Liverpool – Galatasaray maçı, tribün şişme şampiyonlar ligi kupaları ile dolu, eline alan sallıyor. Aklıma ilk gelen UEFA’yı aldığımızda nasıl zevkini doyasıya yaşayamamak oldu. Galatasaray Store’larda aradan yıllar geçtikten sonra satılan kalitesiz tahta kupalar.
Taraftarlık, zevk unsurunun tüketilen ürün ya da alınan servisin doruk noktasına ulaştığı bir kavram. Futbol bir şov ve bu yüzden takımdaki görev adamı tabir edilen isimler forma sattırmaz, şovu yapan veya golü attıran sattırır.
Gladyatör filmindeki gibi, Roma’yı kazanmak istiyorsan Kolesyum’da seyirciye oynayacaksın.
Bu zevki iyi hasatlamak ciddi bir yaratıcılık gerektiriyor. Sadece rakiplerinize karşı bu konuda üstün olmaktan öte, Galatasaray gibi bir ismi taşıyacak ve pekiştirecek bir yaratıcılık istiyor. Bu camiaya ve yöneticilerine bakıldığında bunu daha iyi becerecek bir topluluk olamaz dersiniz, ancak gerçekler öyle değil.
Son yaşadığımız o olağanüstü şampiyonluğun ardından Galatasaray markalı ürünlerle donanmış bir yaz beklentisine girip, ciddi bir bütçeyi de buna ayırdım. Bu masalın sonunu hepiniz tahmin ediyorsunuzdur ki, aldığım ürün sayısı koca bir sıfır, harcama sıfır, sevgili kulübümün benden ve benzer beklentilerde olan taraftarlarından kazancı sıfır.
Netice, kulüpte para yok, benimde sırtıma yazacağım bir isim sahada yok.
İşin tekstil tarafı için çok da yaratıcılık şart değil, önemli olan o sırada modaya uygun tasarım ve renkler. Yaratıcılık mı? Beymen Renault için Europa modelini giydirmişti veya Vakko, aynı şey GS için neden olmasın?
Kulüplerin en önemli başarı ölçeklerinden biri, transfer edilen bir oyuncunun kendisinden faydalanıldıktan belli bir süre sonra karlı bir fiyata satılmasıdır. Peki bu yatırımı neden taraftarla paylaşmayalım?
Kulüp bir transferi gerçekleştirdiğinde bu yatırıma inananlar hisse alsınlar, bu hisse dahilinde futbolcuya yapılacak yıllık ödemelere de dahil olabilir ve en önemlisi satışı gerçekleştiğinde payını alması olacaktır. Bu sayede hem yatırım, hem hobi, hem de kulübe katkı sağlayabilme duyguları tatmin edilir.
Uçakta dönerken İngiliz gazeterden birinde okuduğum bir yazı, Sir Richard Branson ‘un Virgin Atlantik Havayolları için planladığı maliyet düşürmek üzerine planlar.
İlk olarak uçakların en pahalı bakım kalemlerinden biri olan yolcu camlarını ortadan kaldırıp, kapalı devre kamera sistemi ile uçağın dışını çeşitli efektler ile yolcusuna sunmak.
İkinci plan yakıt tasarrufu sağlamak için uçakların iniş için belli bir noktadan sıfır güce yakın bir süzülme ile alana inişlerini sağlayacak bir yaklaşma teknolojisi.
Son plan ise atmosfer kirlenmesi ve yine yakıt tüketimini minimize edecek olan uçakların motor kapalı pist başı yapmaları; bu noktaya kadar elektrikle çalışan araçlarla çekilerek ancak kalkış anında motorları çalıştırmaları.
Nasıl, kulağa hoş geliyor değil mi?
Bunu okurken aklımda hala Galatasaray ve bizimkilerin olmayan yaratıcılıkları. Düşünün, İstanbul Boğazı gibi bir tabiat harikasının ortasında bir adaya sahip bir spor kulübü olacaksınız ve bu nimete bir WC yönetimine benzeyen bir yaklaşım göstereceksiniz.
Sende ülkenin tek Avrupa kupası, koy heryerden görülecek metal bir maket, kimse hakkettiği saygıyı göstermeden geçemesin. Sahil şeridinden, köprülerden geçen her araba, boğazdan geçen her tekne ve gemi hürriyet heykeline bakar gibi baksın. Abarttık mı? Peki yoksa ne olur? İşte bizden her UEFA’ya katılan takım küçümsercesine hedeflerinin kupayı almak olduğunu söyler, biz de “sana göre tesadüftü” şarkıları söyleriz!
Herşeyden önce yönetimin önce nasıl bir camiaya sahip olduğunu idrak edip bu potansiyeli kullanır duruma gelmesi gerek. Abiler, lütfen devre arası Sami Yen’in eski Rus lokallerine benzer hale gelmiş VIP salonunda konuşulanlara kulak verin. Taraftarın cebinde kulüpleri ile zevkle paylaşmaya hazır oldukları tonla para var, sadece biraz yaratıcılık lazım.
Süregelen tartışma; “Taraftar koyun mu, müşteri mi?” bakışı . Stadın durumundan, satınlan ürünlerin güzellik ve kalitesine gösterilen öneme kadar, üzerinde GS amblemi olsun, taraftar da taraftarlığını yapsın beklentisi ancak bugünkü sınırları belirler. Unutulmaması gereken, Galatasaray taraftarının kalite anlayışı ve bu standartların tatmin edilebilmesi.
Bekliyoruz…