Makale İçindekiler
Osmanlı Devleti merkezîyetçi bir yapıya sahipti. Osmanlı merkez teşkilatında mutlak otorite padişaha aitti. Devlet yönetiminin merkezînde padişah ve ülkenin yönetildiği saray teşkilatı bulunuyordu. Merkez teşkilatında ordu ve ülke yönetimi, doğrudan doğruya padişahın şahsına bağlıydı.
Osmanlı padişahları yetkilerini şeri ve örfi kurallara uyarak kullanırlardı. Padişahlar memleket meselelerinin, divanda görüşülüp tartışılmasını sağlarlardı. İslam hukuk sistemine bağlı olan Osmanlı Devleti’nde padişahlar devlet yönetimiyle ilgili örfi kanun adı verilen iç yönetmelikler çıkarırlar, ferman, kanunname ve berat adı verilen sosyal ve ekonomik hayatı düzenleyen kurallar yayınlarlardı. Padişahların devleti yönettikleri merkez saraydı. Saray hem devlet yönetiminin merkezî hem de padişahın özel hayatının geçtiği yerdi. İstanbul’un fethi ve başkent yapılmasından sonra yapılan Topkapı Sarayı XIX. yüzyıla kadar devletin yönetildiği yer oldu. Topkapı Sarayı Enderun, birun ve harem olmak üzere üç bölümden oluşmaktaydı.
Birun : Birun sarayın dış bölümüdür. Padişahın devlet yönetimi ile ilgili işleri burada yapması ve divan toplantılarının yapıldığı Kubbealtı’nın burada olması nedeniyle geniş bir çalışan kadrosu vardı. Birun içinde sarayın dış hizmetlerine bakan görevliler bulunurdu. Bu görevliler; yeniçeri ağası, altı bölük halkı denen kapıkulu süvarileri, topçular, cebeciler ve çeşitli hizmetlilerdi (terzi,doktor,çaşnigir, seyis vb.). Birun, Babussaade kapısı ile Enderun’a bağlanırdı.
Enderun
: Padişaha hizmet eden görevlilerin, askerî ve idari yöneticilerin yetiştirildiği saray okulunun bulunduğu bölümdür. Devşirme sistemiyle toplanan Hıristiyan çocuklar önce Türk ailelerin yanına gönderilir; İslam dinî, Türkçe ve Türk geleneklerini öğrenmeleri sağlanırdı. Daha sonra hazırlık saraylarında(Edirne Sarayı, Galata Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayı) eğitim görürlerdi. Bu eğitimi tamamlayanlar
Topkapı Sarayı’nda bulunan enderuna alınırlardı. Enderun; büyük oda, küçük oda, has oda, hazine odası, hazine odası, kiler odası ve seferli odası denen bölümlerden oluşmaktaydı. Bu odalardaki eğitimlerini tamamlayanlar birunda ve taşrada çeşitli görevlere atanırlardı. Bu görevlendirmeye “çıkma” denirdi.
Harem : Padişahın özel hayatının geçtiği yerdi. Hükümdar ve ailesi burada bulunurdu. Haremde bulunan kadınlar Türk-İslam geleneklerine göre yetiştirilirlerdi. Harem ağası denen yöneticinin sorumluluğu altındaydı.
Orhan Bey zamanında oluşturulan bu kurum I. Murat döneminde tam olarak teşkilatlanmış ve devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yer olmuştur. Fatih dönemine kadar her gün toplanan divana padişahlar başkanlık etmişti. Fatih Kanunnamesi ile bu durum değişmiş ve divanın başkanlığı veziriazamlara bırakılmıştır. Padişah divan toplantılarını kasrıadl denen yerden izlerdi. Toplantıdan sonra veziriazam ve diğer divan üyeleri, arz odasına giderek padişaha ayrı ayrı bilgi verirlerdi.
Divanda alınan kararlar padişahın onayından sonra kesinlik kazanırdı. Divan hangi din ve milletten, hangi sınıf ve tabakadan olursa olsun, kadınerkek herkese açıktı. Ülkenin herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan, zulüm gören veya taşrada kadılarca haklarında yanlış hüküm verildiğini iddia edenler, divana başvurabilirdi. Veziriazamlar divan toplantısında neticelendirilemeyen konuları, konaklarında topladıkları ikindi divanında görüşürlerdi. Divan, devlet yönetiminde padişaha ait olan yasama, yürütme ve yargı erklerini, padişah adına kullanan temsilcilerden oluşuyordu. Osmanlı bürokrasisini oluşturan bu kollar seyfiye(askerî bürokrasi), ilmiye(din, hukuk, eğitim bürokrasisi) ve kalemiyeden (sivil bürokrasi) oluşmaktaydı.
1.Seyfiye
: Seyfiye padişahın yürütme gücünü temsil ediyordu. Bu kol veziriazamdan, en alt rütbedeki tımarlı sipahiye kadar uzanan görevlileri kapsıyordu. Bu görevliler silah taşıma yetkisine sahiptiler. Divandaki temsilcileri veziriazam, kubbealtı vezirleri ve kaptanıderyadır. Taşrada ise beylerbeyi, sancakbeyi, kapıkulu askerleri ve tımarlı sipahiler de seyfiye sınıfını temsil ederlerdi. Seyfiye kolundaki görevliler
halkın huzurlu yaşaması ve adaletle yönetilmelerini sağlamak için merkezde ve taşrada görev yaparlardı. Seyfiye sınıfının temel görevleri yönetim ve askerlikti.
2.İlmiye : Medresede eğitim görmüş kişilerden meydana gelirdi. Devlet yönetimi ve toplum içinde üç önemli görevleri vardı: Eğitim-öğretim, fetva verme ve yargı. Eğitim-öğretim işlerini müderrisler, yargı görevini kadılar, fetva görevini ise müftüler ve şeyhülislam yapardı. Divandaki temsilcileri şeyhülislam ve kadıaskerlerdi(kazasker). Kadı ve müderrisler de bu sınıfın üyesiydiler.
3. Kalemiye : Bu sınıf, Osmanlı Devleti’nin idari ve mali işlerinden sorumluydu. Divandaki temsilcileri nişancı ve defterdarlardı. Devletin tüm iç ve dış yazışmaları, mali işlerin düzenlenmesi ve kayıtlarının tutulması kalemiye sınıfı tarafından yapılırdı.
Veziriazam ve vezirler: Osmanlıların ilk yıllarında vezir sayısı tekti. I. Murat’ın padişahlığı zamanında vezir sayısının ikiye çıkmasıyla birinci vezire, veziriazam dendi. Padişahın vekili olan ve onun mührünü taşıyan veziriazam, devletin her türlü işlerinden sorumluydu. Devlet görevlilerinin tayini, terfisi veya işlerine son verilmesi onun emriyle olurdu. Padişahın sefere gitmemesi hâlinde ordu komutanı olarak serdar-ı ekrem unvanı ile görev yaparlardı. Veziriazamdan sonra devletin yönetim ve askerlik işlerinden sorumlu en yüksek görevlileri vezirlerdi. Sınırların genişlemesine bağlı olarak vezir sayısı da artmış Kanuni döneminde sayıları yediye yükselmiştir.
Kazaskerler: Bu makam 1363’te I. Murat tarafından kuruldu. Fatih döneminde sayıları ikiye çıkarılarak, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri olarak ayrıldılar. Kadı, müderris ve müftülerin tayin ve terfilerini yaparlar, divana gelen davaları inceleyerek son kararı verirlerdi.
Defterdar: Osmanlı Devleti’nde mali işlerden sorumlu en üst rütbeli görevli idi. Maliye kayıtlarının tutulması, mali işlerin düzenlenmesi, hazinenin gelir ve giderlerinin hesaplanması defterdarın göreviydi. Devletin ilk dönemlerinde bir defterdar varken mali işlerin artmasından dolayı sayısı ikiye çıkarılmıştır. Bunlar Anadolu ve Rumeli defterdarı idi. Defterdarlar emirleri altındaki kalabalık bir memur grubu ile çalışırlardı.
Nişancı: Padişah adına yazılan tüm belgelere padişahın tuğrasını çeker, iç ve dış yazışmaları yapardı. Yeni fethedilen toprakları kaydetmek ve dirliklerin defterini tutmak görevleri arasındaydı. Bu işleri kendine bağlı olan reisülküttap başkanlığında oluşturulan bürolar aracılığıyla yapardı.
Şeyhülislam: Divanın asli üyelerinden olup Osmanlı Devlet idaresinde dinî konularda karar veren en üst düzeydeki kişidir. Divanda alınan savaş, barış ve idam kararlarının İslam’a uygun olup olmadığı konusunda görüşü alınır; verdiği karara fetva denirdi.
Kaptanıderya: XVI. yüzyıldan itibaren ve vezir rütbesi aldıktan sonra divan üyesi olmaya başladılar. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda divan toplantılarına katılırdı. Donanmanın başkomutanı olarak denizcilik işlerinden sorumluydu.
Osmanlı Devleti’nde başkent İstanbul dışındaki tüm topraklar taşra olarak adlandırılmıştır. Taşra yönetiminin temelini tımar sistemi oluşturmuştur. Devletin tarım faaliyetleri, ekonomik yapısı, askerî teşkilatı ve vergi düzenlemesi tımar sistemiyle iç içedir. Osmanlı ülkesi önce beylerbeyilik veya eyalet denilen birimlere ayrılmıştır. Eyaletler sancaklara, sancaklar da kaza, nahiye ve köylere ayrılmıştı.
Eyaletler: Taşra teşkilatının en büyük birimi sancakların birleşmesiyle meydana gelen eyaletlerdi. Osmanlı ülkesinin en büyük yönetim birimi olan eyaletlerin başındaki yöneticiye beylerbeyi denirdi. Beylerbeyi, seyfiye kolundan olup padişahın otoritesini ve yürütme gücünü temsil etmekteydi. Eyaletin içinde yer alan sancak, kaza, köy gibi alt yönetim birimleri doğrudan doğruya beylerbeyine bağlıydı. Beylerbeyi sefer veya savaşa çağrıldığında kendine bağlı sancak beyleri ve tımarlı sipahiler ile birlikte katılırdı.
Osmanlı Devleti’nde XVI. yüzyılda eyaletler vergi düzeni esas alınarak üç bölüme ayrılmıştır:
Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler : Dirlik sisteminin uygulanmadığı eyaletlerdi. Bu eyaletlerin vergi gelirleri beylerbeyi, sancakbeyi, askerler ve diğer görevlilerin maaşı olarak ödenir; kalan kısmı hazineye gönderilirdi. Salyaneli eyaletler; Mısır, Habeş, Bağdat, Basra, Yemen, Tunus ve Cezayir’di.
Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler: Tımar sisteminin uygulandığı eyaletlerdi. Has, zeamet ve tımar olarak dirliklere ayrılan bu eyaletlerde askerlerin ve görevlilerin maaşları dirlik geliriyle karşılanırdı. Rumeli, Budin, Karaman, Anadolu, Sivas, Diyarbakır, Erzurum, Hâlep, Şam, Dulkadir, Van salyanesiz eyaletlerdendi.
Özel Yönetimi Olan Eyaletler: Bunlar iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı olup, yöneticileri padişah tarafından onaylanan eyaletlerdi. Her birinin yönetimi, siyasi ve ekonomik durumları göz önünde tutularak düzenlenmişti. Erdel, Eflak, Boğdan ve Kırım bu eyaletlerdendi. Bunlar vergilerini yıllık olarak öderler ve ihtiyaç duyulduğunda Osmanlı Devleti’ne asker yollarlardı. Mekke ve Medine kentlerini de kapsayan Hicaz’ dan vergi ve asker istenmezdi. Burada toplanan vergi, kutsal yerlerin imar, bakım ve korunmasına ayrılırdı. Eyaletlerin güvenliğine subaşılar, yargı işlerine ise kadılar bakardı.
Sancaklar: Sancaklar, kazaların birleşmesiyle meydana gelir ve başında sancak beyi bulunurdu. Atamaları merkezden yapılırdı. Sancak beyleri de seyfiye kolundan gelirlerdi. Savaş zamanında beylerbeyinin emrinde savaşa katılırdı. Sancakların güvenliğinden subaşı sorumluydu. Adalet işlerine kadı bakardı. Sancak beyi adalet işlerine karışmazdı.
Kazalar: Birkaç kasabanın oluşturduğu yönetim birimidir. Kazaların başında kadılar bulunurdu. Kadılar, kazaların yargıcı, yöneticisi ve belediye başkanlarıydı. Güvenlik işlerine ise subaşı bakardı. Kadılar ilmiye sınıfına mensuptular.
Köyler: En küçük yönetim birimi ise köylerdi. Köy yöneticisi köy kethüdası idi. Onun emrindeki yiğitbaşı köyün güvenliğini sağlardı. Adalet işlerine ise kadıların atadıkları kadı naipleri bakardı. Taşrada beylerbeyi, sancak beyi, kadı ve subaşı dışında çok sayıda görevli bulunuyordu.
Bu görevlilerin başlıcaları ve görevleri şunlardı:
Muhtesip: Esnafı denetleyerek üretimin kurallara uygun şekilde yapılmasını sağlarlardı. Çarşı, pazar yerlerinden sorumluydular. Fiyat belirlenmesi (narh kesmek) ve esnafın narha uymasını sağlamak da muhtesibin görevleri arasındaydı.
Kapan Emini: Bir yerleşim merkezînin çevresinden gelen tarım ürünleri kapan adı verilen büyük tartıların olduğu pazar yerine getirilir, burada tartılır, vergilendirilirdi. Daha sonra adaletli bir şekilde perakendecilere satılırdı. Bu işi yapan görevlilere ise kapan emini adı verilirdi.
Gümrük ve Bac Emini: Zanaat ve ticaret faaliyetlerinde bulunan kişilerden vergi toplamakla görevliydiler. Bunlar aynı zamanda o iş kolunun genel düzenini de sağlarlardı.