Kıymetli Tarım Sevdalıları,
Dergimizin 48. sayısıyla sizlerleyiz. Bu sayımızda da harmanTIME mutfağı, sizler için zengin içerikli bir dergi hazırladı. Meyvecilikten sebzeciliğe, bitki korumadan bitki beslemeye, tarla bitkilerinden organik tarıma birçok konuyu Şubat sayımızda okuyabileceksiniz.
Saygıdeğer okurlarımız, geçtiğimiz aylarda bu köşede, üretici ile market arasındaki makasın daraltılması gerektiğini kaleme almıştım. Uzun zamandır dikkat çektiğim bu konu, geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme taşındı. Erdoğan, tarlada domatesin 1 lira, çarşıda, pazarda 7-8 lira olduğunu belirterek, aracıları “tefeci” diye niteledi ve “Bu işe kesin sonuç bulmamız lazım” dedi. Cumhurbaşkanı’nın konu hakkındaki yorumu çok önemli, çünkü üretici ile market arasındaki fiyat farkını makul seviyelere çekemezsek tarımda sürdürülebilirliği sağlayamayız. Üretici-market fiyat farkını azaltmak için; ürün üreticinin elinden çıkıp tüketiciye ulaşana kadar ki uzun zincirin tüm halkaları gözetim altında tutulmalıdır. Nakliye, ambalajlama ve depolama maliyetleri desteklenmelidir. Pazarlama kanallarının sayısı azaltılmalı, disipline edilmelidir. Kooperatifler ve üretici birlikleri mali ve idari yönden güçlenmeli, fonksiyonel hale getirilmelidir. Üretici örgütlerinin, pazar analizi yapabilen, piyasaları özellikle dünya piyasalarını takip eden profesyonel kadrolarla ve yöneticilerle idare edilmesi sağlanmalıdır. Tüketici örgütleri güçlendirilmeli, piyasayı kontrol edebilecek duruma getirilmelidir. Üretim planlaması kesinlikle yapılmalıdır. Yapısal sorunlar çözülerek, girdi fiyatları makul seviyelere çekilerek üretim maliyetleri düşürülmeli, verimli üretimle üretici gelirleri artırılmalıdır.
Günümüzde bu konu kadar önemli bir konu daha var, israf. Ülkemizde yaş sebze ve meyve tarladan sofraya ulaşıncaya kadar önemli kayıplara uğruyor. Yetiştiriciliğin yanı sıra, hasat sırasında ve hasat sonrasında kayıplar meydana geliyor. Özellikle hasat sonrasında taşıma, muhafaza ve pazarlama sırasında kayıplar yaşanıyor. Yapılan araştırmalara göre tür ve çeşitlere göre değişmekle birlikte yaş sebze ve meyvedeki kayıp oranı yüzde 10 ile yüzde 30 arasında değişiyor. Nihai tüketiciye ulaşmadan, üretimde, kullanımda ve piyasada kaybedilecek ürün kayıp oranları tahminlere göre 2016-2017 döneminde buğdayda 2 milyon 81 bin tonu, domateste 1 milyon 537 bin tonu bulacak. Şeker pancarında 642 bin, arpada 563 bin, karpuzda 487 bin, mısırda 378 bin, üzümde 328 bin, elmada 322 bin, biberde 268 bin, yaş çayda 238 bin, kavunda 230 bin, patateste 223 bin, hıyarda 207 bin, portakalda 187 bin, kuru soğanda 187 bin ton ürün kaybedilecek. Böylece 110,7 milyon ton olan üretimin 9,4 milyon tonu, bir diğer ifadeyle yüzde 8,5’i nihai tüketici öncesinde kaybedilecek, tüketiciye ulaşamayacak.
Tarladan sofraya gıda israfı gelişmiş ülkelerde yüzde 40’ı buluyor. Türkiye’de sebze ve meyvenin dörtte biri tüketilemeden kaybediliyor. Türkiye’de tarladan sofraya gıda israfının yüzde 25-30’larda kaldığını kabul etsek bile israf edilen gıdayla Suriye kadar, 20-25 milyon insan açlıktan kurtarılır. Üreticilerin bin bir emekle ürettikleri ürününün zayi olmamasının yanı sıra ülke ekonomisinin kayba uğramaması bakımından bu kayıpların mutlaka önlenmesi gerekiyor. Kayıpların önlenmesi bakımından; yapılacak eğitim faaliyetleriyle üreticilerimiz yetiştirme tekniklerinin yanı sıra hasat teknikleri konusunda bilgilendirilmeli, ürünler zamanında ve doğru şekilde hasat edilmelidir. Ürün olgunlaşmadan önce veya aşırı olgunlaşmış şekilde toplamamalı, bahçede uygun meyve ve sebze toplama kapları bulundurmalı, ürün güneşten korunmalı ve paketleme tesislerine teslimde veya pazara taşımada gecikilmemelidir. Hasat edilen sebze ve meyveler uygun şekilde paketlenmeli, taşınmalı ve depolanmalıdır. Bu amaçla soğuk hava depolarının sayısı ve kapasitesi artırılmalı ve bu tesislere verilen destekler artırılarak devam etmelidir. Tüketici de ürünü, kayba ve israfa uğratmayacak miktarda ihtiyacı kadar satın almalıdır.
Bir sonraki sayımızda görüşmek umuduyla; hepinize bereketli işler, huzur dolu aydınlık günler dilerim…