KORONAVİRÜS’ÜN HUKUKİ ETKİLERİ

Koronavirüs Nedir?

2019’un son aylarında Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkmış olup ilerleyen aylarda dünyanın çok büyük bir kısmına yayılmış olan COVID-19 isimli yeni tip koronavirüs, geçtiğimiz günlerde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “pandemi” ilan edilmiş ve birçok ülke bu konuda önlem alma yolunda bazı adımlar atmaya başlamıştır. Böylece hukuk sistemlerimiz de yapılan bu değişikliklerle birlikte hayatı bu açıdan da düzenleme yoluna girmişlerdir. Her geçen gün sağlık alanında yeni genelgeler yayınlanmakta, sokağa çıkma kısıtlamaları ve benzeri tedbirler alınmaktadır. Bu makalede COVID-19 isimli virüsten kısaca “koronavirüs” olarak bahsedilmiştir.

Kişiye Koronavirüs Bulaştırmanın Cezası Nedir?

Öncelikle, kişinin bir hastalığa yakalanmasına sebep olmak, hukuken yaralama fiili olarak adlandırılır. Fakat salgın hastalıklar niteliği gereği bilerek veya bilmeyerek bulaştırılabilirler. Burada kişinin virüs taşıdığını bilip bilmemesi önemli rol oynayacaktır. Her bir durumu örneklerle inceleyelim;

Kişi virüs taşıdığını biliyor ve bu virüsten başka kişilerin de etkilenmesini istiyor olsun. Bu durumda kişinin gerçekleştireceği virüsü bulaştırmaya yönelik her eylem kasten yaralama (eğer virüs bulaşmamış ise kasten yaralamaya teşebbüs) sayılacaktır. Hatta eğer kişi virüs taşıdığına dair kesin olmasa da kuvvetli bir şüphe taşıyor, buna rağmen başka insanlarla temas haline geçmekten kaçınmıyor ve adeta “ne olursa olsun” şeklinde bir tavır takınıyor ise olası kast ile yaralama suçundan sorumluluğu gündeme gelecektir.

Salgın hastalığın bulaştırıldığı kişi eğer sonradan hayatını kaybederse, failin öldürme kastı bulunmadığı takdirde kasten veya taksirle öldürme suçlarından değil, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama suçundan sorumluluğu gündeme gelecektir. Tabii bu durumda hastalığın öldürücü etkisinin objektif olarak bilinebilir olması gereklidir ki failin ölüm sonucu bakımından en azından taksirli sorumluluğu gündeme gelebilsin.

Kişiye Koronavirüs Bulaştırmak Tazminat Sebebi Midir?

Tazminattan söz edebilmemiz için, bulaştırma fiilinin borçlar kanunu uyarınca bir haksız fiil teşkil ediyor olması gerekir. Haksız fiil olması için gerekli olan şartlar ise, kişinin hukuka aykırı bir fiili olması, failin bu fiili bakımından kusuru olması, mağdurun bu fiilden kaynaklanan bir zararının doğması ve zarar ile fiil arasında nedensellik bağının kurulabiliyor olmasıdır.

Mağdur bu şartlar sağlanmış işe, virüsten kaynaklan tedavi masraflarını, tedavi süresince çalışamamasından kaynaklanan kazanç kayıplarını, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından kaynaklanan kayıplarını ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklanan kayıpların tazminini talep edebilir.

Eğer mağdur bu hastalık sebebiyle bir süre hastanede tedavi altında kalmış, daha sonra hayatını kaybetmiş ise, yakınları ölüm gerçekleşinceye kadar olan tedavi masraflarını ve cenaze masraflarını talep edebilirler. Bu hükümdeki “yakın” kelimesinden kasıt, yalnız aile fertleri olmayıp, duygusal olarak yakın olunan kişileri de kapsar.

Ölen kişinin bakmakla yükümlü olduğu veya düzenli olarak maddi olarak yardım ettiği veya gelecekte yardım etmesi kuvvetle muhtemel kimseler de destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.

Manevi tazminat açısından ise, mağdurun bedensel bütünlüğü zedelenmiş olacağından, hâkim uygun bir miktar tazminata hükmedebilir. Ağır bedensel zararlar veya ölüm durumunda ise mağdurun yakınları da manevi tazminat talep edebilirler.

Eşinden Virüs Taşıdığını Saklamak Suç Mudur, Boşanma Sebebi Midir?

Eşler, evlilik birliğinin niteliği gereği genel olarak sürekli temas halindedirler. Buna bağlı olarak hasta veya taşıyıcı olan eşin diğer eşe bu virüsü bulaştırması neredeyse kaçınılmazdır. Ceza hukuku bakımından yukarıda açıklanan yaralama suçunun eşe karşı işlenmiş olması, Türk Ceza Kanunun 86. maddesinin 3. fıkrasında sayılmış olan nitelikli hal gereği, cezanın yarı oranında arttırılmasını gerektirecektir.

Pek tabii olarak bulaşıcı hastalığın eşten saklanması kanunda düzenlenen boşanma sebepleri arasında sayılmamıştır. Fakat genel boşanma sebepleri sınırsız sayıdadır ve evlilik birliğini temelinden sarsan herhangi bir olgu genel boşanma sebebi sayılabilir. Örneğin hastalığın eşten saklanması bir şekilde diğer eşte telafi edilemez bir güvensizliğe veya başka bir şekilde evliliğin devam ettirilmesinin imkânsız hale gelmesine sebep olmuş ise, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü gerekecektir.

Hele ki eğer eşlerin bir sebeple virüsten etkilenmeye daha açık, örneğin yaşça büyük veya kronik hasta olmaları durumunda, enfekte olan eşin dürüstlük kuralı ve bir aile hukuku sözleşmesi olan evlilik birliğine vefa gereği diğer eşe durumu açıklaması ve gerekli önlemleri alması gerekmektedir.

Eğer ki enfekte olan eş, bir şekilde eşine açıkça virüsü bulaştırmaya çalışıyor (örneğin yüzüne öksürüyor ve “ben hastaysam sen de ol” şeklinde sözler sarf ediyor) ise, hele ki diğer eş risk grubunda ise ve enfekte olması durumunda ölüm riski ile karşı karşıya gelecekse, özel boşanma sebeplerinden olan hayata kast nedeniyle de boşanma davası açabilir.

Salgın Zamanlarında İdare Tarafından Alınan Tedbirlere Uymamanın Cezası Nedir?

Türk Ceza Kanunu madde 195, salgın hastalıklar zamanında alınan tedbirlere uymama durumunda alınacak cezayı düzenlemiştir. Buna göre; bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

Örneğin, karantinaya alınmış kişinin karantina bölgesinden kaçmaya çalışması, kişinin kaçmasına yardım edilmesi, karantina altındaki kişiye karantina sınırlarına uymadan yaklaşılması gibi durumlar bu madde kapsamında cezalandırılacaktır.

Virüs Taşıdığından Şüphelenilen Kişiler İhbar Edilmeli mi?

Öncelikle Türk Medeni Kanunu kamu görevlilerine böyle bir yükümlülük yüklemiştir. Kanunun 432. maddesi “ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık sebebiyle topluma tehlike arz eden her ergin kişinin” tedavisi için elverişli bir kuruma yerleştirilebileceğini veya alıkonulabileceğini düzenlemiştir. Madde metninin devamında ise görevini yerine getirirken bu kişilerle rastlayan kamu görevlilerinin derhal yetkili kurumlara haber verme zorunluluğu düzenlenmiştir.

Ayrıca Umumi Hıfzıssıha Kanunun 57. maddesi de kişilere salgın hastalık taşıyan kişileri ihbar yükümlülüğü getirmiştir. Bununla birlikte, koronavirüs taşıdığı düşünülen kişi herhangi bir şekilde zorla alıkonulmamalı veya kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan diğer müdahalelerden mutlaka kaçınılmalıdır.

Koronavirüs Salgını Mücbir Sebep Sayılabilir Mi?

Mücbir sebep, kişinin kendisinden kaynaklanmayan, önüne geçilmesi mümkün olmayan ifa imkansızlığıdır diyebiliriz. Örneğin iki kişi arasında bir taşınmaz satış sözleşmesi gerçekleştirilmiş, taşınmazın devrinin bir sonraki gün yapılacağı kararlaştırılmış olsun. Eğer o geceki olacak olası bir depremde söz konusu taşınmazla birlikte çevredeki taşınmazların çoğu veya hepsi yıkılmış ve edim artık imkânsız hale gelmiştir. Bu durumda borçlunun ifa yükümlülüğü ortadan kalkacak, yani borcundan kurtulacaktır. Aynı şekilde bazı borçların bu tip salgın hastalıklar sebebiyle ifa edilmesi imkânsız hale gelmiş olabilir. Dolayısıyla salgın hastalık durumlarının mücbir sebep oluşturacağının kabulü gerekir, keza Yargıtay da içtihatlarını bu yönde oluşturmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Koronavirüs İle İlgili Attığı Adımlar

Birçok bakanlık ve kamu kurum ve kuruluşları, geçtiğimiz günlerde koronavirüs’ün yıkıcı etkilerini önlemek amacıyla Bilimsel Danışma Kurulu’nun tavsiyeleriyle bazı kararlar almıştır.

Öncelikle okullarda ve üniversitelerde resmî tatil ilan edilmiş, 81 İl Valiliğine gönderilen “ Koronavirüs Tedbirleri Genelgesi ” kapsamında insanların birlikte bulunduğu alanlar ( tiyatro, sinema, gösteri merkezi, konser salonu, nişan/düğün salonu, çalgılı/müzikli lokanta/kafe, gazino, birahane, taverna, kahvehane, kıraathane, kafeterya, kır bahçesi, nargile salonu, nargile kafe, internet salonu, internet kafe, her türlü oyun salonları, her türlü kapalı çocuk oyun alanları (AVM ve lokanta içindekiler dahil), çay bahçesi, dernek lokalleri, lunapark, yüzme havuzu, hamam, sauna, kaplıca, masaj salonu, SPA ve spor merkezlerinin ) geçici süreliğine kapatılmış, daha sonra bu kararın dışında tutulan restoranlar da gel-al ve paket servis haricinde hizmete ara vermiştir. Sonrasında yayınlanan ek genelge ile risk grubunda bulunan 65 yaş üzeri kişilerin sokağa çıkmalarına kısıtlama getirilmiştir. Daha sonra bu genelgeye de istisnalar getirilmiş ve kanser hastası ve organ nakli olanlar hariç belli kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar veya kamu hizmeti yürüten meslek grubu mensupları bu kısıtlamaların dışına çıkarılmıştır. Mart ayının ortalarında alınan bu tedbirler hızlıca uygulanmaya başlamış ve özellikle geçici kapatma kararına uymayan işletme sahiplerine TCK’nın ilgili maddeleri uyarınca suç duyurusunda bulunulmuştur. İlerleyen günlerde bu tedbirler daha da sıkılaştırılıp her yaş grubundan insanı kısıtlama yoluna gidilebilir. Bu takdirde, yukarıda bahsedildiği gibi alınacak tedbirlere uymak her vatandaşın yükümlülüğüdür ve uyulmadığı takdirde cezai müeyyideler mutlak surette gündeme gelecektir.

21.03.2020 tarihinde de İçişleri  Bakanlığının 81 ile gönderdiği ek genelgede; vatandaşların bir arada bulunmaları ve yapılan işlem sırasında birçok kez fiziksel temasın olması nedeniyle berber, kuaför, güzellik merkezlerinin faaliyetleri 21 Mart saat 18.00 itibariyle geçici süreliğine durdurulması kararı yer almıştır.

Ayrıca vatandaşların toplu olarak katıldığı asker uğurlama törenlerinin Koronavirüs salgın riskini artıracağı için, bu faaliyetlerin, geçici süreyle gerçekleşmesine izin verilmemesi için İl/ilçe Umumi Hıfzıssıhha Kurullarından gerekli kararların alınarak, vatandaşlara duyurulmasını istedi.

65 Yaş ve Üstü ile Kronik Rahatsızlığı Olanlara Sokağa Çıkma Yasağı Ek Genelgesi Neler İçeriyor?

İçişleri Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği genelgede; ikametlerinden ayrılmalarına yasaklama/kısıtlama getirilen 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşlar arasında olan ancak yürüttükleri görev nedeniyle bazı istisnalar getirildi. Buna göre yürüttükleri kamu görevinin niteliği, mevcut durumdaki aciliyeti ve kamu hizmetinin sürekliliğinin sağlanmasında kanser hastaları ve organ nakli olanlar hariç olmak üzere hizmetine ihtiyaç duyulacak başta doktorlar olmak üzere sağlık çalışanları, belediye başkanları, kurum il müdürleri, sosyal hizmet kuruluşları görevlileri, vb kamu görevlileri/kamu hizmeti yürütenler ile eczacılar, valilik/kaymakamlıklar tarafından yasaklama/kısıtlama kararlarına belirtilen kapsamda olmak üzere istisnalar getirildi.

Söz konusu genelge kapsamında olan vatandaşlardan yasakların yürürlüğe girmesi ile kendi ikameti dışında bir yerde olanlar başta olmak üzere seyahat etmesi/evden çıkması zorunlu olanlar 155, 156, 112 acil arama hatları üzerinden taleplerini iletebilecek.

Bu talepler valilik/kaymakamlıklarda oluşturulan vefa iletişim merkezlerini tarafından takip edilecek. Uygun görülenler için düzenlenecek; tarih, zaman, güzergah ve seyahat edenlerin açık kimlikleri belirtilerek düzenlenecek seyahat belgeleri talep sahiplerine kolluk birimleri (Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı) tarafından teslim edilecek.

İhtiyaçlarını karşılayacak kimsesi bulunmayan vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanması süreci vali/kaymakamların başkanlığında oluşturulan Vefa Koordinasyon Grubu tarafından yönetilecek. Bu grubun kararı, görevlendirmesi, koordinasyonu olmadan hiçbir kurum, kuruluş, STK tarafından yardım faaliyeti gerçekleştirilmeyecek. Valilik ve kaymakamlıklar tarafından bu kapsamda görevlendirilecek tüm kamu/sivil tüm görevlilere görev belgesi/yaka kartı düzenlenecek, bu görevlilerin isimleri görev alanları ilgili mahalle muhtarlarına paylaşılacak.

Ayrıca sokağa çıkması kısıtlanan/yasaklanan tek başına yaşayan ve/veya herhangi bir yakını olmayan 65 yaş ve üzeri ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşlarımızın zorunlu/temel ihtiyaçların karşılanması sürecinde valilik/kaymakamlıklar tarafından oluşturulan Açık Kapılar Vefa İletişim Merkezi görevini üstlenmek için görevlendirilebilecek.