Ne güzel bir ritüeldir kız isteme geleneklerimizde. Görücü usülleri nde olsun ( maalesef hala var(!)) flört dönemlerinden sonra olsun yapılan o törenler yaşanmaya değer.
Meslek olarak doğurttuklarımı doğurtuyorum artık. Doğurtuyorum da evliliklere ilk adım olan o kız istemelerde beni şeref misafiri yapıp kızın verilme konuşmasını bana yaptırmıyorlar mı hiç hoşuma gitmiyor.
Düğünlerdeki nikah şahitliğini kolay kolay kabül etmiyorum zaten son zamanlarda. Düşünsenize sekiz bin civarında doğurttuğum çocuğun nikah şahitliği ne davet edilsem durmadan şahitlikten şahitliğe koşsam ömrüm yetmez.
Her şeyin güzel başlayıp birçok defalar olayların güzel gitmemesi beni çok rahatsız ettiği için birazda bu ritüel lerde yer almak istemiyorum. Düşünsenize her yeni sözlenmelerden sonra (!) kız çok güzel, çok uysal çok hanımcık ve bir o kadar da saygılı kayın valide ve kayın pederi ne karşı.
Oğlan mı?
Haza beyefendi(!) okumuş , evi arabası var hatta galiba bankada da hatırlı miktarda parası varmış (!) Yakışıklı mı yakışıklı, patronları tarafından da çok seviliyormuş. Yakında da çalıştığı yerde müdür olacakmış. Nedense söz ve nişanlılık dönemleri nde erkeklerden hiç işçi , hatta hiç memur olanı yoktur. Ya müdürdür ya da müdür yardımcısı. İşçiler ve memurlar ne zaman evlenirler doğrusu bilmiyorum (!)
Çok sevdiğim bir arkadaşım bahsetti geçen gün, tanıdığı bir bayan nişanlanmış, nişanlısının ne iş yaptığını sorunca arkadaşım; bayanın cevabı, yakında fabrikada ustabaşı olacak olmuş.
Vasıfsızlara, evi, arabası ve parası olmayanlara ne kız ne de koca yok artık. Babasının çiftliği olan erkeklerden de çiftlikteki büyük ve küçük baş hayvanla rın sayıları istenmekte. Ev alınacaksa da şehrin en güzel yerinden ve de apartman dairesi olacaktır(!) Ana dil ini dahi konuşamayan adaylar muhakkak İngilizce bilirler hatta Fransızca yı da anlarlar ama konuşamazlar.
Çok iyi hatırlıyorum, doğumunu dahi yaptırdığım bir arkadaşımın kızının istenme ritüeli nde yine şeref misafiri ve ailenin büyüğü olarak bulunuyordum. Kızın babası Yunanistan ’dan çocukluk arkadaşım idi. Evdeki hazırlıklar görmeye değerdi. Pastalar, kekler, börekler en güzelindendi. Ev tertemiz misler gibi parfüm kokuyordu. Kızla oğlan ayni iş yerinde çalışıyorlarmış. Sevgili olmuşlar ve evlenmeye karar vermişler. Bahsedilen günde de isteme merasimi yapılacaktı.
Herkes evde yerini aldı ve misafirleri beklemeye başladık. Kapı çalındı . Kapı açılınca oturduğum yerden görebiliyordum, misafirlerden evvel devasa , abartılı bir lilyum çiçek sepeti değil lilyum arabası girdi içeriye sanki. Çikolata ise Godayva ve en büyüğü idi. Bütün misafirler çok şık giyinmişlerdi. Oğlanın babası vefat etmiş. Gelenler anne, 3 abla ve eşleri, 3 ağabey ve eşleri ve 2 küçük erkek kardeş. Babayı temsilen en büyük ağabey devamlı konuşuyordu. Tabii ki biz kız evi olduğumuz için nezaketen ağabeyin anlattıkları boş muhabbet olmasına rağmen dinliyorduk.
Ben bir hayli içerlemiştim ama bir şey diyemiyordum. Her türlü ikramlar yapıldı hala ağabey konuya girip isteme faslı na geçmiyordu. Saat bir hayli ilerlemişti. Sonunda oğlanın en büyük ablası işaret edince patavatsı z ağabey; bunlar işi pişirmişler diyerek kuzu kuzu yan yana oturan adayları göstererek bize bir şey kalmamış dedi yinede Allah’ın emri Peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz demez mi gülerek!!!. İşte o zaman bana tam geldiler.
Teşriflerine teşekkür ettikten sonra ben dedim ki; İcabetinizi biliyorduk. Aile olarak toplandık konuyu enine boyuna tartıştık ve vardığımız kararı size iletiyorum dedim. Kararımız bizim size gelin verilecek kızımız yok!! deyince salona bomba düşmüş gibi oldu. Öcümü alıyordum. Adaylar çökmüş neye uğradıklarını anlayamamışlardı.
Oğlan tarafı ne diyeceğini bilemiyor ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Özellikle konuşmaya devam etmiyor ve onları izliyordum. Ağabeyi ağzını açıp tam bir şey diyeceği sırada; ne de sizden damat almıyoruz dedim ve devam ettim. Ancak biz size gelin değil evlat veriyoruz. Sizden de damat değil evlat alıyoruz deyince adayların bir OHHHHH çekişleri vardı görmeye değerdi. Ağabey de Ohhh çekip kalktı bana sarıldı ve Hocam öldürdün bizi dedi. Öcümü almıştım.
Adaylar ne mi oldu? Evlendi. Nikah şahidi tabi ki bendim. Bir oğlan bir de kız çocuğu doğurttum.
Kalın sağlıcakla…
Prof. Dr. Rehat Faikoğlu