Sporlu profesyonel yaşamlar

Sporu hobi olarak gören fakat faal olduğu ilgi alanında bilgi ve yeteneklerini kısıtlamadan yaptığı sporu en iyi şekilde, profesyonelce yapan doktorlarımıza, bu doktorlarımızın serüvenlerine bu kapak konumuzda yer veriyoruz. Bu çerçevede sizlerle; “Prof. Dr. Seyhan Topbaş’ın tenis güncesi”, “Opr. Dr. Ebru Acar ile kürek sporu üzerine”, “Dr. Ahmet Gökdere’nin vazgeçemediği tutkusu; bisiklet sürmek” röportajlarımızı paylaşıyoruz.

Prof. Dr. Seyhan Topbaş’ın tenis güncesi

Prof. Dr. Seyhan Topbaş’ın en büyük hobisi, aynı zamanda profesyonelleştiği alan tenis sporu.

Prof. Dr. Topbaş, tenise yaklaşık 30 yıl önce çok yakın bir arkadaşının önerisi ile başlamış. O günlerden bu yana haftada 3-4 gün tenis oynamaya devam ediyor. Bu sırada fırsat bulduğu ölçüde özellikle yerel turnuvalara katılıyor, kendi kategorisinde çeşitli ödülleri bulunan Prof. Dr. Topbaş, daha önce TOD Tenis turnuvalarında da üst üste şampiyon olan bir isim. Dr. Topbaş ile Tenis’i konuştuk.

Tenisin fiziksel ve zihinsel ne gibi faydalarını görüyorsunuz? Tenis oynarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Fiziksel olarak aktif olmanın sağlık açısından yararları tartışılmaz. Tenis de bu yönden oldukça hareketli bir spor. Haftada bir kaç kez oynadığım tenis fiziksel olarak fit olmamı sağladığı gibi kilo kontrolü yapabilmem yönünden de benim için oldukça yararlı. Yurt içi, yurt dışı toplantılarından kaçınılmaz olarak birkaç kilo fazla ile dönüyoruz. İki, üç gün üst üste tenis oynayarak hemen normal kiloma dönebiliyorum. Bunun yanında en güzel yönü bence tenisin oldukça eğlenceli bir oyun olması. Yorucu ve stresli bir iş günü sonrası kortta aklımdaki bütün sorunların kaybolup gittiğini, önemsizleştiğini hissediyorum. Bir kaç saat boyunca bütün derdim güzel bir vuruşla sayıyı almak ya da rakibimin güzel bir vuruşunu karşılayabilmek oluyor.

Tenis ayrıca sosyal yönden de önemli. Size birçok arkadaş kazandırdığı gibi yabancı olduğunuz ortamlarda bu sporu yapan kişilerle hemen kaynaşmanızı sağlıyor ve bazen saatlerce konuşabileceğiniz ortak bir konu oluşturuyor. Ancak tenisin dezavantajları da var. Oyuna ve kazanmaya kendinizi çok kaptırıp hafif sakatlıklar geçirme olasılığı her zaman vardır. Ben de yıllar içinde tenis dirseği, el bileği, omuz ve diz problemleri, düşmelere bağlı birçok ufak tefek yaralanmalar yaşadım. Ancak bunlar genellikle kısa sürede iyileşen durumlar oldu.

TENİS ETİĞİNE ÖNEM VERİLMELİ!

Nerede tenis yapıyorsunuz?

Genellikle üyesi olduğum tenis kulübünde oynuyorum. Bunun dışında toplantı veya tatil nedeni ile gittiğim yerlere de mümkünse tenis malzemelerimi götürüyorum ve uygun ortam varsa tenis oynama fırsatlarını kaçırmıyorum.

Tenisin en önemli kuralı nedir?

Tenisin bence en önemli kuralı oyuna ve rakibinize saygılı ve dürüst olmaktır. Kazanmaktan daha önemlisi oyunun güzel ve kaliteli olmasıdır. O maçı kazanmak için kendinizi paralarken, fizik gücünüzü sonuna kadar zorlarken bile rakibinize güzel bir vuruşunu beğendiğinizi hissettirmelisiniz ya da sizin sahanızda örneğin çizgiye çok yakın düşen emin olamadığınız kritik bir topta kendi lehinize değil rakibinizin lehine karar vermelisiniz. Maç içinde sinirli durumlar, istenmeyen tartışmalar olmuşsa da bunları uzatmamak, mutlaka maç bitiminde file önünde rakibinizle el sıkışmak ve tatsızlıkları unutmak gerekir.

BEYAZ GİYİNME KURALI ARTIK GEÇERLİ DEĞİL

Teniste kıyafet-ayakkabı disiplini neden önemlidir?

Tenis oldukça estetik bir spordur. Bu nedenle bir ölçüde buna uygun giyinmek güzel olur. Ancak eski yılların Wimbeldon turnuvalarında olduğu gibi sadece beyaz giyinmek kuralı artık çok geçerli ve pratik değil. Bunun dışında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta oynadığınız korta uygun tenis ayakkabısı seçimidir. Bunun iki nedeni var. Uygun olmayan ayakkabı oynadığınız korta zarar verebileceği gibi daha önemlisi kaymalara, düşmelere ve burkulmalara yol açabilir. Tenis ayakkabısı seçerken fiyat kalite dengesi açısından biraz kaliteyi ön plana almakta yarar var.

Tenis maçı yaparken başınıza gelen ilginç olaylar ya da o an çok sinirlendiğiniz bir durum oldu mu?

Yıllar önce bir ulusal kongrede, turnuva maçında oldukça iyi oynayan bir meslektaşıma karşı oynadığım sırada zor bir topa hamle yaparken dengemi kaybettim. Dizlerimin üzerine toprağa düşerken son bir gayretle topa vurup sayıyı kazandım. Ayağa kalkıp dizlerim ve dirseklerimin kan içinde olduğunu farketmeyip maça devam edeceğim sırada rakibim ‘istersen önce yaralarını temizleyelim sonra devam ederiz’ dedi . Her iki dizim ve dirseklerim sıyrılmış kanıyordu ama ben farkında değildim. Gülerek ‘hırslı oyuncular gördüm ama senin kadar çılgınını görmedim’ diyen rakibim daha sonra konsantrasyonunu kaybedip önde götürdüğü oyunu verdi. Bu aslında bana da güzel bir uyarı oldu ve daha sonraki yıllarda hırsımı biraz daha kontrol altına almayı öğrendim.

BALKAN DOKTORLAR TENİS TURNUVASI BAŞARILI GEÇTİ

Aldığınız ödüllerden bahseder misiniz?

Yerel turnuvalarda kendi yaş grubumda aldığım birçok ödülüm var ama benim en önemsediğim yıllar önce iki kez üst üste kazandığım TOD Kongresi tenis turnuvası birincilikleridir. O yıllarda özellikle Sayın Demir Başar’ın öncülüğünde kongrelerde tenis turnuvaları yapılırdı. Sonraki yıllarda kongre programlarının çok yoğun olması nedeni ile bu güzel gelenek kayboldu. Geçen yıl da Atina’da yapılan Balkan Doktorlar Tenis Turnuvasında kendi yaş grubumda yarı final oynadım. Bu turnuvada çok başarılı sonuçlar alan başka göz hekimi arkadaşlarımız da vardı.

TENİS ÖĞRENME SÜRECİ SABIR İSTER

Ailenizde başka tenis oynayan var mı?

Ailede herkes tenisi sever ve oynar ancak en çok çabayı büyük kızım Oya gösterdi. 10-14 yaş arası kendi yaş grubunda birçok ulusal turnuvaya katıldı ve Türkiye puan sıralamasında ilk 10’a kadar yükseldi. Ancak daha sonra okul nedeni ile performans tenisini bıraktı. Bu ne yazık ki Türk tenisi önündeki en önemli engellerden biri.

Tenise başlama yaşı var mı? Meslektaşlarınıza tenis oynamayı tavsiye eder misiniz?

Daha önceleri başka dallarda spor yapmı ş, fiziksel olarak aktif kişiler bence her yaşta tenise başlayabilir. Ancak kişinin eğer spor alı şkanlı ğı yoksa orta yaştan sonra doğrudan tenise başlaması riskli olabilir. Kas, eklem ve tendon sorunları yaşamaları na neden olabilir. Bu nedenle tenise başlamak isteyen ancak aktif spor yapmayanlar önce fiziksel yeterliliklerini arttı rmalı , tenise sonra başlamalı . Sporu seven, özellikle genç meslektaşları ma tenisi öneririm çünkü hayat boyunca yapı labilecek bir spor. Ancak tenisi öğrenme süreci biraz sabı r ister. Tenisi uzaktan kolay öğrenilecek bir oyun zannederek başlayan ancak kı sa sürede hayal kı rı klı ğı na uğrayarak bı rakan çok insan tanı yorum. Tenisin zevkine varabilmek için biraz sabı rlı olmak ve mutlaka bir kaç ay iyi bir tenis hocası ndan ders almak gerekir. Dersleri daha sonra birlikte oynamaya devam edebilecekleri bir arkadaş grubu ile alabilirlerse bu en uygun ve sürdürebilir olanıdır.

TENİS TERİMLERİ

Ace: Servisin rakip tarafından karşılanamaması ve doğrudan sayı olması Avantaj: Berabere (Cüz-deuce) olan durumlar sonrası alınan sayı

Backhand: Raketi tutan dominant elin arkası ile yapılan vuruş.Teknik olarak tek el yada her iki el raketi tutarken yapılabilir

Çift Hata: Servis sırasında topu iki kez fileye takmak ya da servis karesi içine düşürememek sonucu puan kaybı

Deuce (cüz): Kazanılan sayıların 40-40 berabere olma durumu.

Drop Shot: Rakip alanda filenin yakınına düşen ve fazla sıçramayan vuruşlar.

Forehand: Raketi tutan dominant elin tarafına gelen toplara raketin iç yüzü ile vuruş yapmak.

Game (oyun): Bir sette yer alan bölümlerden her birine verilen ad.

Lob: Filedeki oyuncunun üzerinden geçen, arka alana yapılan yüksek vuruşlar Maç sayısı: Tenisçinin maçı alması için gerekli olan son puandır.

Passing Shot: Fileye gelen oyuncuyu sağından yada solundan geçen sert vuruşlar.

Return: Servisi karşılama vuruşu.

Set: Bir oyuncunun 6 oyunu kazanmasına kadar süren bölüm (6-5 olması halinde 7’ye uzar. 6-6 olursa tie-break oynanır)

Tie-break: Oyunlar 6-6 olduğunda kazananı belirlemek için oyuncular karşılıklı 2’şer servis atarak 7’ye ulaşmaya çalışırlar.

Slice: Topun altına kesme şeklinde yapılan vuruş. Yükseklik kazanmayan kesme toplar olarak tanımlanabilir.

Smash (smaç): Karşıdan gelen yüksek topa baş üzerinden yapılan sert vuruş.

Top Spin: Topun üzerine doğru yapılan ve topun dönerek karşıya doğru gitmesini sağlayan eğimli ve burgulu atışlar.

Opr. Dr. Ebru Acar ile Kürek sporu üzerine

Opr. Dr. Ebru Acar, bağlı olduğu İzmir kürek topluluğu ile birlikte, 1970’lerden bu yana İzmir’de atıl olan su sporunu canlandırmaya çalışıyor.

İlk üyelerinden biri olarak bu spora gönlünü veren Dr. Acar ile yaptığı çalışmalar hakkında konuştuk.

Ne kadar sıklıkla ve nerelerde kürek sporu yapıyorsunuz?

Genellikle haftada iki kez, çoğunlukla biri hafta içi, diğeri hafta sonu olmak üzere ortalama 1,5 saatlik antrenmanlar yapıyorum. Hafta içi antrenmanları genellikle iş çıkışlarında, hafta sonu antrenmanları ise; ben bile kendime inanamıyorum ama sabah saat altı veya sekiz gibi oldukça erken saatlerde başlıyor. İzmir’de özellikle yaz döneminde öğle saatlerinden itibaren başlayan rüzgâr, genellikle denizi dalgalandırıp kürek çekmek için zor hale getiriyor, o yüzden denizin daha sakin olduğu erken saatleri kullanmak zorunda kalıyoruz.
Antrenmanlar Karşıyaka Yelken Kulübü’nün tesislerinde İzmir Körfezi’nde yapılıyor. Ancak arada İzmir Kürek Topluluğu olarak gittiğimiz kürek kampları da oluyor. Bu şekilde İznik Gölü’nde ekipçe kürek çektik. İzmir Kürek Topluluğu olarak kurduğumuz hayallerden biri de yurtdışında bu sporun yapıldığı göl ve nehirlerdeki kürekçilerle diyaloğa geçip oralarda da kürek çekebilmek.

KÜREĞİ ÇEKEN BACAKLARDIR

Kano ya da benzer sporlardan ayrılan özellikleri nelerdir?

Kano tamamen farklı bir branş. Kanoda sabit bir oturakta kolların hahareketi ilelee ilerlersiniz. Kürek teknelerinde ise; sizi öne ve arkaya doğru getirip götüren,ötüren raylar üzerinde hareketli bir oturak vardır. Kürek çekerken ayaklarınızı sabitbit bir ayaklığa yaslarsınız. Dolayısıyla tabanlarınız o ayaklıktan aldığınız kuvvetle vücudunuzu raylar üzerinde geriye iterken, o kuvveti sırtınız aracılığıyla kollara aktarır ve küreği çekersiniz. Kürekte asıl kuvvetin doğduğu nokta bacaklar ve sırttır. Kollar sadece gücün aktarılmasına araç olurlar. Yani kürek teknesinde aslında küreği çeken bölge ilginç ama bacaklardır. Ayrıca kanoda iki tarafı olan tek kürek vardır, sırayla sağ ve sol tarafa girerek suda ilerlemeyi sağlar ve kano küreği serbesttir. Kürekte ise tek veya iki adet kürek bulunur, ancak bunlar tekneye bağlıdır.

Kullandığınız teknenin çeşidi nedir?

Biz deniz küreği yapıyoruz, bizim kullandığımız tekneler nehir ve göllerde kullanılan teknelerden biraz daha büyük ve daha dengeli. Dalgaya ve denizin gücüne daha dayanıklı tekneler. Diğer durgun sularda kullanılan tekneler daha hafif ve denge açısından daha zorlayıcıdır. İzmir Kürek Topluluğunun elinde tek ve iki çifteler var. Biz de o tekneler ile antrenman yapıyoruz.

Sporun farklı kategorileri var mı?

Evet, ana ayrım tek ve çift kürektir. Tek kürekte her bireyde sağ ve sol kürek yani tek bir kürek vardır. İki kişi tek vücut haline gelerek tekneyi ileriye götürürler. Çift kürekte ise her bireyde daha küçük diyebileceğimiz iki kürek mevcuttur. Çift kürekte en küçük tekne tek çiftedir, tek kürekte ise iki tektir. Çift kürekte tek çifte, iki çifte, dört çifte olabilir. Tek kürekte ise iki tek, dört tek ve sekiz tek diye tekne sınıfları vardır. Dümencili ve dümencisiz olma durumlarına göre de tekneler çeşitlilik gösterirler.

Sizin en fazla tercih ettiğiniz kategoriler hangileri?

İki çiftede veya dört çiftede kürek çekmek, hele ki senkron bir ekiple birlikteyseniz paha biçilemez bir keyiftir.

FELSEFİ YÖNÜ: SINIRLARI ZORLAYIP GENİŞLETEBİLMEK

Sporun hangi yönlerini seviyorsunuz?

Öncelikle spor yapmayı seviyorum. Kürek bunlardan ve son dönemde en çok ilgilendiklerimden bir tanesi. Sanırım ben vücudu çalışınca ve yorulunca mutlu olabilen bir insanım. Sadece beynimin çalışması bende uyumsuzluk yaratıyor. Spor yapmak bir nevi meditasyon benim için, sakinleşip enerjimi boşaltabilmek, zihnimi sakinleştirebilmek için kullandığım bir yol sanırım. En azından bende işlerin böyle daha kolay yürüdüğünü farkettiğimden bu yana sporu daha da sever oldum. Kürek açık havada, denizde ve güce dayalı yapılan, kondisyon gerektiren bir spor. Aslında her seferinde farklı deniz ve rüzgâr ile kendinize karşı yarışıyorsunuz. Beni başkasıyla değil de asıl kendimle ve sınırlarımla yarışmak daha çok heyecanlandırıyor. Belki de bu sporun benim için felsefi olan yanı da budur, kendi sınırlarımı zorlayıp genişletebilmek…

Bu sporun faydaları nelerdir?

Aslında kürek çekerken akışkan bir hareket halinde tüm vücudunuzu çalıştırıyorsunuz. Dolayısıyla vücudunuzun %80’ini kullandığınızdan kaslarınızın çok büyük kısmında görsel anlamda sıkılaşma sağlanıyor. Kondisyon gerektiren bir spor ve kardıo antrenmanı da yapmış oluyorsunuz. Açık havada deniz ve güneşin tadını çıkarıp, bir ekiple birlikte olmaksa ruhunuzu dinlendiriyor. Daha ne olsun?

Türkiye’de nerelerde kürek sporu yapılır?

Türkiye’de kulüplerin çoğu Marmara’da, İstanbul ve Kocaeli’nde konuşlanmış durumda. Ancak Ankara, Adana ve Fethiye’de kulüpler mevcut. Bunun yanında İstanbul’da Haliç başta olmak üzere Sinop ve İzmir gibi illerimizde okul mantığıyla deniz küreği kulüpleri var. Bu kulüpler de kürek sporunun geniş kitlelere yayılmasına katkı sağlıyorlar.

ÖNÜ AÇIK BİR DAL

Kürek sporuna başlangıç yaşı nedir, tavsiye eder misiniz?

Başlama yaşı 12 olarak telaffuz ediliyor. Ancak fiziken uygun istekli bir iki yaş küçük çocuklar da kabul edilebiliyor. Yaşta üst limit yok. Kesinlikle tavsiye ediyorum, iyi bir fiziğe sahip olmak ve karar mekanizmasının, denge ve öz disiplinin gelişmesi için önemli bir spor dalı olduğunu düşünüyorum. Pek çok genç sporcu arkadaşın yurtdışı bursları için spor dallarını denediğini görüyoruz. Basketbol, futbol gibi daha geleneksel dallarda bu gençlerin önünde çok fazla genç yetenek var. Oysaki kürek, buz hokeyi gibi spor dallarında sporcu sayısı az ve sporcunun kendini ispat edip ön plana çıkma şansı daha fazla. O yüzden genç arkadaşlara bu sporu daha çok tavsiye ediyorum.

Başarılı bir kürekçi olmak için neler yapılmalı?

Kesinlikle çok çalışmalı. Pek çok spor dalında yarışma boyunca düşkün bir hal sergileyip sona doğru olumlu bir hareketle yarışta kahraman olabilirsiniz. Ama kürekte sadece çalıştığınızın karşılığını alırsınız. Antrenmanda her şeyinizi ortaya koyup çektiğiniz dereceyle, yarışta çekeceğiniz derece arasında oynayacak zaman 1-2 saniyeyi geçmez. Dolayısıyla başarılı bir kürekçi olmak için iyi bir teknik ve efektif bir antrenman programıyla çalışmak gerekir. Düzenli antrenman yapıp kondisyonu korumak ve tekniği geliştirmek gerekiyor. Denizin antrenman yapmaya izin vermediği zamanlarda kara antrenmanları yapıp, örneğin bisiklet, koşu ve ergo antrenmanları gibi, sporun devamlılığını sağlamak gerekiyor.

Opr. Dr. Ahmet Gökdere’nin vazgeçemediği tutkusu; bisiklet sürmek

Dr. Ahmet Gökdere, daha önce balık tutma gibi çeşitli hobiler edinmiş. Ama hiçbir hobisi onu bisiklet sürücülüğü kadar etkilememiş. Dr. Gökdere için bisiklet kullanmak bir tutku.

Dr. Ahmet Gökdere, italya’da düzenlenen 5 bin kişinin katıldığı giordane gran fondo yarışlarına katılacak kadar profesyonel anlayışla bisiklet sürücülüğü gerçekleştiriyor.

Ne zamandır bisiklet kullanıyorsunuz? İlk tanışmanız bisikletle nasıl oldu?

2000’li yıllardan sonra, fitness ve koşu ağırlıklı spor yapmaya başladım. Akademi mezunu, Arnavutluk adına 70’li yıllarda dünya şampiyonalarında yarışmış Memduh Lütfiya isimli hocamın yönlendirmesiyle, 2003 yılında Avrasya Maratonu’na katıldım. Daha sonra hocam beni bisiklet sürmeye başlamam konusunda ikna etti. İlk defa bir Moulton türü bisiklet aldım ve düz yolda yoğun antrenman yaptım. Bu tür bisikleti gençken kullanmanız durumunda tekniğinizi çok geliştiriyor. Dağda bayırda süreceksiniz, onunla haleli dönüşler yapacaksınız. Dolayısıyla, belli bir yaştan sonra o teknikleri öğrenmeniz son derece zorlaşıyor. Daha sonra, bir arkadaşım aracılığıyla yol bisikletiyle tanıştım. Daha rahat sürüş yapabildiğim için, 2004 yılından itibaren yol bisikleti kullanmaya başladım. Yaklaşık 12 yıldır bisiklet kullanıyorum.

Bir ekibiniz var mıydı?

Evet, İstanbul’da bir bisiklet grubumuz var. Grubumuzla Bostancı’dan Sabiha Gökçen’e kadar bisikletimizle sürüş yapıyorduk. Günde 50-60 kilometre bisiklet kullanıyorduk. Daha sonra bence Türkiye’nin en iyi bisikletçileri arasındaki eski yarışçılardan arkadaşım Yasin Şile’ye gitmemizi önerdi. Böylece etabı Şile’ye uzattık. Ben her hafta sonu Şile’ye otobandan bisikletle gidiyordum. Yasin bana Formula 1’in arkasından Ömerli yolu üzerinden Şile’ye gitmemi söyleyince o yolu kullanmaya başladım. O aralar daha önce Türkiye adına da yarışmış Can Şakarcan da bana Eski İzmit Yolu’nu önerdi. Uzun bir süre o yolda bisiklet sürdüm. Ama grubumuzla genel olarak ancak Sabiha Gökçen’e kadar gidebiliyorduk.

Daha sonraki etabınız neresi oldu?

Üç kişilik ekibimizle bisiklet antrenmanlarına devam etmeye başladık. İkisi benden 15 yaş küçük olduğu için performansları benden çok iyiydi. Bir gün bisikletle Eski Hisar’dan Topçular’a vapurla geçtik, Uludağ’a gittik. Dönüşü ise otobüsle yaptık. Ardından ikisi de Kartepe’ye bisikletle gidip gelmeye başladılar. Benim ilk Kartepe tırmanışım 19 Mayıs tatilinde oldu. Yasin’in üstüne bir “yağmurluk al” uyarısını dikkate almadığım için donma tehlikesi atlattım. Kartepe’ye çıkarken yağmur yağıyordu. Normalde bisiklet sürerken, vücut çok ısınır, çok yüksek tempo olduğu için kan akışı hızlanır. Yağmur sayesinde hiç ısınmadık. İnişte ise, rüzgârın etkisi altında kaldım. Elim donmaya başladı, titremekten fren bile sıkamıyordum. Yasin bana yetişti, birlikte çorbacıya gittik, bu şekilde donmaktan kurtuldum.

Bisiklet antrenmanlarına devam ettiniz mi?

Kış aylarında da bisiklet sürmeye devam ettik. Bisiklet buz kaplıyken bile antrenmanları sürdürdük. 2012’nin Şubat ayında Tuzla’dan dönerken, Yasin Avrupa’da düzenlenen Gran Fondo yarışmasına katılmamızı teklif etti. Ben de kabul ettim. O günden sonra Kartepe antrenmanlarını yoğunlaştırdık. Her hafta sonu Kartepe’de antrenman yaptık. O yılı Haziran ayına kadar Kartepe’de geçirdim hafta sonlarını.

Giordane Fondo yarışları nasıl geçti?

Haziran ayında İtalya’da düzenlenen 5 bin kişinin katıldığı Giordane Gran Fondo yarışlarına katılmak çok güzeldi. 2600 metre rakımlı Gavia isimli dağa çıktık. Eğimi Uludağ’a benzediği ve antrenmanlı olduğum için rahat çıktım ama iniş teknik bilgi gerektirdiği için yavaştım. İniş bittikten sonra solda yer alan Mortirolo isimli dağa çıkmaya başladım. Çok dik bir dağ olduğu için oldukça zorlandım. Yol tek şeritli ve en fazla üç bisikletlinin yan yana gidebileceği kadar dardı. Patika yolu gibi dolana dolana çıkıyorsunuz. Bazı yerlerde bisikletin tekeri öne kalkıyor. İnişte de oldukça zorlandığımı söyleyebilirim. Özellikle virajların ne zaman başladığını bilemediğim için sıkıntı yaşadım.

Yarıştan sonraki dönemde bisiklet kullanmanız nasıl bir boyut aldı?

İtalya’dan döndükten sonra antrenmanları bırakmadım. “Zamanı Kısa Olanlar İçin Antrenman Teknikleri” isimli bir kitap aldım. O kitapta da dinlenmek öneriliyordu ama ben dinlenmeyi önemsemeden aşırı tempoda hafta içi akşamları sürekli çalıştım. 6 ayın sonunda bir gün Kartepe’yi çıkarken tempomun düştüğünü fark ettim. Daha sonra ise vücudum iflas etti ve over training geçirdim. Bu rahatsızlık sonrasında 6 ay bisiklet kullanmaya ara verdim.

Rahatsızlığınızdan sonra nasıl önlem aldınız?

6 ay sonunda vücudum kendine geldi. Sporda dinlenmenin ne kadar önemli olduğunu anladım. Aktif dinlenme denilen yöntemle çalışmaları sürdürmek gerekiyor. Bir gün yoğun tempoda çalışınca ertesi gün daha düşük tempoyla çalışmak çok önemli. Sürekli yüksek tempoda antreman yapılmamalı. Ama over traininge girdiğinde artık hiçbir antrenman yapılamıyor.

Profesyonel bisikletçiler için bisiklet seçiminde nelere dikkat etmek gerekiyor?

Bisiklet kullanmak isteyen birisi için orta çaplı bir bisiklet de yeterli olabilir. Bu konuda çok iyi bir araştırma yapmak gerekiyor. Mutlaka rahat kullanabileceği bir bisiklet olmalı. Diğer bir özellik, uzunluk ve bacak boyuna göre bisikletin alınması. Bisikletler oldukça pahalı. Bir Amerikan markasına ait tanesi 15-20 bin lira değerinde iki bisikletim vardı. Birisinin boyutunu biraz büyük geldiği için kullanmadım. Son olarak internet aracılığıyla, Fransız model bir bisiklet iskeleti sipariş verdim. İki ay içinde gönderdiler. Bana 4 bin Euroya mal oldu. Diğer parçalarıyla birlikte, 8 bin Euro ödedim. İyi bir bisiklet için bu rakamların gözden çıkarılması gerekiyor.

Diğer ekipmanlar neler?

Formalar son derece önemli. Bisiklet formaları teri dışarı atan özel kumaşlardan yapılıyor. Başka önemli bir ekipman eldiven. Düştüğünüzde eldivenlerin elde oluşan yaraları engellemesi gerekiyor. Kasklarsa yaşamınızı koruması adına çok önemli bir işlev görüyor. Ben çok kaza atlattım. Kask kullanmadığım için ölümcül bir sonuçla karşılaşmadım. Kaskların özelliği, içindeki köpüksü yapının ağır bir darbeyle karşılaşıldığında patlamaları ve başınızın göreceği zararı azaltmaları. Bisikletten çok yavaş düşseniz bile başınızı çarptığınızda ölümcül sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle, kaskımı kullanmadan kesinlikle bisiklet kullanmam. Ayakkabılar da bisiklet sürüşü için özel tasarlanmış olmalı.

Bisiklet kullanmak sizin için bir tutku olmalı, değil mi?

Bisiklet sürücülüğü bir spor dalı olarak son derece güzel. Bisiklet sürerken, koşudaki kadar eklem harabiyeti oluşmuyor. Aerobik bir spor olduğu için vücuda önemli faydaları var. Bisiklet sürmek benim vazgeçemediğim tek hobim oldu. Daha önce balık tutma gibi çeşitli hobilerim oldu ama hepsini bıraktım. Bisiklet sürmeyi hiçbir zaman bırakamadım. Bisiklet sürmeyi profesyonel bir çerçevede yaparsanız, bırakma olanağınız kalmıyor.

Ophtalmology Life 2016 24. Sayı