Şike ve rating meselesinin gerçek yüzü

Türkiye’de son on yılda siyasi alanda hiç kimsenin tahmin edemeyeceği dönüşümler hatta alt-üst oluşlar oldu. Hala süregelen Ergenekon ve Balyoz davaları bu değişimin en somut anlatımı. Ancak siyasi alanda atılan değişim adımlarını, ekonomik olan takip edemezse geriye dönüş kaçınılmaz olur. Bu anlamda ekonomideki dönüşümün geri dönüşü pek olmaz.
Ama siyasi tarih, yarı yoldan çark eden reformların, devrimlerin çöplüğüdür.

Tam buradan bakınca, bir iktisatçı olarak, ekonomideki dönüşüm beni daha fazla heyecanlandırıyor. Çünkü burada yola çıkıldığı zaman, belki yan yola sapıp yavaşlayabilirsiniz ama kesinlikle geri dönmezsiniz. (Zaten bu ‘yan yol’ garipliği bir tek bizde var; dünyada trafik literatüründe yan yol diye bir kavram var mı çok merak ediyorum.)

Şu sıralar ekonomide olup bitenler Türkiye’deki dönüşümün artık geri dönülmez bir yola girdiğini bize gösteriyor. Bunu anlatmak için iki önemli gelişmeyi ele almak istiyorum. Birincisi, dün de üzerinde durduğum, büyüme meselesi. Türkiye, çok ciddi bir büyüme temposu yakalamış durumda ama burada asıl üzerinde durulması gereken nokta, bu büyümenin sanayiye dayanan ihracat önceliğinde belirginleşmeye başlaması. Bu, her şeyden önce, küresel pazarlarda teknoloji ve markaya dayalı rekabet yapabilecek bir sanayici sınıfı ortaya çıkardığı oranda önemli. Bu dinamiğinin birçok alanın lokomotifi olacağını söyleyebiliriz.

İkinci önemli gelişme, aslında şimdilik polisin ve yargının ilgi alanında ve kriminal bir durum gibi gözüküyor ama böyle olmakta birlikte, bu gelişme, çok önemli bir ekonomik değişimi de anlatıyor. İlk önce futbol endüstrisine dönük (şike operasyonu diye anılan) operasyon ve daha sonra bu hafta televizyon reklâm endüstrisine yapılan ‘rating’ operasyonu.

Bu iki ‘piyasa,’ hem Türkiye’de hem de dünyada giderek büyüyen eldeki ‘resmi’ rakamları hayli aşan büyüklüğe sahiptir. Dünyada futbol endüstrisi yarattığı dışsal gelirlerle 250 milyar dolarlık bir büyüklüğe doğru giderken, dünya reklâm harcamaları da, 600 milyar dolarlık hacme yaklaşmıştır. Yani trilyon dolara giden iki önemli ekonomi alanından bahsediyoruz. Bu iki alanın ekonomik büyüklüğü son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde hızla artmakta ve özellikle reklâm harcamaları, krizde gelişmiş ülkelerde kayba uğrarken, gelişmekte olan ülkelerde hızını artırmaktadır. Bu, Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’de, futbol endüstrisi medya ve reklâm sektörüyle de iç içe geçmiş ve 600 milyon Euro’luk bir büyüklüğe erişmiştir. Reklâm harcamaları ise yaklaşık iki milyar dolarlık bir hacme varmıştır. Bu rakamlar bize binlerce insanın geçimini sağladığı, yararlandığı, yatırım yaptığı, umut bağladığı, meslek edinmek için okuluna gittiği iki önemli ekonomiyi anlatıyor. İşte bu kadar önemli bu alanlarda birileri çete kurup bu ekonomilerin doğru işlemesini, rekabet ederek ve yeni olanları üreterek gelişmesini önlüyorlar. Doğru olanlar, hak edenler bu piyasalarda kazanamıyor. Tam aksine, hak etmeyen, yanlış yatırım yapan, emek harcamayan küçük bir azınlığa rant sağlamak için ‘kazandırılıyor.’ İşte bu gelecek gaspıdır. Aslında çok büyük bir suçtur; cinayetten büyük bir suçtur. Çünkü hepimizin geleceğini, yarınını çalan, hepimizi sırtından bıçaklayan bir organizasyondur bu. Bir işgaldir; ülkenin işgalidir.

Mafyanın külünü yutan devler

Piyasa mekanizmasının işlememesini, buraya devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda müdahalesini insanlık çok pahalıya ödemiştir. İnanın dünya savaşlarının da, krizlerin de arkasında bu gerçek vardır. Şimdi piyasaya devletler dışında onlara dayanan mafyaların da müdahalesi mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.

Bugün dünyada bu yönde düzenlemeler yapılmaya başlandı. Regülâsyonlar yalnızca piyasanın düzgün işlemesi, kartellerin oluşmaması ve rekabetin düzgün işlemesi doğrultusunda yapılıyor. Kayıt dışı ile bu bağlamda mücadele ediliyor. Ama tabii ki yeterli değil. Çünkü dünya ekonomisi hala tekeller yönetiyor. Yukarıdaki haritaya bakın; dünyanın en büyük reklâm veren gruplarını ülkeler bazında veriyor. Bu gruplar dünyanın en büyük gıda, finans, otomotiv tekelleri. Ama işin garip tarafı Türkiye’deki rating mafyası bu tekelleri bile kandırıyor. Ya da onlar kanıyormuş gibi yapıyorlar. Ama temizlik iyidir. Şimdi bu yapının küçük ama çok önemli bir ayağı çözüldü.

Türkiye’deki şike ve rating operasyonlarını kesinlikle yeni sanayicilerin ihracata dayalı büyümesinden ayrı tutmayın. Çünkü geleceğin reklam verenleri de bunlar olacak…

Türkiye’de son on yılda siyasi alanda hiç kimsenin tahmin edemeyeceği dönüşümler hatta alt-üst oluşlar oldu. Hala süregelen Ergenekon ve Balyoz davaları bu değişimin en somut anlatımı. Ancak siyasi alanda atılan değişim adımlarını, ekonomik olan takip edemezse geriye dönüş kaçınılmaz olur. Bu anlamda ekonomideki dönüşümün geri dönüşü pek olmaz.

Ama siyasi tarih, yarı yoldan çark eden reformların, devrimlerin çöplüğüdür.

Tam buradan bakınca, bir iktisatçı olarak, ekonomideki dönüşüm beni daha fazla heyecanlandırıyor. Çünkü burada yola çıkıldığı zaman, belki yan yola sapıp yavaşlayabilirsiniz ama kesinlikle geri dönmezsiniz. (Zaten bu ‘yan yol’ garipliği bir tek bizde var; dünyada trafik literatüründe yan yol diye bir kavram var mı çok merak ediyorum.)

Şu sıralar ekonomide olup bitenler Türkiye’deki dönüşümün artık geri dönülmez bir yola girdiğini bize gösteriyor. Bunu anlatmak için iki önemli gelişmeyi ele almak istiyorum. Birincisi, dün de üzerinde durduğum, büyüme meselesi. Türkiye, çok ciddi bir büyüme temposu yakalamış durumda ama burada asıl üzerinde durulması gereken nokta, bu büyümenin sanayiye dayanan ihracat önceliğinde belirginleşmeye başlaması. Bu, her şeyden önce, küresel pazarlarda teknoloji ve markaya dayalı rekabet yapabilecek bir sanayici sınıfı ortaya çıkardığı oranda önemli. Bu dinamiğinin birçok alanın lokomotifi olacağını söyleyebiliriz.

İkinci önemli gelişme, aslında şimdilik polisin ve yargının ilgi alanında ve kriminal bir durum gibi gözüküyor ama böyle olmakta birlikte, bu gelişme, çok önemli bir ekonomik değişimi de anlatıyor. İlk önce futbol endüstrisine dönük (şike operasyonu diye anılan) operasyon ve daha sonra bu hafta televizyon reklâm endüstrisine yapılan ‘rating’ operasyonu.

Bu iki ‘piyasa,’ hem Türkiye’de hem de dünyada giderek büyüyen eldeki ‘resmi’ rakamları hayli aşan büyüklüğe sahiptir. Dünyada futbol endüstrisi yarattığı dışsal gelirlerle 250 milyar dolarlık bir büyüklüğe doğru giderken, dünya reklâm harcamaları da, 600 milyar dolarlık hacme yaklaşmıştır. Yani trilyon dolara giden iki önemli ekonomi alanından bahsediyoruz. Bu iki alanın ekonomik büyüklüğü son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde hızla artmakta ve özellikle reklâm harcamaları, krizde gelişmiş ülkelerde kayba uğrarken, gelişmekte olan ülkelerde hızını artırmaktadır. Bu, Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’de, futbol endüstrisi medya ve reklâm sektörüyle de iç içe geçmiş ve 600 milyon Euro’luk bir büyüklüğe erişmiştir. Reklâm harcamaları ise yaklaşık iki milyar dolarlık bir hacme varmıştır. Bu rakamlar bize binlerce insanın geçimini sağladığı, yararlandığı, yatırım yaptığı, umut bağladığı, meslek edinmek için okuluna gittiği iki önemli ekonomiyi anlatıyor. İşte bu kadar önemli bu alanlarda birileri çete kurup bu ekonomilerin doğru işlemesini, rekabet ederek ve yeni olanları üreterek gelişmesini önlüyorlar. Doğru olanlar, hak edenler bu piyasalarda kazanamıyor. Tam aksine, hak etmeyen, yanlış yatırım yapan, emek harcamayan küçük bir azınlığa rant sağlamak için ‘kazandırılıyor.’ İşte bu gelecek gaspıdır. Aslında çok büyük bir suçtur; cinayetten büyük bir suçtur. Çünkü hepimizin geleceğini, yarınını çalan, hepimizi sırtından bıçaklayan bir organizasyondur bu. Bir işgaldir; ülkenin işgalidir.

Dosya:http://85.111.20.14/icerik/111216-021947-cemil-bey-16-aralik.jpg

Mafyanın külünü yutan devler

Piyasa mekanizmasının işlememesini, buraya devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda müdahalesini insanlık çok pahalıya ödemiştir. İnanın dünya savaşlarının da, krizlerin de arkasında bu gerçek vardır. Şimdi piyasaya devletler dışında onlara dayanan mafyaların da müdahalesi mutlaka ortadan kaldırılmalıdır.

Bugün dünyada bu yönde düzenlemeler yapılmaya başlandı. Regülâsyonlar yalnızca piyasanın düzgün işlemesi, kartellerin oluşmaması ve rekabetin düzgün işlemesi doğrultusunda yapılıyor. Kayıt dışı ile bu bağlamda mücadele ediliyor. Ama tabii ki yeterli değil. Çünkü dünya ekonomisi hala tekeller yönetiyor. Yukarıdaki haritaya bakın; dünyanın en büyük reklâm veren gruplarını ülkeler bazında veriyor. Bu gruplar dünyanın en büyük gıda, finans, otomotiv tekelleri. Ama işin garip tarafı Türkiye’deki rating mafyası bu tekelleri bile kandırıyor. Ya da onlar kanıyormuş gibi yapıyorlar. Ama temizlik iyidir. Şimdi bu yapının küçük ama çok önemli bir ayağı çözüldü.

Türkiye’deki şike ve rating operasyonlarını kesinlikle yeni sanayicilerin ihracata dayalı büyümesinden ayrı tutmayın. Çünkü geleceğin reklam verenleri de bunlar olacak…