“TÜRK CEZA KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” YASASININ SAĞLIK ÇALIŞANLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Kamuoyunda “Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi” başlığı ile çeşitli haberler çıktı. Bu haberler hepimizi heyecanlandırdı. Yasa, 7406 Sayılı “Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ adıyla 27 Mayıs 2022 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Acaba yeni düzenlemeler her gün artarak devam eden sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesine ilişkin ne gibi yenilikler getirmişti? Gerçekten sağlıkta şiddetin önlenmesine ilişkin yeni yaptırım ya da çözümler getiriyor muydu? Yasa hayatımızda ne gibi değişikliklere neden olacaktı? Sağlık çalışanlarına karşı uygulanan gerek fiziksel gerekse psikolojik şiddetin dozu giderek artıyor. Bunun da kamuoyunda yansımaları oluyordu. Geçmişte de şiddetin önlenmesine ilişkin çeşitli düzenlemeler yapılmaya çalışılmıştı ancak bunların hiçbirisi arzu edilen sonucu vermedi. Fiziksel ve psikolojik şiddet maalesef hep giderek arttı. Aslında bu konuda daha önce 2014 yılında yapılan bir değişiklik ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu EK12. Madde’ye bir düzenleme getirilerek “sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı, görevi dolayısı ile kasten bir yaralama suçu oluşmuşsa fail hakkında tutuklama kararı verilebileceği” hükmü eklenmişti. Kasten yaralamalarda tutuklanma kararının verilebilmesi için yaralamanın kasten, silahla yapılmış ya da yasada (Ceza Muhakemeleri Kanunu Madde 100) belirtilmiş diğer tutuklama koşullarının olması gerekmektedir. Bu düzenleme ile sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevi dolayısı ile kasten bir basit yaralama suçu dahi tutuklama nedeni sayılabilecektir. Aynı maddede ayrıca “Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.” denilerek kendilerine karşı, görevleri gereği işlenen suçlar bakımımdan sanki kamu personeli gibi değerlendirilmesinin yolu açılmıştır. Bir başka ifade ile özelde çalışan sağlık çalışanlarına görevleri gereği işlenen suçlar kamu görevlisine karşı işlenmiş suç kategorisinde olacaktır. Ayrıca Covid-19 pandemisi sürecinde 17 Nisan 2020’de bir yasa değişikliği ile ‘‘Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında; ilgili maddelere göre tayin edilecek cezaların yarı oranında artırılacağı ve hapis cezasının ertelenmesi hükümlerinin uygulanmayacağı’’ hükmü getirilmişti.
Peki yeni düzenleme ile ne değişti? Son değişiklikle getirilen yenilik (!) Ceza Muhakemeleri Kanunu 100’de (CMK) yapılmıştır. Hukukumuzdaki tutuklama nedenleri adı geçen maddede tek tek sayılmıştır. CMK madde 100’e bir madde eklenerek “sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu” tutuklama nedenleri arasında sayılmıştır. Aslında bu düzenleme 6514 sayılı yasanın 47. Maddesi’nde aynen şu şekilde ifade edilerek daha önce, 18 Ocak 2014 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. MADDE 47 – 3359 Sayılı Kanun’a aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
“Ek Madde 12 – Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100’üncü Maddesi’nin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır. Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.” Görüldüğü üzere sağlık personeline karşı kasten yaralama suçu zaten mevzuatımızda vardır. Ancak bu düzenleme 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’ndan kaldırılarak olması gereken yere yani CMK madde 100’e taşınmıştır. Aslında burada getirilen bir yenilik değil teknik bir düzenlemeden ibarettir. Bir diğer değişiklik; TCK 113. Madde’de cebir veya tehdit kullanarak bir kamu hizmetinin yürütülmesine veya sunulan hizmetten yararlanılmasına engel olunması halinde iki yıldan beş yıla kadar hapse hükmedileceği belirtilmektedir. Yapılan bu son değişiklikle ‘‘Suçun konusunun sağlık hizmeti olması hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranına kadar artırılır.’’ hükmü getirilmiştir. Bunun önemi, failin TCK 113. Madde kapsamında yargılanması durumunda 1/6 oranında ceza artırımı ile ceza alt sınırdan bile verilmiş olsa iki yıl ve altı hapis cezaları için uygulanan hükmün açıklanmasının geri bırakılması maddesi uygulanmayacak ve failin hapis yatması gerekecektir. Uygulamada sağlık çalışanına şiddet uygulanması durumunda kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçları için soruşturma ve yargılama yapılmaktadır. Asıl mesele; fiilin kamu hizmetinden yararlanmanın engellenmesi eylemi olduğu ve failin 113. Madde’den de yargılanması gerektiğidir. Bu durumda zaten olay yaralama, tehdit, hakaret gibi suçlarla birleştiğinde her biri alt sınırdan da verilmiş olsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırının üzerinde ceza alacaktır.
Daha önceki düzenlemeleri de yine buradaki köşeden değerlendirmiş, yeterli olmamakla birlikte ümit verici olarak nitelemiştim. Yapılan düzenlemelerin ancak yargı kararlarına yansıması ile anlam bulacağını belirtmiştim. Tekrar aynısını vurgulayacağım. Cezaların artırılması uygulamaya geçmediği sürece etkili olmayacaktır. Cezalandırmanın ana nedenlerinden birisi de eğitmek ve yeniden suç işlenmesini önlemek olduğuna göre bu insanlara hastanelerin acillerinde kamu hizmeti yaptırılması gibi eğitici ve empati kurmaya yardım edecek tedbir yaptırımları uygulanmasının çok yerinde olacağı kanaatindeyim. Tıpkı İtalya eski başbakanı Berlusconi’ye olduğu gibi