Konyada Aile Terapisi ve Aile Danışmanlığı alanında psikolojik destek arayışında olan, Aile Danışmanı, Evlilik Danışmanı veya Cinsel Terapist arayanların bu yazımı öncelikle okumalarını öneriyorum. Evlilik bir kurum olmakla birlikte kişilere atfedilen bir statüdür ayrıca. İki kişinin bir olma yolunda attıkları adımların toplum tarafından da onaylanmış ve resmi olarak kabul görmüş halidir evlilik. Evlilik kararı almak kolay, evliliği devam ettirmek ise zordur.
Günümüz toplumunda evlilik kararı çok kolay alınabilen bir karar olmakla birlikte artan eğitim düzeyiyle birlikte çok zor verilebilen bir karar olma durumunu da göstermeye başlamıştır. Artık kişilerin hedefleri ve amaçları da değişiklik gösterdiği için kendilerini ne kadar güvende hissedebilecekleri bir karar verme konusunda evlilikte yerini almıştır. Evlilik kararını vermek zordur daha da zor olanı ise verilen bu kararın devamlılığını sürdürebilmektir.
İÇİNDEKİLER
Bir evlilikte belki de en önemli olan etken duygusal doyumdur. Çiftler birbirlerini duygusal olarak ne kadar doyururlarsa iletişimleri, evlilikleri, sosyal yaşamları, çocukları, işleri de o derece kaliteli bir hal alacaktır. Birbirini anlamanın yolu, duygulara verilen önem ve karşındaki insanın duygularına gösterilen saygı ve anlayıştır. Bir evlilikte en önemli üç kural sevgi, saygı ve sadakattir. Sevginin karşılıklı olduğu ve devam ettiği bir çiftin evliliği de sağlamlığını devam ettirecektir.
Sevgi beraberinde saygıyı da getirir. İnsan sevdiği kişiye, düşüncelerine, duygularına, davranışlarına daha fazla saygı göstermeye meyillenir. Çünkü karşısındaki insana büyük bir sevgisi vardır ve bu sevgiyi göstermenin bir yolu da ona karşı hassasiyetle gösterdiği saygıdır elbette ki.
Son kural ise çiftlerin evliliklerinin temel taşıdır. O taş oynamaya başladığı zaman sarsılmalar meydana gelir. Daha şiddetli olursa bu sarsılmalar devamında güvensizliğin oluşturacağı bir evliliğe neden olabileceği gibi hiç kimsenin son verme düşüncesiyle aldığı evlilik kararını da olumsuz etkileyip sonlandırma derecesine getirebilir. Çünkü evlenirken çiftler sadakat konusunda da birbirlerine söz verirler. Sadece eşine ait olmayı ve başka kimseyle münasebeti bile düşünmemeyi gerektirecek kadar kutsal bir olgudur.
Bu üç kuralın bulunduğu bir evlilikte duygusal doyumda en üst seviyede olacağından evlilikte daha kaliteli bir hal alıp yaşam kalitesini de o oranda daha da yükseltecektir. Kişilerin birbirlerine duydukları sevgi karşısında bir beklentileri yoktur. Sadece severler. Çünkü sevilmeye değeceğini bilirler. Çünkü sadece odur seveceği kişi. Bunu da yaparken hiçbir karşılık beklemeden yaparlar. Kendi duyguları, düşünceleri, iç dünyalarındaki duygu değişimleri sadece onunla anlamını bulur.
Sevgi verildikçe artan bir duygu olduğu için hep vermeyi gerektirir. Verdikçe daha da mutlu olur insan. Bir de bu sevginin verildiği kişi veren kişinin sevgisinin büyüklüğünün farkına varmışsa o zaman o da hem bu yoğun sevgi karşısında mutlu olacaktır hem de kendisi de sevgisini sunmaya başlayacaktır. Zamanla daha da derin bir anlam kazanacaktır aralarındaki sevgi bağı. Bu bağın kopmaması ve sürekliliğinin sağlanması bir evlilik için olduğu kadar çiftler için de yaşam kalitesini arttıran bir duygudur. Bu güçlü bağın devamının sağlandığının en güzel göstergesi de karşılıklı oluşan saygıdır.
İnsanlar herkese saygı göstermelidir ancak sevgi bağının güçlü olduğu kişilere daha ayrı ve daha farklı bir saygı duyarlar. Bu da o kişinin diğer insanlardan ne kadar farklı ve ne kadar değerli olduğunu gösterir. Kimse sevdiği birine sadakatsizlik yapmayı düşünmez. Belki kendince sebepler sunup kendini rahatlatma düşüncesine girebilir ama bu durumun da gerçekliğinin çok az olduğunu görünce yanlışlığını anlar. Sevilen kişi daha fazla düşünülür, daha fazla hassas davranılır o kişiye karşı ve olumsuz bir duyguyu yaşamaması için seven kişi elinden gelen tüm fedakarlığı yapmaya hazırdır ve yapar da. İşte bu duygu ve düşüncelerin bir kişiye odaklanması da evlilik düşüncesini akla getirir. Kolay bir düşünce ya da karar değildir bu ama duyguların gerçekliği daha kararlı olduğu için bu durumu destekleyici nitelikte olur.
Evlilik, ilişkiler arasında en ciddi ve kutsal olanıdır. Sokrates’in de dediği gibi; evlenmeden önce gözünüzü dört açın, evlendikten sonra birini kapayın diyen Sokrates, evlilik hayatının ne kadar zor ve sıkıntılılarla dolu olduğunu ifade etmiştir. Evlilik öncesi süreç kişilerin hayallerini yaşadıklarını, pembe bir buluttur adeta. Hayal bulutudur bir nevi. Bu bulutun gerçeklerle karşılaştığı durum ise evliliktir. Evlilikle pembe bulutlar dağılır yerini gerçeklerin oluşturduğu bulutlara bırakır. Evlilik, duyguların sağlamlığının kanıtlanmasındaki en genel kavramdır.
Erkek ve kadın farklı yaratılışlarla dünyaya geldikleri için her koşulda da durum böyledir. Toplumdaki rolleri, içinde bulundukları sosyal statüleri, duyguların niteliği, aile yapıları, kültürel unsurlar, duyguların niteliği, hangi koşullarda evliliğe karar verdikleri gibi faktörler, alınan evlilik kararını etkilemektedir. Bazı kızlar bulundukları ortamdan uzaklaşmak için evlenmeyi düşündükleri gibi ailesinden görmediği sevgiyi evlenerek eşinden görebileceğini düşündüğü içinde evlilik yoluna gidebilenler vardır. Her ne şekilde olursa olsun alınan evlilik kararını yürütebilmek evlilik kararı almaktan daha meşakkatli bir iştir.
Evliliği sürdürmekte etkili ve önemli olan bir faktörde cinselliktir. Çiftlerin birbirlerinden beklentilerini karşılayabilmeleri ve kendilerini yeterli hissetmelerini sağlamaları için cinsellik önemlidir. Cinsellik, evliliği güzel bir hale getirebilirken aynı zamanda acı veren bir yaşantıyı da oluşturabilir. Bu tür durumların yaşanmaması için çiftlerin birbirlerine karşı açık olmaları ve her şeyi rahatlıkla konuşabilmeleri gerekmektedir. Çiftlerin bu şekilde davranmaları, birbirlerine açık olmaları aralarında oluşan ya da oluşabilecek sorunların da çözülebilecek bir hale gelmesine ön ayak olacaktır. Çünkü eşler birbirlerine nasıl yaklaşmaları gerektiğini bilirler.
Bir sorun olduğu zaman birbirleriyle konuşurken konuşmaya mutlaka yumuşak başlarlar. Kestirip atmak yerine onarmak için çaba sarf ederler. Gerginlik yaratan bir durum varsa ve gerilmişse kendini yatıştırmayı başarabilir ve bunu karşısındakine de empoze edebilir. Sorunlar karşısında uzlaşma yoluna gidilmesi için konuşulur. Karşılıklı oluşan hatalara ya da kendi hatalarına karşı birbirlerine hoşgörülü olabilirler. Kadınlar tartışma durumlarında erkeklere oranla daha çabuk sakinleştikleri için erkeğin sakinleşmesini beklemek gerekir. Sakinleşme sağlandıktan sonra konuşup iyi bir şekilde dinlemesi sağlanır.
Evlilik, her işin ortaklaşa yapılması gerektiği bir kurumdur da ayrıca. Evde yapılan iş planı çiftler için daha özverili bir evliliğin kapısını açar. Kadının da erkeğinde birbirlerine karşı verdikleri değeri, saygıyı, sevgiyi daha da pekiştirir. İletişimin daha iyi gerçekleşmesini sağlar. Çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlar. Birbirlerini, yaptıkları işleri hor görme gibi bir durumla karşılaşmazlar. Birbirlerini eleştirmekten kaçınırlar ki eleştiri en yıkıcı cümleler zincirini doğurur. Eleştirilen insan kendini savunmaya geçen insandır. Eleştiren kişi sorunu kendinde bulmaz karşı taraf suçludur onun için ama bu durum ilişkiye zarar verip, sorunu çıkmaza sokmaktan başka bir sonuca da gitmez. Tartışmaların sert başladığı, giderek artan hor görme durumları, kendini savunmaya yol açtığı evliliklerde en sonunda eşlerden biri iletişimi keser ve araya duvar örer. Örülen duvar sayesinde kişiye yaklaşılmaz, iletişim kurulamaz.
Sevgi ve hayranlık, uzun süreli bir ilişkinin en önemli parçalarıdır. Onlar olmadan mutlu ve uzun süreli bir ilişki olamaz. Evliliğe ya da ilişkiye dair olumlu düşünceler, eşlerin birbirlerine karşı olumlu düşünceleri, evliliklerini sürdürmeleri için çok önemlidir. Olumsuz kusurlar akla geldiğinde bile olumlu düşünceler tekrar düşünülmeli çünkü eşler saygıyı hak ediyor. Saygı, sevgi ve hayranlık eşlerin birbirlerini hor görmelerini, eleştirmelerini, aşağılamalarını engelleyen ve akla getirmeyen en temel duygulardır. Birbirlerinin düşüncelerine önem veren karı koca arasında sevgi, saygı ve hayranlık bağları her zaman çok güçlüdür. Olumsuzluklar ya da kusurlar bu durumu hiçbir zaman bozmaya yetmez.
Duygusal olarak birbirlerine bağlı çiftlerin bu bağlarının birbirlerinden uzaklaşarak kaybolmaya başlaması çiftler için olumsuz bir durumdur. Çünkü duygusal bağdır kişileri birbirlerine yakınlaştıran ya da uzaklaştıran. Bu bağ zayıflamaya başladığı sürece yolunda gidecek bir ilişki ya da evlilikten söz edilmesi çok güçtür. Hep bir çatlaklıklar olacaktır. Bu çatlakların onarımı da birbirlerine karşı duydukları hayranlıkları ortaya çıkararak geri kazanılabilir. Duygusal olarak oluşan bağ hayranlıkla başlayıp sevgiye dönüşmüştür ve bu hayran olunduğu anı ya da olayı hatırlayabilmek aslında kişinin karşısındakini ne kadar sevdiğini ve ne kadar anlamlı bir yere sahip olduğunu ortaya çıkarır. Eleştiriyle, hor görmeyle, kendini savunup karşındakini dinlememekle, araya örülen duvarla ilmek ilmek örülen duygusal bağ bir anda sökülmeye başlayabilir. Olumsuz düşüncelerin hiçbir zaman hiçbir ilişkiye yararı olmayacaktır, aksine zarardan başka getirisi olmayacaktır ilişkilere.
Aslında ilişkiler için en önemli olan kriterlerden biri; birbirini iyi tanımaktır. Açık açık ve tüm doğruluğuyla, samimiyetiyle kişi kendini tanıttığı zaman yolunda gitmeyecek bir ilişki de olmayacaktır. Samimiyetin olduğu her yerde gerçek duygular öne çıkacaktır. Gerçek duygular samimiyeti ve gerçek sevgiyi ortaya çıkaracaktır. Sevgiyle birlikte karşıdaki kişinin duygularına, düşüncelerine, davranışlarına, kısacası karşıdaki kişiye o olduğu için daha fazla sevgi ve saygı verilecektir. Bu durumun devamı içinde kişilerin birbirlerine ne kadar değerli olduklarını, sevildiklerini, hayatlarındaki yerlerini gösterdikleri zaman belki de tüm anlaşılmazlıklar, sorunlar, olumsuzluklar yerini daha olumlu düşünceler ve duygulara bırakacaktır..
Psikolojik Danışman Fatih UĞUR
Konya – 2018