Konya’da faaliyet gösteren miras avukatı kadrosu vasiyet ve miras sözleşmelerinin düzenlenmesi, veraset ve intikal işlemlerinin yürütülmesi, mirasın reddi, tasarrufların iptali, tereke tespiti, izale-i şüyuu, ecri misil, vakıf kurulması ve benzer diğer miras uyuşmazlık ve davalarına ilişkin temsil ve danışmanlık hizmetleri sunmaktadırlar.
Konya miras avukatı ekibimiz miras hukuku konusunda edindikleri çeyrek asırlık deneyim ve bilgiler çerçevesinde; miras hukuku ile ilgili davalarda, veraset ilamı alınması, vasiyetname düzenlenmesi, vasiyetnamenin iptali, tenkis davası açılması, mirastan feragat sözleşmesi hazırlanması, mirasçılık belgesinin iptali davası, mirasın reddi davası açılması, muris muvazaası davaları açılması, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, veraset ve intikal işlemleri, veraset vergisi, izaleyi suyu davası, ortaklığın giderilmesi davalarında müvekkillerine en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler.
Miras hukuku; gerçek bir kişinin ölümü veya gaipliğine karar verilmesi durumunda, onun mirasının kimlere, hangi oranda ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelen özel hukuk dalını ifade etmektedir.
Miras hukukunda; ölümü sonrasında kendisinin hukuki ilişkilerinin, menkul ve gayrimenkul tüm mallarının akıbetini düzenleyen kişiye miras bırakan denmektedir. “Vefat eden, müteveffa, muris’’ terimleri de sıklıkla kullanılmakta olup, miras bırakanla aynı anlama gelmektedir. Mirasın intikali ile terekeye sahip olan kimselerin, bu intikal sonucunda iktisap ettikleri haklara miras hakkı , bunun dışında miras bırakanın ölümü veya gaipliğine karar verilmesi üzerine terekesi üzerinde terekede hak sahibi olan kişiye “mirasçı” denmektedir.
Hukukumuzda mirasçılar mirasçı yasal ve atanmış mirasçı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:
Yasal Mirasçı: Bir kimsenin vefatından sonra geride bıraktığı menkul, gayrimenkul mallar ve diğer haklar, aksine düzenleme yapılmadıkça bu kişinin yasal mirasçılarına kalmaktadır. Yasal mirasçıların kimler olduğu ve bu kişilerin miras payları bizzat Türk Medeni Kanunu ’nda düzenlenmiştir. Buna göre yasal mirasçılar; miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eştir. Dolayısıyla miras bırakanın; çocukları, torunları, anne ve babası, büyük anne ve büyük babası, evlilik dışı hısımları, sağ kalan eşi, evlatlık ve nihayetinde miras bırakmaksızın ölmesi halinde devlet, yasal mirasçılardır.
Atanmış mirasçı: Miras bırakan kendi özgür iradesi ile mirasının bir kısmını veya tamamını belirli bir kişiye bırakırsa, bu kişiye atanmış mirasçı denmektedir. Diğer bir anlatımla atanmış mirasçı, miras bırakanın kendi tasarrufu ile mirasını bıraktığı kişidir. Atanmış mirasçılık, miras bırakan tarafından atanmış mirasçı lehine bir vasiyetname düzenlenmesi ile mümkün olacaktır.
Miras Hukukuna ilişkin düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer almakta olup, taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlığın çıkması durumunda bu kanuna ve Yargıtay içtihatlarına bakılması gerekmektedir.
Miras Hukuku’nda yasal mirasçı olabilmek için bir zümreye dahil olunması gerekmektedir. Miras Hukuku’nda yer alan zümre sisteminde 3 adet zümre bulunmaktadır.
Miras Hukuku’nda kullanılan birçok kavram bulunmaktadır. Bu konuyu uzak kalmamak amacı ile bazı kavramlara hakim olmamız gerekmektedir. Özellikle muris kelimesi en çok kullanılan kavramlardan biridir. Muris, miras bırakan kişi yani ölen ve mal varlığını başkalarına bırakacak olan kişidir. Bir diğer sıklıkla kullanılan kavram ise tereke kavramıdır. Tereke, murisin tüm varlığı anlamına gelmektedir.
Bunlar dışında birçok kavram miras hukukunda yer almaktadır. Bu kavramların hepsine hakim olamayacağımız ve ezberleyemeyeceğimiz için de bu konu ile ilgili bir avukat yardımına ihtiyaç duymaktayız. Avukatımız bize yardım olacak, bilmediğimiz kavramları, yanlış işlemler yapmamamız adına bizlere açıklayacaktır. Örneğin külli halefiyet mirasçının, tüm mirasını bırakması, cüzzi halefiyet ise mal varlığının yarısını bırakmasıdır.
Külli halefiyette mirasçı öldüğü anda, tüm mal varlığı kanunen mirasçılarına geçmektedir. Bu işlemden önce mirasçılar kontrol edilip, sıralanmaktadır. Mal varlığı kendilerine kalan mirasçılar yasal ya da iradi yani atanmış mirasçılar olabilmektedir. Cüzi halefiyet ise, külli halefiyetten tamamen farklıdır. Mirasçı değil, vasiyet alacaklıları ve belirli mal bırakılan kişilerdir.
Kısaca özetlemek gerekirse mirasçılar ile, miras bırakan kişi arasında mutlaka kan bağı olmasına gerek yoktur. Akrabalar ve yakınlar dışında da, miras bırakan kişinin isteğine bağlı olarak hiçbir kan bağı olmayan mirasçı kişiler olabilir. Yasal mirasçılar kanunda sayılmaktadır. Bu kişilerin, ölen kişi ile soy bağı ilişkileri olduğu için yasal mirasçılar arasına girmektedirler. Ölen kişinin eşi ile kan bağı olmasa da, mirasçının eşi de yasal mirasçılar arasında yer almaktadır.
Eğer evlilikte böyle bir sözleşme yapıldıysa ölen kişinin eşi de miras konusunda hak sahibidir. Kan bağı olmayan fakat yasal mirasçılar arasında yer alan bir diğer kişiler de üvey evlat ya da evlatlık alınan kişilerdir. Evlatlık ya da üvey evlatlar mahkeme kararı ile mirasçının mirası üzerinde hakka sahip olabilmektedir. Böyle bir durumda mahkemeye başvurmak istiyorsak mutlaka bir avukat ile detaylı bir şekilde görüşmemiz gerekmektedir. Son olarak devlet de yasal mirasçılar arasında yer almaktadır. İradi mirasçılar ise, mirasçı kişinin ölmeden önce hukuksal bir işlemle belirlediği mirasçı kişilerdir.
Bir kimse öldükten sonra kendisine ait menkul, gayrimenkul mal veya hak ve alacaklarının akıbetini ölmeden önce düzenlemek isteyebilir. Zira ölen kişiye ait mallar, başka bir şekilde tasarrufta bulunulmadığı sürece Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen oranlara göre mirasçılara intikal edecektir. Ancak bazı durumlarda kişi, öldükten sonra mallarının bu oranlara göre değil de kendi arzu ettiği şekilde mirasçılara veya başka kişilere geçmesini isteyebilir. Bu durumda kişinin yapabileceği iki şey vardır. Bunlar; vasiyetname düzenlenmesi ile miras sözleşmeleri yapmaktır.
Basit bir anlatımla vasiyetname; miras bırakanın ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere tek taraflı irade beyanı ile hazırlamış olduğu ve hangi malının kimde ya da ne oranda kalacağı bilgilerini içeren metne verilen isimdir.
Vasiyet yapabilmek için kanunumuz ayırt etme gücüne sahip olmayı ve onbeş yaşını doldurmuş olmayı aramaktadır. Bunun dışında Türk Medeni Kanunu’nun 531. maddesi; “Vasiyet, resmî şekilde veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir” demek suretiyle vasiyetnamelerin üç şekilde yapılabileceğini düzenlemiştir. Bunlar:
Resmi Vasiyetname: Noter, Sulh Hakimi ya da yetkili memur önünde yapılan vasiyetname türüdür. Vasiyetnamenin bu şekilde yapılabilmesi için miras bırakanın yanında iki tanığın bulunması aranmıştır.
El Yazısı ile Vasiyetname: Kişinin kendi el yazısı ile hazırlamış olduğu vasiyetname türüdür. Bu vasiyetnamenin baştan aşağı miras bırakanın kendi el yazısı ile yazmış olması ve kendi el yazısı ile imza ve tarih atması şarttır.
Sözlü Vasiyetname: Ancak olağanüstü hallerde (savaş, şiddetli hastalık gibi…) ve diğer iki vasiyetname türünün yapılmasına imkân olmayan hallerde yapılabilen vasiyetname türüdür.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere vasiyetnameler miras bırakanın tek taraflı iradesine bağlı olarak yapılan bir hukuki işlemlerdir. Dolayısıyla miras bırakanın yapmış olduğu vasiyetnameden dönmesi için başka bir kimsenin ya da lehine tasarrufta bulunduğu kişinin onayını almasına gerek yoktur.
Vasiyetnameden dönme 3 şekilde gerçekleştirilebilir:
Yeni Vasiyetname Oluşturma İle: Miras bırakan kanundaki şartlara uygun olarak yapacağı yeni vasiyetname düzenleyerek, eski vasiyetnamesinden tamamen veya kısmen geri dönebilir.
Yok Etme İle: Miras bırakan vasiyetnameyi yok etmek, yakmak, karalamak… suretiyle mevcut vasiyetnameyi ortadan kaldırabilir.
Sonraki Tasarruf ile:
Miras bırakan yapmış olduğu vasiyetnamede belirli malını belirli bir kişiye bırakmış ancak daha sonra bu mal üzerinde vasiyetnamesi ile bağdaşmayacak şekilde tasarruflarda bulunmuşsa (Örneğin üçüncü bir kişiye satarsa…) bu durumda vasiyetinden dönmüş sayılacağı kabul edilmektedir.
Bunun dışında belirli sebeplerle yapılmış olan vasiyetnamelerin iptali istenebilmektedir. Bu sebepler TMK’nun 557. Maddesinde; ehliyetsizlik (yaş küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluk…), irade sakatlığı (yanılma, aldatma, korku, zorlama…), hukuka ve ahlaka aykırılık (vasiyetnamenin içeriğinin hukuka ve ahlaka aykırı olması durumu) ile şekle aykırılık şeklinde sayılmıştır. Vasiyetnamenin iptali vasiyetnamenin iptali davası yoluyla istenebilir. Ancak bu dava miras bırakanın vefatından sonra açılabilmektedir.
Vasiyetnamenin iptalinin sağlanamaması durumunda saklı payı ihlal edilenler ya da dava açabilecek diğer ilgililer, saklı payların ihlal edilmesini ileri sürerek en azından saklı paylarını kurtarmak isteyebilirler. Bu durumda açılacak dava ise tenkis davasıdır. Tenkis davasının özellikleri, davacı ve davalı bilgileri, zamanaşımları ve saklı pay nedir? Gibi hususlar, tenkis davası ile ilgili makalemizde mevcuttur.
Tabii ki her mirasçı miras bırakanın terekesine sahip olmak zorunda değildir. Bu husus, terekenin borcunun fazlalığından olabileceği gibi diğer sosyal sebeplerle de söz konusu olabilir. Bu durumda ilgililer, kanunda öngörülen 3 aylık süre içinde mirasın reddi prosedürü ile mirası reddedebilirler.
Bu konuhakkında benzer makaleler için tıklayın
|
|
|
|
|
|
|
|
Konya Adliyesi İletişim Bilgileri
Telefon:
0332 221 31 00
Faks :
0332 221 32 45
E-Posta:
[email protected]
Adres:
Akabe Mah. Cemil Çiçek Cad. Karatay/KONYA