Kaynana ile birlikte yaşamak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre bir boşanma nedenidir. Somut olayda, kayınvalide ile aynı evde yaşamak istemeyen kadın, kocasına bu durumu belirtmiştir. Ancak kadının ısrarlarına rağmen koca, ayrı eve çıkma talebini reddetmiştir. Bunun üzerine kadın, kaynana ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle boşanma davası açmıştır.
“Kayınvalidemle aynı evde yaşamak istemiyorum.” diyen kadının boşanma talebi yerel mahkeme tarafından reddedilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kaynana yüzünden boşanma talebine dayalı olarak önüne gelen bu dosyada davacı kadını haklı bulmuştur. Yargıtay, Türk Medeni Kanunu hükümlerince erkeğin ayrı bir ev kurmamasını “kusurlu hareket” olarak nitelendirmiştir. Dolayısıyla kaynana ile birlikte yaşamak, boşanma nedenleri arasında yer almaktadır diyebiliriz.
Boşanma nedenleri, boşanma davasında nafaka ve velayet konuları hakkında en doğru bilgiye ulaşmak için mutlaka aile hukuku avukatı ile görüşülmelidir.
Kaynana yüzünden boşanma davası açılmasının mümkün olduğunu yukarıda belirtmiştik. Boşanmada kaynana faktörünün bu denli etkili olması akıllara farklı soruları da getirmektedir. Cevabı merak edilen sorulardan birisi de, “Kaynanaya dava açılabilir mi?” sorusudur. Kaynanaya dava açma mümkündür. Bu dava, kaynanaya tazminat davası şeklinde olabilecektir. Konuyla ilgili Yargıtay’ın da kararı vardır.
Yargıtay 4.Hukuk Dairesi emsal bir karara imza atarak yeni bir içtihat metni oluşturdu. Söz konusu karar ile bundan sonra gelininin dedikodusunu yapan kaynana tazminat ödeyecektir. Karara konu olayda, evdeki altınlarının gelini tarafından çalındığını iddia eden kayınvalide gelininin dedikodusunu yapmıştır. Yargıtay kararında, hırsızlıkla itham edilen kadının kişilik haklarının ihlal edildiğini ve kayınvalide aleyhine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Yani gelinin dedikosunun yapılması, kişilik haklarını ihlal ediyorsa artık kaynanaya tazminat davası açılması söz konusu olabilecektir.
T.C.YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2017/5868
Karar: 2019/2645
Karar Tarihi: 13.03.2019
BOŞANMA DAVASI – DAVALI ERKEĞİN EŞİNİ ANNESİ İLE BİRLİKTE YAŞATTIĞI
DAVACI KADININ MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİNE KARAR VERİLMESİNİN DOĞRU OLMADIĞI – HÜKMÜN BOZULMASI
ÖZET: Yapılan yargılama ve toplanan delillerden ilk derece mahkemesince belirtildiği üzere davalı erkeğin eşini annesi ile birlikte yaşattığı, davalı erkeğin annesinin davacı kadına hakaret etmek ve kovmak şeklindeki davranışlarına sessiz kaldığı, davalı kadının isteği dışında uzunca bir süre zor koşullar altında tarım ve hayvancılık işlerinde çalıştırıldığı bu kusurlu davranışların ise aynı zamanda davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kadın yararına
Türk Medeni Kanunu
’nun ilgili madde koşulları oluşmuştur. Yanılgılı değerlendirme sonucu davacı kadının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
(4721 S. K. m. 174)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından; kusur belirlemesi, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, maddi tazminatın miktarı ve reddedilen manevi tazminat talebi yönünden, davalı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen nafakalar ve maddi tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve
özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin
tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-İlk derece mahkemesince, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sonucunda, “Davalı kocanın davacıdan 10 yaş büyük olup ilk evliliğinden yetişkin 3 çocuğu olduğu, tarafların Çorum Alaca Sarı Süleyman köyünde davalının annesi, ilk eşinden olan 3 çocuğu, kardeşleriyle birlikte oturdukları, kocanın inşaat işleriyle uğraştığından Ankara’da oturduğu, davacının köyde kalabalık bir ortamda tarla, hayvancılık gibi işlerde çalıştırıldığı, kocanın eşini yanına almadığı, kaynanasının iyi davranmadığı, kovduğu, kaynanasının davacıyı oğluna şikayet edip davalıya dövdürdüğü,
2010 yılında davacının darp edilmesi sonucu intihara teşebbüs ettiği, kocanın ceza mahkemesinde yargılandığı ve suçunun sabit görüldüğü, tarafların birkaç kez ayrılık yaşadıkları, en son davacının dayanamayarak Ankara’ya eşinin yanına geldiği ancak eşinin köye dönmesi için baskı yaptığı, şiddet uyguladığı, davacının bunun üzerine ayrıldığı, tarafların ayrı yaşadıkları her ikisinin de boşanmak istediği, kocanın ağır kusurlu olduğu, artık evliliğin devamında ne taraflar ne de toplum açısından korunmaya değer yarar kalmadığı, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı” gerekçesiyle davanın kabulüne tarafların boşanmalarına, 12.500 TL maddi, 12.500 TL manevi tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine karar verilmiştir. Tarafların istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 14.06.2017 tarihli ve 2017/581 esas,
2017/704 sayılı kararı ile ilk derece mahkemesince 2010 yılında meydana gelen darp olayı erkeğe kusur olarak yüklenmiş ise de, bu olaydan sonra evlilik birliği devam ettiğinden affedilmiş yada hoşgörü ile karşılanmış sayılacağı, en son ayrılma hadisesinde erkeğin davacıya köye dönmesi için baskı yapması ve şiddet uygulaması kusur olarak yüklenmiş ise de, konuya ilişkin beyanda bulunan davacı tanıklarının anlatımları davacıdan duyduklarının aktarımından ibaret olup, görgüye dayalı olmadığı, bu nedenle hükme esas alınamayacağı, netice olarak davalı erkeğin bağımsız konut temin etmediği, davacıyı annesi, kardeşleri ve önceki evliliğinden olan çocukları ile birlikte yaşamaya zorladığı, kendisi Ankara da yaşayıp davacıyı yanına götürmediği ve birlikte yaşamdan kaçındığı, davacının tarla ve hayvancılık gibi işlerde çalıştırıldığı, davacı kadından kaynaklanan bir kusurun varlığının iddia ve ispat edilmediği, davalı erkeğin boşanmaya neden olan kusurlarının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı belirtilerek, davacı kadının manevi tazminat istemini reddine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden ilk derece mahkemesince belirtildiği üzere davalı erkeğin eşini annesi ile birlikte yaşattığı, davalı erkeğin annesinin davacı kadına hakaret etmek ve kovmak şeklindeki davranışlarına sessiz kaldığı, davalı kadının isteği dışında uzunca bir süre zor koşullar altında tarım ve hayvancılık işlerinde çalıştırıldığı bu kusurlu davranışların ise aynı zamanda davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kadın yararına
Türk Medeni Kanunu
’nun 174/2. Madde koşulları oluşmuştur. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davacı
kadının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin
14.06.2017 tarihli ve 2017/581 esas, 2017/704 sayılı kararının yukarıda 2. bentte
gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 154.30 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliği ile karar verildi. 13.03.2019
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın