Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Atilla İlhan
Var mıdır Atilla İlhan’ın bu dizelerinden daha güzel aşkı ve aynı zamanda da saplanmışlığın verdiği çaresizlik halini anlatan? Mecbur muyuz gerçekten de saplandığımız noktada kalmaya? Başka bir yol yok mudur?
Susam Sokağı’nı hatırlıyor musunuz? Ya da duydunuz mu hiç? Bir kız vardı, acıkıp buzdolabını açıyordu ve yiyecek bir şeyler arıyordu. Biraz bakındıktan sonra da hoşnutsuz bir şekilde kapağı kapatıyordu ve dolapta ilgisini çeken hiçbir şeyin olmadığını söylüyordu. Kız kapağı kapatır kapatmaz, dolabın içindeki malzemeler el ele verip kıza sandviç hazırlıyordu. Ardından da kız dolabı bir dahaki açışında mutlu bir şekilde sandviçi görüp yiyordu. Nihayetinde kızın ulaşmak istediği nokta “
hoşuna giden bir yiyeceği yemek
” olsa da dolaptaki ekmek ve peynir gibi malzemeleri gördüğünde, bunlar ona
“lezzetli bir yemek olabilecekleri”
çağrışımını yapmıyordu.
A noktasından B noktasına her zaman gitmeye alıştığımız yol tıkandığında ve yeni bir yol aradığımızda ne yapmak lazım? Yolu tıkananlar, kendini sıkışmış ve çaresiz hissedenler yazının devamını okumak isteyebilir. Ancak bu durumdan rahatsız olmayanlar ya da başka bir yöntemle bunu çözenler… çözme yolunda olanlara yazının devamını okumayı hiç ama hiç tavsiye etmiyoruz. Çünkü bahsedeceğimiz yöntem her ne kadar Platon’un yaşamış olduğu M.Ö 4. yüzyıldan beri kullanılıyor ve bilimsel olarak kanıtlanmış birçok faydaya sahip olsa da hiçbir zararı olmadığını söylemek çok iddialı olacaktır.
Yukarıdaki resimdeki yuvarlaklar 2014 yılında İngiltere’de Royal Society’de yayınlanan, o tarihten bugüne resmi olarak 315 ayrı makaleden atıf alan ve beyindeki ağlar üzerine yapılan bir çalışmanın verilerini gösteren bir makaleden alındılar. Renkli çizgilerle gösterilen bağlantılar beynin fMRI (beyindeki aktif bölgeleri kan akımı hızı ve kandaki oksijen yoğunluğunu takip ederek ortaya çıkaran cihaz) yöntemiyle yapılan görüntülerden alınan bir matematiksel model ile oluşturulmuş. Dairenin çeperindeki yuvarlakçıkların, beynin farklı bölgeleri olduğunu düşünebilirsiniz. Sol taraftaki az bağlantıya sahip daire
plasebo
etkisi altındaki yani aslında herhangi bir işleme maruz kalmamış bir beyni gösteriyor. Sağ taraftaki yoğun bağlantılara sahip beyin ise
psikedelik
madde etkisi altındaki bir beyni gösteriyor. Psikedelik alındığında, beyinde normal zamanda oluşmayan bağlantılar oluşuyor ve alıştığımızın dışında, farklı şekillerde algılama yeteneği kazanıyoruz.
Her gün işe giderken önünden geçtiğiniz ama hiç bakmadığınız ağacı düşünün. Durun, okumaya devam etmeyin. Lütfen gözlerinizi kapatın ve düşünün. Belki de normalde hiç fark etmediğiniz o ağaç, psikedelik etkisi altındayken size işte tam da olduğu gibi sonsuz bir duyu bombardımanıyla gelecektir. Birdenbire gövdesinin yosun tuttuğunu, bir dalının kırıldığını ama hala sallanmaya devam ettiğini, sabah rüzgârıyla yeşilli, grili, sarılı yapraklarının dalgalandığını görmeye başlayacaksınız. Daha da ilginci ise, ağacın arkasında duran bulutların ne kadar da heybetli olduğunu ve kiminin sağa doğru giderken, kiminin de sola doğru gittiğini fark edeceksinizdir. Senelerdir belli bir şekilde algıladığınız dünya, birdenbire farklılaşmaya başlayacaktır. Aldous Huxley bir psikedelik olan meskalin etkisi altında yaşadıklarını anlatan “
Algı Kapıları: Cennet ve Cehennem
” ya da İngilizcesiyle “
The Doors of Perception: And Heaven And Hel
l” isimli kitabına William Blake’ın aşağıdaki dizeleriyle başlıyor:
“ Eğer algı kapıları temizlenseydi her şey insana olduğu gibi görünürdü, sonsuz .”
Bu kitapta bahsedilen kapı sonradan da ünlü The Doors müzik grubunun da ismine ilham oluyor.
Psikedeliklerle ilgili o kadar çok farklı tanım var ki… Psikedelik kelimesi ilk olarak 1959’da LSD üzerine araştırmalar yapan Humprey Osmand tarafından “ ruhu ortaya çıkaran ” ve “ bilinci değişik bir şekilde aktive eden ” anlamında kullanılmış. Ancak öyle sanıyoruz ki en vurucu ifadeyi 1990 yılında Nixon döneminin uyuşturucu çarı -dikkat uyuşturucu baronu değil, uyuşturucu çarı ABD’de uyuşturucuya karşı mücadele gösteren komisyonun başındaki kişi- Jaffe kullanmış. Kendisi psikedelikleri diğer maddelerden ayıran en belirgin özelliğin ancak rüyalar ve dini törenlerde yaşanabilecek türden algı durumlarına neden olabilme kapasiteleri olduğunu söylüyor.
Psikedeliklerle ilgili yapılan akademik çalışma sayısı her geçen gün katlanarak artıyor. 2020 yılında Kanada’da yayınlanan bir çalışmaya ait yukarıdaki grafik bize 1950’lerden günümüze kadar psikedelikler hakkında yayınlanan makale sayısını gösteriyor. Eğer araştırırsanız kaynaklarda, psikedelik tanımı altında farklı maddelerin olduğunu göreceksiniz. Ancak bu yazıda biz psikedelikler üzerine uzmanlaşmış farmakolog David E. Nichols’ın tanımını kullanacağız. Deprem dediğimizde Ahmet Mete Işıkara neyse, psikedelik dediğimizde de Nichols o. Yukarıda makaleye yapılan atıf sayısını vermiştik, bizim bu yazıda kaynak olarak kullandığımız makalesi 2016 yılında yayınlanmış ve şimdiden 499 adet resmi atıf almış, öte yandan Nichols’ın bulabildiğimiz kadarıyla da toplamda yayınlanmış 452 makalesi var. Nichols psikedelikleri az miktarda da olsa bugün burada bahsetmeyeceğiz başka reseptörlere ek olarak yoğun biçimde 2A serotonin reseptörleri (5-HT2AR) üzerinde etki gösteren psikoaktif maddeler olarak tanımlıyor ve onları şöyle sıralıyor:
Psikedelikler göremediğimiz yolları gösterme ya da başka bir deyişle yaratıcılığı artırma özellikleri sebebiyle yoğun olarak kullanılıyorlar. Belki bu amaçla psikedelik kullanan sanatçıları ya da Steve Jobs’u duymuşsunuzdur. Son yıllarda da Silikon Vadisi’ndeki bazı yazılımcılar tarafından yine yaratıcılığı arttırma, farklı açılardan bakabilme yeteneğini oluşturmak için kullanılıyor. 2018 yılında Hollanda’da gerçekleştirilen bir çalışma psikedelik etkisi altındayken kişilerin, psikedelik etkisinde olmadıkları duruma göre daha yaratıcı çözümler bulabildiklerini gösteriyor.
Hepimiz isteriz, sorunlarımızın mucizevi bir biçimde yok oluvermesini. Ancak böyle şeyler ne yazık ki sadece masallarda oluyor. Psikedelikler 1971 yılında Birleşmiş Milletler tarafından imza altına alınan anlaşmaya göre zararlı oldukları için kullanımları yasaklı maddeler arasında. Aşağıda görmüş olduğunuz grafik 2010 yılında maddelerin kullanıcı (mavi renk) ile çevresine (kırmızı renk) zararı üzerine yapılan ve the Lancet’de yayınlanan bir çalışmaya ait. Yine psikedelikler ve diğer birçok psikoaktif madde konusunda sayısız araştırmaya yapmış David J. Nutt da bu çalışmaya dahil olmuş. Psikedelikler sınıfına giren sihirli mantarın (mushrooms) ve LSD’nin grafiğin en altında, yasal olan alkol (alcohol) ve sigaranın (tobacco) ise beklenenin tam aksine grafiğin en üst sıralarında olduğu görülüyor.
Öte yandan psikedeliklerin tedavi edici özellikleri de mevcut. 1950’li yıllardan itibaren alkol ve sigara bağımlılığı ile depresyon tedavilerinde kullanıldığı birçok çalışma mevcut. Ayrıca Çin, Amerika ve Kanada gibi ülkeler, keyif amaçlı kullanımı dışında 2019 yılında ilaç endüstrisinde de kullanımına izin vermeye başladı.
Serotonin büyük oranda beynin sapında bulunan Raphe çekirdeğinde sentezlenen bir nörotransmitterdir. Belki daha önce antideprasan ilaçların serotoninin işlevlerine etki ettiğini ya da mutluluk hormonu dendiğini duymuşsunuzdur. Ancak etkilerini sadece bu görevle sınırlamak doğru olmaz, kan damarlarının kasılıp gevşemesinden, bağırsaklarımızın çalışmasına kadar birçok farklı işlevi de var. Ama biz bu yazıda beynimiz üzerindeki etkilerinden bahsedeceğiz.
Üstte, yukarıda saydığımız psikedelik türlerin ve serotonin molekülünü görüyoruz. Psikedelikler moleküler anlamda serotonine çok benziyorlar ve serotoninin etki ettiği reseptörlere bağlanıyorlar ancak etkileri serotoninle birebir aynı olmuyor. Şöyle bir örnek verelim. Serotonin reseptörünün çocukların içinde oyun oynadığı bir top havuzu olduğunu düşünün. Top havuzu hep aynı havuz olsa da içine giren çocuğun vücudu ve duruşuna göre topların pozisyonu farklılaşır ve işte benzer şekilde bu moleküllerin farklı olması da beyin üzerindeki etkilerin farklılaşmasını getirmektedir.
Serotonin 5HT2A reseptörleri yoğun olarak görsel beyin korteksi ve bilinçli düşünmeden sorumlu
frontal korteks
te bulunur. Bunlara ek olarak daha birçok bölge var aslında ama artık onları başka bir yazıya bırakıyor olacağız. Psikedelik kullanıldığında, bu bölgelerin beyinde ışıl ışıl yandığını görüyoruz. Öte yandan beynimizin ortasında bulunan ve adı
talamus
olan bir bölge var ki bu bölge beyne akan duyusal bilgilerin (koku hariç) filtrelenmesi ile dağıtılmasından sorumlu. Bir nevi beynin resepsiyonistliğini yapıyor diyebilirsiniz. Sen dur, sen geç, sen bekle, sana ihtiyaç yok, sen hayati önem taşıyorsun hemen şuraya buyur…gibi. Psikedelik kullanımında talamusun işlevinin inhibe edildiğini yani azaltıldığını görüyoruz, dolayısıyla da duyular işlenmek üzere kortekse daha yoğun bir şekilde aktığını görüyoruz.
Psikedelikler binlerce yıldır, yol gösterici; 60’li yıllardan beri de hedonist bir kültürün uzantısı olarak keyif amaçlı kullanılıyor. Psikedelikleri insanlar kendilerini doğayla, yaratanla, etrafıyla bir hissetmek için de alıyorlar uçuran bir “tribe” girmek için de.
Psikedelikler özetle, gidilmek istenen noktaya ulaşmak için ancak belki bir fener ya da bir destek olabilir. Sinan Canan, kendisine İnsan’ın Fabrika Ayarları’nda bulunan o değerli ve faydalı bilgileri uygulama kararını nasıl alacağız diye sorulduğunda şöyle yanıt vermişti: “ Önce niyet edeceksin .”.
Nereye gitmek istediğini bilmeyene, kim yardım edebilir?
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Uyaranların Kuklası Mı Olacağız?
Kaynakça:
Aday, J. S., Bloesch, E. K., & Davoli, C. C. (2020). 2019: A year of expansion in psychedelic research, industry, and deregulation. In Drug Science, Policy and Law, ss. 1-6.
Grinspoon, L., Bakalar JB (1979) Psychedelic Drugs Reconsidered, Basic Books, New York.
Nichols, D. E. (2016). Psychedelics. Pharmacological reviews, 68(2), 264-355.
Nutt, D. J., King, L. A., & Phillips, L. D. (2010). Drug harms in the UK: a multicriteria decision analysis. In The Lancet, ss. 1558-1565
Petri, G., Expert, P., Turkheimer, F., Carhart-Harris, R., Nutt, D., Hellyer, P. J., & Vaccarino, F. (2014). Homological scaffolds of brain functional networks. Journal of The Royal Society Interface, 11(101), 20140873.
Petranker, R., Anderson, T., & Farb, N. (2020). Psychedelic research and the need for transparency: Polishing Alice’s Looking Glass. Frontiers in psychology, 11, 1681.
Sahakian, B., & LaBuzetta, J. N. (2013). Bad Moves: How decision making goes wrong, and the ethics of smart drugs. OUP Oxford.
Prochazkova, L., Lippelt, D. P., Colzato, L. S., Kuchar, M., Sjoerds, Z., & Hommel, B. (2018). Exploring the effect of microdosing psychedelics on creativity in an open-label natural setting. Psychopharmacology, 235(12), 3401-3413.