Biz insanlar, henüz var olan sorunları bile tam olarak kabul etmeyip, inkar ve tartışmayla vakit kaybederken; kimileri dünyanın tüm yükünü omuzlarına alarak çözüm üretiyor.
Bu bir sinema filmi olsaydı, onlar kahraman, bizler kötü karakter, en iyimser tahminle figüran olurduk. Ama bu bir film değil ve biz çoğu zaman onların farkında bile değiliz.
Solucanlardan bahsediyorum. Topraktaki canlılığı her şeye rağmen sürdürmeye çalışan çalışkan işçilerden.
“Toprak solucanları, o minik omurgasız vücutlarıyla çok büyük bir yük
taşırlar. Tarlalarda ve orman tabanında, toprağın havalandırılmasına
yardımcı olur, organik maddeleri yer ve tonlarca faydalı mikrobu toprak
ağı içinde taşıyan canlı bir metro sistemi gibi çalışırlar.”
Pek çok canlı için benzer şeyler söylenebilir. Ekosistem adını
verdiğimiz sistem, tüm canlıların çevreleri ile birlikte sürdürülebilir
bir işleyiş oluşturmasıdır. Ama bu sistemi yerle bir eden biz olduğumuza
göre, sürdürülebilirliğin tüm sorumluluğunu bu canlılara, örneğin
solucanlara bırakamayız, bırakmamalıyız. Bu bir anlatı olacaksa, bir
zamanlar “kötü” olan ve sonra aydınlanma yaşayıp “iyiye” dönüşen
kahramanlar olmalıyız. Yani demem o ki, acilen sorumluluk almalıyız.
Nereden başlamalı?
Elbette, bireysel çabalarımızla dünyanın var olan sorunlarına çözüm
getiremeyiz. Ayrıca bu sorunların büyük oranda sorumlusu da bizler
değil, çok uluslu şirketler ya da karar vericiler aslında. Ama çözüm
için gerekli dönüşüme, bireysel çabalarımızla ilk adımı biz atabilir,
değişimin fitilini ateşleyebiliriz.
Kompost, bu adımlardan en önemlisi. Şehirde yaşayan bir kişi günde
ortalama 1-1,5 kg. çöp çıkarıyor. Bu çöplerin yaklaşık %60’ı organik
atıklardan oluşuyor. Ve biz bu organik atıkları kompost ile toprağa,
yani doğal döngüye kazandırabilir ve onu besleyebiliriz.
Kompostu ilk duyduğumda, inanılmaz teknik bir mesele olarak algılamış
ve kendime uzak hissetmiştim. Bu mesafenin kaybolması benim için biraz
zaman aldı. Ama yeni başlayanlar için bu süreci kolaylaştıracak bir
kitap var. Rebecca Louie’nin yazdığı ve İlknur Urkun Kelso’nun çevirdiği
“
Şehirde Kompost”
kitabı, hem süreci teknik bir konu olmaktan
çıkarıp, gündelik hayatımıza yerleştirebilmemiz için harika bir rehber,
hem de pek çok farklı yöntemi bir arada sunan değerli bir kaynak.
“Şehirde Kompos
t” kitabının en temel iddiası şu: “Herkes,
her yerde kompost yapabilir.” Bu iddianın altını da anlaşılabilir bir
dil, temiz bir çeviri ve kompostu her yönden ele alan bütüncül bir
anlatımla dolduruyor.
Kompost ile ilgili en can sıkıcı şeylerden biri, tüketim kültürünün
bu konuya da el atması. Kompostla ilgili farkındalığın biraz artmasıyla
birlikte, kompost makineleri üretilmesi, doğal bir döngüyü tekrar
oluşturma çabasına bile enerji harcayıp doğaya zarar veren bir formül
bulunması… “Şehirde Kompost” kitabında, “kendin yap” formülleri de
paylaşılıyor. Farklı kompost teknikleri için kendi sistemlerinizi nasıl
kolayca kurabileceğiniz detaylı bir şekilde anlatılıyor.
“Ben kompost yapamam, çünkü…”
Kompost yap(a)mamak için akla öne sürülebilecek nedenlerin tamamı şu 4 başlıkta toplanabilir:
“Şehirde Kompost” kitabını okuduğunuzda, neden kompost yap(a)madığınızı ifade edebilecek bir bahaneniz olmayacak. Çünkü her mekana uygun kompost teknikleri anlatılıyor, en az zamanınızı alacak şekilde kurabileceğiniz kompost sistemleri mevcut, neyi nereden bulabileceğiniz çok net anlatılıyor ve karşılaşabileceğiniz her türlü problemin yanıtları detaylı bir şekilde ifade ediliyor.
Ekolojik dönüşüme ilk adımı atmamanız için hiçbir sebep yok.
Haydi, kompost yapalım.
Yazan: Turgay Özçelik
KAYNAK : *Şehirde Kompost-Küçük Mekanlarda Yaşayanlar İçin Pratik Kompost Yapım Bilgisi, Rebecca Louie, Çeviren İlknur Urkun Kelso, Hil Yayınları, Ocak 2020, 205 sayfa -http://www.bugday.org/blog/kompost-yaparak-dunyayi-kurtarabilir-miyiz/?fbclid=IwAR3g2ldt8Mn0uMyX3goVziWlcQv3QsG7OeZLrygymf-s_4CYuiq88gVi020
HABER: BÜLENT ÖZGEN