Aynen yemek gibi, okumak da genellikle insanın yaşam tarzına ve alışkanlıklara bağlıdır. Kendi içinde tehlikeler, hastalıklar, bağımlılıklar içeren ama aynı zamanda hazlar, anılar, sevgiler de barındıran ucu bucağı olmayan bir alemdir aslında. Bazı insanlarda beslenme bozuklukları olduğu gibi kimi insanlarda da yanlış okumaktan kaynaklanan okuma bozuklukları olabilir.
Okuma obezleri vardır mesela; eminim siz de rastlamışsınızdır onlara hayatınızın bir safhasında… Önlerine gelen her kitabı sonsuz bir iştahla bünyeye indirirler. Bu tür insanlar okuma iştahlarına genellikle gem vuramazlar ve hiçbir şey bulamasalar bile yolda yürürken atıştırmalık olarak el ilanlarını falan okurlar. Dolayısıyla obez okurun dimağı şiştikçe şişer. O kadar ki bir süre sonra tık nefes olurlar, düşünsel seyahatlere çıkamazlar, zihinlerinde uzun uzun yürüyemezler, zorlu meselelerde merdiven çıkamazlar, gerçek hayatın içinde belediye çukurlarından bile sakınamazlar kendilerini. Bir süre sonra da bakıma muhtaç hale gelirler başkaları düşünür onların yerine, taşıyamaz gövde artık bu kadar ağırlığı. Bünyeye kattıklarını sindiremez; enerjiye, harekete çeviremezler. Bir nevi taşıyıcıdır ama kendine bile yararı olamayan bir taşıyıcı gibidir aslında.
Okuma anoreksisi vardır bir de. Bunlar kitaba ve okumaya karşı sonsuz gibi görünen direnci olan tiplerdir. O kadar korkarlar ki okumaktan, yanlışlıkla bir tabela okusalar, adeta bünyelerinde alerji yapar bu eylem. Zihinlerine giren bu yabancı maddenin kendilerini değiştirebilme ihtimalinden korkarlar. Kendi sağlıksız zihnine göre kirletici olan tüm bu yükten kurtulmak için ilk fırsatta gidip kusarlar bir yerlere. Bu anoreksiklerin durumu aslında pek zordur ama bir o kadar da oldukları kişiden mutludurlar. Sürekli zihin aynalarında kendilerini kontrol etmek isterler, var olduğunu kabul ettikleri durumdan bir gram sapsalar dünyaları başlarına yıkılır gibi olur. Dimağları asla değişmemelidir onların. En mükemmel hallerinde kalmak gibi zor bir görevleri vardır kendilerince, hiçbir şey bozmamalıdır bu sanal mükemmelliklerini.
Biraz “organik” ürün okuyucularına imrenirim aslında. Araştırmacıdır onlar kendi çaplarında, etiketleri okurlar, içindekilere bakarlar, “üreticinin” standartlarını araştırırlar. Tam bir rafine ürün tutkunudur onlar. Tarzları, seçki filtreleri vardır. Ürünün organik olduğuna inandıkları sürece her kaynaktan beslenebilirler. Sanayi tipi üretimin bu kadar gözümüze sokulduğu bu dünyada “organikçi” olmak hem emek ister hem de pek zordur.
Kitap vejetaryenleri de vardır; toplumda herkes tarafından varlığı kabul edilir ama kimse tam olarak bilmez vejetaryen okuyucuların tam olarak ne yaptığını veya ne aradıklarını. Gerçek “vejetaryen” okuyuculara büyük saygı duyarım, bence seçimleri kişisel bir yeşil beslenmesinden ziyade dünyayı değiştirme mesajı ve kararlılığı içerir. Şiddetsiz, sömürüsüz dengeli bir dünya isteğinin kişisel tezahürüdür okuma tercihleri. Okuma tercihlerini kimselere dayatmazlar ama bulundukları her yerde, her konuşmada oturuşları ile davranışları ile okuyuşları ile örnek oluşturmaya çalışırlar, okuyan insanlara. “Karnivor” (etçil) okuyucular biraz dalga geçerler onlarla ama çok da cesaret edemezler iyi gelişmiş bir “vejetaryen” okuyucuya dalaşmaya.
“Karnivor” okuyucu demişken yanlış bir intiba bırakmasın üzerinizde. Onlar da okuyanlar aleminin olmazsa olmaz parçası ve denge unsurudur. Bazıları tek başına yaşar bazıları da sürüler halindedir. Saldırgan tutumları ile bilinse de aslında alanlarını savunan ve sosyal yapıları güçlü okuyuculardır. Dünya siyasetini, felsefeyi, inançları, toplumları ya da mahallelerini savunma içgüdüsüyle doğarlar okuyanlar alemine. Zaman zaman savundukları alanı terk ettikleri, göç ettikleri ya da bam başka bölgelere gittikleri görülse de dünya görüşlerini inşa ettikleri kitaplara ölümüne bağlıdırlar ve savunurlar. Dünya görüşlerini değiştirmeye kalkan işgalci türlere karşı çok acımasız olabilirler ama kendilerinden daha güçlü bir alfa okuyucu karşısında da boyun eğmeyi bilirler. Bütün ömrünü ocak başı ve mangal felsefesine adamış olsa dahi etobur okuyucu gerektiğinde brokoli çorbası içmesini de bilecek kadar özverilidir.
Ve tabii ki “gurme”ler… Siz de rastlamışsınızdır bir yerlerde, sayıları çok azdır ve göz önünde bulunmaktan imtina ederler genellikle ama varlıklarını biliriz onların. Rafine zevkleri vardır gurmelerin, neyi okuduklarını, neden okuduklarını, nasıl okuduklarını bilirler. Dimağlarına layık kitapları bulduklarında yaşadıkları hazzı yüzlerinde görebilirsiniz. En niş kitapları bile bilirler, dünya üzerinde belki adını bile duymadığınız bir coğrafyanın çıkmaz sokaklarında kalmış büyük ustaları bulup çıkarırlar. O kitabın nasıl vücuda geldiğinin hikayesini, tarihini, coğrafyasını en dibine kadar bilirler, moleküllerine kadar ayırabilirler zihinlerinde eşsiz bir kitabı ama yine de gerçek bir haz duyarlar okurken. Özel bir konuda okumak istiyorsanız hangi aperitifle başlayacağınızı, ara sıcaklardan neyi seçmeniz gerektiğini, ana yemeğe geçiş sürecinde damağınızı nasıl hazırlayacağınızı hatta hazzı biraz daha arttırmak için yanında ne içmeniz gerektiğini bile bilirler onlar. En son bir de tatlı tavsiye ederler ki okuma masasından kalkarken dünyanızın renkleri bile değişir. Gurmeler önemlidir ama dikkat etmek lazım “sonradan gurmelere” de.
Bir de okuyanlar aleminin olmazsa olmazı, kadri kıymeti bilinmeyeni bir gurup vardır ki aslında tüm okuyanlar aleminin bel kemiğidir onlar. İsim olarak çok iyi duygular oluşturmasa da onlarsız bir dünya düşünülemez. Onlar “çürükçüller”dir. Ölü kitapları bulmakta, sindirmekte ve yeniden çevrime sokmakta sonsuz maharetleri vardır çürükçüllerin. Zamanın bir yerinde muhteşem bir hayat sürmüş fakat değişen şartlara ayak uyduramadığı için ölüp gitmiş, nesli tükenmiş kitapları bulup çıkartır bu okuyucu tipi. Akıp giden zamanın karanlık koridorlarında ölüme terkedilmiş bu bilgi hazinelerini tekrar bulup en ince detaylarına kadar sindirirler ölü kitapları. O zamanın ruhunu, anlayışını, felsefesini yeniden yorumlayabilir bu tür okuyucular. Kadim bilginin kırıntılarını öyle bir hale getirirler ki kitap yeniden nefes alır, yaşamaya başlar. Yeni nesil kitaplara hiçbir şey veremese bile nefaseti, nezaketi, kelimenin gücünü verir.
Hepsi de iyi ki varlar; zira çeşitliliktir yaşamı milyarlarca yıldır ayakta tutar. Biyolojide böyle olduğu gibi, kültürde de böyledir bu…