Limited Şirketlerin Ortak ve Müdürleri İçin Danıştay Kararı ve Önemi

Limited şirketlerin ülke genelinde kurulan en yaygın şirket türü olduğu bilinmektedir. Kuruluşundaki bazı kolaylık ve kolaylıklar (Örneğin: sermaye açısından) girişimcileri ticari faaliyetlerini sürdürmeleri içın Limited şirketlere yönlendirmektedir.( Üstad Notu:Burada bizim önerimiz Anonim şirkettir.)
Türk Ticaret Kanunu’nun maddelerinde Limited şirketlere ilişkın hükümler yer almaktadır. Çokça tercih edilmesine rağmen, Limited şirketlerle ilgili göz ardı edilme ihtimali yüksek olan bir husus bulunmaktadır: Limited şirket ortaklarının yahut müdürlerinin/temsilcilerinin, amme/vergi borçlarından sorumluluğu. Sorumluluğa dahıl olan amme alacakları; vergi, vergi cezaları, gecikme zammı, gecikme faizi vs. gibi asli ya da fer’i nitelikli borçlardır.
18.01.2019 tarihinde CNNTÜRK’deki resmi internet sitesinde yayınlanan habere göre” Geçen yıl (2018) toplam 86 bin 349 şirket ve kooperatif kuruldu. Bu dönemde kurulan toplam 73 bin 268 limited şirket, sermayenin yüzde 65,63 ünü, Il bin 997 anonim şirket ise toplam sermayenin yüzde 33,52 sini oluşturdu.” (https://www.cnnturk.com/ekonomi/turkiye/2018-yili-kurulan- kapanan-sirket-sayilari-aciklandi)Bu yazıda ülkemizdeki kurulan şirketlerin çoğunluğunu Limited şirket olarak kurulduğu anlaşılmaktadır.
Aslında tüzel kışilik/şirket kurulmasının sebebi kişileri/girişimcileri şahsi sorumluluktan kurtararak, sorumluluğu tüzel kişiye yüklemektir. Fakat Limited şirketlerdeki amme borçlarından sorumluluk konusunda bu şirket türüne özgü ve farklı bir sorumluluk bulunmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35 ve mükerrer 35’ıncı maddelerinde söz konusu sorumluluk halleri düzenlenmiştir. Ortak veya müdür/kanuni temsilcilerin bu konudaki sorumluluklarının ayrı ayrı
düzenlenmesi gerekmiştir. Zira bir amme alacağı söz konusu olduğunda; Limited şirketlerde yer alan bu kişilerin hangi sıfatları ile öncelikli olarak sorumlu olacaklarına dair kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulundan: bu konuda bir açıklama gelmiştir. (2)Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, E:2301/1,2018/1,20/06/2019 tarih ve 30807 sayılı Resmi Gazete’deki Danıştay İçtihatları Birleştirme kararının özü, konun esas yönünden incelenmesi ve sonuç kısmı şöyledir;
Özet
Limited şirket tüzel kişiliğinden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun şirket ortaklarından tahsili için öncelikle kanuni temsilcilerin takibinin gerekmediği hakkında.
Konun esas yönünden incelenmesi;
Tüzel kişilerde, vergi borçları nedeniyle doğan sorumluluk tüzel kişiliğe ait olduğundan, Limited şirketin vergi borçları için önce Limited şirket tüzel kişilisi takip edilmekte, vergi alacağının şirket malvarlığından tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kanuni temsilci veya ortak takibata tabi tutulmaktadır. Buna göre kanuni temsilcinin ve ortağın sorumluluğu feri niteliktedir. Vergi alacağı için şirket tüzel kişiliği aleyhine hiçbir takibat yapılmaksızın dogrudan doğruya kanuni temsilcilere veya ortağa başvurmak mümkün değildir.
Dolayısıyla vergi alacağının Limited şirket kanuni temsilcileri veya ortaklarından tahsil edilebilmesi için, Limited şirket hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un öngördüğü tüm cebri
takip yollarının uygulanması, tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılmasının saptanması gerekmektedir.
Limited şirket ortağının sorumluluğu, ortağın şirkete karşı koymayı taahhüt ettiği esas sermaye paylarını ödemeye ilişkindir. Bu durumu sınırlı şahsi sorumluluk olarak tanımlamak mümkün olup, aynı zamanda kusursuz sorumluluk olarak da kabul edilmektedir. Hal böyle olunca bu sorumluluk aslında bir vergi sorumluluğu olmayıp, kimi Danıştay kararlarında da belirtildiği şekilde, tahsilat muhataplığı sorumluluğudur. Bir başka deyişle Limited şirket ortağının, vergi alacağından olan sorumluluğu, tahsil ile
ilgilidir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda kanuni temsilciler için öngörülen sorumluluk kısaca kusura dayalı sorumluluk olarak kabul edilmekte, kanuni temsilcilerin, vergiye ilişkin ödevlerin yerine getirilmemesinde kusurlu olmadığını ispat ederek yani “kurtuluş beyyinesi”” göstererek sorumluluktan kurtulması olanağı tanınmaktadır.
Her biri birer usul yasası olan Vergi Usul Kanunu ile Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, vergi borcunun tahsili için önce kanuni temsilciye mi yoksa ortağa mı gidileceği düzenlenmemiş ise de, 6183 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile ortakların sorumluluğu hakkında hüküm getirilmesi, kanuni temsilciye gidilmeden de ortağa gidilebilmesini saglamak amacını taşıdığı gibi kamu alacağım korumaya ve hızlı bir şekilde tahsilini sağlamaya yönelik olduğu sonucuna varılmıştır.
Nitekim söz konusu 35. maddede ortak için öngörülen doğrudan doğruya sorumluluğun vergi alacağı için olduğu kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar karşısında, Limited şirketin vergi borçlarının tahsilinde ortağa gidilmeden önce kanuni temsilciye gidilmesi gerektiğinin hukuken kabulü mümkün bulunmamıştır.

Sonuç kısmı ;
Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, Limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.