Bu makalemde maaş zamları konusunu kaleme almak istiyorum. Kariyer hayatım boyunca edindiğim tecrübelerime istinaden bence diyerekten ve akademik bir dil kullanmadan herkesin anlayacağı şekilde yazmak istiyorum.
Herkesin bildiği üzere, her yıl başı yaklaştığında tüm çalışanların haklı olarak zam beklentileri doğmaktadır. Buna paralel olarak şirket yöneticileri ve patronlarında zam telaşları ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla maaş zamları hem çalışanı, hem yöneticiyi, hem de patronu yakından ilgilendiren bir konudur.
Çalışan ücretleri, bir çalışanın çalıştığı şirkete bağlılığını ve verimliliğini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Çalışan her zaman huzurlu ve daha az yorularak kazanabileceği en iyi maaşı arzu ederken, işverenlerde minimum eleman, maksimum verim alabileceği, en düşük işçilik maliyeti ile şirket bütçelerini kontrol altında tutmak isterler. Bu sebeple çalışanın motive edilmesi hem de şirket çıkarlarının korunması amacıyla zamların doğru planlanmaları gerekmektedir.
Bu hususta daha önce yazdığım bir makalemde “mutluluk üçgeninden” bahsetmiştim. İlgili makalemi de okumanızı ayrıca tavsiye ederim. Okumak için tıklayın.
Şirket çıkarını korumak için yöneticilerin ilk aklına gelen husus, zamların minimum düzeyde tutulmasıdır. Bu sıklıkla karşılaştığımız bir hatadır. Piyasa şartlarına göre düşük oranlarda yapılan zamlar, çalışanların motivasyonlarını kaybetmesine, verimlerinin düşmesine ve şirkete olan bağlılıklarının azalmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla şirket çıkarını düşündüğünü zanneden yöneticiler, içten içe şirkete zarar vermiş olacaktır. Bu ve benzeri hatalarla sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Maaş zamları resmi kurumlar tarafından açıklanan resmi oranlar doğrultusunda değerlendirilerek yapılabileceği gibi, çalışan performansı, piyasa koşulları, çalışanın pozisyonu ve çalışanın beklentileri göz önüne alınarak belirli bir yüzde ile yapılabilir. Belirlenen bu yüzde resmi kurumların açıkladığı oranların altında kalması durumunda ne yazık ki yukarıda bahsetmiş olduğum gibi çalışanların motivasyonlarını kaybetmesine ve şirkete olan bağlılıklarının düşmesine sebep olacaktır.
İşverenlerin en düşük işçilik ile şirket maliyetlerini kontrol altına almak istemeleri gayet anlaşılabilir bir durum ancak çalışanlarında hak ettiği bir bedel olduğunu unutmamak gerekir. Bu bedeli verirken enflasyon oranı düşük olduğu dönemlerde aynı oranda zam yapıp, yapılan bu zam çalışan tarafından düşük bulunduğunda “ne yapalım enflasyon oranı bu, devlet bile asgari ücrete bu oranda zam yaptı” diye açıklama yaparak tüm çalışanlara resmi enflasyon oranı kadar zam yapılması ancak, ilerleyen yıllarda enflasyon oranı fazla açıklandığında asgari ücretlilere mecburi asgari ücret oranında zam yapıp, asgari ücret dışında kalan çalışanlara, açıklanan enflasyon oranının çok daha altında zam yapmak doğru değildir.
Eğer her sene enflasyon oranında zam yapılıyorsa ve sorulduğunda “enflasyon oranı bu ne yapalım” diyerek çalışanlara açıklama yapılıyorsa, enflasyon örneğin %30-40 olarak açıklığında da yine enflasyon oranında zam yapma erdemliğinin işveren tarafından gösterilmesi gerekmektedir. Eğer enflasyon oranı düşükken enflasyon oranının düşük olduğunu öne sürüp, yüksekken enflasyon oranından daha düşük bir oranda zam yapmak etik bir davranış değildir. Burada işveren veya yönetici samimiyetsiz olur ve çalışanın güvenini zedeler. Doğal olarak çalışanın motivasyonu olumsuz etkilenir ve çalışanların verimi düşmeye başlar. Burada zararı işveren görür ama ne yazık ki farkına varmaz veya varmak istemez.
Bir örnek daha vermem gerekirse, örneğin vasıfsız bir iş için asgari ücret verilecek bir çalışanı işe aldığımızı varsayalım. Her ne kadar ben bunların bile vasıflı olduğunu düşündüğümü söylesem de genelde dinleyen olmuyor ama geleneksel isimlerle, çaycı, sekreter, şoför, temizlikçi, ortacı, yükleme elemanı, ütücü, paketçi ve benzeri olsun. Bir yıl sonra asgari ücret kaç para arttıysa bu elemana yine aynı artışta ücret verdiniz. Bir yıl daha sonra yine aynı şekilde asgari ücrete ne zam geldiyse aynı oranda zam yaptınız derken birkaç yıl geçti ve bu çalışana hep asgari ücret kadar zam yapıyorsunuz. Sorulduğunda “ne yapalım vasıfsız eleman, asgari ücretli eleman” diye belirtiyorsunuz.
Şirkette değil 3-5 yıl çalışan, 1 yıl çalışan bile artık vasıfsız eleman değildir. Şirketin kültürünü, çalışma şeklini, neler ürettiğini, ne sattığını, hangi konularda hassas olunduğunu, patronun huyunu suyunu, müdürleri, amirleri, deposunu, çalışma şartlarını derken bir çok şeyi tanımış bilmiş oluyor. Mesela bir çaycı, kimin nasıl çay içtiğini, patronun kahve saatini, müdürün çay saatini vs. gibi…
Bu çalışanlar işten ayrıldığında o işleri yapmak için işe hiç bilmeyen yeni vasıfsız elemanlar alındığında mecburen yine asgari ücret verilmesi gerekmektedir. Çünkü en düşük ücret asgari ücrettir. Bu çalışanlar 3-5 yıllık çalışan gibi olmayacak ve şirketi hiç tanımayan çok tecrübesiz kişiler olacaktır. Dolayısıyla bu çalışanların yaptığı işleri vasıfsız görüp her sene asgari ücrete ne zam geliyorsa aynı zammı yapmak doğru bir davranış değildir. Artık o kişi vasıfsız eleman değil, şirketi tanıyan bilen, yaptığı işi bilen, makineleri tanıyan, şirketin kurallarını bilen, ne ürettiğini, ne sattığını bilen yeni giren vasıfsız elemana göre her zaman daha deneyimli ve tecrübeli bir elaman oluyor. Bu tarz çalışanlar yeni gelip asgari ücretle başlayacak kişilere göre bir miktar daha fazla maaş almaları bile aidiyet ve sadakatin oluşmasına ve özveriyle çalışmasına sebep olur. Buda çalışanın motivasyonunu artıracaktır dolayısıyla verim artacaktır.
Kaldı ki yapılan zamlar genelde enflasyon oranında yapılıyor. Yapılan zamların hiçbir şekilde asgari ücrete gelen zamların ve enflasyon oranlarının altında olmadığını birebir eşit oranda olduğunu varsayarsak bile bu zam değil sadece çalışanın maaşının enflasyon karşısında kaybettiği değerin günümüz oranına göre güncellenmesi demektir. Yani aslında maaşlarda hiç artış olmuyor sadece enflasyona göre güncellenmiş oluyor.
Bir işveren çalışandan memnun değilse sosyal haklarını karşılayıp kırmadan, incitmeden haklarını kuruşu kuruşuna ödeyerek çıkarabilir. Buna hakkı var. Eğer görüşü, çalışana karşı düşüncesi nötr ise ne memnun ne memnun değilse, enflasyon oranında zam yapar ancak eğer memnunsa kişiye enflasyon oranında zam değil onun üzerinde bir miktar zam yaparsa gerçekten zam yapmış olur. Aksi taktirde bu zam değil sadece enflasyona göre güncelleme yapılmış olur.
Birde bazı işverenlerde yöneticilere “senin maaşın zaten yüksek” diyerek çok düşük oranlarda zam yapılmaktadır. Örneğin 10.000 TL alan bir mühendise maaşı yüksek olduğu için 1.000 TL zam yapılıyor. 5.000 TL maaş alan bir memura 1.250 TL zam yapılıyor. Bu örnekte mühendis %10 zam almış olurken, memur %25 zam almış oluyor. Zam oranları TL bazında değil, yüzdesel oran bazında düşünülmelidir. Kim kaç para maaş alıyorsa alsın oranlar birbirine yakın olmalıdır. Eğer şirketin o dönemde yapacağı zam ortalaması %25 civarındaysa, amir, memur, müdür, ceo, yönetici, sekreter kim olursa olsun birbirine benzer oranlarda yani %25 oranlarında zam alması gerekmektedir. “Senin maaşın zaten çok” diye müdüre daha az oranda zam yapılması doğru değildir. Ne yazık ki bazı şirketlerde müdürlere çok düşük oranlarda zam verilmekte ve git gide aradaki makas daralmaktadır. Yani 3-5 yıl sonra müdür ile elemanı arasında maaşlar eşitlenme eğiliminde olmaktadır. Bu bağlamda mutsuz olan müdür veya yöneticiler mutluluğu dışarı aramaya ve içten içe farklı planlar yapıp tez zamanda şirketi bırakma eğilimde oluyorlar. Burada zarar işverene oluyor. Ekip olumsuz etkileniyor, motivasyon bozuluyor.
Sonuç olarak, doğru zamanda doğru zamları adaletli bir şekilde yapmak gerekmektedir. Yapılan bu zamlar doğrultusunda ödenecek maaşları esasında patron ödemez çalışan kendi kazanır. Bu doğrultuda bakmak lazım.