Küçük Prens yazar Antoine de Saint-Exupery tarafından kaleme alınmıştır Aynı zamanda bir pilot olan yazarımız bu eserinde yaşadığı arıza nedeniyle çöle inmek zorunda kalan bir pilot ile “Küçük Prens” adını verdiği bir çocuk arasında geçen bir arkadaşlıktan bahsetmektedir. Çocukların dünyasının yetişkinlerin gözünde nasıl göründüğünü ortaya koymaktadır.
27 bölümden oluşan bu eser farklı türden insanların karakterlerini bizlere yansıtmaktadır. İlk bakışta bir çocuk kitabı olduğu düşünülse de kitabın içine girdiğimizde, küçüklerin büyük dünyasını, büyüklerin ise küçük dünyalarını bizlere aktarmaktadır. İnsanların çocuk yaşta sahip oldukları hayal güçlerinin yetişkin yaşa geldiklerinde kaybetmelerini, içinde bulundukları şartlar itibariyle birer mutsuz karakterlere bürünmelerini, yarının büyükleri olan çocuklara yeteri kadar anlayış gösteremedikleri de konu edinmiştir.
Küçük Prens kitabında insanlar aleminden, hayvanlar ve bitkiler aleminden kahramanlara yer verilmesinin yanında yıldızlar ve gezegenlere de yer verilmiştir. Tüm bu geniş çerçeve ile birlikte yazarımız öğretici bir eser kaleme almıştır. Eserimizde küçük prens, pilot, kral, kendini beğenmiş bir adam, sarhoş, iş adamı, bekçi, kaşif, tilki, gül gibi karakterler mevcuttur.
Kitapta yer alan kahramanlardan belli başlı karakterleri tanıtacak olursak, ilki kitaba adını da veren küçük prenstir. Yazar ilk olarak küçük prensi “küçük, eşi görülmedik biri” olarak tanımlamıştır. Küçük prensin sürekli soru soran, saf, iyi kalpli oluşu ve konuşmalarında “yetişkinler” diye söz etmesi onu çocukluğun bir sembolü olarak görmemizi sağlıyor. Yaşadığı gezegeni terk ederek birçok gezegeni ziyaret etmesiyle küçük prensin macerası başlıyor.
Bir diğer kahramanımız ise uçağının motorunun bir parçasının kırılmasıyla uçağını çöle indirmek zorunda kalan bir pilottur. Uçağını tamir ettiği sırada küçük prensle karşılaşır. Aslında kendisi resme ilgi duyan bir çocukken, onu anlayamayan büyükler nedeniyle onlar gibi davranarak onların gözünde ancak bu şekilde değerli olabildiğini, onlar gibi olarak büyüdüğünü, çocukluk ruhuyla ilgi göremediğini vurgulamıştır. Küçük prensin resmini tasvir ederken, “Büyükler resim sanatına karşı hevesimi kırdılar” diyerek çocukluğundaki büyüklere karşı sitemini dile getirmektedir. Pilot çocuklara karşı duyarlı bir insandır. Bu nedenle küçük prens ile karşılaşmaktan çok memnun olmuştur.
Gül ise küçük prensin yaşadığı gezegende diğer çiçeklerden farklı olan bir bitkiydi. Küçük prensi sürekli yönlendiren, gururlu, baskı uygulayan bir bitkidir. Küçük prens ona sevgi göstermesine rağmen, o küçük prensi incitmektedir.
Dördüncü ana kahramanımız ise bir tilkidir. Genel olarak kurnaz, güven duyulmayan, tehlikeli olarak betimlenen tilki, eserimizde küçük prens ile yakın dostluklar geliştirmektedir. Tilkiyle karşılaşan küçük prens onunla oynamak ister. Ancak tilki küçük prense kendisini evcilleştirmesi halinde kendisiyle dost olabileceğini söylemektedir. Küçük prens tilkiden sevgiyi öğrenmektedir.
Küçük prens Astreoid B 612 isimli küçük bir gezegende yaşamaktadır. Kitapta bu gezegenin Türk gökbilimcisi tarafından keşfedildiği ancak kılık kıyafetine karşı ön yargılar nedeniyle gök bilimcisinin dikkate alınmadığı belirtilmiştir. Daha sonra bir Türk önderinin herkesin Avrupalı gibi giyineceği konusunda bir yasa koyduğu ve gökbilimcisinin bu sayede dikkate alındığı yer almaktadır. Bahsi geçen Türk önderi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Burada dış görünüşe göre peşin hüküm vermenin ne kadar olumsuz bir tutum olduğunu görmekteyiz.
Kahramanımız küçük prensin, sahip olduğu güle karşı, onu önemseyen bir sevgi beslediğini görmekteyiz. Gülün hiçbir sözünü ikiletmeyen küçük prens, gülün yalnızca kendisini düşünmesi, bencil ve kibirli olması nedeniyle sevgisine karşılık bulamadığını düşünmekte ve yaşadığı gezegenden ayrılarak farklı gezegenlere doğru yola çıkmaktadır. Karşılıklı muhabbet, karşılıklı sevgi ortamı sağlanamadığından küçük prens sevdiği gülünden ayrılmak zorunda kalmıştır.
Küçük prens diğer gezegenleri göçmen kuşlar yardımıyla ziyaret etmektedir. Göçmen kuşların güneş, yıldızlar ve aya göre hareket ederek uçuş rotalarını belirlediği bilinmektedir. Bu nedenle göçmen kuşlar, küçük prensin gezegenler arası yolculuğunda eserimizde yer bulmuş olabilir.
Gezegeninden ayrılan küçük prens ilk uğradığı gezegende bir kral ile karşılaşır. Halkı olmayan bu kral emir vermeyi, otorite göstermeyi çok özlemiştir. İlk olarak küçük prensin esnediğini görür ve yeniden esnemesini ister. Kral, otoritesini gösterebilmek, emirlerinin yerine getirildiğini görebilmek için aslında mantıklı talimatlar vermektedir. “Herkesten verebileceğini istemeliyiz” diye de vurgulamaktadır. Tek uyruğu küçük prens olan kral, ona gitmemesi için Adalet Bakanlığı teklif etmektedir. Küçük prensin yargılanacak kimse yok sözlerine karşılık, o halde kendini yargılarsın, en zoru da kendini yargılamaktır diyerek, küçük prensi vicdan kavramı ile tanıştırmaktadır.
Küçük prens, uğradığı ikinci gezegende kendini beğenmiş kişiyle karşılaşmaktadır. Kendini beğenmiş adam, küçük prensten ona hayran olmasını istemektedir. Bir önceki gezegende vicdan kavramıyla tanışan küçük prens, bu gezegende ise kendisini asla yargılamayan, eleştirmeyen, kendisini sürekli mükemmel ve en akıllı gören bir kişiyle karşılaşıyor.
Üçüncü gezegende ise bir sarhoş ile karşılaşmaktadır. Sarhoşa niçin içtiğini soran küçük prens, unutmak için yanıtını almaktadır. Günümüzde de içki içen insanlar genel olarak dertli oldukları için içtiklerini, içki sayesinde bu dertleri unuttuklarını belirtmektedirler.
Buradan da ayrılan küçük prens dördüncü gezegende bir iş adamı ile karşılaşmaktadır. İş adamı hırslı, sürekli sayıları düşünen, maddiyatın içinde boğulan bir kimsedir. İş adamı her şeye sahip olma hırsına sahipken yıldızlarında kendisinin olduğunu söyler. Sahip olduğu yıldızları küçük prense “işsiz olanların bakıp hayal kurdukları parlak şeyler” şeklinde açıklamaktadır. Burada doyumsuz madde düşkünü bu iş adamının insanların hayallerini de bu şekilde ele geçirdiği söylenebilir. Ancak iş adamının manevi olarak bir hayali yoktur. Sadece zengin olmayı hedeflemiştir.
Beşinci gezegende ise bir sokak feneri ile bu fenerin başında bir bekçi ile karşılaşmaktadır. Bekçi feneri yakıyor, kısa bir süre sonra söndürüyor, ardından tekrar yakıyordu. Küçük prens niçin böyle yaptığını sorduğunda, yönetmeliklere göre fenerimi yakarım, söndürürüm şeklinde cevap almaktadır. Daha sonra ise bekçi gezegenin zamanla daha hızlı döndüğünü ancak yönetmeliğin değişmediğini söyleyerek, hiç dinlenmeye fırsatının olmadığından yakınmaktadır. Burada ise kanun ve yönetmeliklerin günümüzün değişen şartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Çünkü dünya, toplumsal ihtiyaçlar, teknoloji hızla değişkenlik göstermektedir. Bu değişkenlik içerisinde yeni yasalar, yeni kanunların hazırlanması bir lütuf değil zorunluluktur.
Küçük prens altınca gezegende bir coğrafyacıya rastlamaktadır. Coğrafyacı, burada kaşiflerin anlattıklarını kayda geçtiğini küçük prense açıklar. Daha sonra ise kaşiflerin anlattıklarını önce kurşun kalemle deftere geçtiğini, kaşif kanıtlarını sunduktan sonra mürekkeple işlediğini belirtmektedir. Burada araştırmacıların, bilim insanlarının anlattıklarını kanıtlamaları gerektiği vurgulanmaktadır. Coğrafyacıdan aldığı tavsiye üzerine ise küçük prens son ziyaretini Dünya’ya yapmaktadır.
Dünya’ya geldikten sonra sırasıyla, yılan, çiçek, dağ, gül bahçesi, tilki, demir yolu makasçısı ve satıcı ile karşılaşmıştır.
Yılan, küçük prense dünyayı “kaskatı” olarak betimlemektedir. Dünyayı duygusuz, merhametsiz olarak belirtmektedir. Küçük prens, gezegeninde sahip olduğu gülün yalnızca kendisinde olduğunu, başka hiçbir yerde gül olmadığını düşünerek değer verip severken, gül bahçesi ile olan karşılaşmasında “sıradan bir gülüm varmış” diyerek üzülmektedir.
Gül bahçesinin hemen ardından tilki ile karşılaşmaktadır. Tilki ile sevgi ve sevilme üzerine muhabbet geliştiren küçük prens, tilkiden kendi gülünün daha özel olduğunu, yüreğiyle gerçekleri görmeyi öğrenir. İçten sevmek vurgulanmaktadır. Daha sonra kendisine ait olan gülün aslında daha önemli olduğunu, elindekinin kıymetini bilmeyi anlamaktadır.
Küçük prensin “sizin dünyada insanlar bir bahçede beş bin gül yetiştiriyor, aradıklarını bulamıyor” şeklindeki tespiti insanların doyumsuzluğunu vurgulamaktadır. Yüreğiyle görmeden, kıymet bilmeden sürekli daha fazlasını isteme çabasını anlatmaktadır.
Eserde küçük prensin yolculuğu üzerinden yaşanılan yer her ne olursa olsun hayatın nasıl anlam kazanacağı anlatılmıştır. İnsana zarar verebilecek kötü duygulardan bahsedilmiştir. İnsanın kendisini diğer insanlardan ayrı görmesi, üstün görmesi, kendisini yalnızlaştırması hiçbir şey ifade etmemektedir. Küçük prensin ziyaret ettiği gezegenlerde farklı unvan ve karakterde farklı kişiler bulunmaktadır. Ancak her ne olursa olsunlar, yalnız ve mutsuzdurlar. Eserde, sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, dinlemek sadece insanlar üzerinden değil, hayvanlar ve bitkiler üzerinden de anlatılmaya çalışılmıştır. Tüm bu duyguların dünyanın bütünüyle birlikte olması gerektiği anlatılmıştır. İnsan yaşadığı yere var olduğu için değer verdiğinde, sevgi beslediğinde yaşadığı yerden sevgi görür ve hayatı daha anlamlı kılar.
Küçük Prens İnceleme yazısını okuduğunuz için teşekkürler.