LOZAN: “ÜLKEMİZİN TAPUSU”
Geçen haftaki yazımda “Türk Basınından Sansürün Kaldırılışını” anlatmıştım. Ancak 24 Temmuz 1923 tarihi aynı zamanda “Ülkemizin Tapusu’ nun alındığı Lozan Antlaşması’nın imzalandığı tarihtir.
Bu yazımda Lozan’ı, o günleri yaşayanların ağızlarından, bizzat Nutuk’tan yaptığım alıntılarla anlatmaya çalışacağım. Kendim aradan çekileceğim.
Bilindiği gibi, Temmuz’un ortalarında Lozan Konferansı sona erer. İmza töreni öncesi taraf ülkeler, başkentlerine varılan mutabakatın detaylarına ilişkin bilgilendirmelerde bulunurlar. İsmet İnönü de dönemin Başbakanı Rauf Bey’e, 16 ve 17 Temmuz 1923 tarihlerinde, anlaşmanın detaylarını içeren raporları iletir. Ancak Rauf Bey’den olumlu veya olumsuz bir yanıt gelmez. Bu gelişme üzerine İnönü, Mustafa Kemal Atatürk’e, mevcut hükümetin sessizliğine ilişkin üzüntüsünü içeren bir telgraf çeker. Telgraf, şu cümlelerle bitmektedir:
‘Hükümetten teşekkür beklemiyoruz. Yaptığımız işlerin eleştirilmesi ulusa ve tarihe bırakılmıştır.’
Atatürk Nutuk’ta, İnönü’nün üzüntüsüne şu satırlarla hak verir: ‘Büyük ve tarihsel sorumluluk yüklenerek imzasını kullanacak olan kişinin, ne denli bir güçlük içinde olacağı düşünülürse, İsmet Paşa’nın üzüntüsünü ve acı duymasını haklı görmek gerekir.’ der.
Ve Atatürk İnönü’ye şu telgrafı yollar:
‘Kazandığınız başarıyı en sıcak ve içten duygularımızla kutlamak için, usul gereği anlaşmanın imzalandığını bildirmenizi bekliyorum, kardeşim.’
Bu telgraf,
İnönü’yü oldukça rahatlatmıştır. Atatürk’e şu yanıtı gönderir:
‘Her dar
zamanımda Hızır gibi yetişirsin. 4-5 gündür çektiğim azabı düşün. Büyük işler
yapmış ve yaptırmış adamsın. Sana bağlılığım bir kat daha artmıştır.
Gözlerinden öperim. Pek sevgili kardeşim, Aziz Şefim.’
Nutuk’tan devam edelim. Atatürk, Nutuk’ta;
‘İsmet
Paşa, 24 Temmuz 1923 günü anlaşmayı imzaladı. Kendisini kutlama zamanı
gelmişti. O gün şu telgrafnameyi yazmıştım: ‘Ulusun ve Hükümetin Yüce
kişiliğinize vermiş olduğu görevi başarı ile sonuçlandırdınız. Ülkeye yararlı
sıra -sıra işlerle örülü olan ömrünüzü, bu kez de tarihsel bir başarı ile
taçlandırdınız.’
Yine Atatürk’ün sözleri ile aktarmak
gerekirse,
Lozan Anlaşması, Türk Tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk
Devleti için siyasal bir zafer oluşturan bu anlaşmanın, Osmanlı tarihinde eşi
yoktur. Bu antlaşma, Türk Milletine karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr
Anlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın, sonuçsuz kaldığını
bildirir bir belgedir.’
Lozan, bir diplomasi zaferidir. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu
senedidir. Lozan, Sevr ile tamamlandığı düşünülen bir suikastın, sonuçsuz
bırakılmasıdır.
Bizi
Lozan’da siyasi ve diplomatik zafere götüren yolun en başında, Atatürk ve İnönü
arasındaki kardeşlik hukuku gelmektedir. Atatürk ve İnönü, aralarında kan bağı
olmaksızın, son derece içten ve samimi bir şekilde, birbirlerini kardeş kabul
etmişlerdir. Bir tarafta Atatürk’ü en sıkıntılı dönemlerinde, kendisine Hızır
gibi yetişen biri olarak değerlendiren İnönü, diğer taraftan İnönü’yü
‘Ülkeye
sıra -sıra yararlı işlerle örülü bir ömür’
olarak nitelendiren bir
Atatürk.
Lozan, bu bağlamda da önemlidir, değerlidir.
Atatürk ve İnönü arasında kardeşlik hukuku ve derin güven olmasaydı, Lozan’dan
başarı ile çıkılamazdı. İnönü, dönemin diplomasisinin önemli aktörleri
karşısında, Atatürk’ün kendisine duyduğu güven ile oturmamış olsaydı, arzu
edilen başarıyı yakalayamazdı. Ancak İnönü de Atatürk’ü yanıltmadı. Savaş
meydanlarında kazandığı tecrübe ile, oturduğu ve son derece titiz bir
diplomatik ve siyasi müzakereci olduğunu gösterdiği Lozan masasından başarı ile
kalktı.
Yeniden başa dönecek olursak; Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri elbette Milli Kurtuluş Savaşı, TBMM ve Lozan Anlaşması ile birlikte atılmıştır. Elbette bu temellerin atılmasında, Mustafa Kemal’in eşsiz dehası ve yol arkadaşlarının fedakarlıkları, kararlılıkları ve vatanseverlikleri vardır.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli olan Milli Mücadele’nin, TBMM’nin ve Lozan Anlaşması’nın temellerinde de, çok az ülkeye nasip olmuş bir dostluk, bir kardeşlik hikayesi vardır.
Bu seferlik de bu kadar.
Kalın Sağlıcakla.
Pozantı Gazetesi’nde beni okumaya da devam edin.
Yazar: ÇGC Eski Başkanı Erdoğan Varol