Konut dokunulmazlığını ihlal etmek, hürriyete karşı işlenmiş bir suç olarak Türk Ceza Kanunu 116. Maddesinde düzenlenmiştir. Konut dokunulmazlığı kişi özgürlüğünün bir bölümü olarak görülmüştür. Kimsenin konutuna dokunulamayacağı Anayasamız 21. Maddesinde de yer almaktadır. Konut dokunulmazlığını n ihlali suçunda korunan hukuki değer, konut üzerinde sahip olunan mülkiyet hakkı değil, kişinin konutunda huzur ve güven içinde yaşaması hakkıdır. Nitekim madde gerekçesinde de bu husus, ‘Konut dokunulmazlığının ihlali, kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamının sulh ve selametle cereyanı içinde var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir. Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükûnu ihlal eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür.’ Şeklinde belirtilmiştir.
Konut dokunulmazlığı fail bakımından özel bir nitelik aramayan genel suçlardan olup herkes tarafından işlenebilir. Ancak birlikte yaşanılan aile bireylerine karşı bu suçun işlenmesi çeşitli ihtimallerde mümkün olacaktır. Aileden bir kimse, rızası olmasa da aynı konutta yaşayan aile bireylerinin odasına girdiğinde bu suç oluşmaz. Aileyle birlikte yaşayan hizmetçinin de aile bireylerinin odasına girmesi suç değildir. Bir aile ferdi evi terk edip, aynı evde yaşama fiili durumunu kaybettiğindeyse rızaya aykırı olarak bu suçu gerçekleştirebilir. Akrabaların bu suçu işleyebilmesi ise rızanın olmadığının açıkça beyan edilmiş olmasına bağlanmıştır. Evlilik birliği devam ederken, hâkimce ayrılık kararı verilmedikçe karı koca birbirine karşı bu suçu işleyemez.
Konut dokunulmazlığı suçu mağdur bakımından da bir özellik taşımaz ve herkes bu suçta mağdur olabilir. Hukuken konutta oturma hakkına sahip olan mağdurdur. Haklarında ayrılık kararı verilen eşlerden birinin diğerinin konutuna rızaya aykırı olarak girmesi halinde konut dokunulmazlığı ihlal edilmiş olur.
TCK’ da bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine ve açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentilerine girilmesi cezalandırılmaktadır.
Konut; Konut ikametgâhtan farklıdır. İkametgâh kişinin yerleşmek niyetiyle fiilen oturduğu yerdir. Konutta ise yerleşme niyetinin varlığı aranmamaktadır. Aransaydı kişinin yazın gittiği tatil odası veya yazlık gibi yerlerde bu suçun işlenemeyeceği kabul edilecekti. Kanunda konutun geniş bir tanımı yapılmamış, konutta bulunması gereken özellikler doktrinsel tartışmalarla ortaya konmaya çalışılmıştır. Buna göre;
Konut eklentisi; Girildiğinde, kişide konutuna girilmiş gibi rahatsızlık yaratan, konuta doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bağlı bulunan ve kullanışı bakımından konuta tahsis edilen yerlerdir. Konuta bağlı olan bir çatı altındaki balkon, garaj, ahır gibi yerler konut eklentisi sayılır. Bir yerin konut eklentisi sayılabilmesi için de çeşitli şartları sağlaması gerekir;
İşyeri; Konut dokunulmazlığını ihlal eden fiillerin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyeri ve eklentisine karşı işlenmesi suçun daha az cezayı gerektiren nitelikli hali olarak belirlenmiştir. Madde gerekçesinde süpermarket, bakkal, mağaza gibi yerlere herkesin girebileceği hususunda hak sahibinin başta örtülü rıza taşıdığı kabul edilmektedir. Açık rıza aranmadan girilmesine alışılan yerlere halka açık olduğu saatlerde girilmesi suç oluşturmazken –örtülü rıza nedeniyle- halka açık olmadıkları zaman girilmesi bu suçu oluştur. İşyerinin bir kısmı işyeri kapandıktan sonra çalışanların konut olarak kullanmasına ayrıldıysa, buralara yapılan ihlallerin daha az cezadan değil, temel halden cezalandırılması gerekir.
Cezaevlerinin konut sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Yargıtay’ın iki yönde de kararı bulunmaktadır. Hâkim görüşe göreyse kişilerin birlikte oturmaya mecbur edildikleri yerler konut değildir.
1-) Konuta, eklentilerine, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentilerine rızaya aykırı olarak girmek ;
Hak sahibini konutuna girilmesini istemediğine yönelik iradesine karşı olarak işlenen suçta, mutlaka engellerin kaldırılmasına gerek yoktur. Kişi istemediği için apartman kapısını açmadığında, başka birinin dış kapıyı açmasından faydalanılarak apartmana girilmesi suçu oluşturur. Konuta hangi yoldan girildiği önemli değildir, kapıdan, bacadan, pencereden girmek suretiyle suç işlenebilir. Suçun tamamlanması için failin vücudunun tümünün konuta veya eklentilerine girmesi gerekir. Kısmen girme halinde teşebbüs hükümleri gündeme gelebilir. Konut sahibinin sadece salona girmesine izin verdiği birinin odalara girmesi de suçu oluşturur. Suç kişi hürriyetine karşı işlendiğinden belirleyici olan kişinin rızasının kapsamıdır.
2-) Konut ve işyerinden çıkmamak;
Çıkmamak fiili, hak sahibinin söz ve davranışlarıyla faili çıkmaya davet etmesine rağmen failin rıza ile girdiği yerden ayrılmaması anlamına gelmektedir. Ayrılmama halinin ne kadar devam etmesi gerektiği kanunda belirlenmese de suçun oluşması için bu durumun belli süre devam etmesi gerekmektedir. Dışarı çıkması istenen kişinin anlık tereddüt veya cevap verme veya eşyalarını toplama süresi suçun oluşması bakımından yeterli değildir.
Konuta veya eklentisine hileyle veya gizlice girildiğinde veya rızayla girilip hileyle çıkılmaması halinde de hak sahibinin rızasına aykırı hareket edilmiş sayılır. Hile durumunda hak sahibinin geçerli bir rızasından bahsedilemez. Girdikten sonra çıkmamanın rızaya aykırı olması, hak sahibinin faile karşı mutlaka bir direnç göstermesine bağlı değildir. Rıza açık veya örtülü verilebilir. Örneğin kişinin evininin anahtarını başkasına verdiği durumda eve girmesi noktasında örtülü bir rızasının bulunduğundan bahsedilir. İstememek yönünde bir açıklama varsa ise artık hak sahibinin örtülü iradesi aranmaz. Bazen de konuta girilmesinde hak sahibinin rızasının bulunmadığı fail tarafından açıkça anlaşılabilir haldedir. Örneğin faille mağdurun kavga nedeniyle kötü ilişkiler içinde olması vb.
Konut dokunulmazlığını ihlal suçu işlenirken hak sahibinin mutlaka konutta bulunması gerekmez. Ayrıca hak sahibinin hukuka aykırı davranışları da faile konuta girilmesi yönünde bir hak vermez. Bazen de hak sahibinin rızası bulunmamasına rağmen, fail bunu bilerek konuta meşru bir amaç için girse suç işlenmiş olur. Her ihtimalde suçun işlenebilmesi için hak sahibinin rızasının olmadığının failce bilinmesi en azından öngörülebilir olması gerekir. Çünkü hayatın olağan akışına göre konuta girmek için her defasında açıkça izin istenmesi beklenemez.
Suçun manevi unsuru kasttır. Taksirle işlenemez. Failin konut veya eklentisine hak sahibinin rızasının bulunmadığını bilmesine rağmen girmesi veya konuttan çıkmaması gerekir. Hak sahibinin iradesi failce bilinmiyor ve hak sahibinin iradesini açıkça ifade edilmediyse, kastın varlığı belirlenirken o yerdeki örf adet de göz önünde bulundurulmalıdır.
İlgilinin rızası, failin tipik fiilini hukuka uygun hale getiren ve failin yaptığı fiile rağmen cezalandırılmamasını sağlayan hukuka uygunluk nedenidir. İlgilinin rızasının hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için öncelikle rızanın, yetkili kişi tarafından açıklanması gerekir. Konutta tek kişi oturuyorsa rıza açıklamaya yetkili kişi de odur.
Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa konut dokunulmazlığını ihlal suçu oluşmaz . Ancak bunun için rızanın meşru bir amaca yönelik olması gerekir. Evin birden çok odası var ve bu odalarda farklı kişiler oturuyorsa her oda oturan bakımından konuttur ve oda sayısı kadar hak sahibi vardır. Odada oturan kişiler o odaya girilmesine rıza gösterilmesi konusunda yetkilidir. Evin ortaklaşa kullanılan yerleri ise konut kapsamına girmez. Dolayısıyla evde yaşayan birinin rızasıyla ortak kullanım alanlarında bulunulmasıyla bu suç oluşmaz. Aynı odayı birden fazla kişi paylaşıyorsa, oturanların ortaklaşa rızası bulunmalıdır. Aile bireylerinin konuta girilmesine verdikleri izinler de meşru amaçlarla sınırlıdır. Örneğin evli bir babanın eve ilişki kurmak üzere başka bir kadını getirmesi eylemi hukuka aykırı ve karısının haklarına saldırıdır.
Konutta misafir olarak bulunan birinin verdiği rıza geçerli değildir çünkü konutta tasarruf yetkisi yoktur. Hak sahibi konutun sahibidir. İşyeri açısından, rıza açıklama yetkisi sadece iş yeri sahibine ait olmayıp işyerinde çalışan her işçiye aittir.
Konut dokunulmazlığını ihlal suçunun temel hali şikâyete bağlı olarak düzenlenmiştir. Şikâyet hak sahibi tarafından yapılmalıdır. Bu suç uzlaşmaya tabi suçlardandır. Sanık ile mağdur arasında uzlaşma olup olmayacağı hususunda tarafların beyanı alındıktan sonra hukuki işlem yapılmalıdır. Konutta tek kişi yaşıyorsa, rıza açıklamaya yetkili bu kişi şikâyet hakkına da haizdir. Şikâyet süresi altı aydır ve süre mağdurun faili ve fiilini öğrendiği tarihten başlar . Kişi yazılı olarak dilekçeyle şikâyette bulunabileceği gibi tutanağa geçirtilmek üzere mahkemeye veya Cumhuriyet Başsavcılığına beyanen de yapabilir. Kişi şikâyetten vazgeçme hakkını da kovuşturmanın sonuna kadar kullanabilir. Vazgeçme halinde dava düşer. Suçun nitelikli hallerindeyse soruşturma ve kovuşturma resen yapılır, şikâyet aranmaz.
Suçun konuta ve eklentisine karşı işlenmesi halinde cezası altı aydan iki yıla kadar hapistir. Açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentilerine karşı işlenmesi halindeyse altı aydan bir yıla kadar hapistir. Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Av. Tuğsan YILMAZ
Merve ARABACI
Bir önceki ceza hukuku kategorisi yazımız olan Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davası yazımızı da okumanızı öneririz.