BİR ÇOCUK OLARAK BEN, SİNEMA VE FİLMLER

çocukluğumun geçtiği üçgen :)
Suadiye Sineması yazan bina da birkaç mutlu yılım geçti ve  yıllar boyu her fırsatta Suadiye Sinemasında film izledim. Şimdi şu resme bakınca hayat gözlerinin önünden film şeridi gibi geçiyor… Aynı bina şu anda Boyner mağazası olarak hizmet vermekte…

Çocukluğum belki de çoğunuzdan iyi geçmiş olabilir. Yani kısmen… Babamın iş yeri bir pasajın içindeydi ve pasajda dönemin en iyi sinemalarından biri vardı. Okul öncesi dönemde ve ilk okulun başlarında bu nimetten sonuna kadar faydalandım. Hem de ne faydalanmak. Kovboy filmleri izleyip polislerin belinden silah çekecek kadar 🙂 1982 doğumlu bir birey olarak aslında sonraki dönem doğanlara göre şanslı bir çocuktum. Düşünsenize, teknoloji gelişmediği için sinema perdesinde gördüğünüz her şeyi insanların yaptığını. Tabi dolaylı yoldan olsa da hala bu işleri insanlar yapıyor ama teknolojinin duyguyu yansıtabilme gücüyle bir aktörün role kendini kaptırarak o duyguyu tamamen size işlemesi bence karşılaştırılmaması gereken bir şey…

Oldum olası sevmişimdir sinemayı. Zaten neden sevmez ki insan? İsteyeni güldüren, isteyeni ağlatan hatta hayalini kurup sahip olamadığı hayatı kısacıkta olsa kenarından köşesinden izleme şansı veren bir sanat dalı ve sizi o sanatla buluşturan salonlar…

Bu geleneğin tahtı sarsılıyor dersek yanılmış olmayız. Önce DVD ve Blu-Ray teknolojisi, şimdilerde ise internetten izlenebilen 4K kalitesi ile artık insanlar sinemaya gitmek yerine oturdukları yerde izlemeye, diğer bir tabirle biran önce tüketmeye odaklanmış.

Bu eleştiriyi size yaptığım kadar kendime de yapıyorum. Sinemaya gereken değeri vermiyoruz. Halbuki her bir yapım için yüzlerce insan yıllarca mesai harcayıp ortaya bir sanat eseri koyuyor ve bizler onu şark kurnazlığı ile internetten ücretsiz izlemenin yollarını arıyoruz. Son yıllarda her ne kadar telif yasaları ile cezaları artırılsa da, internet denen ucu bucağı olmayan okyanusta bir kaya parçasını aramak gibi bir durum var ortada.

Sinema İnsanı Sosyalleştirir

Evet doğru okudunuz. Karanlık bir salonda izlediğiniz film insanı nasıl sosyalleştirebilir ki diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ama işin rengi farklı. Kendinizi kapattığınız dört duvarın arasından çıkmanızı, yeni yüzler görmenizi sağlar en başta. Hatta o anı paylaşacak birileri de varsa hayatınızda, tutarsınız elinden gidersiniz sinemaya. Patlamış mısırın mis kokusu yanında buz gibi bir kola ile kurulur koltuğa üç dört saat fişini çekersiniz herşeyin… Bu da en güzel sosyalleşme değil midir aslında? Rolünü iyi yapan bir aktörün yüzündeki mimik ve jestlerden tutun da, anlatılan hikayenin derinliğinin üzerinizde bırakacağı izlere kadar tepeden tırnağa geliştirir sizi…

Sinema İnsanı Bilinçlendirir

Sinema eleştireldir. Toplumsal olayları farklı bir perspektiften insanın gözüne sokar ki farkına varılsın. Toplumun eksiklerini su yüzüne çıkartan olaylar işler ve toplumun bilinç altını olumlu ya da olumsuz etkilerine maruz bırakır. Bu da ister istemez zamanla insanı değiştirir. Hangi yöne olacağı tabii ki insanın kendi doğasıyla alakalıdır…

Sinema Genel Kültürünüzü Artırır

İnsanın genel kültürü, okuduğu kitaplar ve takip ettiği gazetelerin etkisinde kaldığı gibi çevre faktörü ile de izole bir duruma gelir. Yani siz belli bir daire içinde monoton bir hayat yaşıyorsanız, sinemaya gittiğinizde farklı çevrelerden insanların olaya nasıl baktıklarını ve ne gibi bilgilerle dolu olduklarına şahit olursunuz. Bu özelliği ile belki de kitaplardan sonra insanı en hızlı geliştiren etkenlerden biridir.

sinema ve teknoloji

Günümüzde Sinemalar

Eskiden filmlerde kullanılan kısıtlı teknoloji ile günümüz sinema teknolojilerini karşılaştırmaya bile gerek yok. Zaten eski Türk filmlerini benim gibi hala izleyeniniz varsa bu durumun çok net farkındadır. Tabi bu kadar hızlı film de çıkmıyordu. Ya da çıkıyordu ama dünya henüz bu kadar küreselleşmediği için biz farkında değildik. Her film farklı bir tat bırakırdı. Bulunması, izlenmesi zor olduğu için insanlar değer verirlerdi sinemaya. Bir defa yaz günlerinin en romantik yerleriydi. Kışları da arkadaşlarla, sevgiliyle gidilebilecek en güzel yerdi belki de. Sinema, karanlık, elin omuza atılması ve belki de masum küçük bir öpücük şansı. Daha romantik ne olabilir ki değil mi?

Teknoloji geliştikçe ve maalesef hayatlarımız bize sunulan şartlar nedeniyle hızlanmaya devam edince, tüketim alışkanlıklarımızda bariz değişiklikler oldu. Bu değişikliklerden her şey gibi sinema da payını aldı. Tüketim alışkanlıkları ne tarafa evrilirse sinema da o tarafa evrildi. Bu nedenledir ki eskisi kadar iyi hikayeli, insanı etkileyen ve iyi ki gelmişim dedirten film sayısı azaldı. Fiyat olarak geçmişe göre belki daha uygun ama karşılığında ne alıyoruz onu da ayrıca irdelemek lazım.

Türkiye’de sinema sanırım ellilerden beri yerinde sayıyor. 37 yıllık hayatımın ikinci yarısında beni etkileyen film sayısına baktığımda durum içler acısı. Bunun sebebi insanların değişmesi ve duyguları eskisi kadar derin yaşayamaması mı yoksa sadece gişe hasılatı kaygısı mı bilemiyorum ama biz bugün ineğe tapıyorlar diye aşağıladığımız hintlilerin Bollywood’u kadar bile olamadık. Doğru işler yapmaya çalışan insanların sayısı bir elin parmağını geçmezken ve devlet eliyle sinema sektörünün üzerine bu kadar gidilirken zaten gelişme görmek hayal ürünü gibi…

Bollywood örneğini verdim çünkü bu ülke bizden çok daha fakir bir kitleye sahip. Daha ilkel şartlarda yaşıyor ve bir sürü sapkınlık, hastalık ve çatışma içinde boğulduğu halde kendini geliştirebiliyorsa biz neden yapamıyoruz sorusunu hepimizin kendi kendimize sorması gerekiyor.

Sırf popüler diye bin bir türlü saçmalığı ekrana taşıyıp, bu durumu başarı olarak gören, Türk Sinemasının bugününü ve geleceğini katledenleri de izlemeyin, izlettirmeyin …

Dünya Sineması

Dünyanın önde gelen ülkeleri sinema konusunda bizim çok önümüzde. Teknoloji ile zaten fark atmış durumdalar ama bunun yanında bizim kendi filmlerimizde bulamadığımız duyguyu gayet güzel verebiliyorlar. Bu nedenledir ki son yıllarda bende tercihimi genellikle yabancı dizi ve filmlerden yana kullanıyorum. Bir bilim kurgu ve fantastik tema sever olarak zaten Türk sinemasında yaratılan fantastik figürler Gul Yabani’den ileri gidemediğinden bence bu konuda doğru bir tercih yapıyorum.

Gelelim bu yazıyı yazmamdaki sebeplere…

2019 yılını yakın bir zamanda takvimimizden çıkartmaya hazırlanıyoruz. Biraz araştırma yaptığımda, önümüzdeki yıl birçok filmin vizyona gireceğini gördüm. Hem de ne filmler 🙂 Liste verip canınızı sıkmak yerine, bu filmlerin fragmanlarından oluşan bir top 10 videosu hazırladım. Ha bu arada, düzenli olarak YouTube kanalımda vizyona girecek film ve dizilerin fragmanlarını Türkçe’ye çevirip yayınlamaya başladım. Hem YouTube dünyası ile uzun zamandır süren kaçamak ilişkimi artık bir standart çizgiye sokmak hem de belki bir gün kameranın karşısına geçip fikirlerimi insanlara yazı ile değil sözlü olarak aktararak bir şeyler yaparım umuduyla…

Buraya kadar okuyup bir de videoyu izlediyseniz ne mutlu bana 🙂 Vakit ayırıp okuduğunuz, izlediğiniz için teşekkürler. Sevgiyle Kalın <3

YouTube Kanalıma buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Anime film sevenler için 2019 yılında izlediğim en iyi animeler serisine buradan ulaşabilirsiniz .