Dava sürerken taraflardan birisinin ölümü halinde dava ne olur? Davaya mirasçılar devam edebilir mi?
Bu durumda davanın akıbeti yargılamanın türüne ve ölen tarafın sıfatına bağlıdır.
İçerik
Ceza yargılaması sırasında sanığın ölmesi durumunda dava düşer.
Takibi şikayete bağlı suçlarda soruşturma şikayet ile şikayete bağlı olmayan suçlarda ise ihbar veya savcılığın suçtan haberdar olması ile resen başlar. Savcılıkça hazırlanan iddianamenin ceza mahkemesince kabulünden sonra yargılama kamu adına yapılır. Bu nedenle şikayetçi veya katılanın ölmesi halinde dava ortadan kalkmaz. Yargılamaya devam olunur.
Katılanın ölümü halinde Ceza Mahkemeleri Kanunu 243. Maddesi uyarınca katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler. Şikayetçi henüz davaya katılmadan ölmüşse, yine mirasçıların davaya katılma hakları olacaktır.
Şikayet kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu nedenle kişinin şikayet hakkını kullanmadan önce ölmüş olması halinde şikayet hakkı mirasçılara geçmez. Bunun tek istisnası TCK 131/2 maddesinde, hakaret suçu için öngörülmüştür.
Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.
(TCK 131/2)
Özel hukuk yargılamalarında, davacı veya davalının ölmesi halinde Hukuk Mahkemeleri Kanunu 55. Maddesi uygulanır. Aynı zamanda Medeni Kanunun 640 ve devamı maddelerinde yer alan miras ortaklığı hükümleri dikkate alınır.
Taraflardan birinin ölümü hâlinde , mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.
(HMK m.55)
HMK düzenlemesi uyarınca, yargılamada taraflardan birisi ölürse mahkemece öncelikle mirasçıların belirlenmesi gerekir. Mirasçılar tarafından mirasın kabulü veya reddi ile ilgili bir işlem yapılmamışsa, mirasın reddi için kanunda öngörülen üç aylık süre geçinceye kadar dava ertelenir. Çünkü mirasçılardan biri veya birkaçının yahut hepsinin mirası reddetmesi durumlarına göre mirasçılık sıfatı netleşecektir. Bu sürelerin beklenmesi hak kaybına yol açacaksa, hakim diğer tarafın veya mirasçılardan birinin talebi üzerine davanın tereke adına takibi için kayyım atanmasına karar verebilir.
Mersin Miras Hukuku Avukatı Desteği için
Hemen İletişime Geçebilirsiniz
Medeni Kanun 640. Maddesi uyarınca, miras paylaşımı gerçekleşene kadar mirasçılar terekede elbirliği ile (iştirak halinde) hak sahiptir. Terekeye ilişkin haklar üzerinde kendi payları oranında dahi tek başına hareket edemezler. Bunun sonucu olarak, murisin ölümünden sonra, malvarlığına ilişkin davalarda mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu kabul edilir. HMK 59. Maddesinde zorunlu dava arkadaşlığı;
Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.
(HMK m.59)
Şeklinde tanımlanmıştır.
Mecburi dava arkadaşları nın davadaki durumu da HMK 60. Maddesinde;
Mecburi dava arkadaşları , ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır.
(HMK m.60)
Şeklinde açıklanmıştır.
Bu düzenlemeler uyarınca, yargılama sırasında davacının ölmesi halinde mirasçılar davayı ancak birlikte takip edebilirler. Mirasçıların birlikte davayı takip etmemesi halinde, diğer mirasçıların muvafakatini alarak mirasçılardan biri veya bir kaçının da davayı takip etmesi mümkündür.
Mirasçılardan bazılarının ölen davacı yerine davaya katılmak istememesi ve katılan mirasçıya onay vermemesi durumunda ne olur?
Yukarıda açıkladığımız gibi, kural mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunması ve tüm mirasçıların davaya katılımının sağlanması veya onayının alınmasıdır. Bunun sağlanamadığı durumlarda ise TMK 640/3. Maddesi uyarınca mahkemenin, talep halinde, terekeye temsilci atanması için davaya devam etmek isteyen mirasçıya süre vermesi gerekir.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
(TMK 640/3)
Mahkemece verilen sürede terekeye temsilci atanamaz veya atanan temsilci davanın takibinde hukuki yarar görmezse bu durumda dava taraf teşkili sağlanamadığından reddedilir.
TMK’nun 640/2.maddesine göre “mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.” İştirak halinde mülkiyet diğer bir deyişle elbirliği mülkiyetin esasında, iştirak halinde mülkiyeti meydana getiren kişilerin hepsinin bir arada hak sahibi olmaları yer alır. Bu mülkiyette malikler paydaş değil, ortaktır. Tüzel kişiliğe sahip olmayan bu ortaklıkta, hakkın süjesi ortaklık olmayıp bir bütün halinde elbirliğiyle hareket etmek zorunda olan ortaklardır (TMK. md. 640/1). Ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Davada, iştirak halinde mülkiyetin gereği miras yoluyla terekeye dahil olan taşınmaz ile ilgili tahliye talebi ortaklardan sadece biri tarafından dava edilmiştir. Bir ortak tarafından dava açılması nedeniyle mirasçı kendi açtığı bu davayı yalnız başına yürütemeyeceğinden davayı bütün mirasçılar ile birlikte yürütmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, mirasçının (davacının) açtığı davanın görülebilmesi için diğer mirasçıların da davaya katılmasının sağlanması veya TMK.640/3 maddesi gereğince terekeye temsilci tayin ettirmesi için davacıya uygun bir süre vermelidir. Eğer diğer mirasçı davaya katılmaz ve yazılı muvafakat da vermez ise bu durumda davayı açan mirasçının terekeye bir temsilci tayin ettirmesi gerekir (TMK.640/3). Terekeye atanan temsilci, mirasçının açtığı davaya icazet verirse davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilir. Terekeye temsilci atanması ve tereke temsilcisinin davaya devam etmesi halinde de, ayrıca diğer mirasçıların davaya katılmalarına veya muvafakatlarının alınmasına gerek yoktur.
Davayı açan mirasçı, kendisine verilen kesin süreye (HMK md. 94) rağmen diğer mirasçının davaya katılmasını veya muvafakat etmesini sağlayamaz ve terekeye temsilci de tayin ettiremez veya terekeye atanan temsilci davaya icazet vermezse davanın reddine karar verilir. (Yargıtay 6. HD., E. 2015/1588 K. 2015/11380 T. 23.12.2015T)“Bu durumda, mahkemece borçlunun diğer mirası reddetmeyen mecburi dava arkadaşı mirasçılarının davada yer almaları sağlanması veya miras şirketine temsilci atanması yoluna gidilerek davaya devam edilmesi gerekirken mirasçılardan …`ın verdiği vekaletname ile davaya devam edilip sonuçlandırılması doğru görülmemiştir.
(Yargıtay 12. H.D 2016/7400 E, 2016/13378 K, 5.05.2016 T)
HMK’nun 55.maddesine göre de, taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunda belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Mirasçılardan bazısı duruşmaya gelmezse, gelen mirasçıya, gelmeyen mirasçıların olurlarının alınması ya da TMK’nın 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması için süre verilir. Temsilci atanırsa davaya temsilci huzuru ile davaya devam edilir.
(Yargıtay 1. H.D. 2016/16922 E. , 2019/6305 K. 04.12.2019 T)
Hal böyle olunca, taraf teşkilinin sağlanması zorunlu bulunduğundan, mirasçılardan …’nın davalı olduğu ve davaya onay vermediği gibi tapu kayıt maliki davalı …’nın da terekeye 3. kişi konumunda olduğu gözetildiğinde 4721 sayılı TMK’nın 640. maddesi uyarınca muris …’nın terekesine temsilci atatmak suretiyle tereke temsilcisi huzurunda davaya devam olunması gerekirken taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidilmesi hatalıdır.
Oysa davacının ölümü ile mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti oluşmuştur. Elbirliği mülkiyeti kanundan veya kanunda sayılmış olan sözleşmelerden doğar. Burada ortakların belirlenmiş payları olmayıp eşyanın mülkiyeti ortakların tümüne aittir. Miras ortaklığı da kanundan doğan elbirliği mülkiyeti olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 640.maddesinde düzenlenmiştir. 4721 sayılı TMK. Yürürlüğe girmeden önce ise elbirliği ile mülkiyet 743 sayılı Medeni Kanunun 581.maddesinde düzenlenmişti. Her iki maddede de; mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip oldukları, sözleşme veya kanundan doğan temsil yada yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edeceklerine dair hüküm bulunmaktadır. 640.maddenin 4.fıkrasında “Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.” Denilmekte ise de somut olay terekenin korunması anlamında nitelendirilemez. Bu nedenle aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
(Yargıtay HGK 2004/1-379 E, 2004/382 K, 23.6.2004 T)
O halde, davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması mümkün olmaması halinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekir.
İlginizi çekebilir: En iyi Avukat Nasıl Bulunur? | Mersin Avukat (reyhankayisli.av.tr)
Yargılama sırasında davalı tarafın ölümü halinde, mirası reddetmeyen tüm mirasçılarına dava ve duruşma günü tebliğ edilerek davaya devam edilir. Davalının mirasçıları da davayı hep birlikte takip edebilecekleri gibi, bir mirasçı tarafından takibine onay verebilir veya terekeye atanacak temsilci ile davanın takibini sağlayabilirler.
Boşanma, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan boşanma davası açma hakkı mirasçılara geçmez. Boşanma davasının devamı sırasında veya verilen boşanma kararının kesinleşmesinden önce taraflardan birisinin ölmesi halinde evlilik ölümle sona ermiş olur. Ancak mirasçılar , kusur durumunun tespiti bakımından boşanma davası na devam edebilirler. Yargılama sonucunda boşanmaya karar verilemez. Kararda sağ kalan eşin boşanmaya neden olacak düzeyde kusurlu olup olmadığının tespiti gerekir.
Somut olayda, boşanma davasının açılmasından sonra davacı erkek vefat ettiğine göre, ölenin mirasçıları tarafından takip edilen davanın; sağ kalan eşin kusurunun tespitine ilişkin olduğu, sağ kalan eşin kusur durumunun gerekçe kısmında tartışılmış olması yeterli olmayıp, hüküm kısmında da kusur tespitine yönelik olumlu ya da olumsuz hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, bölge adliye mahkemesince verilen hükümde; “Konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığı” kararının yanında ayrıca sağ kalan eşin kusur belirlemesine yönelik talebi hakkında olumlu veya olumsuz hüküm kurulmaması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
(Yargıtay 2. H.D 2019/8557E, 2020/3040 K, 16.6.2020 T)
Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçı sı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler.
Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçıları ndan birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.” hükmüne haizdir.
19. Türk Medeni Kanunu’nun 181. maddesinin ikinci fıkrası boşanma davası devam ederken ölen eşin mirasçılarına sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olup olmadığının tespitine yönelik olarak davaya devam etme imkânı sağlamıştır. Buna göre taraflarca usulüne uygun bir şekilde açılan boşanma davaları mirasçılar tarafından sürdürülebilir. Mirasçılar tarafından sürdürülen boşanma davalarında ölen eş delillerini sunmuş ise mirasçıların yeniden delil gösterme hakları bulunmamaktadır. Ölen eş tarafından sunulan ve fakat mahkemece toplanılmayan delillerin araştırılıp değerlendirilmesi mirasçılar tarafından talep edilebilir.
(Yargıtay HGK 2017/2-2296 E, 2020/476 K, 24.6.2020 T)
Mirasçıların davaya devamı sonucunda sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet verecek düzeyde kusurlu olduğu tespit edilirse, sağ kalan eş mirasçılık sıfatını kaybeder . Ancak boşanma davası sonucunda mirasçılık durumuyla ilgili bir karar verilmez. Sadece kusur tespitiyle yetinilir. Sağ kalan eşin mirasçılık hakkını kaybetmesi, ancak diğer mirasçıların aile mahkemesi kararındaki tespit üzerine sulh hukuk mahkemesine başvurusu ile mümkün olur.
Mersin miras hukuku avukatı olarak hizmet veren hukuk ofisi mize tenkis, muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil , vasiyetnamenin açılması veya iptali, izale-i şuyu gibi miras ve gayrimenkul hukuku avukatı desteği ve davaya katılma gibi usul hukuku konularında danışma için ulaşabilirsiniz.