Lanetli olanı savunan bir soru: ‘Bundan sonra ne olacak?’

Yine sarsıcı bir hafta geçirdik. Bütün bu olan biteni birbirine bağladığımızda karşımıza çok ilginç sonuçlar çıkıyor. Biliyorsunuz, bu yaz Amerikalı yatırımcı Warren Buffett ve Fransız finans sermayesinin önde gelenleri ‘kapitalizm batıyor, bizden daha fazla vergi alın’ kampanyası açmışlardı. Ama bunun karşılığının olmayacağı biliyoruz. Çünkü tekelci devlet kapitalizminin vergi sistemi de krizin (sistemin) bir parçası ve zenginlerin biraz daha fazla vergi vermeleri, yoksulların vergi yükünü üstlenmelerinin hiçbir şeyi çözmediği gibi, sorunu çözmez.

Bugün artık Avrupa’nın çözümsüzlüğü ve Wall-Street protestoları krizin, sistemin tam kalbine yerleştiğini bize anlatıyor. Evet, kapitalizm bir kalp krizi geçiriyor ama aşağısı da felç olmuş durumda. Ortadoğu’daki değişim, Kaddafi’nin ibretlik sonu, yavaş yavaş yeniden kaynamaya başlayan Latin Amerika kazanı, 19. yüzyılın tam ortasında Avrupa krizinde ortaya çıkan o ‘hayaletin’ artık tüm dünyanın üzerinde dolaştığını bize gösteriyor.

Geçen hafta, folk-protest müziğin babalarından, 60’lı yılların ve şimdinin muhalifi Pete Seeger, Wall-Street eylemlerine destek verdi.  Bizim Joan Baez’le tanıdığımız ‘We Shall Overcome’ (Üstesinden Geleceğiz) şarkısını hep birlikte söylediler. ‘We Shall Overcome’ Amerika’da, ırkçılığa karşı mücadelenin ve sivil hareketin -adeta- marşıydı. Şarkı, artık sivil halklar hareketine mal olmuştur ve insanlığın evrensel miraslarından birisidir. Ama çok ilginç, Şili’de askeri cunta zamanında Victor Jara’nın kırılan elleriyle söylemeye çalıştığı halk şarkısı ‘Venceremos’  da We Shall Overcome’le aynı anlama gelir. Yani ‘kazanacağız, üstesinden geleceğiz’  Biliyorsunuz, 1973’de Allende’yi katlederek iktidara gelen Pinochet cuntası, halkı stadyumlara doldurmuş, (Bkz: Balyoz darbe planı ve iddianamesi) Santiago’da, bu stadyumlardan birinde gitar çalarak şarkı söyleyen müzisyen Victor Jara’nın, gitar çalmaması için ilkönce elleri kırılmış ama o kırık ellerle Venceremos’u çalıp söylemeye devam ettiği için elleri kesilerek kurşuna dizilmiştir.  Amerika’da 1955-1958 arası ırkçılığa karşı en örgütlü mücadele dönemini yaşayan siyah-sivil direniş hareketi de, ırkçı Amerika’nın benzer saldırılarına uğramıştır. Irkçılık, bugün dünyanın her tarafında, lanetli bir siyasi hareket olarak, mahkûm olmuş durumda.  Ancak, ırkçılık da, askeri faşizm de kapitalizmin, daha da çok tekelci devlet kapitalizmin siyasi sonuçları olarak ortaya çıktılar. Şimdi bu iki lanetli siyasi egemenlik biçimine olan tarihsel direniş deneyimlerini, insanlık bu krizle birlikte ortaklaştırıyor. İşte bu anlamda ‘We Shall Overcome’ ile ‘Venceremos’ un artık aynı şarkı olduğunun farkına varıyoruz.

————————————

‘İnsanlık dışı’ olan ne

Ancak yine de tam burada eksik bir şey var. Kapitalizmin alternatifini insanlık bütün yönleriyle ortaya çıkaramadı. Böyle olunca ‘Peki, bundan sonra ne olacak’ sorusu, gerçek muhaliflerin değil ama kapitalizmi ‘gizliden’ savunanların çıkışı bugün.  Bu soru aslında çok genel bir endişe ve bu endişenin bugün farklı tezahürlerini görüyoruz. Örneğin, şu sıralar, Türkiye’de Ortadoğu’nun en eli kanlı diktatörlerinden biri olan Kaddafi’nin çok sayıda taraftarı olduğunu öğrendik.  Her siyasi görüşten olan bu Kaddafi taraftarlarının ortak bir sorusu var: Kaddafi sonrası Libya ne olacak? Pinochet sonrası Şili ne oldu, Hitler sonrası Almanya ne oldu ya da Evren sonrası Türkiye ne oldu… Mussolini’nin bacaklarından asılmış hali ne kadar insanlık dışı (!) bir durumsa, Kaddafi’nin de sonu o kadar insanlık dışıdır. Ama bence esas insanlık dışı durum diktatörlerin ecelleri ile ölmesidir. Libya halkı değil ama Türkiye bu ayıbı yaşayacak galiba.

Şu çok açık: “Peki, bundan sonra ne olacak” sorusu gerici bir sorudur. Bu soruyu soranın gerçek amacı var olan lanetli durumu savunmaktır. Şimdilerde Arap Baharı’na Arap kışı diyerek karşı çıkanlar da; işte görüyorsunuz bütün Ortadoğu kaosa gidiyor diyorlar. Hayır, kaos sizin kafanızda. Bugün Hamas’dan, İhvan’a oradan Nahda’ya v e Libya, Suriye muhalefetine kadar tüm kalkışan Ortadoğu nereye gittiğini biliyor. Şüphesiz zorlu bir süreç ve bütün bu siyasi hareketlerin çok önemli sancılar ve değişimler geçireceği açık. Ama artık bizi umutlandıran bir başka gerçek var; o da, Avrupa’dan, Türkiye’ye, Ortadoğu’ya ve Amerika’ya kadar bütün bu değişimin, daha evrensel ve bütünlüklü bir yere doğru gidiyor olması ve bu anlamda radikalleşmesi, ortaklaşmasıdır.