasına katılabildiğini işaret etmektedir. Demokratik ülkelerde kamu politikalarının oluşturulmasında parlamento en önemli aktördür. (Yılmaz & Biçer, 2009, s. 52)
Kamu politikalarının oluşturulmasındaki en önemli aktör hükümet ve kamu bürokrasisidir. Kamu kurumları ve bu kurumlarda görev yapanlar kamu politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında önemli sorumluluklar üstlenmektedir. Uygulanacak politikanın parlamento aracılığıyla yasal hale getirilmesi sürecinde altyapısal faaliyetleri yürütenler bürokratlardır.
Kamu politikalarının şekillenmesinde yargı faaliyetlerini yürüten kurumlarında etkisi vardır. Örneğin ülkemizde Danıştay veya İdare Mahkemeleri idarenin her türlü uygulamalarına karşı açılan davalara bakmakta ve hükümetin veya kamu kuruluşlarının önemli kararlarını iptal etmektedir. Anayasa Mahkemesi de parlamentoda kabul edilen yasaların Anayasa’ya uygun olup olmadığını denetlemekte ve gerek görmesi halinde yasayı iptal ederek yürürlüğe girmesini engelleyebilmektedir. Bu nedenle kamu politikalarının oluşturulmasında yargı kurumları da önemli aktörlerdir.
Ülkemizde parlamenter yönetim sisteminde görülen aksaklıklar nedeniyle 9 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi uygulanmaya başlamıştır. Parlamenter sistemde birçok kez politik istikrar hususunda birlik veya çoğunluğun sağlanamadığı zamanlar olmuştur. Halkın çeşitli görüşlere sahip gruplardan oluşması ve parlamentonun da bu nedenle hedef kitlesinin parçalı olması ortak bir politika oluşturmayı zorlaştırmıştır.
Yeni hükümet sistemi ile yürütme erki güçlendirilmiş ve merkezi yönetim yeniden yapılandırılmıştır. Bu yapılaşma sırasında kamu politikalarında büyük rol sahibi olan Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları oluşturulmuştur. Üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından atandığı, bütçe ve personel ihtiyacının Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı tarafından karşılandığı Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları’nın görevlerinden bazıları şunlardır (1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi):
Politikaların oluşturulması sürecinde Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları’nın üç temel görevi bulunmaktadır; Politikanın belirlenmesi öncesinde resmi ve sivil topluluklarla istişarede bulunmak, Cumhurbaşkanına danışmanlık yaparak bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunmak, politikaların kurum ve kuruluşlar tarafından ne derecede uygulandığı konusunda izlenimlerde bulunmaktır. (Akıncı, 2018, s. 2140)
Dünyada 20.yüzyıl itibariyle toplumlarda örgütlenme, sendikalaşma veya amaç birliği adına gruplaşma artış göstermiştir. Bu şekilde meydana gelen devletle herhangi bir bağı olmayan kişilerin, grupların kamu politikası oluşturulmasında önemli payları bulunmaktadır.
Yeni Kamu Yönetimi modelinin de getirmiş olduğu “Yönetişim” kavramı tam da bunu ifade etmektedir. Karşılıklı yönetme üzerine bir anlayış ortaya koyan bu model ile yöneten ve yönetilen arasında bir köprü kurulmuştur. Yönetilen, taleplerini yönetenlere iletmiş ve karşılıklı sorun çözme meclisleri oluşturulmaya başlanmıştır.
Kamu politikasının oluşturulmasında rol oynayan sivil aktörler Siyasi Partiler, Sivil Toplum Örgütleri, Medya, Düşünce Kuruluşları ve Bireylerdir.
Siyasi partiler toplum kaynaklı olarak kurulmakta, parlamentoda faaliyetlerini sürdürmektedir. Yönetmeye talip kuruluşlar olduğundan daha sonra devlet içinde yerini alarak yürütme görevini üstlenirler. Parlamentoda veya hükümette yer almadıkları takdirde ise yine toplum içinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Siyasi partiler aynı görüşe sahip insanların bir araya geldiği yapılardır. (Samadova, 2017, s. 61)
İktidar partileri ülke yönetiminde söz sahibi olurken diğer partiler taleplerini, politikalarını veya seçmenlerinin sorunlarını iktidar partilerine ileterek etki yaratmaya çalışmaktadır. Ayrıca iktidar partisi dışındaki partiler her seçim döneminde yönetime talip olduklarından kendi parti programlarını, politikalarını seçmenlerine bildirmektedir. Siyasal partiler bir yönüyle yönetim ile halk arasındaki iletişimi sağlamaktadır.
Siyasi partilerin varlığı bölgesel kamu politikası oluşturulmasında da etkili olmaktadır. Ülkemizde parlamentoda bulunan güçlü siyasi partilerin etkili oldukları bölgeler mevcuttur. Bu partiler etkili oldukları bölgelerde ikamet eden halkın taleplerini hükümete iletmekte ve politika oluşturulması adına baskıda bulunmaktadır. Örneğin ülkemizde Kürt kökenli vatandaşların yoğun yaşadığı doğu ve güneydoğu bölgesinde etkili olan Halkların Demokratik Partisi yürüttüğü faaliyetler sonucunda, iktidar partisinin bu bölgede yaşayan vatandaşlar üzerinde yeni politikalar üretmesini sağlamıştır.
Ülkemiz toplumunun sosyolojik çeşitliliği, görüş ayrılıklarının çok fazla olması, ülkemizdeki siyasi parti sayısında da artışa neden olmuştur. Kamu politikaları oluşturulmadan önce tespit edilen sorunların, kamunun genelini veya çoğunluğunu ilgilendirmesi gerektiğinden bu şekilde parçalı grupların yalnızca kendi çıkarlarına ilişkin talepleri hükümet tarafından çoğu zaman gündeme alınamamaktadır. Siyasi partilerin toplumun genelini ilgilendiren tespitlerde uzlaşı sağlaması ve hükümete iletmesi politikanın oluşturulmasında daha etkili olacaktır.
Özelleştirmenin yoğun olduğu, belli başlı hizmetlerin dışındaki hizmetlerin sermaye sahiplerine bırakıldığı ülkelerde kamu politikalarının oluşturulmasında bu sermaye sahipleri daha çok etkili olurken tam demokratik ülkelerde sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler, vakıflar ve meslek örgütlerinin daha çok etkili olduğu söylenebilmektedir. Tabi yine hükümetler bu toplulukları da üye sayılarına, faaliyet alanlarındaki yayılmacılığına göre dikkate alabilmektedir.
Toplumun çeşitli kesimlerinin talepleri sivil toplum örgütleri aracılığıyla iletilmesinin yanında bu kesimlerin ortak noktada birleşerek talepte bulunması daha etkin bir politika oluşturma sürecini başlatmaktadır. Örneğin ülkemizde memurların taleplerini hükümete iletmek üzere kurulan sendikalar arasından üye sayısı en çok olan sendikanın imzası hükümet ile olan anlaşma için yeterlidir.
Öğretmenler, sağlık çalışanları, esnaflar, mühendisler, avukatlar taleplerini sivil toplum örgütleri aracılığıyla hükümete iletmektedir. Bu nedenle sivil toplum örgütleri kamu politika oluşturulmasında etkindirler.
Görsel ve yazılı medya hem halk üzerinde hem de yönetim üzerinde çok etkilidir. Demokratik yönetimin hakim olduğu ülkelerde medya ve basın özgürce faaliyetlerini sürdürürler. Bu özgürlük ise hükümet ile halk arasında doğru iletişimi mümkün kılmaktadır. Özgür medya hükümetin doğru veya yanlış her türlü faaliyetlerini halka aktarırken, halkın da taleplerini kamu bürokrasisine iletmektedir.
Medya bürokrasi ile birlikte çıkar amaçlı ilişkilere girer, tarafsızlığını kaybederse, oluşturulan kamu politikaları çıkarlarına uygun ise medya tarafından desteklenir, çıkarlarına uygun değil ise eleştirilir. Kamunun gerçek sorunları, talepleri taraflı medyanın çıkarına uymadığı için görmezden gelinir.
Medya, kamu politikalarının oluşturulmasında büyük bir aktördür. Kamunun taleplerini hükümete ileten medyanın bu görevini tarafsız bir şekilde yerine getirmesi yöneten ve yönetilenler arasında güven ortamını sağlar. Ülkemizde, kamu politikaları oluşturulması sürecinde medyanın katkısı genellikle çıkar amaçlıdır.
Düşünce kuruluşları kar amacı olmayan, kamu politikası oluşturulma sürecinde fikir ve uzmanlık üreten kuruluşlardır. Hükümet dışı örgütlenmelerde yer almakta, kamuyu ve karar alıcılara analiz ve öneri sunmaktadırlar. Kamunun taleplerini bağımsız olarak dile getirerek, yaptıkları araştırmaları güvenilir bir şekilde aktarmaktadırlar. (Babur, 2021, s. 3)
Düşünce kuruluşları toplumun ihtiyaçlarının tespitinde bulunur, bu ihtiyaçların giderilmesi adına çözüm önerileri sunar ve karar verici mekanizmaya aktarırlar. Aynı zamanda bu kuruluşlar iç politikanın yanında da dış politika üretiminde de etkili olmaktadır.
Düşünce kuruluşlarının kamu politikalarında doğru ve başarılı bir şekilde etkin olabilmeleri yine demokratik yönetime bağlıdır. Bu kuruluşların hazırladıkları raporları yönetime her hangi bir engelle karşılaşmadan iletmeleri, raporları kamuoyuna rahat bir şekilde aktarabilmeleri çok önemlidir. Örneğin demokratik yönetimin hakim olmadığı bir ülkede düşünce kuruluşlarının, ürettikleri fikir ve belgeleri medya eliyle kamuoyuna paylaşması güçtür. Çıkar ilişkili medya, kendisinin ve ilişkisi olduğu grupların çıkarını gözeterek bu raporları süzgeçten geçirebilir.
Düşünce kuruluşları içerisinde ideolojik yönleri bulunmayan, ideolojik yönleri bulunduğu halde kendilerini bağımsız olarak tanımlayan veya siyasi partiler, sendikalarla direkt organik bağları olanlar yer almaktadır.
Ülkemizde bağımsız düşünce kuruluşu sayısı çok azdır. Genellikle ideolojik olarak bağlılığı bulunan düşünce kuruluşları mevcuttur. Bu kuruluşlarda kendilerini bağımsız olarak tanımlamaktadır. (Babur, 2021, s. 9)Ülkemizdeki düşünce kuruluşlarının ideolojik bağlılığı, hedef kitlelerinin çıkarlarını gözeterek çalışma yürütmesine neden olabilir. Bu da düşünce kuruluşları arasında bir rekabet ortamı doğurabilmektedir.
Bireyler tek başına hareket ettikleri takdirde kamu politikalarının oluşturulmasında rol sahibi oldukları söylenemez. Bireyler ancak sivil toplum örgütleri çatısında birleşirse bu alanda etkileri var olur. Vatandaşların örgütlü olarak kamu politikalarının oluşturulmasında aktif olabilmeleri için de vatandaşa yönelik bilgilendirmelerin de eksiksiz ve doğru bir şekilde yapılması gerekmektedir. Örgütlü olmamanın dışında tek başına hareket eden vatandaşlar seçim yoluyla kamu politikalarına müdahale edebilmektedir. Hükümetin beğenmediği bir politikasını müdahale için seçimi beklemek zorundadır. Bu nedenle hükümetler seçim dönemlerine yakın herkesi memnun etme gayretine girişmekte, seçim sonrasında ise bir sonraki seçime kadar politikaya müdahale edemeyecek olan vatandaşları göz ardı edebilmektedir.
Gelişmiş ülkelerin yönlendirdiği uluslararası örgütler, gelişmekte olan ülkelerin politikaları üzerinde önemli etkilere sahiptir. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü gibi örgütler kamu politikalarının uluslararası aktörleri arasında yer almaktadır. Bu aktörlerden anlaşılacağı üzere uluslararası aktörler sosyal politikalar, ekonomik politikalar, güvenlik politikaları, dış politikalar gibi alanlarda rol oynamaktadır.
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun kuruluş amacı incelendiğinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden ekonomisini kurmak isteyen ülkelere destek sağlamak, dünya ticaretinde daralmayı engellemek olduğunu görmekteyiz. Küreselleşmeyle birlikte ülkeler bu kuruluşlardan bağımsız hareket edemediğinden bu kuruluşlarla yapılan her anlaşma belirlenecek politikalarda bağımlı olmalarına neden olmaktadır. Ülkemizde Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Birliği’nin kamu politikalarının oluşturulmasında önemli etkileri olmuştur.
Kamu politikaları gelişigüzel alınmayan kararları içermektedir. Çözümlenmesi gereken bir soruna karşı politika süreci başlamaktadır. Sorunların tespit edilmesi, politikaların belirlenmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi gibi aşamaların her biri içinde yine bir süreç, bir analiz yer almaktadır. Politikalar toplumun beklentisine göre oluşturulmakta, bu süreçte sivil ve resmi aktörler rol oynamaktadır. Kamu politikalarının oluşturulmasında en ufak etkisi olan resmi ya da gayriresmi herkes politikanın aktörü olarak kabul edilmektedir. (Yerlikaya, 2015, s. 8)
Resmi aktörler arasında parlamento, hükümet, yargı kuvvetleri yer alırken sivil aktörler arasında siyasi partiler, vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, medya ve düşünce kuruluşları yer almaktadır.
Ülkemizde sivil aktörler olan muhalif siyasi partiler veya sivil toplum kuruluşları sorunların kabulü ve politika oluşturulması için her ne kadar hükümete baskı oluşturmaya çalışsa da günümüzde yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü büyük kuvvet olan medyanın hükümet ile olan çıkar ilişkileri toplumsal sorunların kabul edilmesini ve gündem oluşturulmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle ülkemizde bu iç aktörlerin etkisi düşüktür. Medyanın bu tutumu halkın gerçek sorunlarının hükümete iletilmesini zorlaştırmaktadır. Öyle ki medyanın parlamentodaki diğer siyasi partilerin sunumlarını meclis içindeki sunumlarını kamuoyuna yeteri kadar aktarmadığı görülmektedir.
Ülkemizde Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde üretilen politikalardan da anlaşılacağı üzere uluslararası aktörlerin politika üretiminde etkileri daha büyüktür. Yine Avrupa Konseyi sözleşmelerinden Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına ilişkin Lanzarotte Sözleşmesi, Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine ilişkin CEDAW Sözleşmesi uluslararası aktörlerin etkisiyle uygulanmasına karar verilmiş kamu politikalarına örnektir.
Sosyal Medyadan Takip Etmek İçin Tıklayın.
Akıncı, B. (2018). Türkiye’de Kamu Politikası Oluşturma Sürecinde Yeni Aktör: Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi , 2134.
Babaoğlu, C. (2017). Kamu Politikası Analizine Yönelik Kavramsal ve Kuramsal Bir Çerçeve. Yönetim Bilimleri Dergisi , 513.
Babur, M. M. (2021). Bir Temsil Alanı Olarak Türkiye’de Düşünce Kuruluşları. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 3.
Çetin, F. G. (2021). Türkiye’de Kamu Politikası Oluşturma Sürecinde Gündem Belirleme: Sağlıkta Dönüşüm Programına Yönelik Bir İnceleme. Veli Üniversitesi SBE Dergisi , 670.
Çevik, P. H. (2020). Kamu Yönetimi. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi.
Gül, H. (2015). Kamu Politikası Analizi, Yöntemleri ve Teknikleri. Yasama Dergisi , 9.
Samadova, V. (2017). Kamu Politikasında Rol Oynayan Sivil Aktörler. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi , 60.
Yerlikaya, H. (2015). Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Katılımcılık ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi.
Yıldız, M., Babaoğlu, C., & Şahin, B. (2016). Kamu Politikasını Türk İdare Tarihi Üzerinden Çalışmak. Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi , 136.
Yılmaz, H., & Biçer, M. (2009). Parlamentonun Kamu Politikası Oluşturma ve Planlama Sürecindeki Konumunun Yeni Kamu Mali Yönetim Sistemi Çerçevesinde Değerlendirilmesi. Yasama Dergisi , 52.