Önümüzdeki haftalarda Suriye meselesi çok öne çıkacak. Çünkü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son söyledikleri müdahale sürecinin başladığını gösteriyor. Davutoğlu, Suriye rejiminin artık hedeflere değil, hedef gözetmeksizin halka ateş açtığını ve her gün insanlık suçu işlediğini söyleyerek, adeta BM’ye müdahale kararı için çağrı yaptı. Türkiye, bir insani yardım köprüsü kurulması ve muhalif güçlerin doğrudan silahlandırılması konusunu artık hiç saklamadan dillendiriyor; bu müdahalenin başlangıcı demek. Aslında geç bile kalındı; katil Esad rejimine çoktan müdahale edilmeliydi. Bu konuda, hem ABD’nin hem de AB’nin bir geçiş sürecinde olması, Suriye’deki katliamları seyretmemize neden oldu.
Burada Fransa, şimdiye değin, Türkiye nedeniyle çekinik davranıyordu ama son Anayasa Mahkemesi kararı gösteriyor ki, Fransa, Sarkozy’nin kısa vadeli çıkarları için,Türkiye ile çatışmayacak ve Türkiye ile Fransa, Suriye konusunda, işbirliği yapacaklar. Ben, Fransız Anayasa mahkemesi kararını, Fransa’nın, Sarkozy’nin aksine, Ortadoğu’da Türkiye ile çatışarak değil, işbirliği yaparak, yeni bir kontrol siyaseti geliştirmek istemesine bağlıyorum. Böyle olunca, Anayasa Mahkemesi kararı, yalnız Türkiye-Fransa ilişkilerini tamir etmemiş, katil Esad’ın da ipini çekmiştir.
Fransa, birçok açıdan ilginç bir ülkedir. Fransa, demokratikleşmeyi tarihsel bir sürece bağlı olarak kurumsallaştıran bütün ulus-devletler gibi, generallerden çok çekmiştir. De Gaulle, dışındaki generalleri Fransızlar pek sevmemiş, özellikle onların, Afrika ve Ortadoğu’daki sömürgeci-katliamcı politikalarını mahkûm etmişlerdir. Tabii ki Fransız ordusunun Fransız ulus-devletinden ayrı bir dış politikası olduğunu söylemek istemiyorum. Ama ordunun, bütün ulus-devletlerde olduğu gibi, kendi burjuvazisinin bekçiliğini, kraldan çok kralcı refleksiyle yaptığını ve bunun da tarihte çok önemli geriye gidişlere yol açtığını söylemek istiyorum.
Geçenlerde eski dergileri karıştırırken şöyle bir habere rastladım. 1962 yılının Hayat dergisi; haber şöyle:’Mireille Darc adındaki bir Fransız TV yıldızı, geçenlerde Paris savcılığına başvurarak, halen tutuklu bulanan Cezayir’deki Gizli Ordu’nun başı General Raoul Salan’dan şikâyetçi olmuştur. M. Darc dilekçesinde, ayrıca bu generalden 10 bin yeni Fransız Frankı tazminat istemektedir. Televizyon yıldızı, bu şikâyetine sebep olarak, kendi programına başladığı sırada, General Salan’ın emri ile Gizli Ordu mensuplarının yayını kesip, araya girmelerini ve Gizli Ordu ile ilgili neşriyat yapmalarını göstermektedir. General Salan’ın Gizli Ordu faaliyetinin selameti namına buna benzer birçok müdahalelerde bulunduğu, sayısız şahıslara çeşitli zararlar verdiği açık bir hakikattir. Ancak Mireille Darc’ın bu davayı sırf kendine reklam yapmak maksadıyla açtığı, talep ettiği 10.000 yeni Frank’tan ziyade, ismi üzerinde dönecek dedikoduların, gazete ve mecmualarda çıkacak resimlerin sağlayacağı reklamı düşünmüş olabileceği de kuvvetli ihtimaldir.’ Mireille Darc hakkında o zamanki Hayat Dergisi editörlerinin görüşleri böyleymiş. Ama tabii Darc böyle reklamlara ihtiyacı olmadığını, sonraki yıllarda, Fransız sinemasında ispatladı. Özellikle, 1968 yılında, çok özgün bir kapitalizm eleştiri olan Juy Godard’ın ‘Week End’ filmindeki ‘Corinne’ rolü Darc için dönüm noktası olmuştu.
————————-
Generaller ve ‘Sanatçılar’
Bu arada bizde şu sıralar bazı ‘sanatçılar’ da pek ‘politik’ oldular ya; acaba onların da bir tarihlerde yaptıkları programlar, sıkıyönetim bildirileri ve asker dayatmaları ile kesilmiş midir? Kesilmişse, zaman aşımı olsa da, Darc gibi, simgesel bir tepki göstermeyi, mağdur olduklarını söylemeyi denerler mi acaba? Neyse geçelim bizim ‘sanatçıları’ve şu General Salan’a gelelim. Salan, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Ama Salan, aynı zamanda, 1.Dünya Savaşı’nda nişan almış bir ‘kahramandı’ Çoğu ‘kahraman’ general gibi, sonradan katliamcı Gizli Ordu’yu (OAS) kurup Ceza-yir’de katliamlar yaptı ve 1961 Ni-san’ında Fransa’da darbe girişiminde bulundu. Bütün ulus-devletler birbirine benzer ve Salan gibi katilleri vardır. Önemli olan bunları deşifre ve mahkûm etmektir. Bakalım, Fransa ve Tür-kiye, şimdinin katili Esad’ı devirmek için işbirliği yapacaklar mı? Böyle bir işbirliği, generallerin kanlı tarihini bir parça temizler hiç olmazsa…