Prof. Dr. Rehat Faikoğlu – BAŞ AĞRISI HAPI

Kadın hastalıkları ndan muzdarip olan Şaziye Hanım jinekoloğa gider. Muayeneler sonucunda genital enfeksiyon tespit edilir ve reçete düzenlenir.

İlaçların tarifinde doktor fitilleri akşam yatarken rahminizin ağzına koyun ve yatın diye anlatmış, ilaçlar alınmış, akşam olmuş. Yatarken, tesadüf bu ya eşinin adı Rahmi olunca fitiller rahminin ağzına tatbik edilmiş. Varın siz altı gece Rahminin halini düşünün. Bu bir enstantane asla değil. Aynen vaki bir olgu…

Ya Ruksan Hanım’ın durumuna ne demeli? Entellektüel, modern yaşamı ve işletme fakültesi mezunu olan bu hanımefendinin oğlunun tüm ısrarlarına rağmen, anne; bu ilaç ağızdan değil genital yoldan alınacak prospektusta öyle yazıyor demesine rağmen ilaç ağızdan alınınca ikinci akşam acil serviste mide si yıkanmış ve bir gece hastanede kontrol altında tutulmuş. Psikiyatrik muayeneler istenmiş, polis acaba intihar teşebbüsü mü diye zabıt tutmuş.

Bu vakalar ne yazık ki ülkemizde çoktur. Biz toplum olarak ilaca karşı afinitesi olan bir toplumuz. Her birimizin cebinde bir ağrı kesici hap, reflü için bir antiasit muhakkak bulunur. Hele mustarip olduğunuz bir rahatsızlıktan bahsediniz. Hemen her birimizin cebinde bir reçete mevcuttur.

Derhal tarife başlanır.=Gün doğmadan tanyeri ağarırken akşamdan dinlenmiş bir bardak suya sekiz damla sirke= diye başlanan reçeteler havalarda uçuşmuyor mu? Bu konudaki cehaletimizi neden afişe ederiz üstüne üstlük bilinmez.

Koca Barış Manço ’yu yıllarca ve hala = Nane limon kabuğu bir güzel kaynasın aman
Ha ha ha ha ha içine hatmi çiçeği biraz çörek otu katasın aman ve hapşuuu= diye yıllarca bağırtmadık mı?

Doktorun verdiği ilaçları kullanırken Ahmet Bey’e; o ilaçlar iyi değil sen benim kullandığım ilaçları al diye ısrar edip vaz geçirtmiyor muyuz?

Hiç unutmuyorum; bir gün hanımına miyom ameliyatı yapmış ve rahminden 4 kilo miyom çıkardığım hastamın eşi yanında bir karı koca ile geldi. Hastanın böbreği çalışmıyor ve koruma amaçlı ileride kanser olmasın diye ameliyatla almak gerekiyordu. Hastalara bu ameliyatı benim değil bir üroloğun yapması gerektiğini, üroloğun ihtisas alanı olduğunu söylememe karşın, hastalara bana gelmeleri için refakat eden beyefendi: Hocam siz benim hanımdan dört kilo ur aldınız, avuç içi kadar böbreğimi alamayacaksınız, bizi yormayın demez mi?

Siz jinekolog sunuz kadın estetiğinden daha iyi anlarsınız benim burnuma estetik ameliyatı siz yapın diyenler çok oldu. Yıllarca tartışmalarını yapıp hem de televizyonlarda ve gazetelerde zakkum ile uğraşmadık mı?

Bizim bilimselliğimiz bu değil tabii ki. Türk toplumunun her bireyi galenik ilaç hazırlamada maşallah uzmandır. Nane yaprağı. Limon kabuğu maydanoz sapını, mısır pülçeğini, ayrık otunu ve ne işe yaradığını bizden iyi bilen var mı?

Tıp fakültelerimizde Tıbbi Farmakoloji klinikleri , eczacılık fakültelerinde galenik ilaçlar bilim dalları ve fitolojı bilim dalları ve dahi botanik fakültelerimiz varken oralarda çalışılıp tetkik edilmeden bilimsel olarak refere edilmeden biz televizyonlarda tartışmıştık zakkumu.

Rahmetli babaannemden el almayı çok bekledim. Bana küçüktüm ama sana el vereceğim diyordu. Kış mevsiminde bizin evde bademcikleri şişmiş hastalar kuyruk oluyordu. Babaannem sadece elini yıkar ve çıplak elle enfekte, şişmiş bademcikleri hastaları bağırta bağırta patlatırdı. Ne kadar tehlikeli bir tablo… Ya o işlemden sonra sepsis olsa(mikrobun kana karışması)? Ölüm kaçınılmaz.

Bir de benim Ziya dayım fobim vardı.( Fizik, saç şeklim, ses tonu, yürümeye kadar birebir olan dayım. Halen dalgın bir şekilde aynaya bakınca kendimi Ziya dayım zannedip, dayı merhaba diyesim geliyor.) İğne yapardı. Hele ateşlenip hasta olmaya gör. Köyde bakkal Şaban’dan alınan penikilin ( penicillin 1 milyon Ünite) iğnesini kalçadan hemen yerdin. Öğle acır öğle acırdı ki halen konu geçince o acıyı hissederim.

Ne kadar tehlikeli… Bir alerji olsa… Oradaki şartlarda ölüm kaçınılmaz idi. Boğmaca olunca eşek sütü içirmeler, sarılık olunca it dışkısı yedirmeler. Karın ağrısında babaannem karnı düğümlü iple ölçer, evet göbeği kaçmış der göbek çukuru etrafına çiğ yumurta kırar ve habire ovuştururdu.

Karın ağrısının sebebi akut apandisit olup bu ovulmalardan perfore olan ve septik şoktan ölen var mı hatırlamıyorum. Tik halinde burun çekenlerin burunlarına ördek b.ku damlatırken babaannem çok gülerdim.

Ya çok ağlayıp uyumayan çocuklara babaanneme gelince bunun kuyruğu düşmüş deyip kuyruk kaldırmasına hayretle bakardım. İşlem o küçücük çocuğa parmak zeytin yağlanıp bağırta bağırta anal tuşe yapmaktı.

Yorum size kalmış…

Kalın sağlıcakla…

Prof. Dr. Rehat Faikoğlu / www.heykadin.com.tr