Kocaman bir göbeği erkeklik sayıp, sonra o göbeğin altına slip mayo giymeyeceksin işte!

Uzun dönem bir ilişkiye başlamadan önce birçok engel var aşılması gereken. Birincisi, belki de en büyüğü, ilk intiba veya ilk izlenim denen fikir tahmin süreci. Bu çok kısa bir süreç, üç beş saniyede oluşuyor. Ve sonradan değişmesi pek de kolay olmuyor (tükürdüğünü yalamanın zor olma durumu!). Ön yargılar diyebiliriz kısaca.

Tamam, hayatta hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Peşin hüküm yanıltabilir ve Fikir Atölyesi’nde daha önce yazdığımız gibi, sarışın hatunların tümü aptal değildir.

Ne gördüğümüz, nasıl baktığımızla ilgili ancak yıllar da bize nasıl bakmamız gerektiğini öğretiyor. Ailemiz, arkadaşlarımız, toplum bizim beyne yargılarımızı yerleştiriyor. Ne doğru, ne yanlış veya ne güzel, ne çirkin büyürken hep dikte ediliyor. Bu da zaten kalıpların dışına çıkamamanın baş nedeni.

Ancak ön yargıların hepsi de kötü değil. Özellikle dikte edilmeyip, kendi deneyimlerimizle elde ettiğimiz ve tekrar üzerinde düşünüp, sorgulamadan doğru bulduklarımız var.

Biz erkeklerin kızlara pek yakıştıramadıklarımız var mesela:

Erkeklere yakışmayanlar da var doğal olarak (kız arkadaşlarıma sordum bunları ama sadece kızların değil, çoğu erkeğin de aynı fikirde olacağını sandığım şeyler çıktı):

Bu liste daha da zenginleşir. Ekleyebilirsiniz yorumlara.

Sonuç olarak kadınıyla, erkeğiyle renkli bir toplumuz!

Şimdi bu kadar çok renk olunca beyin de zorlanıyor idrak etmekte. Ve doğal süreç işliyor, ‘ön yargılar’ almaya başlıyor yükü.

Kimseye kızmamamız gerektiğini Randy Pausch da söylemişti bize : “Sana göstermeleri için ne kadar beklemek zorunda kalırsan kal, bekle. Herkesin içindeki en iyi tarafı göreceksin. Sonunda insanlar seni şaşırtacak ve kendilerine hayran bırakacaklar. Birine kızıp sinirleniyorsan, ona henüz yeterince zaman vermedin demektir.”

Randy’yi dinleyip sinirlenmiyoruz, tamam. Peki, yukarıdaki tiplemelerdeki gibi, ancak tanımadığımız bir kadın veya erkekle aynı ortamda olduğumuzda da, “aa dur bakayım, önce anlamaya çalışayım bir hayat hikayeni” mi diyeceğiz?