Miras paylaşımı davaları temelini 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundan almıştır. Ancak konunun en temeli malvarlığı edinimi miras hakkı olduğu için Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Temel Hak ve Ödevler- Kişinin Hakları ve Ödevleri Çerçevesinde Mülkiyet Hakkı Madde 35’te “ Herkes mülkiyet ve mi ras h akkına sahiptir ” ifadesi incelememiz gerekecektir. Çünkü Anayasamız kişilerin mülkiyet ve miras hakkının olduğunu belirtirken “herkes” diyerek bu kadın ve erkekleri içine alan bir hak tanımıştır.
Miras davaları ve uyuşmazlıklarda en çok rastlanılan konulardan birisidir aslında kadınların mirastan yoksun bırakılması.. Ancak bunun yanında tabiki akla gelmeyecek bir çok hikayeler bulunmaktadır.
Yazı İçeriği
Mirasın kazanılması (intikali) müessesesi, 4721 sayılı ve 2001 tarihli Türk Medenî Kanunu’nun1 (TMK) 599. maddesinde yer almaktadır. Bu hükme göre;
“Mir asçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.
Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.
Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.”
Türk Medeni Kanunu’nun 599. maddesinin bu hükmü ile miras hukukunda, mirasın kazanılması (intikali) ile ilgili iki önemli ilke ortaya çıkmaktadır. Bunlardan bir tanesi; “ kendiliğinden (otomatik) iktisap ilkesi ” iken, bir diğeri “ küllî halefiyet ilkesi ”dir.
Miras hukukumuzda 2 tür miras edinme yolu bulunmaktadır.
Vasiyetname Yoluyla ( Atanmış Mirasçı ) : Miras bırakanın vasiyetname düzenleyerek kanuni mirasçılarına ek olarak başka kimseleri de kendisine mirasçı atamasına mirasçı naspı denir.. Bu şekilde atanan kişiye de atanmış mirasçı denir.
Yasal Mirasçı : Miras bırakanın terekesinden yani geriye bırakmış olduğu mal, hak ve alacaklarından sadece kan bağından dolayı varis olup pay almaya hak kazanan kimselere denir.
Vasiyetname olmaksızın, yasal mirasçılar arasındaki miras paylaştırılması zümreye göre yapılmaktadır. Türk Hukuk sistemi içerisinde mirastan pay alacak kişiler belirlenirken zümre sistemi esas alınmıştır. Bu zümre sistemi içerisinde 3. Zümreye kadar olan akrabalar mirasbırakanın mirasından pay alabilirler. Bu zümre sistemi içerisinde ;
1. Zümre mirasbırakanın alt soyudur. Yani miras bırakanın çocukları ile torunları 1. Zümreyi oluşturur. Mirasbırakanın annesi-babası ve kardeşleri ile yeğenleri 2. Zümreyi oluşturmaktadır.
3. Zümre ise mirasbırakanın büyükanneleri büyükbabaları amca, dayı, hala ve teyze gibi akrabalardan oluşur. Ölen(vefat) kişinin yukarıdaki üç zümreden de mirasçısı ve de sağ kalan eşi bulunmuyor ise bu kişiye ait tereke devlete yani ( hazineye ) kalır. Buna da 4.zümre diyebiliriz.
Sağ kalan eş ise herhangi bir zümreye dâhil değildir. Sağ kalan eşin miras payı beraber mirasçı olduğu zümreye göre değişkenlik gösterir.
Kişinin (miras bırakanın ) ölümü ile ilk önce vasiyet bırakmış mı diye bakılır, eğer ölen kişinin vasiyeti var ise varislerin alacakları pay miktarı değiştiği gibi ortaya atanmış mirasçıda çıkabilir.
Madde 499-Sağ kalan eş, birlikte bulunduğu zümreye göre mirasbırakana aşağıdaki oranlarda mirasçı olur:
Miras bırakan kişinin mirasçılarının saklı payları kanunda düzenlenmiştir. Buna göre birinci zümre içerisinde yer alan miras bırakan kişinin çocuklarının mirasta saklı pay oranları normal şartlarda alacakları miras oranının yarısı kadar olmaktadır.
Daha basit bir şekilde anlatmak gerekirse üç çocuklu bir ailede vefat eden murisin eşinin sağ olması durumunda sağ kalan eşin payı ¼ oranındadır. Kalan 3 çocuğun ise yasal miras pay ise çocuk sayısı kadar paya bölünerek çocuklara bölüşülmektedir.
Miras bırakan kişi mirasta saklı pay oranına dokunmamak kaydı ile miras üzerinde tasarruf yapabilmektedir.
Veraset ilamı olarak da bilinen mirasçılık belgesine mirası almaya hakkı olan murisler başvurabilir. Sadece bir kişinin başvurusu ile bu belge çıkmaktadır. Söz konusu belge için de noterler yetkili kurumlardır. Eğer mirasçının kan bağı yok ise ancak vasiyetname aracılığı ile mirastan pay alabiliyorsa da bu belge için başvuruda bulunabilir. Bu belge için başvurulabilecek bir diğer kurum ise Sulh Hukuk Mahkemeleri ‘dir. Eğer mirasçılardan biri yabancı uyruklu ise ya da yabancı bir ülkede yaşıyorsa noterlerden bu belge alınamaz.
Murisler, tereke üzerinde elbirliği mülkiyeti ile iktisabı mümkün olduğun tereke üzerinde tek başına tasarrufta bulunamayacaktır bir kaç istisna dışında.
Miras davaları için başvurulacak olan mahkemeler vefat eden yani miras bırakan kişinin en son oturduğu yani ikametinin olduğu yerlerde yasal olarak yetkili olan mahkeme olup sulh hukuk mahkemeleri ise görevli mahkemelerdir.
Miras hukuku avukatı gibi bir yasal tanım olmamakla birlikte bu davalar üzerine çalışmaları yoğun olan avukatlar için miras avukatı veya miras hukuku avukatı gibi tabirler kullanılmaktadır. Ancak bilmek gereken bir husus var ki miras hukuku çok detaylı ve dikkat isteyen hususlar barındırmaktadır. Bu sebeple miras davalarında tecrübeli bir avukat yardımıyla uyuşmazlıkların çözümü yararınıza olacaktır.