Çevik Yaşam çalışmalarımda danışanlarla üzerinde sıkça durduğumuz konulardan biri çatala gelmektir. Satrançtan bilirsiniz belki. Rakibiniz mesela atı ya da fili ile öyle bir hamle yapmıştır ki aynı anda diyelim hem vezirinizi hem kalenizi tehdit eder. İşte ‘karar vermeniz’ gereken bir durum. Çatala gelmeyi yukarı tükürsen sakal aşağı tükürsen bıyık ya da ehven-i şer olarak da biliyor olabilirsiniz.
Karar vermekten anladığınız şey, bir ya … ya … tercihi ise kararlarınız yaşamınızı kurtarmaz, ancak batırmaya yarar. Çünkü ya … ya … tercihleri oyun kurucuların işi değildir, üzerine oyun kurulanların kaldıkları durumdur.
Sıklıkla iki tercih arasında kalıyor ve vereceğiniz kararda bir de zaman baskısı ve içten içe bir huzursuzluk yaşıyorsanız, kendinizi köşeye kıstırmış olmanız muhtemeldir. Birisi sizi köşeye kıstırmıştır demiyorum, kendinizi köşeye kıstırmışsınızdır. Çünkü satranç tahtasında bile gerçek çatallar çok azdır. Pek çok çataldan, oluştuktan sonra bile kurtulmanız mümkündür. Biraz dikkatle, çatala zaten çok nadiren düşersiniz. Gerçek hayatta ise herhangi bir durumda, üç trilyon sekiz yüz bin tane falan tercih vardır. Ne yazık ki biz o tercihlere, gözlerimizi körleştirmeyi ya da bizim için önemli olanları seçemeyecek kadar hepsinde göz gezdirmeyi adet ediniriz.
Peki oyun kurucular ne yaparlar? Onlar strateji oluştururlar. Taktikler geliştirirler. Onlar hayaller kurabilen, kurgular tasarlayabilen ve bunları hayata geçirmek için gerekli cesarete sahip olan insanlardır. Nadiren karar verirler. Trilyon seçenek arasından hayal gücünüzle ve keyfinizle belirlediğiniz çeşitli olasılıklar arasında seçim yapmanın çatala gelme tipinde karar vermeyle pek de ilişkisi yoktur.
Hızlıca pratik hayatımıza odaklanalım, ne dersiniz? Teorik bilgiler, yaşama geçmeyen farkındalıklar içinde dolaşmak gerçek bir yarar sağlamaz ne de olsa. Pratik hayatımız için bu farkındalıkla ne yapabiliriz?
Size iki taktik önereyim.
Kendinizi bir ya … ya … tercihini yapmak üzere bulursanız durup bir düşünün. Eğer bombanın sayacı geriye sayıyorsa ve mavi ya da kırmızı kabloyu kesmek için sadece on saniyeniz varsa bu taktiği boş verin. Bunun dışında hemen her durumda biraz düşünmeye vaktiniz olacaktır.
Acaba gerçekten bu iki seçenekten birine mahkum muyum? Her ikisini birden seçemez miyim mesela? Ya da bu ikisinden başka bir seçenek yok mudur çevrede? İki seçenek yaşamın zenginliğine aykırıdır. Her ya … ya … kararına geldiğinizde bu kararı vermeyi reddedip daha zengin seçenekler araştırmayı alışkanlık haline getirirseniz zamanla çatala gelişlerden kurtulduğunuzu, yaşamınızın zenginleştiğini fark ederseniz.
Birinci taktiği iyi destekleyen konulardan biri yakın gelecekteki çatal olasılıklarını fark etme becerisi geliştirmektir. Böylece vakit varken, sıkışmadan daha geniş ve serbest bir ortamda kendinize yol belirleyebilirsiniz. Karar vermek yerine strateji geliştirmek, taktik geliştirmek, strateji ve taktiklerinize uygun eylemlerde bulunmak için şansınız olur.
Bir örnek üzerinden konuştuklarımızı canlandıralım.
Bir öğrenci ya da çalışan olduğunuzu düşünün. Bir ödeviniz ya da projeniz var ve teslim tarihi yarın. Ya uykusuz kalacaksınız ya da bu görev patlayacak. Durum bu, hadi biraz çeşitleme yapalım.
Taktik 1’i uygulayalım; alternatifler oluşturmaya bakabiliriz:
Diyelim taktik 1’le kısa vadeli bir çözüm bulduk, idare eder bir sonuç elde ettik. Ya da taktik 1 işe yaramadı, patladık. Taktik 2’yi konuşturmanın zamanı geldi. O son gece düştüğümüz durum çok büyük olasılıkla sürpriz değildir, sonraki seferlerde böyle durumları yeterince önceden görüp daha geniş zamanda daha iyi çözümler üretmeye başlayabiliriz.
Bu taktikleri kullanabilmeniz için kendinizi, ortamınızı ve yöntemlerinizi tanımanız, görmeniz gerekir. Bunu yapabilmenin yollarını, Çevik Yaşam eğitimlerimde ve AçıkBeyin’deki yazdığım ve yazacağım yazılarda bulabilirsiniz.
Bu yazının sizde sadece farkındalık değil eylem de oluşturması dileğiyle efendim.
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: İşinizin Anlamı Var Mı?