Sektörümüzün dört gözle beklediği eser çıktı; “Bitkisel Üretimde Yabancı Otlar ve Mücadelesi

Kıymetli Dostlarımız,

Dergimiz harmanTIME’ın 110. sayısıyla sizlerle olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Tarım dolu içeriğimizi ele almadan önce değerli bir eser hakkında bilgi vermek istiyorum. Malumunuz üzere kültür bitkilerinde üretimi etkileyen en önemli faktörlerden birisi de yabancı otlardır. Yabancı otlar kültür bitkileriyle aynı ortamda yaşayarak onlarla su, besin ve ışık yönünden rekabete girerler ve ürünün gerek kalitesini gerekse kantitesini olumsuz yönde etkileyerek dünyada her yıl 150 milyar dolar civarında ürün kaybına neden olurlar. Yabancı otların ülkemizde tüm tarımsal üretimde %9,7’lik bir azalmaya neden olduğu bilinmektedir. Dünya’da ise bu zararın %14,6 olduğu tahmin edilmektedir. Yabancı otların tanımı ve mücadelesi ile ilgili sektörümüzde kaynak eksikliği vardı. harmanTIME olarak, bu eksikliği giderdik ve müthiş bir kaynağı sizlerle buluşturuyoruz. Sektörümüzün dört gözle beklediği “Bitkisel Üretimde Yabancı Otlar ve Mücadelesi” çıktı. Sayın Ziraat Müh. Aziz Özkan ile Sayın Prof. Dr. Işık Tepe’nin hazırladığı bu muhteşem eseri temin etmek için www.harmantime.com.tr web sitemizi ziyaret edebilir veya 0 216 4150625’i arayabilirsiniz.

Covid-19 pandemisi, Rusya-Ukrayna savaşı derken tarım hiç olmadığı kadar konuşulur oldu. Özellikle ülkemizde gıda fiyatların artması, bitkisel yağ arzında sıkıntı yaşanılacağının duyurulması paniğe sebep oldu. Öncelikle şunu belirteyim, Türkiye’de gıda konusunda paniğe neden olacak olumsuz bir durum yok. Tabi bu durum, tarımsal üretimde sıkıntı olmadığı anlamına gelmiyor. Artan çiftçi maliyetleri üreticilerin belini bükerken, devletin tarımı hiç olmadığı kadar desteklemesi ve üreticilerin tarımdan kopmamasını sağlaması gerekiyor. Köşemde her fırsatta dile getiriyorum, “Üretmezsek tükeniriz” . Tarım sübvanse edilmez ise üretimin azalacağı, gıda fiyatlarının daha da artacağı unutulmamalıdır.

Bu ay dergimizin kapak konusunu, “Türkiye’de Bitkisel Yağ Açığının Kapatılmasında Ayçiçeği ve Kanola Tarımının Önemi” olarak belirledik. Ülkemiz bitkisel yağ ihtiyacının ne yazık ki yarısını ithalatla karşılıyor. Kapak konumuzda, ayçiçeği ve kanola tarımının, ülkemiz bitkisel yağ açığının kapatılması sorununa çözüm olabileceğini ele aldık. Gerek ayçiçeği ve gerekse kanola tarımımdan ülkemiz iklim ve toprak koşullarında, dünya verim ortalamasına göre daha yüksek verim alındığı FAO’nun verdiği istatistik rakamlarla ortaya koyulmaktadır. Bu nedenle ülkemiz bitkisel yağ açığının kapatılma sorununun tek çözüm yolu yağlı tohumlu bitkilerin yeterli miktar üretimiyle mümkündür. Yeterli yağlı tohumlu bitkilerin üretimi ise, ancak Trakya başarı örneğinde olduğu gibi ayçiçeği ve kanola yetiştiriciliğinin ülkemiz genelinde uygun iklim ve toprak koşullarında modern yöntemlerle yapılması ve yaygınlaştırılması ile sağlanabilir. Bu önemli konuyu, Sayın Dr. Sami Süzer yazdı.

Çeltik fazla miktarda su isteği olan, yarı sucul bir bitkidir, özellikle generatif devrede salkım oluşum devresi başlangıcı ile erken tane dolum dönemi arasında fazla suya ihtiyaç duyar ve bu dönem sulama için çok kritiktir. Tarla bitkilerinin çoğu, topraktaki suyun %50’sini kullanabilir durumdayken en iyi şekilde yetişirler, çeltikte bu değer %75’dir. Özellikle generatif dönemde ihtiyaç duyulur. Tarlanın devamlı su altında bulundurulması ile bu ihtiyaç karşılanır. Bunun sonucu, bitkilerin strese girme ve ürün kaybı riski azalır. Tarlanın su altında bırakılması aynı zamanda yabancı ot gelişmesini engeller, azottan faydalanma etkinliği artar ve sıcaklık değişiminde görülen dalgalanmalardan çeltik mahsulünü korur. Çeltik uzmanı Sayın Dr. Halil Sürek, “Çeltik Mahsulünün Su İhtiyacı ve Sulanması” nı ayrıntılarıyla ele aldı.

Üzümlerde bakteri kaynaklı kök ur hastalığını yönetirken dikkate alınması gereken birkaç faktör vardır. Kök uru, dünyada özellikle serin iklim bölgelerinde yaygın ve yıkıcı bir hastalıktır. Agrobacterium vitis, asmalarda bu hastalığa neden olan bakteriyel patojendir. Diğer bazı mahsullerde kök urundan sorumlu olan A. tumefaciens türü urlardan daha az izole edilmiştir. Üzümlerde A. vitis’in ur oluşturan ve ur oluşturmayan türleri (suşları) vardır. Yakın zamana kadar ur oluşturan suşların ticari bağlarda sınırlı olduğu düşünülürdü; bununla birlikte, son derece hassas laboratuvar yöntemlerinin geliştirilmesi, yabani asma akrabası Vitis riparia’da patojenik suşların moleküler tespitine izin vermiştir. Bu hastalığı yönetmek için bakterinin biyolojisini anlamak ve mevcut kontrol stratejilerini uygun şekilde kullanmak çok önemlidir. “Asmada Kök Ur Hastalığı” ile ilgili her şey Sayın Zir. Yük. Müh. Selma Aktaş’ın makalesinde.

İçeriğimizde okuyacağınız daha birçok makale, güncel ve sektör haberleri, röportajlar ile infografikler olacak. Mayıs sayımızda görüşmek umuduyla; sağlıklı bir Ramazan ayı geçirmenizi temenni eder, hepinize bereketli işler, huzur dolu, aydınlık günler dilerim…