SAKIP SABANCI’YA BİLE BAKAN FALCI

Atasın on papel , bakasın daha neler neler anlatacağım diyordu falcı roman bacı . Ağzında sakızı patlatarak çiğnerken otuz iki ama bembeyaz dişleri ni gösteren kadın.

Bir roman güzeli idi. Uzun etek ve bluzunun altında mükemmel bir vücuda sahip olduğu belli idi. Elinde baklalar ara sıra şıkırdatıyordu. Daha çok el falı bakarım diyordu çingene.

Sakıp Sabancı Beyefendiye bile baktım!! Güya ne dedi ise çıkmış ve Sn. Sabancı onu tekrar bulmuş ve hatırı sayılır hediyeler vermiş .

Avuç içine bakarken söylediği her iki kelimeden sonra atasın daha beş papel dedi ise akabinde on papel diyordu falcı bacı . Ben baktırmak istemedim ama zorla elimi kaptı ve; abe sen büyüyeceksin, büyük adam olacaksın la başladı sözlerine ve ekledi. Sen bir evlilikle kalmayacaksın deyince elimi hızla çektim ve git be kadın işin mi yok diyerek bacıyı azarladım ve el falıma baktırmadım. Çünkü flört ettiğim kız arkadaşıma yalnız onu sevdiğimi, mezara kadar onu seveceğimi, çocuklarımın anası onun olacağı sözü nü vermiştim.

Falcı aklın sıra beni ihanet e sürüklüyordu sanki. Ne kadar kızsam ne kadar bağırsam haklı değil miydim? Daha bir gün önce Suzi bana; beni seviyorsun değil mi? Hiç ayrılmayalım deyince; Mezara kadar seninleyim . Başkasını seversem iki gözüm önüme aksınla başlayıp bildiğim bütün yeminleri etmiştim.

Falcı kadın a ne oluyordu!!! Daha yirmi dört saat bile geçmemişti verdiğim sözün. Çok canım sıkılmıştı. Homurdanarak etrafıma bakıyordum. Acaba kadının söylediklerini Suzi duymuş mu idi. Saray Burnu na gideceğimi biliyordu Suzi. Heyecanla etrafıma bakıyordum. Acaba sürpriz yapıp Suzi de gelmiş miydi Saray Burnu na. Yoksa duymuş muydu roman kadının söylediklerini. Çok heyecanlanmıştım birden.

Haydi kalk gidelim dedim şimdi diş hekimi olan Feyzullah’ a ve kalktık. Hala etrafıma bakıyordum. Suzi’nin olmadığından emin olmak için. Bunu sezen Feyzullah korkma korkma Suzi yok buralarda ve kadının söylediklerini duymadı rahat ol dedi. O günden sonra hayat mücadelesi Feyzullah’la hiç karşılaşmadık. Karşılaşsak acaba arkadaş falcı kadın hakikaten gerçekleri görmüş, o gün der mi (!)?

Büyük devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti ne büyük hizmetleri olan Sn. İhsan Sabri Çağlayangil ’in hatıralarında okumuştum. Dışişleri bakanı iken ülkemizi ziyaret eden yabancı bir din adamının yanında bir falcı roman kadın yaklaşıp Çağlayangil’e kısacık bir fal bakmış ve demiş ki.

Sen bu ülkede baş papaz olacaksın (Nitekim vekaleten 12 Eylül öncesi altı ay Cumhurbaşkanlığı yapmıştı) Sen büyük bir kaza geçireceksin ama ölmeyeceksin deyince Sn. Çağlayangil kadını yanından uzaklaştırılması için korumalarına işaret etmiş. (Evet nitekim Sn. Çağlayangil ağır bir kaza geçirmiş uzun tedaviden sonra kurtulmuştur. Tanju Cılızoğlu nun yazdığı hatıralarda mevcuttur.

İkinci Fal Hikayem

Fala inanma, falsız da kalma diye mazeret uydurur kahve falı na bakmak isteyenler. Hakikaten fala inanmak istemiyorum. Ama yorum yapamıyorum.

Haziran ayının 27 si idi 1996 yılının. Bir cumartesi günü. Aksaray ’daki muayenehanemde idim. Saat öğle üzeri ve 2 idi. Cumartesileri ikiye kadar hasta kabul ediyordum. Son hastaya bakmış çıkmaya hazırlanıyordum.

Akrabam, liseden sınıf arkadaşım, biyokimya ihtisası yapmış halen İstanbul ’da bir vakıf hastanesi nin biyokimya şefi olarak görev yapan Uzman Emel Nail Kamiloğlu telefon ederek yarım saat beklememi bir hasta getireceği ricasında bulununca bekledim. ,

Emel i de uzun zamandan beri görmemiştim, biraz özlem de gideririz dedim. Emel yanında bir hayli irice, sanatçı Sn. Ayşegül Atik ’e hem ses hem de bedenen benzeyen muhtemelen hamileliğinin son günlerinde olan ama doğuştan iki gözü de olmayan bir bayanla muayeneme geldiler. Hamile bayanın her iki gözü de yoktu. Sadece göz çukurları vardı. Gebelik muayenesi ni yaptım. Gebe olarak her şeyin normal olduğunu söyledim. Salona geçtik oturduk ki daha Emelle dedikoduya dahi başlamadan hastamız yüksek sesle ben Dr. Bey”e fal bakacağım içimden geldi dedi.

Emel’le bir birimize sırıtarak baktık. Kadının iki gözü de yoktu. Fala nasıl bakacaktı? Alınıp darılmasın diye kahve yaptırdım içtik fincanları kapattık.
Emel’le sohbete devam edemiyordum. Çok merak etmiştim bu kadın fala nasıl bakacak diye? Bir süre sonra fincanı önüne koyduk. Eline fincanı alan kadın çevirdi, görüyormuşçasına içine baktı. Aniden suratının rengi ve şekli değişti. Amannnnn!!!!! ben bu fala bakamam dedi.

Dr. Bey çok kısa süre sonra , belki bir veya yarım saat sonra büyük bir felaket haberi alacaksın. Trafik kazası nda çok yakınını kaybedebilirsin dedi fincanı kapattı. Ben bu fala devam etmek istemiyorum, size başka bir zaman fal bakalım dedi.

Hiç başka bir şey söylemeden hemen ayağa kalktı; haydi Emel hanım gidelim, Dr. Bey’in acele işi olacak demez mi? Şaşırıp kalmıştık. Muayenehaneden hep beraber çıktık vedalaştık. Arabamla Aksaray ’dan Bakırköy ’e gittim, o zamanki eşimi aldım, Yeşilköy ’deki evimize gitmek üzere güzergahımızı Yeşilköy ’e yönelttik. Yeşilköy’e tam girmiştik, yeni çıkmış motorola cep telefonu m aniden çaldı. Sanki her zamankinden değişik çalıyordu.

Telefondaki ses dayımın hanımı (Yücel dayımın eşi Fatma yenge) haykırırcasına Rehatttt acele Deva hastanesi ne koş. Annen çok büyük trafik kazası geçirmiş çok ağır belki sağlığına yetişemeyeceksin demişti.
Yetiştim. Annem komada idi. 8 saat süren ameliyattan sonra hayata döndü. Kazadan sonra 16 yıl daha yaşadı anacığım. Ne hastaneye koşarken, evli olduğum hanımefendi, ne de hastanede anacığımı ziyaret etmemişti. Anacığım bu 16 yılın son altı yılını yatağa bağımlı yaşadı . Her hafta fırsat yaratıp mezarını ziyaret ediyorum.
Evet.

Her iki gözü olmayan hamile kadın yarım veya bir saat sonra bu felaket haberi alacaksın demişti. 45 dakika sonra telefonum çalmıştı.

Kalın sağlıcakla…

Prof. Dr. Rehat Faikoğlu

www.heykadin.com.tr