Kocaman bir göbeği erkeklik sayıp, sonra o göbeğin altına slip mayo giymeyeceksin işte!
Uzun dönem bir ilişkiye başlamadan önce birçok engel var aşılması gereken. Birincisi, belki de en büyüğü, ilk intiba veya ilk izlenim denen fikir tahmin süreci. Bu çok kısa bir süreç, üç beş saniyede oluşuyor. Ve sonradan değişmesi pek de kolay olmuyor (tükürdüğünü yalamanın zor olma durumu!). Ön yargılar diyebiliriz kısaca.
Tamam, hayatta hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Peşin hüküm yanıltabilir ve Fikir Atölyesi’nde daha önce
yazdığımız
gibi, sarışın hatunların tümü aptal değildir.
Ne gördüğümüz, nasıl baktığımızla ilgili ancak yıllar da bize nasıl bakmamız gerektiğini öğretiyor. Ailemiz, arkadaşlarımız, toplum bizim beyne yargılarımızı yerleştiriyor. Ne doğru, ne yanlış veya ne güzel, ne çirkin büyürken hep dikte ediliyor. Bu da zaten kalıpların dışına çıkamamanın baş nedeni.
Ancak ön yargıların hepsi de kötü değil. Özellikle dikte edilmeyip, kendi deneyimlerimizle elde ettiğimiz ve tekrar üzerinde düşünüp, sorgulamadan doğru bulduklarımız var.
Biz erkeklerin
kızlara pek yakıştıramadıklarımız
var mesela:
-
Yerli yersiz şımarık konuşma tarzıyla sempatik gözükmeye çalışanlardan tutun da; aga, kanki, hacı, moruk, lan, oğlum, ‘oha falan oldum yani’ gibi lafları ağzına sakız eden delikanlı kız tiplemesine kadar çok farklı modelde kız olduğunu biliyoruz. Yollarda çakata çukata sakız çiğneyenleri hepten geçiyoruz.
-
Başını kapattığı halde altına dar pantalon giyip, yüzüne badana gibi makyaj yapmak artık “normal” karşılanıyor!
-
Kısa bacaklı olanların çok düşük bel pantalon giymesi veya ufak göğüslü olanların açık bel bluz giymesi erkeklere ne kadar abes geliyorsa, kış ortasında seksi olacağım diye
kıçı
başı açık dolaşanlara da sadece gülümseyerek bakıyoruz.
-
Kendini ağırdan satanların havası, Serdar Ortaç çalmaya başlayınca göbek atarak nasıl sönüyorsa, sarhoş olan kızları görmek de bir o kadar fena. Çok sevdiğinden olsa gerek, kız arkadaşı ile elele tutuşup dakika başı öpüşmek, onlara sevgilisiyle konuşur gibi sürekli “bebişim, aşkıııım naber?” demek de öyle.
-
Bacak ve koltuk altlarını geçtim; yüzünde (ergenlik çağının ortalarında olan bir çocuk kadar) tüy olan hatunlar hiç mi aynaya bakmazlar?
-
Kas yapmak için vücut geliştiren kadınlar bize ne kadar itici geliyorsa, uluorta sütyenini düzeltenleri görmek de o denli ıhhh. Bir de ince dudaklı olup dudak bükerek sigara içenler var!
-
Dekolte giyinip, dekoltesini kapamaya çalışanlar da ayrı bir komik görüntü veriyorlar. Madem giydin, rahat ol!
Erkeklere yakışmayanlar
da var doğal olarak (kız arkadaşlarıma sordum bunları ama sadece kızların değil, çoğu erkeğin de aynı fikirde olacağını sandığım şeyler çıktı):
-
Testosteron salınımıyla doğru orantılı gelişen birçok komplikasyon var bazı erkeklerde; kavga çıkarmak için yer aramak, racon kesmek gibi… Kızlara “kızımmm” diye hitap etmek ufak da olsa bir belirtisi bunun.
-
Yarıya kadar trimlenmiş göğüs kıllarını gösterecek şekilde bağrı açık gömlekler giymek başka bir örnek. Sonra ilk oyun havasında eller havaya göbek atılır. Zaten kıvırarak göbek atmak biraz garip durmuyor mu erkeklerde? Bir de pop müzik çalarken ‘omuz oynatarak’ dans edenler var!
-
Doğan görünümlü Şahin arabasında camları ve müziği sonuna kadar açarak hava attığını sananlara alıştık da, bunu son model lüks arabalarda yapanlara “nereden buldun o parayı” diyesi geliyor insanın.
-
Polat Alemdar’ı kendine kahraman seçip, onun gibi giyinip, onun gibi yürüyüp, onun gibi konuşmak ve hatta onun gibi davranmaya özenmek… Kız arkadaşının yanında kedi gibi olup, başka yere gidince atıp tutanlar da bunlar olur genelde.
-
Kocaman bir göbeği “erkeklik” sayıp, sonra o göbeğin altına slip mayo giymeyeceksin işte!
-
Tepede olmayan saçı, yanlardan gelenlerle kapatmaya uğraşanların rüzgarlı havada verdikleri uğraş pek hoş bir görüntü vermiyor. Kazıt kardeşim… Veya saç o denli önemliyse senin için, biriktir paranı saç diktir. Saçı bol olanların ise bir kutu jöleyle kafasına inek yalamış süsü vermesi durumu var ki, girmeyelim ona hiç!
-
Zaman ve mekan tanımadan cinsel organını kaşıyan, burnunu karıştırıp yere tüküren, bağıra bağıra küfürlü konuşan maço görünümlü magandaların yanında; kaşlarını incelten, bacak kıllarını kesen, berberde yüzüne salatalık bakımı yaptıran ‘kibar’ erkekler de var!
Bu liste daha da zenginleşir. Ekleyebilirsiniz yorumlara.
Sonuç olarak kadınıyla, erkeğiyle renkli bir toplumuz!
Şimdi bu kadar çok renk olunca beyin de zorlanıyor idrak etmekte. Ve doğal süreç işliyor, ‘ön yargılar’ almaya başlıyor yükü.
Kimseye kızmamamız gerektiğini Randy Pausch da
söylemişti bize
:
“Sana göstermeleri için ne kadar beklemek zorunda kalırsan kal, bekle. Herkesin içindeki en iyi tarafı göreceksin. Sonunda insanlar seni şaşırtacak ve kendilerine hayran bırakacaklar. Birine kızıp sinirleniyorsan, ona henüz yeterince zaman vermedin demektir.”
Randy’yi dinleyip sinirlenmiyoruz, tamam. Peki, yukarıdaki tiplemelerdeki gibi, ancak tanımadığımız bir kadın veya erkekle aynı ortamda olduğumuzda da, “aa dur bakayım, önce anlamaya çalışayım bir hayat hikayeni” mi diyeceğiz?