Önümüzdeki yılı belirleyecek dinamikler

2012 yılı endişenin ama aynı zamanda umudun hâkim olduğu bir yıl olacak. Krizi bir kenara koyun başta ABD olmak üzere, dünyanın dört bir yanında seçimler ve bu seçimlere bağlı siyasal değişim 2012 yılını ve sonrasını belirleyecek. (Bkz: Harita)

Türkiye’de ise seçim yok ama en az seçim kadar önemli olan Anayasa süreci belirleyici olacak.

Dikkat ediyorsanız Meclis Başkanı Cemil Çiçek, hiçbir gündemi takmadan, yeni Anayasa gündemini ısrarla yukarıda tutuyor. Çiçek’in bu ısrarı, iktidardan ziyade, devletin bu konudaki kararlığını gösterir ki, bu da iyi ve umut verici bir gelişmedir. Sürecin tam da tıkanır gibi olduğu, birilerinin bu Meclis Anayasa falan yapamaz dediği anlarda bakıyorsunuz Cemil Çiçek, Anayasa süreci ile ilgili bir basın toplantısı yapıyor. İşte tek başına Cemil Çiçek’in bu ‘anlamlı’ ısrarı, benim 2012’ye, birçoklarının aksine, daha iyimser bakmama neden oluyor.

Bazı gelişmeleri erken yazdığımı itiraf edeyim. Geç kalmak nasıl bir kusursa sanıyorum erken yazmak da öyle bir kusur. Mesela geçen sene tam 26 Aralık’ta şöyle yazmışım:

‘(…) Burada, bütün bu değişimi belirleyecek, dört önemli dinamik var.

AB ve ABD’nin krizden çıkış stratejisinin belirleyeceği yeni ekonomik ve politik düzlem ve bu düzlemin ortaya çıkaracağı bütünleşik yeni bir Avrupa; bu Avrupa’nın siyasi güçleri ve kamuoyu, ilk belirleyici dinamiğimiz. İkinci dinamik, bütün bu süreçte ekonomik inisiyatifi eline alacak, dünya pazarlarından daha fazla pay almak isteyecek teknoloji ve ihracat ağırlıklı yeni burjuvazi. Üçüncü dinamik, şu sıralar yine yanlış bir şekilde gündeme gelen, Kürt dinamiği. Dördüncü dinamik, yalnız Türkiye’de değil, Türkiye’nin etki alanında olan bütün Ortadoğu coğrafyasında ve K. Afrika’da, Ön Asya’da siyasi gücünü arttıracak olan İslam.’

Aslında, bu dört dinamik 2011’i belirledi ama sürece damgasını vuramadı. Bu sürecin 2012’de de aynen devam edeceğini düşüyorum. Örneğin Avrupa dinamiği, Sarkozy ve Merkel gibilerin yüzünden tam anlamıyla ortaya çıkamadı; ama sanıyorum burada Nisan-2012’yi yani Fransa Başkanlık seçimlerini beklememiz gerekecek. Sarkozy, gerçekten çok güç durumda, Fransa’daki işsizlik önümüzdeki yıl da artacak ve Fransız şirketlerinin düşen karlılıkla birlikte büyük oranda işçi çıkarımları gündeme gelecek. Fransız işçi sınıfının, kemer sıkma ile birlikte gelen işçi çıkarımlarına çok ciddi tepki göstereceğini ve Nisan’da Sarkozy’nin defterini düreceğini şimdiden söyleyebiliriz. Sarkozy’nin, bizim geçen hafta sözünü ettiğimiz planı devreye sokma şansı pek yok. Ama tabii ki Sarkozy yalnız değil; arkasında geleneksel Fransız sermayesi ve neocon ittifakı var. Bu ittifakın Türkiye’de, yerli ortaklarıyla, Meclis’i itibarsızlaştırma ve yeni Anayasa sürecini engelleme operasyonları başladı bile. Vekil maaşları tartışması tam anlamıyla bir Meclis’i itibarsızlaştırma operasyonudur ve kaynağı bellidir.

onumuzdeki-yili-belirleyecek-dinamikler

ABD çıkışta, AB zorda

Geçen seneki yazıdan devam edelim; yani süreç kesintisiz işliyor:

AB’nin krizinin derinleşmesi AB’deki siyasi belirsizliği de, aynı oranda, arttırıyor. ABD’nin toparlanması, eğer Obama’nın 2012’de yeniden seçilememesi gibi bir sorun olmazsa, çok daha kolay olurken, AB’nin toparlanması ancak AB’nin tam anlamıyla siyasi bütünleşmesinden geçiyor. İşe tam burada 2012 ve sonrası için en önemli eşiğe geliyoruz. Çünkü önümüzdeki yıl AB, siyasi bütünleşme doğrultusunda güçlü adımlar atacağını belli edemezse, bu alanda patinaj yaparsa AB krizi derinleşir ve bir müddet sonra da dünya 2008’den çok farklı ve derin bir krizle karşı karşıya kalır.
Tabii burada Türkiye’yi de ilgilendiren bir durum var. Çünkü AB’nin genişlemesi ve bu genişlemenin siyasi bir bütünleşme ile sürdürülmesi ancak ve ancak Türkiye’yi kapsayan bir derinleşme ile mümkün olacaktır. Bu bütünleşme ise yalnız Brüksel ve Ankara merkezlerine ve bunların diplomasine bağlı değildir. Türkiye’nin dinamikleri ile AB’de krizin ortaya çıkaracağı ‘yeni’ dinamikler bu yolculuğu belirleyecektir.