Nuh Tufanı’nda Nuh’un gemisiyle kurtulanlardan biri ben olsaydım, ne yapardım…? Bu soruyu daha önce sordunuz mu kendinize?
Tüm sırların cevabı sorularda gizli aslında değil mi? Cevaba ulaşmak istiyorsan aklında bir soru olmalı. Sorusu olmayanın cevabı olur mu?
Kadim medeniyetlerinin gizemlerine tutkun insanların gözlerinin içinin gülümsediğini görüyor gibiyim… Çünkü onlar merak ettiklerinin peşinden gitmeden yaşadıklarını anlamsız bulanlardır ve yakalanan bir küçücük anlam bile gözlerin içini güldürür…
GÜZEL BİR BAŞLANGIÇ YAPALIM
Gelin biraz yürüyelim, tanışalım, yoldaş olalım. Bu yolu hiç kimse bir diğerinin yerine yürüyemiyor. Bana eşlik eder misiniz, geride kalmayın sakın. Çizgimiz aynı olsun yoksa adil olmaz değil mi?
Adil olsun adalet yerini bulsun. Adaletsizlik olmasın. Peki adaletsizlik neden var bu dünyada ya da adalet diye bir şey var mı?
Gelin gündelik hayattan uzaklaşalım, geçmişe gidelim.
İlk adalet sorunu ne zaman ortaya çıktı bunları keşfe çıkalım. Ademoğulları kavgaya tutuşup ta birisi diğerini öldürdüğünde adalet neden ortada yoktu, dişe diş, kana kan ise ölümle sonuçlanan bu kavgada hayatta kalan adaletin karşısında ne yaptı? Tanrı’nın adaleti neredeydi? Böyle bir adaletsizlik ortaya çıkmasaydı; demek ki hiç adaleti keşfeden olmayacaktı. Ya da ilk insanlar adalet kavramından önce yaratılmıştı da suç işlendiğinde ortada insan için bir adalet sistemi yok muydu?
Çok derinlere indik değil mi? O zaman biraz oturalım, soluklanalım. Çay içmeyi sever misiniz?
Size bir çay ısmarlayayım, benden olsun. Bir arkadaşım ‘çay ısmarlayan adam hiç kötü olur mu?’ derdi. Şimdi biraz çay içelim o zaman ama dikkat edin sakın boğulmayın yudum yudum için. Boğulmayın demişken Nuh tufanında boğulan insanları analım. Siz kendi çocuklarınızı ne kadar yoldan çıkarsa çıksın suda boğabilir misiniz?
Cevabınız ‘ hayır’ ise devam edelim oturmaya. Peki Tanrı neden yarattıklarını suda boğuyor, hadi yarattıklarını anladınız diyelim toprakta yaşayan hayvanları neden telef ediyor değil mi?
Yoksa tufan hikayesi sizin kafanızdaki sorulara derman olmadı mı? Eğer ikna olmadıysanız gelin beraber araştıralım, beraber keşfedelim. Belki de birileri geçmişten bu güne çok açık notlar mesajlar bırakmıştır olabilir mi ne dersiniz? Elinize bir obje alıp taşın kayanın ya da kilin üzerine bin yıllar sonrasına yazılı bir metin ya da sembol bırakmıyorsanız bunu yapanlardan daha gelişmiş olduğunuzu nasıl düşünüyorsunuz hayret!
Peki Nuh’un gemisine binenler geleceğe kötülük taşımadı mı, hadi boğulanlar silindi gitti diyelim. Dünya güllük gülistanlık oldu mu sizce?
Gelin Nuh’un gemisini keşfe çıkalım bulamasak da aramaktan vazgeçmediğimiz şu gemi. Ortada bir gemi varsa; o gemideki insanların psikolojilerini tahmin edelim, empati yapalım.
Gemide olsam, kurtulsam ne yapardım?
Siz bu soruyu hiç sordunuz mu kendinize? Ben çok sordum kafa yordum. Peki sadece gemidekiler mi kurtuldu ne dersiniz?
Tabi ki hayır diyorsanız bence de hayır. O zaman başka diyarlarda kurtulanlara bakalım, kurtulduktan sonra ne yapmışlar? Nerelerde yaşamışlar değil mi?
Ağrı dağına çıkalım beraber arayalım; bu sefer çok iyi planlama yapalım ama, rastgele gitmeyelim, herkesin yaptığı hatalara düşmeyelim. Kendi zamanımızı da bu yolda kurban etmeyelim. Kurban demişken siz en sevdiğinizi Tanrı’ya kurban eder miydiniz ?
Cevabınız hayır tabi ki de ise; size bir çay daha söyleyeyim. Biraz düşünelim kafa yoralım.Tanrı sizden en sevdiğinizi kurban etmenizi neden istesin, Tanrı blöf yapar mı sizce?
Umarım beni anlıyorsunuzdur, sonuçta aynı dili konuşuyoruz değil mi. Peki dünyadaki herkes aynı dili neden konuşmuyor bunu hiç sordunuz mu kendinize? O kadar dil öğrenme zahmetinden de kurtulurduk değil mi, çokta güzel olurdu. Çok oturduk biraz daha yürüyelim, bana eşlik edin, gölgeden yürüyelim bu sefer, güneş bizi yakmasın, kararmayalım.
Kararmayalım demişken ilk yaratılan sizin benim gibi insanın ten rengi neydi acaba?
Zenci miydi, beyaz mıydı, esmer miydi?
Eski dünyada zenciler neden Afrika’da yaşıyor hiç düşündünüz mü? “Ne fark var” demeyin, sadece kısa mesafede beyaz adamlardan daha hızlı koşmuyor zenciler, neden atletikler, neden spora yatkınlar bunlarin bir mantığı olmalı değil mi. Güneş ışınına çok maruz kalırsanız ten renginiz koyulaşır ama çok ta kalırsanız güneş yanığından tutun cilt kanserine kadar bir dizi hastalıktan muzdarip olursunuz, bu şekilde ister adaptasyon deyin ister evrim deyin, olayları açıklamakta neden yetersiz kalıyor bunları araştıralım. Beraber yürüyoruz ama maskemiz takılı mesafemiz de olsun, şu korona virüs denilen illet aramıza girdiğinden bu yana dünya eski dünya değil. Resmen sistemimiz değişti değil mi?
Peki gerçekten de birileri canlıların sistemini değiştiriyor olabilir mi?
Bilgisayarda güncelleme yapmak için nasıl ki bir USB bellek yetiyorsa bir canlıyı değiştirmek, güncellemek için bir virüs cok rahat yeter. SMA hastalığını medyada çok sık duymuşsunuzdur, genetik bir hastalık ve tedavisi çok pahalı bunu herkes duymuştur. Peki tedavisi nedir hiç araştırdınız mı?
Tedavisi adeno virüs dediğimiz bir virüsün içerisine eksik olan SMA insan genini ekleyip hastayı adeno virüsle infekte etmekten geçiyor.
Virüs hastaya eksik olan geni ekliyor, tabi ki yeni tedavi yöntemleri olduğu için başarı sansı düşük , maliyet yüksek ama bir gün bir çok sorunu virüslerle tedavi edebileceğiz.
Simdi ayrılık vakti, yollarımız burada ayrılıyor, umarım başınızı ağrıtmamışımdır. Kadim konular hakkında bir miktar farkındalık ve araştırma isteği uyandırdıysam ne mutlu bana. Siz kimsiniz peki derseniz de; beni hatırlayan son insan öldüğünde hiç doğmamış olacak kişiyim ben.
Tekrar görüşmek üzere , sağlıcakla kalın, hoşça kalın.