PERGAMON ANTİK KENTİ

Makedon kralı Büyük İskender MÖ 334 yılında kenti ele geçirdikten sonra idaresini oğlu ve karısına bırakır. Ölümünden sonra kent bölge yöneticisine kalır. Onun ölümüyle beraber yanında çalışan Filetairos burada yeni bir krallık kurar. Ölümüyle beraber başa yeğeni olan 1. Eumenes geçer. Döneminde kent sakin bir yaşam sürer. Sonrasında idareyi kuzeni 1. Attalos’a ele alır. 1. Attalos döneminde gelişen ve gücünü Anadolu’ya kabullendiren Pergamon, resmen kurulmuş sayılır MÖ 241. Pergamon, korunaklı yer, kale anlamına gelir. Krallığını oğlu 2. Eumanes’e bırakır. Şehir en geniş sınırlarına kral 2. Eumenes (MÖ 197- 159) zamanında ulaşır. 200.000 kitaptan oluşan bir kitaplık yaptırır. Kuzu ve keçi derilerinden yapılan parşomen kağıdının geliştirilmesini ve yaygınlaştırılmasını sağlar. Ardından gelen Kral 2. Attalos ülkenin gelişimini sürdürür. Ölümüyle tahta geçen 3. Attalos dengesiz davranışlarıyla nam salar. Öldüğünde bir varisi olmadığı için şehri Roma İmparatorluğu’na vasiyet eder. MÖ 129 yılında şehir Romalıların eline geçerek varlığını Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olarak sürdürür. Bu süreçte Pergamon Roma İmparatoluğu’nun Asya Eyaleti’nin başkenti olmuştur. Romalılar kente Neocore (Mabetler Muhafızı) adını verirler.

AKROPOL

Daha çok soyluların ve yöneticilerin yaşadığı kale görünümündeki bu bölüm tüm ovayı yüksekten izleyebilecek hakim bir tepenin üzerine kurulmuştur. Zemin düz olmadığından yapıların oluşturulması için teraslar yapılmaya başlanmış. Kent üç ana kısım olarak inşa edilmiştir. 1. Kısım kendi surları olan kalenin de bulunduğu soyluların yaşadığı dağın tepe kısmı; 2. Kısım meyilli yamaçta yer alan gene sur duvarları ile çevrili Orta Kent ve 3. kısım halkın yaşadığı Aşağı kent. Akropol’ün girişinde sol tarafta HEROON bulunur. Kentin en önemli tapınağı kentin koruyucusu olduğuna inanılan akıl ve savaş tanrıçası ATHENA TAPINAĞI’dır. Tapınağın hemen arkasında dönemin en büyük kütüphanelerinden biri bulunur. Altında Antik Çağ’ın en dik tiyatrosu ve DİONYSOS TAPINAĞI bulunur. Güneyindeki terasta ise ZEUS SUNAĞI vardır. Zeus Sunağı’nın hemen güneyinde siyasi konuların konuşulduğu YUKARI AGORA bulunur. Kentin en üstünde bugünkü yapıların en sağlamı olan TRAİANUS TAPINAĞI bulunur. Bu tapınak Roma İmparatoru adına MS 2.yy’da inşa edilmiştir.

ATHENA TAPINAĞI

Athena mitolojide zeka, sanat ve barış tanrıçasıdır. Tanrıların tanrısı Zeus’un kızıdır. En bilindik sembolü “zeytin dalı”dır. Atina kentinin baş tanrıçası ve koruyucusudur. Mitolojideki hikayesi şöyledir: “Zeus, Şehre en büyük hediyeyi verecek olanı şehrin tanrısı seçeceklerini belirtir. İlk olarak kendinden emin Poseidon (Denizler Tanrısı) öne çıkar. Üç başlı mızrağını yere vurur ve yer yarılarak bir at ortaya çıkar (bazı kaynaklara göre ise kayaya vurur ve su pınarı fışkırır) Poseidon atı herkese göstererek “Bu evcil bir attır, insanı yorulmadan istediği her yere götürür, onun yüklerini taşır.” der. Bütün tanrılar büyülenmiştir bu hayvan karşısında. Athena ise küçük bir gülücük atar ve ünlü mızrağını yere saplar. Mızrağın saplandığı yerden bir filiz çıkar ve büyür büyür çok güzel bir zeytin ağacı olur. “Bu da zeytin ağacıdır. Meyvesi olan zeytinin saymakla bitmeyen özellikleri vardır. Zeytini insanlar yiyebilirler, yemeklerine katabilirler. Yağını yapıp, yakarlar, geceleri aydınlatırlar. Yemeklere dökerler, çok güzel lezzetler elde ederler. Aynı zamanda bozulmaz ve bozulmasını istemedikleri yiyecekleri saklarlar. Böyle daha bir sürü faydası sayılabilir.” der. Bütün tanrılar bakakalır bu ağaca. Hepsi tebrik eder Athena’yı, artık şehir ona aittir. Şehrin ismine de Atina denecektir bundan sonra.” Atina şehrinin koruyucusu Athena, Pergamon şehrinin de koruyucu tanrısı olarak kabul edilir. Tiyatro terasının hemen üstünde yer alan tapınak şehrin en önemli ibadet sahasıdır. Tapınağın tüm parçaları Berlin’e götürülerek orada birleştirilmiştir. Bugün akropolde sadece temelleri kalmıştır. Athena Tapınağı’nın güneyindeki bir terasta Zeus Sunağı bulunur.

2athena

ZEUS SUNAĞI

Hellenistik dönemin en güzel eserlerinden biri olan Zeus Sunağı da maalesef athena tapınağı gibi Almanya’ya gönderilmiş ve Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde birleştirerek sergilenmeye başlanmıştır. Akropol’de sunağın yalnızca temelleri görülebilir. MÖ 197- 159 yıllarında yapılmıştır. 2. Eumenes’in Galatlara karşı kazandığı zaferi simgeleyen kabartmalarla süslüdür. Bu kabartmalarda Bergamalıları Yunan tanrıları temsil eder. Kabartmaların boyu 2,5 uzunluğu ise 120 m’yi bulmaktadır. toplam 118 figür sunağı çevreler. Sunağın yüksekliği 12 metredir. Sunak tek bir ustanın değil onlarca Bergamalı ustanın elinden çıkmıştır. Bergamalıların Sunağı adadıkları tanrı Zeus yunan mitolojisindeki en büyük tanrıdır. Bütün tanrıların ve insanların babası olarak kabul edilir. Diğer tanrıların birçoğu da Zeus’un çocuklarıdır.

3zeus

DİONYSOS TAPINAĞI

Dionysos Antik Yunan’da şarap ve eğlence tanrısıdır. Zeus’un oğludur. Adına yapılan dini törenlerle bugünkü tiyatronun temellerinin atılmasını sağlamıştır. Mitolojide anlatılan ve Kral Midasın dokunduğu her şeyin altına çevrilmesini sağlayan tanrıdır. Şöyle ki: “Dionysos’un bir arkadaşı şaraptan bir çeşme başında sızıp kalınca köylüler onu krallarına götürmüşler. Midas onun Dionysos’un arkadaşı olduğunu anlayıp mükemmel bir ev sahipliği yapmış. Sonra Dionysos ‘dile benden ne dilersen.’ diyince de, ‘dokunduğum her şey altın olsun’ demiş. Başta mutluluk içinde dokunduklarını altın ederken acıkınca hiçbir şey yiyemediğini fark etmiş ve tanrıya yalvarmış. Dionysos, ona Pactolos denen bir çayda yıkanmasını, böylece düzeleceğini söylemiş. Günümüzde hala bu çayda altın tanecikleri bulunur ve insanlar eleklerle ararlarmış.” Tiyatro terasının kuzey ucuna MÖ 3.yüzyılda yapılan Dionysos Tapınağı Roma İmparatoru Carcalla (MS 211-217) tarafından yeniden elden geçirilmiştir. İlk yapılışında andezit taşından olan tapınak Roma döneminde bütünüyle mermerle kaplanmıştır. Günümüze sunağı ile birlikte çok iyi korunarak gelebilen Dionysos Tapınağı kentin diğer tarihi eserleri gibi Berlin’deki müzede sergilenmekte.

4dynsos

ASKLEPİON

Yunan sağlık tanrısı Asklepios adına yapılmış bir tapınaktır. Bu tapınak aynı zamanda dönemin önemli bir sağlık merkezidir. Asklepionlarda tedaviler şöyle oluyordu: Asklepios’a (sağlık tanrısı) inanarak, buraya şifa bulmaya gelen hastaların tedavisi, her şeyden önce temizlenerek, iyileşme amacı ile tanrıya dua edip, adak adadıktan sonra, uykuya yatıp, uykuda görülen rüyanın yorumlanması ve telkin esasına dayanıyordu. Şifalı kutsal su, güneş ve çamur banyoları, yararlı otlardan yapılan ilaçların yanı sıra müzik, düzenlenen törenler, tiyatrolar tedavi yöntemleri olarak kullanılmıştır. Bu tedavi yöntemleri ve metotları, özellikle rüya ile ilgili bilgilerin çoğu, kazılar sonucu ele gecen adak tasları ve yazıtların okunması sonucu öğrenilmiştir. İyileşmeyecek ağır hastalar asla içeriye alınmazdı. Uzak yerlerden bitkin ve yorgun gelen hastalar Propylon Avlusu’na alınır, muayene edilir, teşhis konur, iyi olacak gibiyse Asklepiona girmesine izin verilirdi. Hekimler hastaya “yat, uyuyuncaya kadar dua et, tanrı senin derdinin devasını sana bildirecektir. Ne görürsen, ne duyarsan bize anlat” diye telkin ederlerdi. Bunun için özel olarak hazırlanmış uyku odaları vardı. Bu tedaviler daha çok ruhsal hastalıklarla ilgili tedavilerdir. Bedensel hastalıklarda, sıcak, soğuk ve çamur banyoları, şifalı otlarla tedavi, diyet kürleri, bitkisel merhemlerle yapılan masajlar, kan aldırma, bağırsakların boşaltılması, güneşlenme terapileri, gerek görüldüğü durumlarda cerrahi müdahaleler olurmuş. Bugün modern tıbbın sembolü olan “Yılanlı Sütun” da ilk olarak Asklepion’da kullanılmıştır. Efsaneye göre, derdine deva aramak için Asklepion’a gelen bir hasta, girişte iki yılanın bir taş oyuğunun içinden süt içtiğini ve sütü zehirleri ile karıştırıp taşa geri boşalttığını tesadüfen görmüştür. Hasta, iyileşmeyeceği görüşüyle Asklepion’a alınmayınca acı çekmeden ölmek umuduyla oyuktaki süt-zehir karışımını içer ama ölmek yerine iyileşir. Yılan zehrinin şifa verici yönünü böylece ortaya çıkınca Eski Çağ’ın ünlü hekimi Bergamalı Galen Asklepion’un sembolünün çifte yılan olmasına karar verir.

5asklepion

BERGAMA’DA İLK’LER VE EN’LER

. İlk parşömen (deriden kağıt yapımı)

. İlk asya kütüphanesi

. İlk büyük hastane (asklepion)

. İlk telkinle tedavi (psikoterapi)

. İlk doğal tedavi (müzik, tiyatro, spor, güneş, su ve çamur ile)

. İlk farmakoloji (bitkisel ilaçlar)

. İlk afyon maddeli ilaç

. İlk kent hijyeni (sağlık altyapısı)

. İlk tıp-eczacılık simgesi (yılanlı sütun)

. İlk mühendislik, “u” borusu yöntemi ile trigonometri

. İlk kent imar yasasi

. İlk kent çarşı-pazar yasası

. İlk komün devleti

. İlk grev ve toplu sözleşme, MÖ 248’de ücretli askerlere 1.Eumenes hakkını verdi.

. İlk dört tiyatrolu kent

. En dik tiyatrolu kent

. İlk meslek sendikaları ve sendika konfederasyonu

. İlk üç dereceli öğretim (ilk, orta, lise)

. En büyük sunak ( Zeus Sunağı)

. İlk kazı müzesi (arkeoloji deposu ve sonra müze)

. İlk ahşap sahneli tiyatro

. İlk Hristiyan kilisesi (yedi kiliseden biri)

6kutuphane