Teknolojinin tanımı gereği bazı özellikleri var: Yenilikler içeriyor, özellikle başlangıç aşamalarında bir hayli karışık olabiliyor, az kişinin becerebildiği bir şeyler olarak yaşama giriyor. Bu yönleriyle toplumun geneli olarak teknolojiden uzak durmaya eğilimli olabiliyoruz.
Ama teknolojinin başka özellikleri de var: Her teknoloji değil ama içlerinden süreç içinde öne çıkanlar, tüm toplumun yaşam biçimini dönüştürüyor. Kritik kimi teknolojiler, o kadar kısa sürede o kadar önemli hale gelebiliyor ki, artık onlardan anlamamak diye bir seçenek düşünülemiyor bile.
Pek çok teknoloji için şöyle bir gelişim seyri var:
Teknolojideki gelişmelerin nerdeyse hiçbiri amaçlı ya da önceden tahmin edilebilir değiller. Teknoloji geliştirenlerin tabii ki amaçları var ama bunların içeriği genelde sosyolojik devrim falan değil; para kazanma, megaloman hevesleri tatmin etme amaçları ve kaşıntı benzeri geçmeyen bir merakın dürtmeleri gibi motivasyonları oluyor genelde. Kritik nokta şu: Bu teknolojik yeniliklerle ilgili değişimler mutasyonlar gibi sürekli ve çok yüksek sayılarda gerçekleşiyor. Ve toplum da biyolojik yapılar gibi bunları ortadan kaldıracak şekilde bir davranış içinde oluyor. Yani mutasyonları düzeltmeye, kontrol altında tutmaya çalışıyor genel olarak toplum.
Ama mutasyonların nerdeyse tamamı ya yok edilir ya kontrol altına alınır ya da kayda değer bir değişiklik oluşturacak kadar önemsiz olurken nasıl bazıları işe yarar olduğundan seçilip kayrılıyor ve yaygınlaşıyorsa, bu teknolojik yeniliklerde de benzer bir durum oluyor: Bazı teknolojik yenilikler seçiliyor, kayrılıyor, çünkü işe yarıyorlar ve işte onlar sonraki aşamalara geçmeye başlıyor.
Bazı mutasyonlar nasıl görme işlevini daha ileri seviyeye taşıdıysa, bazı mutasyonlar nasıl dili ve konuşmayı ilerlettiyse, bazı mutasyonlar nasıl beynin gelişiminin önemli aşamalarını gözler önüne serdiyse bazı teknolojik gelişmeler de küresel ölçekte insan yaşamını ve toplumsal yapıyı azımsanmayacak kadar değiştiriyor.
Biyolojik evrim çok yavaş. (Gerçi yakın dönem biyoteknoloji gelişmeleriyle onu da çılgın hızlara getirebileceğiz gibi duruyor.) Ama kültürel evrim biyolojik evrime göre binlerce kat daha hızlı.
İnsan teknolojiye odaklanmış ve teknoloji ile kültürel evrimini gerçekleştirerek kendinin ve dünyanın yaşamını dönüştürmüş bir canlı. Bunu geçmişte kimi zamanlar devrimsel ölçekte yaptı.
Ateşi kontrol ederek pişirmeye ve beslenmenin zaman maliyetini kısaltmaya geçtiğinde…
Dünyanın ikliminin de elverir hale gelmesiyle bazı bitkileri ve bazı hayvanları evcilleştirerek neolitik devrimi yaptığında ve yerleşik hayata geçtiğinde…
Sembolik etkileşimi üzerinde binlerce yıl süren gelişmeyi alfabeli ve yaygın öğrenilip kullanılabilen yazılara dönüştürmeyi başararak bilgi aktarımı, ortak hukuk ve sözleşmeler, bürokrasinin oluşumu gibi gelişmeleri kurumsallaştırdığında…
“Bilim devrimi”, “burjuvazinin gelişimi”, “ulus devletlerin oluşumu” dekorlarının önünde enerji tipi dönüşümlerini keşfederek doğanın sınırsız kaynaklarına kapı aralayıp küstahça onları bindiği bir at gibi kullanmaya başladığında…
Ve şimdi de dijitali keşfedip yeni dünyaları neredeyse baştan yaratır hale geldiğinde…
İnsan, aslında aynı canlı değil artık. Her birinde milyonlarca yıllık evrime denk gelen sıçrayışlar gerçekleştirdi. Bunların ilkini belki on binlerce yılda yaptı; ikincisini birkaç bin yılda, üçüncüsünü temeli çok gerilere dayansa da birkaç yüzyılda yaptı; dördüncüsünü yüz yıl gibi bir süreye, beşincisini ise yine temelleri daha geriye dayansa da uygulama olarak yüz yıldan az bir süreye sığdırdı.
Bunlardan belki sadece daha verimli beslenme sayesinde, beynimizin dönüşümünü biyolojik evrim eşliğinde yaşadık. Diğerlerinin hiçbiri biyolojik evrim anlamında kayda değer bir değişiklik içermedi. O yüzden yukarıda saydığım beş aşamadan da toplumsal olarak çoktan geçmiş olduğumuz halde, bireysel olarak sadece ilkinin sonuçlarıyla birlikte doğuyoruz. Sonraki dördünü kendi yaşamlarımızda bireysel dönüşümler olarak sindirmek durumundayız.
Kültürel evrimi anlamadan “metaverse”ü anlamak mümkün değil.
Yerleşik insan, avcı toplayıcıdan başka bir canlıydı neredeyse…
Yazılı kültürün insanı, sözlü kültürün insanından bambaşka bir canlıydı…
Sanayi toplumunun insanı, sanayi toplumu öncesiyle alakasız bir yaratıktı…
Dijital dünyanın insanı da, sanayi toplumundaki insan değil; bambaşka bir varlık.
Ama işte biyolojik olarak hepsi aynı. Yani bu bambaşka insanların her birinde çok esaslı süreklilikler de var.
Sorularınız düşünceleriniz varsa beklerim! Yıllardır üzerinde çalıştığım dijital dönüşüm ve onunla başa çıkma yolunda çok etkili bir araç olarak geliştirdiğim “Çevik Yaşam” yaklaşımının, bende biriktirdikleri eşliğinde “metaverse”e kafa yoracağım biraz. Çünkü beni ilgilendiriyor, hem de çok derinden ilgilendiriyor. Seni de derinden ilgilendiriyor. Yaşayan ve yaşayacak her insanı yaşamsal derecede derinden ilgilendiriyor…
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Andaki Gelecek